“ŞİKAYET EDİYORLAR..." />“ŞİKAYET EDİYORLAR..." />

Çeşitli alıntılar (magazin altta)

Güncelleme Tarihi:

Çeşitli alıntılar (magazin altta)
Oluşturulma Tarihi: Şubat 11, 2007 21:02

Haberin Devamı

/images/100/0x0/55ea79f7f018fbb8f88274eb
ŞİKAYET EDİYORLAR AMA KALDIRMIYORLAR! Tek başına iktidar olan AK Parti hükümetinin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül, 301. maddeyi uzun zamandır değiştirmek istediklerini belirterek, 'Çünkü, 301. madde bizim reform sürecimizi gölgeliyor' dedi” www.acikgazete.com adresindeki AÇIK GAZETE'dendi...

 


*

 

SEVEYİM TÜRK DEMOKRASİSİNİ

 

Haberin Devamı

Urfa milletvekili ‘kebap kralı’ Mehmet Özlek, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül ile Arnavutluk’a giden heyette yer aldı. THY uçağında heyete lahmacun ve çiğ köfte ziyafeti verdi.

 

Akşam, 5 şubat

 

 

*

 

STAR’DA AMORTİSMAN DÖNEMİ

 

İzmir de ışığı gördü, diyor Star’ın başlığı.

 

İzmir Çevre Yolu’nun 12 km’lik bir bölümünü açmış RTE.

 

14 yılda bitirilen Bolu Dağı Tüneli’ni kısa süre önce açan Başbakan Erdoğan dün de tarih yazdı…” diyor Star. (5 şubat)

 

Eee, Erdoğan Star’ı boşuna mı adamlarına satın aldırdı, sıra ‘amortismana’ geldi artık!

 

 

*

 

HAFTANIN TÜKÜRDÜĞÜNÜ YALAMASI - KURUMSAL

 

4 şubat pazar günü Sabah ve kardeşi Takvim, Hrant Dink’in naaşının (cinayet mahallinde) ambülansa koyuluşu sırasında çekilen bir kare fotoğrafı manşet yaptı. Kalabalığın içinde, katil zanlısı Ogün Samast’ı yönlendirdiği iddia edilen Yasin Hayal’e benzeyen biri vardı.

Haberin Devamı

 

Bir gün önce ‘Tetiği Hayal çekti’ manşetiyle çıkan Sabah, fotoğrafı (bir gün önceki haberine kanıt olarak) ‘BU HAYAL Mİ?’ diye verdi.

 

Takvim gazetesi ise, daha da tedbirsiz davranarak ‘HAYAL Mİ GERÇEK Mİ? Lütfen dikkatli bakın... Yasin Hayal olay anını gösteren bu fotoğrafta var mı, yok mu? Bize göre, yüzde 99'luk bir benzerlik var... Eğer o değilse, ikizi... Kimseyi suçlamadan, gazetecilik görevimizi yerine getiriyoruz. Objektife yansıyan bu görüntüyü 72 milyonluk halk jürisine sunuyoruz... Karar sizin... ‘Kan çeker’ lafı boşuna değil... Katiller, suç işledikten sonra mutlaka olay yerine gelip, işin sonucunu kendi gözleriyle takip eder... Yüzde 100'lük gerçeğin ortaya çıkması için Emniyet'i ve kriminoloji uzmanlarını göreve davet ediyoruz...” diye son derece iddialı bir şekilde verdi. (4 şubat)

Haberin Devamı

 

Ancak, İstanbul Valisi Güler çıkıp bu iddiayı yalanladı, ‘Hayır, o fotoğraftaki şahis, Cinayet Bürosu’nda görevli polis memuru M.E.dir. İsteyeni görüştürürüm…

 

Özetle, Sabah ile Takvim feci şekilde çuvallamıştı. Kazı nasıl çevirecekler, diye merak ettim. Bir defa, dürüstlük timsali Sabah, bir gün önceki haberi internet sitesinden alelacele kaldırdı. Ertesi gün de Vali’nin tekzibini birinci sayfadan küçücük verdi: Vali: Hayal’in benzeri polis

 

Takvim’in kıvırtması ise basın tarihine geçecek türdendi:

 

Hayal değil polis - Takvim, Dink’in cenazesi kaldırılırken görüntüye giren esrarengiz kişiye dikkat çekti. ‘Yasin Hayal mi?’ sorusuna cevap savcıdan geldi: O bir polis…”

Haberin Devamı

 

Benzerliğe halk onayı: TAKVİM'in ortaya çıkardığı benzerlik halktan da onay aldı. 4122'ye mesaj göndererek fotoğraftaki kişinin Yasin Hayal olup olmadığı yönündeki fikrini söyleyenlerden yüzde 91'i, "Evet bu kişi Yasin Hayal" dedi. Sadece yüzde 9'luk kısım fotoğraftaki kişinin Hayal olmadığını söyledi.  (Takvim, 5 şubat)

Allah kimseyi bu durumlara düşürmesin!
Allah hiçbir gazeteciyi ‘Biz % 99 çuvalladık ama, bakın okurlarımızın % 91’i de bizim gibi yanılmış…’ demek durumuna düşürmesin!

 

 

*

 

HAFTANIN TÜKÜRDÜĞÜNÜ YALAMASI - BİREYSEL

 

AKP’li milletvekili Abdullah Çalışkan ‘Yeşil devrimden yanayım’ diye ağzından kaçırdı. Biliyorsunuz bu takiyeci takımı gaza gelince ağızlarını tutamaz, asıl yüzlerini böyle açık ediverirler.

Haberin Devamı

 

Ancak tepki alınca da, hepsi çok mert oldukları için, aynen … kıvırtırlar.

 

Abdullah Çalışkan’ın kazı çevirme metodu: “Yeşilin hâkim olmasını, çevre sorunlarını kast ettim. Bu dünyaya yeniden aşk ve sevgi hâkim olmalı…(Sabah, 5 şubat)

 

Yahu en azından mert olun be…

 

 

*

 

HADİ GÖSTER MARİFETİNİ

 

Barajlardaki doluluk oran İstanbul’da % 53’e,Ankara’da … % 9’a kadar düşmüş. (Milliyet, 5 şubat)

 

Barajlar dolunca Tayyip Bey’in büyük başarısı, barajlar boşalınca küresel ısınma…

 


*

 

TATLININ PARASINI NAMUSLULAR ÖDEDİ

 

Türk Telekom, tahsil edemediği borçlar için abonelere yönelik ‘Tatlıya bağlayalım’ diye bir kampanya başlattı. 19 milyon aboneden 2 milyonu 2 milyar YTL borcu varmış kuruma. İlk üç haftada 50 bin kişi, 10 milyon YTL’lik borç kapatmış. Detayına girmeyeceğim, Türk Telekom birikmiş gecikme faizlerini sıfırlıyor ve anaparayı da takside bağlıyor. (Hürriyet, 5 şubat)

 

Türk Telekom’un yaptığı kısa vâdede akıllı bir iş. Uzun vâdede ise, bir kez daha vatandaşa ‘Türkiye’de borcunu, faturasını zamanında ödeyen kerizdir. Ödeme, nasılsa gün gelir af çıkar, yarısına kurtulursun…’ mesajı verilmiş oluyor. Bir kere daha dürüstler, dikkatliler, hesabını yapmayı bilenler APTAL yerine koyuluyor…

 


*

 

O DA BİRŞEY Mİ!

 

3 daire sahibi hırsız, diyor başlık. (Hürriyet, 5 şubat)

 

Yakalanan hırsızın adına kayıtlı 3 dairesi varmış.

 

O da bir şey mi. Biz yüzlerce villalık site sahibi hırsızlar biliyoruz…

 

 

*

 

ÇANAKKALELİLER İSTERSE HEMEN VERELİM

 

Kadir Topbaş ‘Çanakkale Boğazı’na köprü yapılmalı’ demiş. (Hürriyet, 5 şubat)

 

İstanbul’da o kadar başarılı oldu ki, sıra Çanakkale’ye maydanoz olmaya geldi…

 

 

*

 

THY GENEL MÜDÜRÜ NİYE UÇAĞA BİNMEDİ?

 

İstanbul’dan Ankara’ya trenle gitmiş THY’nin mümin bıyıklı müdürü Temel Kotil.

 

Metehan Demir, Ankara kulis köşesinde soruyordu ‘THY Genel Müdürü neden trene biner?’ diye. ‘Hava şartlarından mı korkmuştu?


Sabah, 5 şubat

 

 

*

 

SADECE HİZMET İÇİN

 

Başbakan 3 günlük Ege turuna çıktı. Daha birinci gününde 12 açılış ve iki temel atma töreni yaptı. (Sabah, 5 şubat)

 

Vallahi billahi popülizm ve seçim ekonomisi yok yahu. Hizmet için…

 

 

*

 

İRANLI KADIN İNÖNÜ’NÜN TORUNUNA ÇARŞAF DERSİ VERİYOR

 

CHP Ankara Milletvekili Gülsün Bilgehan, İranlı kadın milletvekili Esat Şiyeg’i kızdırmış. İranlı hanım karşı saldırıya geçmiş: “Bizim ülkemizde kadın örtündüğü için öğrenimden mahrum edilmemiştir. İnşallah Türkiye’deki örtülü kadınlar da tahsil yapabilirler” demiş.

 

Bu Türkiye’nin bir ayıbıdır belki ama… İranlı kadınlara konuşmak düşmez herhalde.

 

İran’da örtülü olmayan kadınlar - bırakın üniversiteye gitmeyi - linç edilmeden sokağa çıkabiliyor mu ki?

 

Sabah, 5 şubat

 

 

*

 

REFORM ADI ALTINDA…

 

Maalesef Eğitim Bakanlığı Anadolu Liseleri yönetmeliğini değiştirdi: 2009’da sınav olmayacak, ilköğretim başarı notu esas olacak. Böylece tarikatların elindeki okullar öğrencilerini istedikleri Anadolu liselerine yerleştirecekler. Böylece ‘ilköğretim başarı notu daha yüksek olsun’ diye her türlü rüşvet ve rezillik dönecek...

 

Hürriyet, 6 şubat

 

 

*

 

BİLMEM NE FİLMİ GERÇEK OLDU-MUŞ

 

Paris’te Birleşmiş Milletler çocuk fonu UNICEF’in ‘Çocuk Askerler’ konferansı devam ediyor.

 

Eski servisim, bu haberi şöyle veriyor:

 

“Afrika’da elmas ticaretinin neden olduğu vahşeti konu alan Leonardo di Caprio’nun başrolünü oynadığı ‘Kanlı Elmas’ filminde de işlenen çocuk askerler sorunu, UNICEF’in Paris’te 50 ülkenin katılımıyla gerçekleştirdiği zirvede ele alınıyor.” (Hürriyet, 6 şubat)

 

Bir kutu da filmi anlatıyor.

 

Eğer bir filme konu olmamış, bir televizyon dizisine benzemiyorsa, haberin haber değeri yoktur, biliyorsunuz.

 

Madem illa böyle bir ‘bağlantı’ kuracaksanız, uyduruk bir Hollywood filminden değil de, Ahmadu Kuruma’nın 2000 yılında çıkan ve Renaudot Ödülü alan muhteşem romanı ‘Allah Mecbur Değil ki’den bahsetseydiniz bari... (Can Yayınları, 2002)

 

 

*

BİLİYO’DA ALMIYOO BİZİ

 

AB ülkelerinde yapılan suç, güvenlik ve emniyet araştırmasına göre:

- Kapkaç ve yolsuzlukta Yunanistan
- Sözlü tehdit ve soygunda İngiltere
- Hırsızlıkta İrlanda
- Irkçı saldırılarda Belçika, Fransa, Hollanda ve Danimarka
- Tüketicinin dolandırılmasında Estonya... şampiyonmuş! (Hürriyet, 6 şubat)

Alçaklar, şampiyonluğu kaptırmamak için Türkiye’yi AB’ye almıyorlar. Hele bir girelim siz kapkaç, yolsuzluk, hırsızlık, gasp, tecavüz, cinayet, dolandırıcılık... ÖĞRETİRİZ BE ÖĞRETİNİZ!


*

ENGİN BİZİ ÇOK GÜLDÜRDÜN ALLAH DA...

 

CHP’yi olması gereken yere oturttuğu yazısını şöyle bitiriyordu Engin Ardıç:

 

...ben bugün size hafta sonunda haşır neşir olduğum Fransız yazar Dominique Fernandez’i anlatacaktım ama okumazsınız ki... Bu tür yazıları yazmak için Radikal Gazetesi’ne geçsem, orada da para vermezler.(Akşam, 6 şubat)

 

 

*

 

BENZETME SAKAT

 

Başbakan “Mutlulukla söyleyebilirim ki, milletimiz cumhuriyetimizin temel niteliklerini benimsemiş, laiklik gibi demokrasi ve hukukun üstünlüğü ilkelerini de içselleştirmiştir. Bütün diğer kurumlarıyla cumhuriyetimizin de demokrasimizin de en büyük güvencesi, işte bu itibarla aziz milletimizdir...” buyurmuşlar. (Akşam, 6 şubat)

 

Eğer Türk milleti laikliğe de demokrasi ve hukukun üstünlüğü ilkesi kadar sahip çıkıyorsa... Şeriat düzeni yakın demektir!


*

MART KEDİSİ GİBİYİZ MAŞALLAH

 

Hem ‘bilgi kirliliği var’ diye şikayet ediyoruz hem de kirliliğin âlâsını yapıyoruz.

 

Jandarma-Polis kavgasının ortasında, Milliyet’in manşeti ‘Hrant Dink suikastıyla ilgili önemli bir gelişme daha : JANDARMA DA BİLİYORDU’ diyor.

 

Bu önemli bilginin kaynağı nedir? Onu da içeride söylüyor Milliyet:

Azmettirici Yasin Hayal’in halasının eşinin polis ifadesi...

 

Eh manşet yapılacak kadar sağlam bir kaynakmış.

 

Milliyet, 6 şubat

 

 

*

 

BUNA PSİKOLOJİDE LAPSUS DERLER

 

Trabzon’da öldürülen İtalyan rahip Santoro için bir dini ayin düzenlendi. İtalya’dan gelen Kardinal Ruini’nin yönettiği ayine, Santoro’nun ailesi de katıldı. Vali Vekili Vural Demirtaş, rahibin İtalya’dan gelen ailesine üzüntülerini ifade etmeye çalışırken “Sizin kadar biz de üzüldük. Akacak kan damarda durmazmış” dedi.

 

Allah’tan tercüman çevirmedi...

 

Sabah, 6 şubat

 

 

*

 

GEREKLİ ZORUNLULUK MECBURİYETİ LAZIMLIĞI

 

Hrant Dink cinayetiyle ilgili haberlerden bahsederken, Ergun Babahan ‘Haberi birkaç kez sorgulamak bu ortamda daha da gerekli bir zorunluluk haline geldi’ diyordu. (Sabah, 6 şubat)

 


*

 

MUHABİR, ÖLEN GENÇLERİN NAMUSU NASIL KURTARDI

 

Haber elbette trajikti, iki genç insan ölmüş. Ama, muhabir arkadaşımın ölen gençlerin namusunu kurtarma gayretleri de göz yaşartıcıydı. (Sabah, 6 şubat)

 

Genç çift, boş bir ev bulmuşlar, birlikte banyoya girmişler ama (maalesef çok sık oluyor, inanılır gibi değil) kombiden sızan gazdan zehirlenip ölmüşler.

 

Haberi yapan muhabir gençlere kıyamamış, hatıralarını temize çıkaracak her türlü tedbiri alıyor.


Evlilik hazırlıkları yapan bir çift...” diye giriyor haberine, “ailelerini tanıştırdıklarını” söylüyor haberle bir ilgisi olmadığı halde; “başbaşa kalabilmek için” emlakçılık yapan bir arkadaşlarından “uygun bir evin anahtarını istediklerini” ekliyor. Boş eve giden çocukların “donmamak için” kombiyi yaktığını ama bacası tıkalı olan kombiden sızan gazın gençleri “banyoda yakaladığını” söylüyor.

 


*

 

AVANTİ! TERCÜMAN YİNE MÜTHİŞ BİR GERÇEĞİ ORTAYA ÇIKARMIŞ!

 

‘Öldürün’ emri aynı yerden mi? diyor manşet.

 

Dink ve Hablemitoğlu cinayeti zaman, mekân, işleniş tarzıyla ortak. Kanlı ve derin izler, iki kirli tuzakta da tarikatla bağlantılı” diyor spot.

 

İKİ SUİKAST ARASINDA MÜTHİŞ BENZERLİKLER’ diyor patlak.

 

Ulan merak ettim, neymiş iki cinayet arasındaki müthiş benzerlikler?

 

Onu da yazıyor Tercüman:

 

5 yıl arayla sahne alan Türkiye suikastçıları, Doç. Necip Hablemitoğlu ile gazeteci Hrant Dink cinayetini gündüz işledi, kurşunları yakından sıktı. Cinayet mekânı ev ve işyeri seçimi, kurbanın en zayıf anının yakalanmasıydı.

 

Oaaaa, demek ki iki aydını kesinlikle aynı karanlık güçler öldürtmüş!

 

Tercüman artık komik bile değil...

 

Tercüman, 6 şubat

 

 

*

 

BATI TRAKYA’YA NİYE DIŞİŞLERİ BAKANI GİTTİ?

 

Atina ilk kez Batı Trakya’daki Türk azınlığa (onlar Türk değil Müslüman diyor) birden ilgi göstermeye başladı. Dışişleri Bakanı Dora Bakoyani, İskeçe’ye bağlı Türk köylerini ziyaret etmiş. Hürriyet ‘Batı Trakya’da Dora dönemi’ diyor. (Hürriyet, 7 şubat)

 

Atina hükümetinin Türk azınlığa ilgi göstermesi güzel de merak ettim niye ... Dışişleri Bakanı?

 


*

 

DİRİSİNİ YARGILAMAK YETMEDİ…

 

Mahkeme prosedür açısından haklı tabii de...

 

Hrant Dink’in Türklüğü aşağıladığı gerekçesiyle 6 ay hapis cezasına çarptırıldığı ve Yargıtay’ın usulden bozduğu için yeniden görüşülen davasına salı günü devam edildi. (Hürriyet, 7 şubat)

 

Yani Türk adaleti, öldürülmüş bir aydını post mortem yargılamayı da başardı.

 


*

 

BOŞALTINCA BİLE 3 KİŞİ ÖLÜYOR

 

Diyarbakır’da 4 kat ruhsatı varken 8 kat inşa edilen ve ‘çatlaklar meydana geldiği için’ 3 ay önce boşaltılan bina çöktü. Elimizdeki bilgilere göre 4 çocuk enkaz altında kaldı. 14 yaşındaki Abdullah 35 saat sonra yaralı kurtarılırken, diğer üçünün de cesedine ulaşıldı. (Gazeteler, 7 şubat)

 

Türkiye böylece ‘yıkılma tehlikesi olduğu için boşaltılan’ (?) üç aydır yıkılmayı bekleyen ama sonunda çöken bir binanın altında 3 çocuğu öldürmeyi de başardı.

 

 

*

 

FATİH ALTAYLI YALAN SÖYLÜYOR

 

... diye yazdı Posta birinci sayfadan. ‘Haber de yalan tiraj daGeçtiğimiz hafta içinde manşetten verdiği iki ‘büyük’ haberi yalan çıkan Sabah’ın Genel Yayın Yönetmeni Fatih Altaylı şimdi de gazetelerin tirajıyla ilgili uydurma yazılar kaleme alıyor. Fatih Altaylı son 3 yıldır Türkiye'nin en çok satan gazetesi Posta'yı sözüm ona yok sayıyor! Amacı ortada: paralarını sokağa attığı, gazetesini mahvettiği patronu Turgay Ciner'den gerçekleri saklayarak kendi başarısızlığını bir süre de olsa maskelemek. Yine hayal gören Fatih Altaylı dünkü Sabah'ın tepesine '1 milyona dayandık' diye başlık atmış! Ne 1 milyonu ne dayanması sayın Altaylı? Geçtiğimiz pazar günü Posta 963 bin 654 adet satarken, Babah 907 bin 921'de kaldı. Hem patron parasıyla promosyon yapıp haftanın bir günü çok satmak neye yarar? Gelin, dağıtım şirketlerince açıklanmış son haftanın (29 Ocak – 4 şubat 2007) ortalama günlük satışlarına birlikte bakalım:

 

Posta 683.492 – Hürriyet 627.605 – Sabah 543.354

 

Not: Bu arada Posta’nın “Son 8 haftadır Sabah ve Hürriyet patronlarının paralarını sokağa atarak hafta sonu tiraj alıyor. Maliyeti 1 YTL’ye yakın olan yemek ve nakış kitaplarını cumartesi ve Pazar günleri bedavaya vererek sözüm ona satışlarını arttırıyorlar” diyordu. Posta’yla aynı patronun gazetesi olan Hürriyet bu işe ne der acep?

 

Posta, 7 şubat

 

 

*

ANADOLU’DA NAKİT

 

Medyatava’nın haberiydi:

Danıştay 2’nci Dairesi üyelerini terör örgütlerine hedef göstermekle suçlanan, Anadolu’da Vakit Gazetesi sahibi Nuri Aykon ile Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Harun Aksoy hakkında Bağcılar 2. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından yakalama emri çıkarıldı. (7 şubat)

Demek ki... Anadolu’da Vakit gazetesinin adının Anadolu’da Nakit olarak değiştirilmesinin ve künyesinde sahibinin başkası olarak gösterilmesinin Vakti geldi...

 

 

*

 

BİR YEVMİYEYİ ÖĞRENMEK ÇOK MU ZOR?

 

‘Yürek yakan dram’ diyor Takvim’in haberi: “3 YTL yevmiyeli çocuk-kadın işçiler, olmayan köprüye kamyonla sürüldü. 2’si öldü, 9’u kayıp...”

 

5 YTL için öldüler” diyor Sabah.

 

7 YTL için öldüler” diyor Hürriyet.

 

“Süt sağarak günlük 7-8 lira kazanan işçiler” diyor Milliyet.

 

Vatan8 YTL için can verdiler’ diyor.

 

Star, rakamı ‘5 ila 10 lira’ diye tedbirli davranmış.

 

Gazeteler, 8 şubat



*

 

HANİ HRANT DİNK CADDESİ


Star’da ‘Hrant Dink’in adı Uluslararası Barış Ödülü’nde yaşayacak’ diyen bir haberi okurken aklıma geldi... (8 şubat)

 

Mustafa Sarıgül böyle fırsatları kaçırmazdı, öldürülen gazetecinin adı Ahmet yahut Ayşe olsaydı, Halaskârgazi Caddesi’ne değilse bile, en azından bir dar sokağa, bir küçük parka yahut bir kültür salonuna adını verirdi.

 

Öldürülen HRANT DİNK olunca yemedi mi?

 

 

*

 

HERHALDE HAKİM DE SORMUŞTUR…

 

Türkiye, AB yolunda hukuk sistemini değiştirirken, yasalar demokratikleşiyor, bir yandan da hâkimlar daha cesur ve kişisel kararlar veriyorlar.

 

Hürriyet’in haberiydi. Sevgilisiyle boş bir arazide sevişirken üstlerine gelen bekçiyi öldüren genç önce 21 yıla mahkûm olmuş sonra yeni TCK’ye göre ‘hafif tahrik indirimi’ uygulanmış, cezası 18 yıla inmiş.

 

Detayına girmeyeceğim, ‘Burada ne yapıyorsunuz, sizin aileniz yok mu?’ diye üstlerine gelen üniformasız bekçiyi 11 yerinden bıçaklayan ve uçurumdan aşağı atıp öldüren genç, savunmasında ‘Öyle yakalanmak istemezdik. Kaçacak yerim yoktu, çok pişmanım’ demiş.

 

İlginç bir dava. Hâkim herhalde genç adama ‘Üstünde niye döner bıçağı taşıyorsun?’ diye de sormuştur.

 

Hürriyet, 9 şubat

 

Not: Amerika’da (anglosakson hukukunda daha doğrusu) hâkimler yorumlarında çok daha serbesttir ve ilginç kararlar verirler. Mesela: Amerika’da 3 aylık hamile bir kadın öldürülmüş. Savcılık katil zanlısı hakkında ‘iki kişiyi öldürmek’ suçundan dava açmış. (Sabah, 9 şubat)

 

 

*

 

İŞTE HÂKİMLER YETKİ KULLANMAZSA, ORTAYA ŞÖYLE KARARLAR ÇIKIYOR:

 

Bursa’da ‘Bana zorla uyuşturucu sattırıyor’ diye babasını tutuklattıran ve devlet tarafından koruma altına alınan 10 yaşındaki kız çocuğu, mahkeme kararıyla tahliye edilen babasına teslim edildi. (Milliyet, 9 şubat)

 

10 yaşındaki kızına zorla uyuşturucu sattıracak kadar ‘değerli’ babası, çocuğu yakında öldürecektir. Kanunlar öyle emrediyorsa, Şeriat’ın kestiği parmak acımaz…

 

 

*

 

 

KANADA ORDUSUNUN İLK İMAMI TÜRK… diyordu Hürriyet’in haber başlığı. (10 şubat)

 

İyi haber… Türkiye’de seri halde imam yetiştirdiğimiz için ne yapacağımız bilemez hale gelmiş, polis şefi, lise müdürü derken başbakan, meclis başkanı olarak istihdam etmek zorunda kalmıştık.

 

İhracat yolunun açılması iyi olmuş…

 

 

*

 

HATLI 213 MİNİBÜSE İPTAL, diyor bir diğeri.

 

İstanbul’da çeşitli hatlarda traktör, zırhlı araç, seyyar köfteci aracı ya da okul servis aracı plakalarıyla yolcu taşıyan 213 minibüsün çalışması durduruldu. (Hürriyet, 10 şubat)

 

Bu rezillek böyle kaç senedir sürüyormuş biliyor musunuz?

 

… 21 YILDIR!

 

Tabii ki bu kanunsuzluğa, bu hırsızlığa RÜŞVET KARŞILIĞI göz yuman polise, belediyecilere kimse hesap sormayacak!

 

 

*

 

ALLAH KORKUSU

 

Refah Partisi’nin ‘kayıp trilyonlar’ davasından 5,5 ay hapse mahkûm olan zamanın RP Erzurum İl Başkanı Mustafa Bilgen’in … 850 milyona anlaştığı bir oto tamircisini kendi yerine hapise gönderdiği anlaşıldı. (Sabah, 10 şubat)

Mustafa Bilgin’in bir de kitabı varmış, adı ‘Yüksek İslam Ahlâkı…(Takvim, 10 şubat)

 

Adana-Yüreğir’de, sokakta top oynayan 10 yaşındaki bir çocuk Havutlu Belediye Başkanı’nın evinden açılan ateşle vurularak öldü. Jandarma’nın yaptığı inceleme sırasında, Belediye Başkanı’nın evinin bodrumunda gizlenmiş 1536 şişe kaçak viski bulundu. Belediye Başkanı AKP’li… (Posta, 10 şubat)

 

Siz yine AKP’ye oy verin ‘Bunlarda Allah korkusu vardır’ diye…

 

 

*

 

ENGİN ARDIÇ’TAN HAFTALIK OLAĞAN ALINTI(lar)

“Türkiye bölünmesin’ yazdığım zaman bunu “Türkiye bölünsün” şeklinde anlamak her canlıya nasip olmaz, bizimkilere oluyor. Bunlarla aynı oksijeni yakıyoruz ama içeride o elemente daha başka ne yapıyorlar, bilemiyorum.

 

“Lumpen’ tanımına çok kızıyorlar. Bir tanesi (bu bir Türkçe hatası değildir, özellikle “tane” dedim) lumpen ve proleter kelimelerinin yanyana getirilemeyeceğini söylemiş, çünkü lumpen olursa proleter olmazmış, proleter olursa lumpen olmazmış. Friedrich Engels mezarında kaç kere döndü bilmem ama zaten Engels’i yakında cehenneme pervane yapacaklar.

Akşam, 10 şubat


*

BİR HAFTALIK OLAĞAN ALINTI DA, AHMET KEKEÇ’TEN…

 

Madem 28 Şubat sürecinde darbenin tedvirine memur yazılmış birtakım oluşumlar kendilerini sivil toplum örgütü etiketi altında pazarlıyor, ‘neo-kuvvacılar’ın eksiği ne? Onlar da silah üzerine sivillere yemin ettirerek, basbayağı sivil faaliyet yapıyorlar işte.”

 

Star, 10 şubat


*

 

TESELLİ: TÜRKİYE ZENGİNLEŞTİ

 

Hepimiz Ermeniyiz sloganına kızan iki millici meczup kalkıp Iğdır’dan İstanbul’a (sanki Iğdır’da eylem koyulamazmış gibi) feribot kaçırmaya gelmişler. Herhalde yola çıkarken kahvedekilere ‘Biz İstanbul’a feribot kaçırmaya gidiyoruz’ dediler ki, Çamlıca gişelerinde yakalanmışlar. (Milliyet, 11 şubat)

 

İşin ucunda bir Ermeni’nin öldürülmesi gibi ‘hayırlı bir eylem’ olmayınca, demek ki polis potansiyel suçluları ‘önceden’ yakalamaya karar vermiş.

 

Hey gidi günler hey! dedim bu haberi okurken. Biz gençliğimizde yandan çarklı araba vapuru kaçırırdık, şimdi gençler eylem koymak için İDO’nun hızlı feribotlarını hedef seçiyorlar.

 

Gençler akıllanmadı ama Türkiye zenginleşti en azından. Tesellimiz bu…

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!