OluÅŸturulma Tarihi: Temmuz 22, 2002 00:00
Hormon benzeri kimyasalların, spermler üzerindeki etkisi ilk kez kanıtlanabildi: Spermler zamanından önce olgunlaşarak kısırlaşıyor.Buna neden olarak besin ve çevrede bulunan ve dişi seks hormonu östrojene benzeyen maddeler gösterilmekte. Araştırmacı Lynn Fraser, hormon benzeri dört bileşimin fare spermleri üzerindeki etkilerini kontrol etmek için bitki kökenli östrojenlerden yararlandı. Mesela şerbetçiotu dolayısıyla da birada bulunan ‘8-Prenylnaringenin’ ve temizlik ürünleri, boyalar, tarım ve böcek ilaçları gibi endüstri ürünlerinin içerdiği ‘Nonylphenol’ maddesi gibi. Karşılaştırmak için de insan bedeninde bulunan doğal östrojeni (östradiol) ve diğer maddeleri fare spermlerine aşıladı. Sonuçta tüm östrojenler, spermleri kısırlaştıran olgunlaşma sürecini hızlandırmakta, ancak çevresel hormonlar, doğal östrojene karşın farklı etkiler de göstermekte. Sperma hücreleri yumurta zarını delmeye yarayan enzimleri zamanından önce boşaltarak kısırlaşıyorlar. Fraser, az miktarda farklı çevresel hormonlardan oluşan bileşimlerin dahi spermler üzerinde önemli etkiler yapabileceğini düşünüyor. En eski atamız mı?Bugüne değin bulunan insan fosillerinin en eskileri 5 milyonluk bir geçmişe sahipti. Dolayısıyla da insanın bu tarihten önceki evrimsel gelişimi bilinmiyordu. Fakat geçtiğimiz günlerde Fransız araştırma ekibi tarafından Çad’ın kuzeyinde bulunan bir kafatasının, insan ve maymunun evrim çizgisinde farklı dallara ayrıldığı döneme ait olduğu sanılıyor. Proje başkanı Michel Brunet, kafatasıyla birlikte bazı altçene parçaları ve üç tane de dişin bulunduğunu açıkladı. Ve tüm kalıntılar bugüne değin bilinmeyen bir türe işaret ediyor. Araştırmacılar tarafından Toumai olarak isimlendirilen fosil aynı anda ilkel ve gelişkin özelliklere sahip. Kafatası kemiği şempanzeninkine benzeyen fosilin basık yüz kemiği, çıkıntılı kaş kemerleri ve küçük köpek dişleri atalarımızı andırmakta. Brunet’in açıklamasına göre fosil henüz kesin olarak tarihlendirilmemiş. Ancak aynı buluntu yerinde ortaya çıkan hayvan fosillerine bakılırsa 6-7 milyon yıllık olduğu söylenebiliyor. Eğer tarih doğruysa Toumai, insanın atalarına ait en eski fosil olarak belgelenecek. Kafatasının Çad’daki Sahel bölgesinde bulunması nedeniyle bilimsel adı ‘Sahelanthropus tchadensis’ olarak belirlendi. Öte yandan insanlığın beşiği bugüne değin Afrika’nın doğusu ve güneyi olarak biliniyordu. Fakat Çad’daki buluntu yeri 2500 km daha uzakta. Ve bu mesafe daha önceki tarihlerde de insansı canlıların geliştiğini ve sanıldığından daha geniş alanlara yayıldıklarını göstermekte. ‘Yeni bulunan kafatası 1925 yılında bulunan ilk insan türünde (Australopithecus africanus) olduğu gibi önemli bir dönüm noktası olacaktır’ diyor Washington Üniversitesi’nden Berard Wood. ‘İnanıyorum ki, Sahelanthropus, 5-7 milyon yıl önceki insanın şimdiye dek bilinmeyen bir gelişim evresini aydınlatacak.’Titandan yapay kalp üretildiBerlin Kalp Merkezi’nde geliştirilen destek pompası ‘Incor I’, kalp nakli bekleyen hastalar için umut olacak. Plastik ve titandan üretilen yeni yapay kalp, kan dolaşımını dakikada 8000 devire ulaşan küçük bir türbinle sağlıyor. ‘Incor I’ herhangi bir mekanik yatağa sahip olmadığı için oldukça sessiz işliyor ve döneci de mıknatıslar yardımıyla çalıştığından aksaklık ve aşınma söz konusu değil. Ayrıca sadece 180 g ağırlığındaki yapay kalp modeli, öncülerine göre daha küçük olduğundan dar göğüs kafesleri için de uygun. Aletin tek olumsuz yanı hastaların yanlarında taşımak zorunda oldukları Walkman büyüklüğündeki çalıştırma kutusunun, pilleriyle birlikte yaklaşık olarak 2 kg kadar gelmesi. Bir de kanın yapay yüzeyler üzerinde birikip pıhtılaşma özelliği yüzünden hastaların kanı sulandırıcı ilaç da kullanmaları gerekiyor. Döner pompa Alman Kalp Merkezi başhekimi Johannes Müller ve ‘Berlin Heart’ firması tarafından geliştirildi. Yapay kalp geçtiğimiz ay iki hastaya aktarıldı. Operasyonların başarılı geçtiğini açıklayan Alman Kalp Merkezi, hastaların durumlarının da iyi olduğunu bildirdi. ‘Incor I’ın uluslararası antlaşmaya göre kalp bağışından yararlanamayan 65 yaş üzeri kalp hastaları için de iyi bir alternatif oluşturacağı söyleniyor. Diz eklemine yapay kıkırdakAlmanya’da ilk kez iki hastanın dizine yapay kıkırdak aktarıldı. Doktorlar başarılı geçen ameliyattan sonra hastaların ağrılarından kurtulduklarını ve gayet rahat yürüyebildiklerini bildirdiler. Operasyon sırasında hasarlı kıkırdak dokusu sadece üç santimlik bir kesikten alındıktan sonra kemiğin üzerine yapay kıkırdak aktarılmış. Yapay kıkırdak tıpkı yumuşak lensler gibi su içerikli plastikten oluşuyor. İlk yapay kıkırdak naklini gerçekleştiren Hannover Yüksekokulu doktorlarından Prof.Ulrich Bosch, hastaları kısa sürede iyileştirerek bir an önce yürümelerini sağlayan operasyonun önemli bir gelişme olduğunu söyledi. Seks, un böceğine yaramıyorÇiftleşme, un böceği (tenebrio molitor) için kötü sonuçlar doğuruyor. Araştırmacılar seksin böcekteki bağışıklık sistemini zayıflatarak yaşamını kısalttığını keşfetti. İlginç sonucu, Sheffield Üniversitesi araştırmacılarından Jens Rolff ve Michael Siva-Jothy ‘Proceedings of the National Academy of Sciences’ dergisinde yayımladı. Çiftleşmeden sonra bağışıklık sistemi için önemli bir rol oynayan fenoloksidaz (Phenolixidase) enzimi önemli ölçüde düşmekte. Bu durumdan jüvenil (gençlik) hormonunun sorumlu olduğu bildirilmekte. Hormon, larva evresinde kabuklanmayı, yetişkin böceklerde ise üremeyi kontrol ediyor. Hormon çiftleşmeden sonra savunma enziminin üretimini engellemekte. Güneşuzaya gaz savuruyorSoho gözlem aracından gelen ve Güneş’ten püsküren gazları yansıtan fotoğraflar Güneş’in fırtınalı dönemini bir türlü atlatamadığını gösteriyor. Fotoğrafın sol alt köşesinde izlenen kızgın halkanın büyüklüğü yaklaşık olarak 40 Dünya çapı kadar. ‘Protuberance’ (tümsek) olarak adlandırılan oluşumlar, plazmalarında elektrik yüklü gaz barındıran
yay biçiminde manyetik alanlardır. Çevresindeki alan zayıfladığında gaz kavisleri çoÄŸalır ve ÅŸu sıralarda olduÄŸu gibi savrulmalar meydana gelir. EÄŸer püskürmeler dünya yönünde ise kutup ışığı tarafından takip edilen jeomanteyik fırtınalara da dönüşürler. Gaz kavisi GüneÅŸ kursu üzerinde savrulduÄŸu için aydınlık görünüyor, ama aslında karanlık bir çizgi olarak da ortaya çıkabilirdi. Bu da savrulan maddenin düşük ısısına baÄŸlı. 60 000-80 000 derecelik gaz kavisi GüneÅŸ tacını çevreleyen gazdan çok daha soÄŸuktur (bu bölgedeki gazın kızgınlığı bir milyon dereceyi aÅŸmakta). Ä°lginç fotoÄŸraf gözlem aracındaki EIT enstrümanı (Extreme Ultraviolet Imaging Telescope) tarafından çekildi. Güneş’te biriken kızılötesi dalga alanlarını görüntüleyen alet, bu durumda iyonlaÅŸmış helyum emisyonunu gösterir. Balon turu tamam, ÅŸimdi sıra planördeBalonla dünya turunu tamamlayan Amerikalı milyarder Steve Fosset, bundan sonraki serüveninin bir planörle stratosfere ulaÅŸmak olduÄŸunu açıkladı. Bugüne kadar planörle elde edilen yükseklik rekoru 16 yıl önce 14.702m’ye çıkan Robert Harris’e ait. Fosset ilk etapta 18.000m’lik bir rekor kırdıktan sonra NASA’nın yardımıyla 30.000m’ye kadar uçabilecek bir planör geliÅŸtirmek istiyor. Fosset’in arkadaşı ve St.Lois Balon UçuÅŸları Merkezi BaÅŸkanı Joe Ritchie, ‘Açıkçası yeni proje beni korkutuyor, bu yüzden serüveni biraz geriden takip edeceÄŸim’ diye konuÅŸtu. Ritchie, serüven merakını biraz da üstünlük kompleksine baÄŸlıyor. Çalışan kadın mutsuz evliliÄŸe katlanabiliyorEvli kadınların iÅŸ sahibi olması boÅŸanma olasılığını düşürmekte. Ancak bu çalışan kadının daha mutlu iliÅŸki yaÅŸadığı anlamına da gelmiyor. Pennysylvania Devlet Ãœniversitesi sosyologları sonucun daha çok evlilikler hakkında bilgi verdiÄŸini söylüyorlar. Evliliklerinden hoÅŸnut olmayan kadınlar, mutlu olanlara kıyasla çalışma hayatlarını daha uzun süre devam ettirerek mutsuz iliÅŸkilerine katlanıyorlar. Oysa bugüne kadar yapılan araÅŸtırmalarla, kadının olası boÅŸanma halinde ekonomik sıkıntı çekmemek için çalıştığı sanılıyordu.Åžarabın saÄŸlık etkisi arttıŞarap kadehlerimizi artık gerçekten de saÄŸlığımıza tokuÅŸturacağız. Avustralyalı araÅŸtırmacıların kırmızı ÅŸaraba kattıkları enzim, saÄŸlımızı olumlu yönde etkileyebilecek. Batı Sydney Ãœniversitesi’nden Geoffrey Skurray ve Steven Clare, ÅŸarabın fermantasyonu sırasında pektolistik (pectolystic) enzim katarak oksidasyon iÅŸlemini geciktiren maddelerin üretimini arttırdılar. Daha önceki araÅŸtırmalarla da zaten ÅŸaraptaki resveratol gibi anti-oksidasyon maddelerinin, kalp hastalıkları ve kanseri önleyebileceÄŸi kanıtlanmıştı. Gerçi üzüm kabuÄŸunda bol miktarda resveratol bulunmakta, fakat enzim katkısıyla bu oran 37 misli artmakta. Aynı madde ÅŸarap üreticileri tarafından ÅŸaraptaki kırmızı rengin yoÄŸunlaÅŸtırılması için kullanılmakta. Enzim katkısı sayesinde üzüm kabuÄŸundaki hücre zarları çatlıyor ve kırmızı renk ÅŸaraba karışıyor. Ancak resveratol deÄŸerinin yükseltilmesi aynı zamanda tanen oranını da çoÄŸaltıyor, bu da ÅŸarabın tadını bozuyor. AraÅŸtırmacılar tanenin özellikle de üzümlerin sıkılması sırasında meydana gelen yüksek basıncın etkisiyle yoÄŸunlaÅŸtığını, bu yüzden de sıkma iÅŸlemenin özenle kontrol edilmesini öneriyorlar. AraÅŸtırmacıların bundan sonraki hedefi ilaç olarak kabul edilebilecek bir kırmızı ÅŸarap türü üretmek. AIDS gençleri vuruyorAIds hastalığı beklenilenin aksine çok daha hızlı yayılıyor. Önümüzdeki 20 yıl içinde 68 milyon kiÅŸinin yaÅŸamını yitireceÄŸi tahmin edilmekte. Ä°ÅŸin en acı tarafı da yeni hastalanan kiÅŸilerin 15-24 yaÅŸlarında gençlerden oluÅŸması. Son UNAIDS raporuna göre bugüne kadar AIds hastalığına yakalanan 20 000 kiÅŸi yaÅŸamını yitirmiÅŸ. Yine aynı rapora göre Botswana’daki yetiÅŸkinlerin %39’ AIds virüsü taşıyor ve diÄŸer güney Afrika ülkelerindeki genç annelerin yarısı da tehdit altında. DiÄŸer ülkelerdeki sonuçlarsa şöyle: Çin’de HIV virüsü taşıyan hastaların sayısı 2001 yılının ilk yarısında %70 oranında artmış. Hindistan’da ÅŸu anda en az dört milyon kiÅŸiye AIds virüsü bulaÅŸmış. Hastalık Endonezya’da da hızla yayılmakta. ‘Son veriler HIV virüsünün güvenli olarak bilinen ülkelerde de çoÄŸaldığını göstermekte’ diyor UNAIDS direktörü Peter Piot. Dünyada yaÅŸları 15-24 arasında deÄŸiÅŸen genç AIds hastalarına her gün 6000 yeni hasta eklenmekte. Ailelerini kaybeden ‘AIds yetimleri’ ise ÅŸu anda 14 milyon civarında. Piot, hastalığın hızla yayılmasından gençlerin bu konuda yeterince bilgilendirilmemesini sorumlu tutuyor. Erkekler kanser kontrolünden korkuyorOslo’da düzenlenen 18. Uluslararası Kanser Kongresi’nde açıklanan son WHO raporuna göre, dünyadaki kanser vakalarının üçte biri erken tanı, diÄŸer üçte biri de önleyici ilaçlarla düşürülebilir. Ancak Almanya’da yapılan bir araÅŸtırma özellikle de erkeklerin kanser kontrolünden çekindiklerini göstermiÅŸ. AraÅŸtırmaya göre 2000 yılında ücretsiz kanser kontrolünden yararlanan 45 yaÅŸ üzeri erkeklerin oranı ancak %18’i bulurken, kadınların %48’i 20 yaşından itibaren kanser kontrolünden geçiyor. Organizasyon baÅŸkanı Dagmar Schipanski, ‘Erken tanıya ilgisizlik sorunlardan sadece biri, doktorların da bu konuda bilinçlendirilmesi gerekir’ diye konuÅŸtu. Bugünkü tıbbi olanaklarla kanserde erken tanı sayesinde %90 iyileÅŸme saÄŸlanabiliyor. ‘Deli dana’ aşısında geliÅŸme Amerikalı bilim adamları Creutzfeld-Jakop hastalığını durdurabilecek bir aşı geliÅŸtiriyor. American Journal of Pathology dergisindeki raporda, aşının, farelerde umut verdiÄŸi bildirildi. New York Ãœniversitesi Psikiyatri Bölümü’nden M.Sigurdsson, prion olarak adlandırılan deli dana virüsünün yapısını genetik deÄŸiÅŸimden geçirdikten sonra farelere aşıladı. Deneyler sırasında aşılanmış fareler diÄŸerlerine göre daha geç hastalanmışlar. Biyologlar bundan sonra prionların yapılarını farklı biçimlerde deÄŸiÅŸtirerek etkili bir aşı üretmeye çalışacaklar. Prionlar, sığırlarda deli dana (BSE, Bovine Spongiforme Enzephalitis), koyunlarda ‘Scrapie’ ve insanda Creutzfeldt-Jakop hastalığının yeni bir türünü doÄŸuran protein molekülleridir. Aslında normalde zararsız olan prionlar, yapılarında meydana gelen deÄŸiÅŸimler yüzünden beyne ulaÅŸarak ölümcül hastalıklara neden oluyor. Ve prion hastalıklarını uygun tedavi yöntemleri henüz bulunamadı. Â
button