Güncelleme Tarihi:
Ön not: Faruk Eskioğlu dostumun mesajı hâlâ elime geçmedi. Siz bu arada www.acikgazete.com adresinden dünyada olup bitenleri izlemeyi ihmal etmeyin!
*
İŞTE IRAK İŞGALİNİN GERÇEK SEBEBİ
Irak’ta hazırlanan yeni petrol yasa tasarısı, işgalci Amerika’nın ve suç ortağı İngiltere’nin (Ve asker gönderen Hollanda’nın) gerçek niyetini / yüzünü ortaya koydu:
30 yıl süreyle Irak petrolünü çıkarma ve gelirinin % 75’ine sahip olma hakkı Exxon (ABD) ile Shell ve BP’ye (İngiltere-Hollanda) veriliyor.
Gazeteler, 8 ocak
*
10 KİŞİLİK BÜYÜK PROTESTO
Devletin ajansı kime çalışıyor, diye soruyor millici gazetemiz Tercüman.
“Bir tarafta (Kıbrıs) düzmece hain bir pankart, diğer tarafta Kıbrıslı Türk’ün isyanı. Anadolu Ajansı için Rum’a hizmet haber, Kıbrıslı’nın isyanı haber değil.” (8 ocak)
Ben olsam bu zorlama habere bari fotoğraf kullanmazdım.
‘Kıbrıslı Türk’ün isyanı” dedikleri, elinde Türk ve Kıbrıs Türk bayraklarıyla sokakta gösteri yapan, bir dakika sayayım... 10 kişi!
*
TEFLON BAKAN
AKP’li muhalif Turhan Çömez: “Biz Manyas’ta ödenek alamıyoruz ama geçenlerde bir köye ekstra para gitmiş. Tam 150 milyar lira. Sayın Kemal Unakıtan (Maliye Bakanlığı) tarafından. Çünkü kendisinin bu köyde fabrikası var!” (Akşam, 8 ocak)
*
NİMET ÇUBUKÇU’NUN DERDİ NE?
(Devlet Bakanı Nimet Çubukçu’nun) Derdi ne? diye soruyor Fatih Çekirge. Cevap veriyor:
Derdi ne?
“DEVLET Bakanı Nimet Çubukçu'nun, Baykal'ın eşi Olcay Hanım'a saldırmasının ardında yatan bir tek gerçek var. O da şudur:
Nimet Hanım, “takmadığı türbanın” diyetini ödemektedir.
Çünkü, son kongrede Merkez Karar Yürütme Kurulu'ndan çıkarıldı. Ve şimdi seçimler geliyor, milletvekili listeleri yapılıyor. Nimet Hanım'ın adı “başarısız bakanlar” arasında geçiyor. Şimdi takmadığı türbanın diyeti için milletvekili listelerinde sıra mücadelesi vermek zorunda. Çubukçu, Emine Hanım onu milletvekili listelerine “yanında taşısın” diye bu çıkışları yapıyor.”
Hürriyet, 8 ocak
*
Ahmet Hakan da ‘HATIRLIYORUM’ diyor:
Hatırlıyorum
Yıllar önce yeniyetme bir İslamcı iken, “selamün aleyküm”ün anlamının “selam size” olduğunu öğrenmiştim.
Ve delikanlılık hevesiyle, “aykırılık” olsun diye hacı amcaların falan bulunduğu kahveye daldığımda “Selam size ey cemaat” demiştim de, hacı amcalar hemen “Oğlum sen komünist mi oldun?” diye tepki koymuşlardı.
Çünkü o günlerde solcular “aleyküm” bölümünü atıp sadece “selam” diyerek selam verirlermiş.
Hürriyet, 8 ocak
*
HİÇ SINIFININ İKİNCİSİ ÖLMEZ BİZİM MEMLEKETTE
Küçük İlayda, on yaşındaymış dünyalar güzeli, şofbenden zehirlenmiş. Dokuz gün ölüme direnmiş, sonunda teslim olmuş.
Bu haber böylece yeteri kadar acıklı değil mi ki, meslektaşım, Türk basınının kronik bir hastalığına kapılıp ‘Sınıfının birincisiydi’ diye sallıyor.
Yani beşinci olsa ölümü daha mı az acı gelecekti bize?
Zaten salladığı resimaltından da belli: “Okulda dersleri çok iyi olan ve sınıf birincisi seçilen İlayda” diyor...
Mahallenin en güzel kızı değilsen, sınıfının birincisi değilsen, terhisine bir haftadan fazla kalmışsa, nikah için gün almamış ve üç gün sonra gelinlik giymeyeceksen… ölme!
Takvim, 9 ocak
*
TERCÜMAN
Ben size Tercüman kafayı yedi diyorum da inanmıyorsunuz.
9 ocak tarihli Tercüman’ın sürmanşeti: HERKESE CHP BAYRAĞI
Evet, Tercüman okurlarına CHP (ve diğer bazı partilerin) bayrağını dağıtıyor!
*
ANADOLU AJANSI HAKLI ÇIKTI, diyor Yeni Şafak’ın başlığı
“Habertürk televizyonunun ve internet sitesinin Anadolu Ajansı fotomuhabiri Tolga Adanalı tarafından 23 eylül 2006’da çekilen ve Anıtkabir ile Kocatepe Camii’ni aynı karede gösteren fotoğrafın hiç araştırılmadan ‘fotomontaj’ olduğu yönündeki gerçek dışı iddiası, noter, foto muhabirleri, tv kameramanları ve gazeteciler önünde yalanlandı.” (10 ocak)
Hayatta inanmam, Ufuk Güldemir’in sahibi olduğu Habertürk imkanı yok yalan söylemez, kimseye iftira ve pislik atmaz ! ?
*
ANADOLU AJANSI HAKSIZ ÇIKTI, diyor Serdar
Meclis Sağlık Komisyonu erkeklerin de hemşire olmasına imkân sağlayan yasa teklifini kabul etti ama... ‘erkek hemşire’ye ne isim verileceği konusuna takıldı kaldı.
Bu arada Anavatan Partisi milletvekili Muzaffer Kurtulmuşoğlu ‘erkek hemşireye hemşir dersin’ diye önermiş.
Bu arada Hürriyet’in Anadolu Ajansı kaynaklı (düzeltmediği) haberi “Arapça’da ‘kız kardeş’ anlamına gelen ‘hemşire’nin erkeğine...” diyordu.
Hemşire Arapça değil, Farsça’dır ve anlamı da çok hoştur: aynı sütü paylaşan! Yani, tam Türkçeleştirmek istersek ‘sütdaş’ ...
Hürriyet, 10 ocak
*
Güngör Mengi de ‘YİYİN EFENDİLER’ diyor:
“BOTAŞ’ın vergi cenneti Jersey Adası’nda kurduğu Botaş İnt. Ltd. adlı şirket üç yıldır AKP’ye yakın 480 kişiye, hiç çalışmadan, ayda 4-5 bin dolar maaş ödüyormuş. İddia Anavatan’dan.
Bakanlık bir sonu önergesi üzerine söz konusu personelin ‘mülâkatla’ işe alındığını söylemiş ama kimdir, ne iş yapar, açıklamamış.
Erkan Mumcu ise “Belki çalışıyor denilen kişiler gerçekte mevcut bile değil. Belki paralar topluca başka bir yere (!!!) aktarılıyor” diyor.” (Vatan, 10 ocak)
Eee, Hoca’ları kim bu AKP’lilerin?
*
ABİ BİR İKİ TUR DAHA AT, KULE 8.30’DAN EVVEL AÇILMAZ
THY, Erzurum’a bir ek uçuş koymuş. Uçak iniş için saat 8.20’de kuleyle temasa geç...mek istemiş ama cevap veren yok.
Erzurum Havalimanı’nın kulesi daha AÇILMAMIŞ!
Görevliler bulunmuş, havalimanı trafiğe açılmış da uçak öyle inebilmiş. Ama bu arada 20 dakika havada dönmeleri gerektiği için yolcuların yüreği ağzına gelmiş tabii ki.
Havalimanı yetkilileri kendilerini savunuyorlar: Erzurum havalimanı 8.30 ila 17.30 saatleri arasında hizmet verir. Bu saatler dışında bir ek safer yapılacağı zaman bize haber verilmesi gerekir, bu seferden haberimiz yoktu. (Hürriyet, 10 ocak)
Eeee, imamilerin yönettiği THY’de olur böyle şeyler, arkadaşlar malûm biraz ‘geri’ kalırlar!
*
ÜMMETÇİYİ KIRPIP KIRPIP YILDIZ YAPARSAN MİLLİYETÇİ OLUR MU?
Başbakan’ın seçim ve bayrak kanunlarındaki yasağa rağmen Türk Bayrağı’nın önünde poz verdiği ‘Kurban olam ayına yıldızına – Bayramınız kutlu olsun’ diyen afişleri çok tartışıldı.
Ümmetçi ve mütearrib AKP’nin yükselen milliyetçilik rüzgârından yararlarmaya çalıştığı söylendi.
Ama en ağır eleştiri – daha doğrusu buna suçüstü de denilebilir – Deniz Baykal’dan geldi:
“Güneydoğu’da bunların hiçbiri yok. Sen afişleri astırmadığın yerin mi, astırdığın yerlerin mi cumhurbaşkanı olacaksın?”
“Böyle bir tablo olabilir mi? En büyük, en vahim bölücülük bu değil mi? Türkiye’yi iki ayrı sloganla siyaset yapılır bir ülke haline bizzat hükümet dönüştürürse bir noktaya ulaşılabilir mi? Bizim anlayışımız afiş milliyetçiliği anlayışı değil. Başbakan, bir yıl önce “Kürt sorunu var” derken bir yıl sonra “Kürt sorunu yok, terör sorunu var” diyor. Bilboardlar, ay yıldız önünde Başbakan, ’kurban olam ayına yıldızına’ kampanyası ile donatılıyor. Bu kampanya herkesin ilgisini niye çekti? Ağzına yakıştıramadılar. Bayram değil seyran değil eniştem beni niye öptü. Seçim mi var? Herkes bunu sormaya başladı.”
Hürriyet, 10 ocak
Not: Başbakan ve AKP ‘Hayır şu şu şu iller dışında her yerde bu afişler asıldı’ dediler ama… pek ikna edice olmadı.
*
İNANILIR GİBİ DEĞİL...
Trabzon Vali Yardımcısı Mehmet Özmen, Ordu Turnasuyu’nda bir yayaya çarpmış ve... halkın tepkisinden korkarak kaçmış!
Adam yaralı olarak hastaneye kaldırılırken, vali yardımcısı da Giresun’da polise teslim olmuş.
Vali Yardımcısı kaza yapıyor, halkın tepkisinden korkuyor ve kaçıyor!
Vahşi batı mı burası?
Milliyet, 10 ocak
*
DARISI RTE’NİN BAŞINA
Kadından Sorumlu Devlet Bakanı Nimet Çubukçu’nun “Eşiyle akşam yemeği bile yemeyen, yanında hiçbir yere götürmeyen biri...” şeklindeki yakışıksız (aslında AKP’ye çok yakışan) sözlerine Deniz Baykal ‘Eşim susarak konuşuyor’ cevabı verdi.
Pakize Suda, Miş-Muş köşesinde “Konuşarak konuşmayan’ı bol memlekette enteresan durum tabii...” diyordu. (Hürriyet, 11 ocak)
Benim aklıma da ‘yalancı peygamber’ olduğu iddiasıyla katledilen Manes’in sözleri geldi (Allah benzetmesin tabii ki) : “Asıl gürültüyü sessizliğim koparacak...”
*
RENAULT LAGUNA’YA LAF ETTİRMEM ARKADAŞ
Cumhurbaşkanı Ahmet Sezer’in kızının devlete ait siyah bir Laguna ile berbere gittiği iddiaları üzerine Hıncal Uluç “Cumhurbaşkanı kızı on paralık bir Laguna ile berbere gitti diye al eline kalemi, dörtte bir sayfa makale yaz. Pes!” diye yazdı. Ama Fatih Çekirge sevmedi bu sözleri:
“On paralık” diye aşağılanan Laguna’ları bugün devletin en üst düzey bürokratları makam aracı olarak kullanmaktadır. Kendince “habercilik dersi” vermeye çalışırken hem Renault Laguna’ya, hem de bu araca binenlere bu hakaret biraz ağır olmuş...” (Hürriyet, 11 ocak)
Çekirge’nin bu ayıplaması yerinde olmuş. Renault Laguna alınabilirdi sonra...
*
BU HABERE NİYE HAYRET ETMEDİK ACABA?
İki ‘beleşci’ milletvekilinden ANAP’lı Yalçın Koçak beş yıldır, RP ve DYP’li Metin Işık ise yedi buçuk yıldır, günde 22 lira ödeyerek Atatürk’ün Florya Köşkü’nde kalıyorlarmış. (Sabah, 11 ocak)
Hayret ettiniz mi? Hayır...
Niye? Burası Türkiye...
*
PERİNÇEK BUDUR
Radikal’in birinci sayfadan anonsu:
Fener Rum Erkek Lisesi Vakfı, AİHM’de davasını kazandıkları binalarını İşçi Partisi’nin (İP) işgal ettiğini öne sürdü. Karar için ‘AİHM nedir? Kararı burada geçmez’ diyen İP lideri Doğu Perinçek, 2005’te Türkiye’yi AİHM’de mahkum ettirmişti.
‘Perinçek’in çelişkisi’ diyor Radikal. (11 ocak)
‘Perinçek’in tutarlılığı’ daha doğru bir başlık olurdu. Deveye sormuşlar...
*
BİRAZ ‘KURGU’ KOKSA DA GÜZEL BİR HABERDİ
MİT kuruluşunun 80’inci yıldönümünde gazeteciler dahil bazı ‘seçilmiş kişilere’ (seçmece bunlaaaar!) masa saati hediye etmiş. Şamir Tayyar’ın anlattığına göre gazetecilerin içine bir kurt düşmüş: ‘Dinleniyor muyuz?’
“Masadaki saati görüp ‘Türküm, doğruyum, devletime bağlıyım’ diyen de var, sesini yükselten muhabire saati gösterip ‘Dikkat et’ diyen de...”
Ne kadar renkli bir memlekette yaşıyoruz Yarabbi.
*
OKUR DEĞİL MÜRİT
Medyatava adlı internet sitesinin verdiği rakamlar.
Dinci-islamcı gazetelerin satış rakamları. 1-7 ocak haftası...
Zaman: 573.026 (abone satışı) 37.108 (bayi satışı)
Türkiye: 191.542 (abone satışı) 14.808 (bayi satışı)
Milli Gazete: 47.837 (abone satışı) 3.943 (bayi satışı)
Yeni Mesaj: 2.502 (abone satışı) 334 (bayi satışı)
Medyatava, 12 ocak
*
ŞART MIDIR?
Irak’ta düşen (yahut düşürülen) uçak ve ölen Türkler’le ilgili ‘kim daha çok ve çarpıcı haber veya dedikodu yayınlayacak’ yarışı devam ediyor.
Mesela Hürriyet’in Cuma günkü haber spotu:
“Ailesi, düşen uçakta ölen Kulak İnşaat AŞ Yönetim Kurulu Başkan Vekili İsmail Kulak’ı oğlunun 2 ay önce hediye ettiği kol saatiyle teşhis etti. Halil Kılıç diye teslim alınan cenaze ise doktorunun ‘Ağzında altın diş yoktu’ sözü üzerine iade edildi.” (12 ocak)
Şart mıdır bu kadar detay vermek. Bu haberleri ölenlerin eşleri, çocukları, ana babaları da okuyor…
Gazetecilikte empati diye bir his kalmadı mı yahu?
(Not: Haberi yapan tecrübeli meslektaşım Faik Kaptan’a bir dediğim yok. O elbette aldığı her haberi geçecek. Ben kullanılmasına karşıyım bu tür haberlerin…)
*
*
SEKS YASAĞI KOYAN KRALİÇE
Hollanda Kraliçesi Beatrix, resmi davetli olarak Türkiye’ye geliyormuş.
Artık en ciddi diplomatik haberlerin bile nasıl magazinleştirildiğine bir örnek.
Bakın Sabah, konuyla-haberle hiçbir ilgisi olmamasına rağmen, Kraliçe’nin resmi ziyaret haberini nasıl veriyor:
“Seks yasağı koyan kraliçe geliyor - Oğlu ve gelinine nikah öncesi 309 gün seks yasağı koyan Hollanda Kraliçesi Beatrix 27 Şubat’ta Türkiye’de…”
Sabah, 12 ocak
*
GAZETECİLİĞİMDEN UTANIYORUM İNANIN
Yıldız Teknik Üniversitesi İşletme Kulübü 2006’nın yıldızlarını seçmiş. Sabah ve Takvim kazananların listesini vermiş. Küçücük bir detay atlanmış:
2006’nın en çok okunan gazetesi ödülü Hürriyet’e verildi … haberi.
Kasıt yoktur canım, unutkanlıktır.
Reziller…
Sabah ve Takvim, 12 ocak
*
HAFTANIN EN HEYECAN VEREN HABERİYDİ
“BALIKLI Rum Hastanesi Vakfı Başkanı Dimitri Karayani, Türkiye’yi AİHM’de mahkum ettiren Fener Rum Lisesi Vakfı’nı “vatana ihanetle” suçladı. “Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak kimsenin kapısında dilencilik yapmam” diyen Karayani ihtilaflı 152 gayrimenkulle ilgili Türkiye’deki yasal düzenlemeyi beklediklerini belirtti. Karayani, “AİHM’e kesinlikle başvurmayacağız. Lüzum yok böyle şeylere. Ben kanunun çıkacağına kâniyim. Gidip de hakkımı bir yabancıdan istemem. Bu zihniyetteyim, böyle yetişmişim. Ben Karadenizliyim, böyle şeyler sevmem” dedi.”
Hürriyet bu haberi DİMİTRİ DURUŞU manşetiyle verdi…
Hürriyet, 13 ocak
*
APTAL MI, GİBİ Mİ YAPIYOR?
ABD Dışişleri Bakanı, neo-faşist “Condoleezza Rice, ABD’nin başarısız olması halinde Iraklı Kürtlerin, birleşik bir Irak’ın parçası olarak kalma yönündeki “cesur kararlarını değiştirmek zorunda kalacağını” ve bundan dolayı Türkiye’nin kaygılanacağını söyledi. Rice, “Irak dağılırken, Kürtler farklı bir karar vermek zorunda kalacak ve Türkiye ile problem olacak” dedi. (Hürriyet, 13 ocak - neo-faşist benim yorumum elbet.)
Aynı Rice, “ABD’nin Irak’taki en iyi müttefiki Kürtler’dir” de diyordu.
Amerika, (güya) Irak’ın bütünlüğü üzerine kurduğu politikasını, nihai hedefi Irak’tan ayrılıp bağımsız bir devlet kurmak olan Kürtler’e dayandırıyor, öyle mi?
Bu Amerikalılar aptal mı, aptal rolü mü oynuyorlar?
*
RTE’NİN ABİSİ
Maliye Bakanı Kemal Abi, İstanbul Ticaret Odası’nda tüccarlara seslendi:
- Ben Maliye Bakanı’yım; topladığım vergiler benim cebime girmiyor. Evlatlarımızın geleceğine hizmet etmeliyiz.
Ve ekledi:
- Size düşen tek şey de yamuk yapmamak. Yamuk yapmayın…
Recep Tayyip Başbakan, Kemal Abi Maliye Bakanı!
Hürriyet, 13 ocak
*
YA TAKİYE ?
Başbakan, Kürt kökenli vatandaşlarımızın yoğun olduğu illere asmadığı Türk Bayraklı afişler yüzünden fena halde köşeye sıkıştı. Ama Ertuğrum Özkök, Erdoğan’a haksızlık yapıldığı kanaatinde:
“Bir yandan o insanı ‘ümmetçilik’ yapmakla suçlayacaksın, bir yandan da çıkıp ‘Niye bayrağa sahip çıkıyorsun’ diyeceksin. Bunun adı insafsızlık değli mi?” (Hürriyet, 13 ocak)
İyi de Ertuğrul Bey, ‘o insanın’ tek vukutatı ümmetçilik değil ki, ‘takiyecilik’ gibi bir karakteri daha var!
*
VATAN’DA, MUSTAFA MUTLU’NUN YAZISI DOKUNAKLIYDI
Başınız sağolsun Tayyip Bey!
“Yaklaşık bir ay önce, 16 Aralık 2006’da yayınlanan “Hastane Arıyorum” başlıklı yazımda lösemi tanısı konulan Kazım Şahinisimli bir SSK emeklisinden söz etmiştim.
Acilen tedaviye başlanması gerekiyordu ama hastanın yakınları hematoloji servisi olan hiçbir hastanede “boş yatak” bulamıyordu. Ben de o yazıyla, “Artık bu ülkenin insanları hastane kapılarında ölmüyor” diyen Başbakan’dan yardım istedim.
Yazımın gazetede çıkmasından iki gün sonra İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü yetkilileri Kazım Şahin’in yakınlarını arayarak Haseki Hastanesi’ne yönlendirdiler. Hastanın “yatış” işlemleri yapıldı ama bir türlü yatırılamadı.
Çünkü yatak yoktu!
Hasta saatlerce önce sedyede, sonra arabada bekletildi; bu arada fenalaştı ve yakınları tarafından “imza verilerek” evine götürüldü.
Çocukları sonunda kendi olanaklarıyla onu Marmara Üniversite Tıp Fakültesi Hastanesi’ne yatırdı... Ne yazık ki artık “müdahale” için çok geç kalınmıştı.
Kazım Bey’i önceki gün kaybettik.
“Bu ülkenin insanları artık hastane kapısında ölmüyor” diyen Sayın Başbakan, eminim ki bu haberi duyunca üzülmüşsünüzdür... Sizin de başınız sağ olsun!
Rahmetli Kazım Bey’in yakınlarının telefonu 538-313 30 46...
Yatak bulamadınız ama belki başsağlığı dilemek için aramak istersiniz!”
Vatan, 13 ocak