Güncelleme Tarihi:
2023 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu ile Bağlı Cetvellerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda görüşülmeye başladı. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, AK Parti Samsun Milletvekili Mehmet Muş başkanlığında toplanan komisyona sunum yaptı. Yılmaz, "2022 yılında uyguladığımız politikalar ve aldığımız önlemlerle yakaladığımız yüksek büyüme ve artan gelir performansımız sayesinde yılı, sene başındaki öngörümüz olan yüzde 3,5 yerine yüzde 1 oranında bir bütçe açığı ile kapattık. Böylece, 2022 yılında beklenenin oldukça üzerinde bir bütçe performansı yakalamayı başardık. Bu çerçevede, düşük bütçe açığı ve borçlanma maliyetleri katkısıyla Avrupa Birliği tanımlı kamu borç stokunun Gayri Safi Yurt İçi Hasılaya oranı 2022 yılında bir önceki yıla göre yüzde 41,8'den yüzde 31,7'ye gerilemiştir. 2023 yılı bütçe hedef ve tahminlerimiz de 2022 yılının ikinci yarısındaki makroekonomik görünüm ve beklentilerimiz çerçevesinde belirlenmişti. Enflasyonu tekrar düşürmek için mücadelemizi kararlılıkla sürdürüyoruz. Sabit ve dar gelirliler başta olmak üzere vatandaşlarımızın refahı üzerindeki küresel enflasyonist dalganın etkilerini hafifletecek tedbirler aldık. 2022 yılı ekim ayından itibaren geçen 8 aylık sürede enflasyon oranında 47,3 puan düşüş meydana gelmiştir" dedi.
'G20 İÇİNDE EN HIZLI BÜYÜYEN EKONOMİYİZ'
Yılmaz, 2022 yılında dünya ekonomisi için başta Rusya-Ukrayna savaşı olmak üzere pek çok olumsuz gelişme ile mücadele edilen bir yıl olduğunu vurgulayarak, "Küresel çapta tüm ülkeler bir yandan savaş sebebiyle ortaya çıkan enerji ve emtia fiyatları artışı kaynaklı küresel enflasyon sorunuyla baş etmeye çabalarken diğer yandan tedarik zinciri bozulmalarıyla karşılaşmışlardır. Etkilenme oranı farklı olsa da sert ve belirsiz küresel ekonomik ve finansal koşullar ülkemizi de tüm dünya gibi olumsuz etkilemiştir. Ancak Türkiye ekonomisi, güçlü üretim ve ihracat kabiliyeti ile olumlu ayrışan bir konuma gelmeyi başarmıştır. 2021 yılında yüzde 11,4 oranındaki Gayri Safi Yurt İçi Hasıla büyümesi ile G20 içinde en hızlı büyüyen ekonomimiz, 2022 yılını etkisi altına alan savaşın tüm olumsuzluklarına rağmen yüzde 5,6 oranında büyümeyi başarmıştır. Böylece, ekonomimiz değişen küresel şartlara ne kadar büyük bir hızla uyum sağlayabildiğini bir kez daha ispat etmiştir. Pandemi etkilerinin yoğun olarak yaşandığı 2020-2022 dönemine bir bütün olarak bakıldığında, bu dönemde dünya ekonomisi yıllık ortalama yüzde 2,3 civarında büyürken, Türkiye ekonomisi yüzde 6,2 oranında büyümeyi başarmıştır" diye konuştu.
'DEPREMDEN ETKİLENEN ŞEHİRLERİ AYAĞA KALDIRACAĞIZ'
Kahramanmaraş merkezli depremlerin ülke ekonomisine maliyetinin yaklaşık 104 milyar dolar olarak hesaplandığını hatırlatan Yılmaz, "Çok geniş bir alanda, çok büyük bir nüfusu çok çeşitli boyutlarda etkileyen bu büyük felaket sonrasında milletimizle kenetlenerek hızlı bir müdahale gerçekleştirdik. İlk andan itibaren bir taraftan süratle arama kurtarma çalışmalarına odaklanırken diğer taraftan beslenme ve geçici barınma gibi temel ihtiyaçları giderdik. Bölgeye 1 milyon 3 bin 218 çadır sevk edildi. 350 çadır kentte ve parçalı çadır alanlarında toplam 2 milyondan fazla vatandaşımız kurulan çadırlarda geçici olarak barındırıldı. Şu anda 121 çadır kentte 17 bin 866 çadır kurulu olup 67 bin 190 kişi bu çadır kentlerde barındırılmaktadır. Kurulan 312 konteyner kentte ise 164 bin 982 konteynerde 423 bin kişi halen geçici barınma hizmeti almaktadır. Hiçbir afette, hiçbir felakette milletimizi sahipsiz bırakmadığımız gibi deprem bölgesindeki 11 ilimizin altyapısı ve üstyapısıyla yeniden ayağa kaldırılması birinci önceliğimizdir. 319 bini bir yıl içinde olmak üzere, yeni konutları inşa ederek depremden etkilenmiş şehirlerimizin tamamını ayağa kaldıracağız. Bugüne kadar 180 bin konutun ihalesi yapılmış olup süreç hızla devam ettirilecektir" ifadelerini kullandı.
'AFET BÖLGESİ İÇİN 527,3 MİLYAR LİRA AYRILDI'
Yılmaz, ek bütçe kanun teklifinin gelir tahminleriyle uyumlu bir şekilde hazırlandığına dikkat çekerek, "Hükümetlerimiz döneminde kamu maliyesinde her daim disiplinli bir duruş sergiledik. Mali disiplinin oluşturduğu imkanları, ekonomimizin içinden geçtiği zorlu dönemlerde bir manevra alanı olarak kullandık. Ek bütçe ile öngörülen ilave ödenekler, başta deprem etkilerinin ortadan kaldırılması olmak üzere, zorunlu ve tek seferlik harcama alanlarına yönelik olup hane halkını ve sosyal kesimleri destekleyen, ülkemizin büyüme potansiyeline katkı sağlayan yatırım alanlarını önceleyen, seçici ve dengeli bir şekilde oluşturulmuştur. Bu kapsamda, ek bütçe kanun teklifimiz ile Merkezi Yönetim Bütçe Ödenekleri 1 trilyon 119,5 milyar lira, söz konusu giderlerin karşılığı olarak Merkezi Yönetim Bütçe Gelir Tahminleri de aynı tutarda artırılmaktadır. Ek bütçede, afet konutlarının yapımı ve altyapı hasarlarının giderilmesi için 482,8 milyar lira olmak üzere depremden zarar gören vatandaşların ihtiyaçlarının karşılanması ve kamu idarelerinin yapı stokunda oluşan zararların giderilmesi gibi amaçlarla toplam 527,3 milyar lira afete dönük bir ödenek öngörülmüştür. 2023 yılında, diğer ödenek imkanları da dikkate alındığında deprem zararlarının giderilmesi amacıyla bütçeden sadece bu yıl 762 milyar lira harcama yapılması öngörülmektedir" diye konuştu.
THY'NİN SATIŞI SÖZ KONUSU DEĞİL
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, TBMM'deki Plan ve Bütçe Komisyonu'ndaki ek bütçe görüşmelerinde muhalefet partilerinin milletvekillerinden gelen sorulara cevap verdi. Yılmaz, özellikle bu ek bütçede, ek bütçenin kanuniliği, hukuki çerçevesi üzerinde epeyce konuşulduğunu söyledi. Yılmaz, "Anayasal konumuyla ilgili bazı değerlendirmeler yapıldı. Bu konuda şunu ifade etmek isterim; Anayasa'da tabii ki ek bütçe kavram olarak yok. Yani kelime kelime baktığınızda Anayasa'nın 161'inci maddesinde bu yok. Ancak işin içeriğine, ruhuna baktığınızda aslında bir çerçeve var. Ek bütçeyi temellendiren bir Anayasal çerçeve var. O da şu şekilde, 161 ’inci maddenin bir bölümünde şöyle bir ifade var; 'Cari yıl bütçesindeki ödenek artışını öngören değişiklik teklifleri ile cari ve izleyen yılların bütçelerine mali yük getiren tekliflerde, öngörülen giderleri karşılayabilecek mali kaynak gösterilmesi zorunludur' diyor. Yani bir anlamda ek bütçenin genel çerçevesi de burada çizilmiş oluyor" dedi.
'BİRÇOK ÜLKEDE EK BÜTÇEYE BENZER ÇALIŞMALARIN YAPILDIĞINI GÖRÜYORUZ'
Yılmaz, sonuç olarak ek bütçeyi yapanın da TBMM olduğunu ifade ederek konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Hükumet teklifte bulunuyor. Ama takdir meclisindir. Komisyonda ve genel kurulda meclisimizin kararıdır. Dolayısıyla bunun ben Meclisin bütçe hakkına da hiçbir şekilde bir halel getirmediğini düşünüyorum. Sadece son yıllarda ek bütçe yapan ülkelere örnek vermek gerekirse; Güney Kora yapmış. Japonya son yıllarda 2 defa ek bütçe yapmış. Almanya yapmış. Fransa yapmış. Avrupa Komisyonu 66 milyar euroluk ek bir bütçe yapmış. Yaşadığımız şartlar, belirsizlikler, yeni oluşan bir takım etkilerle bir çok ülkede benzer çalışmaların yapıldığını görüyoruz. Biz de bu çerçevede hazırlamış durumdayız. Bizim yasal çerçevemiz ortada. Ek bütçe kadar gelir koymak durumundayız. Bunu koymadan ek bütçe yapamıyorsunuz. Dolayısıyla gelirlerimizi de aslında tırnak içinde ‘torba kanun’ diye ifade edilen çeşitli kanunlarda değişiklik yapan kanun telifi içinde ortaya koymuş durumdayız. Oradaki gelir yönlü tedbirlerle bütçe arasında elbette bir tamamlayıcı ilişki olduğunu ifade edebilirim. Dolayısıyla bir taraftan gelirlerimizi artıyoruz bir taraftan da giderleri karşılayacak gelirler oluşturma gayretini ortaya koyuyoruz ki bütçemizde bir disiplin devam edebilsin."
'BİZ YATIRIMCILARA 'GEÇİCİ GELİP, SICAK PARA KAZANIN' DEMİYORUZ'
Yılmaz, dış kaynağın önemli bir unsur olduğunu belirterek, "Bütün ülkeler dünyada nitelikle insanları ve sermayeyi cezbetmeye çalışırlar. Biz de aynı gayret içindeyiz. Burada sıcak paradan bahsetmiyorum. Onun altını özellikle çizmek isterim. Sadece faize, kısa vadeli getiriye gelen paradan bahsetmiyoruz. Proje bazlı, doğrudan sermaye yatırımı dediğimiz bu ülkede kalıcı bir takım üretime, istihdama, ihracata güç verecek projeleri elbette arzu ediyoruz. Ve bu yönde gayret ediyoruz. Son dönemlerde yaptığımız ziyaretlerin özü de budur. Muhataplarımıza büyük oranda Türkiye’deki fırsatları anlatıyoruz. Özelikle yatırım fırsatlarını. Enerjiden savunma sanayisine, sağlık endüstrilerinden başka alanlara kadar 'Gelin buraya uzun vadeli yatırım yapın' diyoruz. Bizim söylediğimiz bu. 'Geçici gelip sıcak para kazanın, yüksek faizlerle gelin' demiyoruz. Yaptığımız şey Türkiye'nin yatırım fırsatlarını ortaya koymak ve sermaye gücü olan ülkeleri Türkiye’ye daha fazla yatırıma da davet etmek. Bu da kalkınmakta olan bir ülke olarak bizim en tabii hakkımızdır" diye konuştu.
'BU ZİYARETLERİN ÜLKEMİZE BİR KATKI GETİRECEĞİNE İNANIYORUM'
Yılmaz, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ile Birleşik Arap Emirlikleri ile Katar'a ziyaretler gerçekleştirdiklerini hatırlatarak, "Perşembe günü, ben gidemeyeceğim doğrusu ama Merkez Bankası başkanımızla birlikte Sayın Şimşek Suudi Arabistan'a ziyaret yapacak. Daha sonra sayın cumhurbaşkanımız bu ülkelere daha üst düzey bir ziyaret gerçekleştirmiş olacak. Bizim yaptığımız sayın cumhurbaşkanımızın gitmesinden önce, ziyaretlerinden önce teknik olarak altyapıyı oluşturmak ve sonuç alıcı bir ziyaret olmasına katkıda bulunmak. Bunu da gayret iyi yaptığımızı düşünüyorum. İnşallah bu ziyaretlerin somut sonuçlarını hep birlikte göreceğiz ve ciddi anlamda ülkemize de bir katkı getireceğine ben gönülden inanıyorum" dedi.
'CUMHURBAŞKANIMIZIN MAAŞI MİLLETVEKİLİ MAAŞININ ALTINDA'
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, muhalefet partilerinin milletvekillerinden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın maaşı ile de ilgili bir takım açıklamalar yapıldığını belirterek, "Bu kapsamda sadece bir konuyu polemik konusu olduğu için cevaplamak isterim. Bu konuları keşke polemik konusu yapmasak. Sayın Cumhurbaşkanımızın maaşıyla ilgili birtakım ifadeler oldu. Bakın bu konuda çok açık ve net şunu söyleyeyim; şu anda Cumhurbaşkanımızın maaşı milletvekili maaşının altında. Bakan yardımcılarının maaşının altında. Niçin böyle? Çünkü bir süredir artış yapılmasına müsaade etmedi kişisel tercihiyle. Buradaki bu artışı yapmazsak neredeyse bir süre sonra genel müdür maaşlarının altına düşmüş olacak. Bu sadece kendisini de ilgilendirmiyor; eski cumhurbaşkanları var, eski başbakanlar var, bu eski başbakanların mirasçıları var. Dolayısıyla bu konu polemik konusu yapılacak bir konu değil. Devletin de belli bir hiyerarşisi var. O hiyerarşi içinde oluşması gereken bir yapı var. Bu, şahıslarla alakalı değil; bugün A şahsı olur bu makamda, yarın B şahsı olur ama bir düzeni de devam ettirmemiz gerekiyor. Burada rakamlara girmek istemiyorum. Sayın Ağbaba sizin maaşınız Cumhurbaşkanımızın maaşından yüksek, bunu söylemekle yetineyim sadece. Bu artıştan sonra da öyle kalma ya devam ediyor, onu da söylemiş olayım, daha fazlasını da söylemeyeyim. Teşekkür ediyorum" ifadelerini kullandı.