Güncelleme Tarihi:
Doğan'ın avukatları Celal Ülgen ve Hüseyin Ersöz tarafından Beşiktaş'taki İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesine sunulan dilekçede, bu adliyede görev yapan hakimlerin bağımsızlığı ve tarafsızlığı sorununun yargılama sürecindeki her aşamada tartışıldığı ifade edilerek, bu durumun duruşmaların başladıktan sonra sanık ve avukatları tarafından da dile getirildiği kaydedildi.
Dilekçede, “Balyoz” ve “Ergenekon” yargılama süreçlerinde görev yapan hakim ve savcıların siyasal iktidar tarafından desteklendiği öne sürülerek, “Gerek AİHM kararları gerekse iç hukuk düzenlemeleri karşısında CMK'nın 24. maddesi uyarınca mahkemeniz başkanı Ömer Diken ve üye yargıçlar Davut Bedir, Murat Üründü, Ali Efendi Peksak ile tutukluluk halinin devamı kararına karşı yapılacak itirazları inceleyecek İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi üye hakimleri Metin Özçelik ve Birol Bilen hakkındaki reddihakim istemimizin kabulüne karar verilmesini talep ederiz” denildi.
Doğan'ın avukatları tarafından yine İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesine sunulan başka bir dilekçede de 6 Mayıs'ta yapılan duruşmanın ara kararında “tutuklu sanıkların üzerlerinde atılı suçun vasıf ve mahiyeti, kuvvetli suç şüphesini gösteren olgular bulunması, delillerin henüz tam olarak toplanmamış oluşu, sanıkların konumları itibariyle delillere etkide bulunma ihtimali olması, sanıkların tutuklulukta geçirdikleri süre, atılı suçun CMK'nın 100. maddesinde belirtilen katalog suçlardan olması” gerekçeleriyle tutukluluk halinin devamına karar verildiği hatırlatıldı.
Tutuklamanın geçici bir tedbir olduğu göz önüne alındığında ve ancak kuvvetli suç şüphesi halinde bu tedbire başvurulması mümkün iken anayasaya ve AİHS'nin 5. maddesine aykırı bir şekilde tutukluluk halinin devamına karar verilmesinin kanunun amacına da aykırılık teşkil ettiği belirtilen dilekçede, “tutuklulukta geçirilen süre”nin de tutukluluk halinin devamına dayanak gösterilmesinin mümkün olmadığı kaydedildi.
Dilekçede, “tutuklulukta geçirilen süre” kriterinin ancak ve ancak bir tahliye kararının gerekçesi olarak gösterilebileceğine yer verilerek, “Bunun aksi bir yaklaşım benzer olaylar açısından da değerlendirildiğinde, isnat edilen suç ve tutuklu kalınan süre ölçütleri baz alınırsa kararı veren hakim açısından ihsas-ı rey anlamı taşıyacaktır. Zira bir anlamda mahkemeniz tarafından tutuklu kalınan süreden hareketle benzer olaylarda da aynı kararı vereceğini ifade etmektedir. Bu durumun geçici bir tedbir mahiyetindeki tutuklama tedbirinin amacıyla bağdaşmadığı da ortadadır” denildi.
Mahkemenin söz konusu ara kararında “sanıkların konumları itibariyle delillere etki yapma ihtimalinin” de tutukluluğun devamına gerekçe gösterildiği belirtilen dilekçede, tutuklu sanıkların haklarında özgürlük kısıtlayıcı bu tedbir uygulanmadan önce, mevkilerini kullanarak delilleri karartma girişiminde olduklarına dair somut hiçbir olay bulunmadığı ifade edildi.
Mahkemenin 6 Mayıs'ta günü verdiği tutukluluğun devamına yönelik kararın kaldırılması istenen dilekçede, bu taleplerinin reddedilmesi durumunda dilekçelerinin üst mahkeme olan İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmesi talebinde bulunuldu.