Güncelleme Tarihi:
Mensupları, Apo için açlık grevine giden partiyle nasıl diyalog kurulur?
ABD'li İnsan Haklarından Sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısı Harold Hangju Koh, Ankara Temsilcimiz Sedat Ergin'in sorduğu bu iki soruyu yanıtlayamadı. İleri geri sözleriyle olay yaratan Koh, direkt yanıt veremediği soruları geçiştirmeye çalıştı.
ABD'nin İnsan Haklarından Sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısı Harold Hangju Koh, Hürriyet'e verdiği özel mülakatta Türkiye'ye yaptığı ziyaretin insan hakları alanında kendisini cesaretlendirdiğini ve Ecevit hükümetinin bu alana öncelik vermesini olumlu karşıladıklarını söyledi. Bu yılın başında bu göreve getirilen ve öncesinde ABD'nin en saygın üniversitelerinden Yale'de hukuk profesörü olarak görev yapan Güney Kore asıllı Koh, sorularımızı özetle şöyle yanıtladı:
İNSAN HAKLARI PRENSİP KONUSU
Siyasi diyalogdan söz ediyorsunuz. Bu noktada HADEP fotoğrafa giriyor. Terörist Öcalan, Kasım ayında İtalya'ya geçtiğinde bu partinin pek çok il merkezinde Öcalan'la dayanışma için açlık grevleri yapıldı. Mensupları bir teröristle dayanışma için açlık grevine giden bir partiyle nasıl bir diyalog kurulabilir? Amerika'da benzer bir açmaz olmayabilir...
Ben siyasetle değil, insan haklarıyla ilgiliyim. Bizim ülkemizde insan hakları giderek daha az ideolojik bir konu haline geldi. İnsan hakları siyasi bir konu değil, bir prensipler konusudur. Kanımca, bu sürecin başlatılmasına ulusal bir öncelik verilmesi önem taşıyor. Çünkü bu aşamada herkes, sorunun askeri bir sorun olmaktan çıkıp, ekonomik gelişme, insan hakları ve demokratikleşmeyi de içeren yeni bir evreye girildiğini söylüyor.
DEMOKRATİK TOPLUMDA FİKİRLER SÖYLENMELİ
Ayrılıkçılığı ve terörizmi kınamanın gerisinde kalan bir siyasi parti bir demokraside nasıl ele alınabilir?
Hiçbir demokraside, hiçbir kimsenin şiddeti, terörü savunma ve ülkenin ulusal güvenliğini tehdit etme hakkı olamaz. Bu tür davranışlar yargının takibine uğrar. Bir bunun kadar da önemli olan şudur: Demokratik toplumlarda insanlar fikirlerini söyleyebilmeli, biraraya gelebilmeli, sosyal, siyasi ve kültürel organizasyonlar kurabilmeli ve siyasi süreç içinde barışçı bir şekilde faaliyet gösterebilmelidirler.
BAYRAK YAKMA TARTIŞMALI KONU
Bu bir terörist için açlık grevine gitme hakkını da içerir mi?
İnsanlar kendilerini ifade edebilme hakkına sahip olmalıdırlar. Burada devlet açısından tehlike algılanıyorsa, esas alınacak ölçü, yürütülen faaliyetin hükümetin ya da devleti şiddet yoluyla devirme tehlikesinin olup olmadığıdır. Ben burada bazı spesifik durumlar hakkında görüş belirtmek için bulunmuyorum. Uzun bir süre önce meydana gelmiş olaylar hakkında benim görüş belirtmem pek anlamlı olmaz. Temel nokta şudur: Dünyamızda demokrasiler bu sorunla başetmişlerdir. Burada iki başlığın birbiriyle uzlaştırılması gerekiyor: Bu başlıklardan biri, toplumsal güvenliğin sağlanması ve devlete dönük tehditlere hukuk yoluyla karşılık verilmesidir. İkinci başlık ise devletin güvenliğine dönük tehditlere karşılık verirken, aynı zamanda ifade özgürlüğünün, siyasi katılımcılığın ve insanların kendilerini siyasi süreç içinde ifade edebilmelerinin korunmasıdır.
Benim Türkiye'de yaptığım temaslarda pek çok kişiden duyduğum görüş şu oldu: Devlet açısından tehdit oluşturan şiddet eylemlerini destekledikleri yolunda kuvvetli kanıtlar olmadığı sürece insanlar kendilerini istedikleri gibi ifade edebilmeli ve örgütlenebilmelidirler. Amerika'da bayrak yakma, çok tartışmalı bir konu. Ben Amerikan Bayrağı'nın yakılmasına karşıyım. Ama Yüksek Mahkeme, bayrak yakmanın bir kendini ifade yöntemi olduğuna karar verdi ve sonuçta Amerika'daki bu tartışma özgürlükler konusunda daha iyi bir anlayışın yerleşmesine yol açtı.
İNSAN HAKLARI EVRENSEL ÖLÇÜDÜR
Ancak Amerika için geçerli olan birşey pekala Türkiye için geçerli olmayabilir...
Türkiye de dünyanın bir parçasıdır ve insan haklarının evrensel standartları vardır. Örneğin, uluslararası insan hakları sözleşmesinin 10. ve 19. maddeleri Amerikan ölçüleri değildir, bunlar evrensel ölçülerdir.
ÖCALAN İÇİN BİRŞEY DİYEMEM
Abdullah Öcalan hakkında verilen idam cezasının infazı konusuna Amerikan yönetimi nasıl bakıyor?
Bu konuda herhangi birşey söylemedim, şimdi de söyleyecek değilim. Ancak bütün dünyanın bu olayı izlediği aşikar. Verilen bu karar şimdi temyiz aşamasında ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde de görüşülecek. Karar bütün bu aşamalardan geçeceği için şimdi birşey söylemek doğru olmaz. Amerikan yönetiminin de tutumu bu yöndedir.
Öcalan'ın dağdaki teröristlere bölgeyi terk etmeleri çağrısında bulunmasını nasıl karşılıyorsunuz?
Terör sona ermelidir. Terörizmin Türkiye'deki maliyeti bir hayli yüksek oldu. Terörü durduracak herşey önemlidir. Sedat ERGİN / ANKARA
Sözlerim basına yanlış aktarıldı
Türk Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü, dün bir açıklama yaparak Güneydoğu'ya yaptığınız ziyaret sırasında Türkiye'nin hassasiyetlerini dikkate almayan bir tutum izlediğiniz gerekçesiyle sizi eleştirdi. Bunu nasıl karşılıyorsunuz?
Ancak Başbakan Sayın Ecevit de benim görevimin gereği olarak ve bölgeyi anlamak için Güneydoğu'ya gittiğimi söyledi. Sayın Başbakan'ın bu sözlerini olumlu bir açıklama olarak alıyorum. Güneydoğu gezimle ilgili bazı yanlış anlamalar olduğunu düşünüyorum. Bu benim Türkiye'ye yaptığım ilk gezi. Mümkün olduğu kadar çok insanla konuşmak istedim. Üstlendiğim görevle ilgili kendimi eğitmek istedim. Geçen haftadan bu yana, pek çok kesimden yaklaşık 100 kişiyle biraraya geldim. Ayrıca bazı görüşmelerde sarfettiğim sözler de basına yanlış aktarıldı. Bu geziden çok şey öğrendiğimi ve Türkiye'yi algılayışımın derinleştiğini söyleyebilirim.
ANKARA'NIN KARARLARI GÜNEYDOĞU'YA ULAŞMIYOR
Yaptığınız görüşmelerin sonucunu nasıl özetleyebilirsiniz?
Görüştüğüm bütün kesimlerden aldığım izlenim, Türkiye'de insan haklarını dünya standartlarına getirme yönünde ortak bir arzunun varlığıdır. Bugünkü hükümetin insan hakları konusuna öncelik verme taahhüdüne girmiş olmasının, bir değişimi beraberinde getireceğini ümit ediyorum. İfade özgürlüğü üzerindeki kısıtlamaların kaldırılması gereği üzerinde çok geniş bir görüşbirliği gördüm. Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk ve Devlet Bakanı Mehmet Ali İrtemçelik'le yaptığım görüşmeler olumlu geçti. Anayasa Mahkemesi Başkanı Sezer'in düşünce özgürlüğüne ilişkin yaptığı konuşmayı da çok olumlu buluyoruz. Ayrıca, iş aleminin de temel özgürlükler olmadan ekonomik gelişmenin ilerlemeyeceği kanaatine gelmiş olması da çok önemli. Başbakan Ecevit'in işkence olaylarının önlenmesi için yayınladığı genelge de önemli bir adım. Ancak, Ankara'da alınan bu kararlarla ilgili bilgilerin Güneydoğu'ya ulaşmadığı anlaşılıyor.
Çözüm, ekonomik ve siyasi olmalı
Güneydoğu'daki izlenimlerinizi özetler misiniz?
İnsan haklarındaki en zor alan, Güneydoğu ve Kürt sorunu. Uzun yıllar, güvenlik boyutu herkesin bu soruna yaklaşımında büyük ağırlık taşıdı. Şimdi bu sorunu yeni bir düzlemde ele alma gereği konusunda büyük bir görüşbirliğinin bulunduğunu tespit ettim. Şimdi uzlaşma, bölgeyi imar etme, ekonomik ve siyasi gelişme üzerinde yoğunlaşma zamanıdır. Bölgedeki insan hakları sorunlarıyla, ekonomik ve siyasal sorunların hepsi içiçe geçmiş durumda. Kanımca, bölge halkının Türk vatandaşları olarak bütün haklara sahip olmaları gerektiği yönünde bir görüş var. Bununla, kendini özgürce ifade etme hakkı gibi bütün Türk vatandaşlarının sahip olduğu haklara sahip olmalarını, 2'nci sınıf vatandaş olmamalarını kastediyorum. PKK bir terörist örgüttür. Teröre karşı verdiği mücadelede Türk hükümetinin yanında yer aldık. Şimdi ise insan hakları ve ekonomik gelişme boyutları ön plana çıkıyor. Bu çerçevede GAP projesini de yerinde inceledim. Bölgedekilerin istedikleri, her insanın istediklerinden farklı değil; iyi evlerde oturmak, eğitim, güvenlik, kendilerini uygun olan şekilde kendilerini ifade etmek ve tam eşitliğe sahip olmak. Ayrıca, evlerinden ayrılmak zorunda kalmış olanların durumu insan hakları açısından kaygı yaratan bir başlık.
KÜRTLER İÇİN ULUSAL TARTIŞMA
Bölgede siyasi gelişmenin sağlanması gereğinden söz ettiniz. Bu neyi içeriyor?
Türk hükümetine PKK'ya karşı mücadelesinde en kuvvetli desteği biz verdik. Bununla birlikte, Kürt sorununa nihai çözümün askeri olduğuna inanmıyoruz. Daha geniş anlamda bir çözüm ekonomik ve siyasi olmalıdır. Şiddete karşı olan Kürt kökenli Türk vatandaşlarının- ki bunların çoğunluğu oluşturduğunu biliyoruz- bazı temel istekleri ve ilgileri var. Bu da, bir tür diyalog ve ulusal tartışmayı gerekli kılıyor. Bunun bir diğer boyutu da insanların etnik ve kültürel geleneklerini sürdürebilmeleridir. Örneğin ben bir Koreli Amerikalı'yım. Bir sürü insan beni Koreli gibi görüyor, ama ben Amerika Birleşik Devletleri'nin Dışişleri Bakan Yardımcısı'yım. Kore müziği dinliyorum, Kore dilini konuşuyorum ama kendimi tam bir Amerikalı olarak görüyorum. Kürt kökenli olanların da diğerlerinin yaptığı gibi siyasi tartışmaya dahil olmaları önem taşıyor. Onlar da ülkenin bir parçası olarak sistemin de bir parçası olmalılar.