Güncelleme Tarihi:
Ülgen, Beşiktaş'taki İstanbul Adliyesinden çıkarken basın mensuplarına yaptığı açıklamada, müvekkilinin birkaç gün yüksek doz ilaç alarak tansiyonu denge altında tuttuğunu, fakat dün akşam aniden tansiyonunun 25 civarına yükseldiğini belirtti.
Bu nedenle bugün cezaevi yetkililerinin hastaneye sevk kararı aldığını söyleyen Ülgen, “Hastaneye yatırılıp yatırılmayacağı bugün belli olacak. Bu koşullar sonucunda Doğan'a herhangi bir zarar gelirse, hukuki süreçte sorumluların yakasını bırakmayacağıma, hesabını sonuna kadar soracağımı bilmelerini istiyorum. Çünkü insan özgürlüğü bu kadar hafife alınamaz diye düşünüyorum” şeklinde konuştu.
BİLİRKİŞİ RAPORLARI
Mahkemeye ek tahliye dilekçesi verdiğini anlatan Ülgen, şöyle devam etti:
“Çünkü daha önce bizim itirazımızla kısıtlılık kaldırılmıştı. Bunun üzerine bize bilirkişi raporları verilmişti. Bize verilen TÜBİTAK bilirkişi raporunu, ABD'de bilişim ve bilgisayar araştırmaları konusunda uzman 2 şirkete gönderdik. Bunlardan birisine sadece soruları yönelttik, diğerine hem TÜBİTAK'ın raporunu, hem de askeri bilirkişi raporlarını gönderdik. Buralardan aldığımız sonucu da dilekçemize ekleyerek mahkemeye sunduk.
Sonuç olarak, gelen her 2 raporda da TÜBİTAK raporunun bilimsel verilere dayanmadığı, kasıt düzeyinde bazı bilgileri içermediği belirtilmektedir. Balyoz gitmiştir ama ağlayanı yok.”
Ülgen, 7 Mayısta tahliye istemlerine ilişkin mahkemeye verdikleri dilekçe konusunda bir karar verilmediğini, buna ek olarak bir dilekçe daha sunduklarını söyledi.
İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesine verilen 16 sayfalık dilekçede şu ifadeler yer aldı:
“Hem dosyadaki askeri bilirkişi raporları hem de TÜBİTAK raporunun bilimsel değerlendirmesini yapan ABD'den 2 uzman kuruluştan aldığımız farklı raporları sunuyoruz. Buradan da görüleceği üzere 'Balyoz Harekat Planı'nın yer aldığı CD'lerin sahte olduğu anlaşılmaktadır. Bu CD'lerin tek başına bir kanıt oluşturmayacağı da bu raporlarda açık olarak belirtilmektedir.
Askeri savcılığın yaptırdığı bilirkişi raporları da TÜBİTAK'ın yaptığı değerlendirmeyi yeterli bulmamıştı. Bu nedenle TÜBİTAK raporunu veren 3 bilirkişi hakkında ayrıca suç duyurusunda bulunuyoruz.”
Söz konusu 2 firmadan biri olan “Cyber Diligence” firması Genel Müdürü Yalkın Demirkaya'nın raporlar hakkındaki değerlendirmesinde ise “İki raporun analizi ve bu soruşturmayla ilgili olguların ışığında vardığım kanı, muhabere Albay Yavuz Fildiş tarafından hazırlanmış raporun soruşturma teknikleri açısından uygun olduğudur. Erdem Alparslan, Tahsin Türköz ve Dr. Hayrettin Bahşi tarafından hazırlanmış raporda ise kanımca hatalı bir yaklaşım izlenmiştir. Bu raporda, sayın Fildiş'in bilirkişi raporunda dikkati çektiği ve belgelerle sahteciliğe işaret ettiği bulgular tamamen göz ardı edilmiştir. Eldeki delillerin kaynağı ve teknik yöntem, soruşturma ve usul açısından tüm çarpıklıklar göz önünde bulundurulduğunda, bu belgelerin sahte olması muhtemeldir ve herhangi bir yargı sürecinde kullanılmaları son derece sakıncalıdır” ifadeleri yer aldı.
Computer Investigative Associates (Bilgisayar Tahkikat Kurumu) Teknolojiden Sorumlu Başkanı John D. Tessel de yaptığı değerlendirmede, şu ifadelere yer verdi:
“Bir bilgisayar kullanıcısının, o bilgisayarda depolanan birçok bilgiyi, hatta görünen tarihe veya bilgisayardaki bir belgenin yazarına veya bilgisayarın IP adresine kadar değiştirmesi çok kolaydır. Sonuç olarak, her doküman veya dosya hakkında, herhangi bir kimsenin doğruluğundan veya bütünlüğünden emin olmadan önce, meydana geldiği tüm sistemin konteksti içerisinde inceleme yapılmalıdır. Zira burada bu tür bir inceleme yapılmamaktadır. Bu nedenle söz konusu dokümanlar ve belgeler, oluşturulma tarihleri, yazarı, şirketi, sistem orjini ve kurucu bilgiler açısından tamamen yanlış olabilmektedir.”