ÇERNOBÄ°L IIHADÄ°, SANTRALLAR EMÄ°N DÄ°YELÄ°M. YA Ä°NSAN BEYNÄ°?.. Bu en kritik sualin cevabını, Ä°srail'in devlet baÅŸkanı olma önerisini "Gidin iÅŸinize kardeÅŸim,"

Güncelleme Tarihi:

ÇERNOBİL IIHADİ, SANTRALLAR EMİN DİYELİM. YA İNSAN BEYNİ.. Bu en kritik sualin cevabını, İsrailin devlet başkanı olma önerisini Gidin işinize kardeşim,
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 26, 2000 00:00

ÇERNOBÄ°L IIHADÄ°, SANTRALLAR EMÄ°N DÄ°YELÄ°M. YA Ä°NSAN BEYNÄ°?.. Bu en kritik sualin cevabını, Ä°srail'in devlet baÅŸkanı olma önerisini "Gidin iÅŸinize kardeÅŸim," diyerek reddedecek kadar hayatla dalga geçen, atom fiziÄŸinin babası Albert Einstein vermiÅŸ: "Atom enerjisinin salıverilmesi her ÅŸeyi deÄŸiÅŸtirdi; kafa yapılarımız, zihniyetimiz hariç."Ben kendimi bildim bileli Akkuyu'yu tartışıyoruz. "Aman güneyin yeÅŸili mahvolmasın, güzelim koylar güme gitmesin" ekseninde bir münakaÅŸadır gidiyor. Tabii ki, yeÅŸil, sadece Akdeniz sahilinde deÄŸil, "her nerede ise" korunmalı. Fakat, Batıda birilerinin ıskartaya çıkardığı teknolojiyi mi alıyoruz? Nedense, temel sualler sorulmuyor. Nükleer santralın ömrü ne kadar, enerji açığmızın ne kadarını kapatacak?Son birkaç senedir, tartışma, "geliÅŸmiÅŸ sanayi ülkeleri"nin nükleer santral alanında bir doyum noktasına eriÅŸtiÄŸi, dolayısıyla, YeÅŸiller'in canla baÅŸla sarıldığı, "Kapitalistler bile nükleer santrallardan vazgeçiyor!" argümanının geçerli olmadığı idi. Doymak baÅŸka, vazgeçmek bambaÅŸka!Nitekim, Batı dünyasının en önde gelen sanayi devlerinden Almanya, "nükleere veda" ediyor. Tabii, bir "vade" içinde. Ekonomi Bakanı Müller'in açıklamasına göre (18 Nisan 2000 tarihli haber), hükümet ile enerji ÅŸirketleri arasında "esasta" anlaÅŸmaya varıldı. Yani, 30 yılını tamamlayan nükleer santrallar "artık miyadını doldurdu" gerekçesiyle kapatılacak. Tek itiraz, sanayicilerden gelmiÅŸ: "Hayır efendim, nükleer santralların ömrü en az 35 senedir." Eh, bir nükleer santral için ömür biçilirken, beÅŸ yıllık fark, sahiden astronomik bir fark.Batılılarda risk anlayışı gün geçtikçe galip geliyor sanki. Ya bizde? Böyle bir bilinçlenmenin "b"si bile yok. Dahası, en güvenilir teknolojiyi getirseniz ne yazar? Kullanacak olan Türk insanı deÄŸil mi? O en umarsız, en umursamaz tavrı ile kendi canının yanısıra masum baÅŸkalarını da rahatlıkla ateÅŸe atan insanımız "nükleer bilinç"te "mükemmel"e mi eriÅŸecek bir anda?"Nükleer enerji, insanoÄŸlunun ÅŸimdiye kadar tanıdığı, keÅŸfettiÄŸi en emin güç kaynağıdır."Tanrı insanı bu tür bir talihsizlikten korusun. Büyük Britanya Enerji Bakanı Peter Walker, Çernobil'deki infilakten tam bir ay önce (16 Mart 1986) böyle bir cevher yumurtlamış! Hazret, kırk gün sonra, yerin kaç kat dibine girdi, bilmiyorum. (Çok eÄŸlenceli olurdu, eminim. Ama, tahkik edecek fırsat bulamadım.)Müsterih olun arkadaÅŸlar! Bu dünyada saÄŸduyu sahibi insanlar da yok deÄŸil! Nobel ödülü sahibi, Yeni Zelandalı Sir George Porter gibi: "Ä°nsanoÄŸlu henüz nükleer reaktörlerle aşık atacak kadar olgunlaÅŸamadı."ÅžAPKA!"Gaflet, delâlet ve hatta hıyanet içinde olan" sadece, Ä°ngiliz enerji bakanı olsa, amenna. Mesele vahim. Çernobil'den sonra, kafalar deÄŸiÅŸti mi? Åžayet deÄŸiÅŸti ise, ne kadar deÄŸiÅŸti?Bu noktada, sorumluluk sahibi herkesi vicdanları ile baÅŸ baÅŸa bırakmaktan baÅŸka çare yok. Elimiz böğrümüzde, hepten çaresiz kaldığımız tüm ölümcül meselelerde olduÄŸu gibi.Çernobil'den bir sene sonra, Ruslar günah çıkardılar. Ä°nfilâkın "insan hatası"ndan kaynaklandığını teyid eden açıklamaların yanı sıra, anlayana, bir dizi dersler de içeriyordu.1986'nın en "pırıltılı" 10 bilim adamından biri!26 Nisan 1986 günü, akÅŸam saatlerinde, Çernobil'e bir adam geldi. Valeri Legasov... 1936 doÄŸumlu bu Sovyet bilim adamı, özellikle, fiziko-kimyevi materyaller ve nükleer enerji üzerinde uzmanlaÅŸmıştı. SSCB Bilimler Akademisi Ãœyesi, Moskova'daki Kurchatov Atom Enerjisi'nin müdür yardımcısı, Moskova Devlet Ãœniversitesi'nde öğretim üyesi ve Lenin ve Devlet NiÅŸanları sahibi idi. Dahası, 1986'da, "Yılın Adamı" müsabakasında, Batı dünyasının en önde gelen 10 bilim adamından biri olarak aday gösterilmiÅŸti. Sözün özü, Moskova'nın günah çıkartmak için bulabildiÄŸi "en temiz" adam!Legasov'un da belirttiÄŸi gibi, Çernobil'den "kaza"ya (?) iliÅŸkin çeliÅŸkili haberler geliyordu. Moskova yönetimi, beklenmedik bu infilak karşısında "fenersiz" yakalanmıştı. Darmadağınık ortalığı toplasın diye, Valeri Legasov'u "vak'a mahalli"ne sevk ettiler.Valeri Legasov, Çernobil felaketini, "Sovyet halkının maruz kaldığı çok büyük bir talihsizlik" olarak tanımlıyor. Sebebi de ÅŸu: "Çernobil yüzünden uÄŸradığımız insan ölümleri, maddi ve manevi zararlar bir yana, çok sayıda araÅŸtırma ve iktisat enstitülerimiz ile sanayi kuruluÅŸlarımız, normal çalışmalarını uzun müddet yüz üstü bırakıp facianın yol açtığı sorunlarla baÅŸa çıkmak zorunda kaldılar. Dahası, herkes zihninde aynı sualle dolaÅŸmaya baÅŸladı, "Nükleer santrallara devam edecek miyiz, etmeyecek miyiz? Edeceksek, nasıl?"Bir sene sonra, APN'nin muhabiri Anatoli Lepikhov'un ayrıntılı sorularını cevaplayan Valeri Legasov, "ilk nükleer facia" deneyini nasıl yaÅŸadığını içtenlikle anlatmış:"Pripyat'a yaklaşırken, göğe yükselen alevleri, bulutları gördüm. Ve, o an, ne tür bir felaketle yüz yüze olduÄŸumuzu anladım."Moskova'nın oluÅŸturduÄŸu soruÅŸturma komitesinin en mümtaz üyesi, ölü ve yaralı sayılarını da veriyor. Ama, günümüzde bunlara itibar etmemiz gerekmiyor. BeklenildiÄŸi kadar yüksek deÄŸildi, yine de, Sovyet otoriteleri sakladılar. Sonra, radyoaktiviteye karşı hiçbir önlem alınmadan, yangını söndürmek için, cansiperâne çalışan teknisyenlerin hakkını vermeden edemiyor. (Muhtemelen, çoÄŸu hayatta olmayan bu görev aşığı insanların hatırası önünde biz de saygıyla eÄŸiliyoruz.)Legasov'a göre, Mayıs'ın 6'sı ya da 7'si itibariyle, reaktörden atmosfere radyoaktif kirlilik sızıntısı büyük ölçüde azalmıştı. O arada olanlara, ne oldu SAHÄ°DEN? Tanrı bilir. Bunu, Legasov'un dahi bildiÄŸini sanmıyorum. Zira, kendisinin de itiraf ettiÄŸi gibi, tarihin en büyük nükleer faciası idi bu. Ölçüm, sınırlı idi. ÇoÄŸu yere eriÅŸilemedi, istense de, bilinemiyor.Mesela, Türkiye'de, daÄŸların radyoaktif yüklü -yükü az da olsa- bulutları tutup yaÄŸmura çevirdiÄŸi günlerde, Karadeniz Bölgesi'nin hiçbir yerinde, ölçüm için o ya da baÅŸlangıç noktası kabul edebileceÄŸiniz "saÄŸlıklı" saÄŸlık kayıtları yoktu ki. Dolayısıyla, "Vay efendim, ÅŸu lanet olası Çernobil yüzünden, Karadeniz'de kanserden ölüm arttı" deseniz, belki gazetelere güzel, iç gıcıklayıcı manÅŸet olur. Ama, azıcık ilim, irfan sahibi bir Allah'ın kulu inanmaz. Zira, ülkemizde kayıt yok; olan da saÄŸlıklı deÄŸil. Herhangi bir konuda kıyas yapabilmek için, "Neye göre?" sorusunun cevabını verebilmek lazım. ÇoÄŸu kez, verilemiyor.Sızıntıyı en asgariye indirerek, görevlerinin ilk aÅŸamasını tamamladıklarını söyleyen Legasov, reaktörde sürekli hararet artışının önüne geçilmesinin de bir baÅŸka infilakı önlediÄŸini öne sürüyor.Santralın enerji üreten öbür ünitelerinin infilakten etkilenmesinin önüne geçecek koruyucu tedbirleri de alabildikleri vurgulayan Legasov, "Reaktörün kalbini ebediyyen gömebilmek için, en kötü ihtimaller dahi göz önüne alınarak, yaklaşık 10 ayrı 'gömme projesi' üzerinde duruldu" diyor.Sonunda, reaktörün yüreÄŸini sarıp sarmalayacak bir "lahit" düşünüldü. Öyle bir lahit ki, Legasov'un deyimiyle, "Torunlarımız gün gelip isterlerse bu lahiti bir baÅŸka yere knakledebileceklerdi. Öylesine güvenli idi."Uzmanlar, bir mühendislik harikası yarattılar. Ãœstelik, lahdin içindeki ısı ve radyasyona iliÅŸkin tüm hareketlilik, monitörlerden büyük bir titizlikle izleniyordu. Olan olmuÅŸtu, artık çevreye daha fazla zarar vermemenin yolları aranıyordu.Peki, atmosfere ne kadar radyoaktif sızıntı olmuÅŸtu? Legasov burada, Sovyet Hidrometeoroloji ve Çevre Koruma Komitesi'nin verdiÄŸi rakamlara aktarıyor. Buna göre, kaza sırasında reaktördeki nükleer yakıtın yüzde üçü açığa çıkmıştı.Ayrıca, kimyevi yapılarına baÄŸlı olarak, bazı izotoplar da deÄŸiÅŸik yollardan atmosfere karışmıştır. Yine de, 5 Mayıs'ta Kiev ve çevresindeki ölçümler, 0.3 mR idi. Haziran baÅŸlarında bu oran da yarı yarıya düştü, ki bu oranlar makuldu.Sabah 07.30'da kolları sıvayan Legasov, günde ortalama 14 ila 16 saat çalıştığını, ancak tüm ekibin de aynı fedakârlık ve yoldaÅŸlık duyguları ile çalıştığını özenle vurguluyor. Ve, Batı medyasında, Çernobil'deki çalışmaların ancak "zorunlu mesai" ile yürütebildiÄŸi iddialarına gülüp geçiyor:"Sovyet vatandaÅŸlarının ite kaka zorla çalıştırıldıkları üzerine ben de bazı hikâyeler okudum. Gülünç... Batı Sibirya'daki petrol ve doÄŸal gaz kaynakları geliÅŸtirilirken, Volga'daki dev tesisler ya da Baykal-Amur ana demiryolu hattı inÅŸa edilirken köle emeÄŸi mi kullandık? Olacak iÅŸ mi?""Tüm bunlar heyecanla, gönül birliÄŸi ile yapıldı, gururla inÅŸa edildi. Çernobil'de ise, öyle çok gönüllü vardı ki, adamları durduramıyorduk. Yine de, infilak ertesi çalışmalara katılanlara yüksek maaÅŸ ödendi. Ama, adamların gösterdiÄŸi onca gayretin, aldıkları para ile hiç ilgisi yoktu. Her ÅŸeyi tek tek gözlerimle gördüm, tüm operasyonu adım adım yaÅŸadım."BilindiÄŸi gibi, hepimiz gündelik hayatımızda, baÅŸta atmosferde mevcut olan radyasyona ilaveten, TV, röntgen çektirmek ve benzeri iÅŸlemlerle sürekli radyoaktiviteye maruz haldeyiz. Legasov da hep bu noktayı iÅŸaret ediyor: "Radyasyon yükseldi" derken, Çernobil öncesi oran neydi, onun saÄŸlıklı tespiti gerekir." "Ben tıp adamı deÄŸilim, ama..." diyen Legasov'a göre, Viyana'da bir araya gelen uluslararası otoriteler, ölçümlerin özellikle kanser vak'alarında bir artışı öngörmüyor.Jülide ERGÃœDER - 26 Mayıs 2000, Cuma Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!