Çerçeve Belgesi işin esasını değiştirmez

Güncelleme Tarihi:

Çerçeve Belgesi işin esasını değiştirmez
Oluşturulma Tarihi: Ekim 05, 2005 00:00

Türkiye'nin AB ile müzakerelere başlamısının ardından konunun saptırılıp, gölgelenmek istendiğini söyleyen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Müzakere Çerçeve Belgesi'nin, işin esasını değiştiren bir belge olmadığını, belgenin “işin esasına uygun olarak hazırlanmış dengeli bir yol haritası” olduğunu söyledi.Başbakan Tayyip Erdoğan, NTV'de Murat Akgün'ün sorularını yanıtladı ve Türkiye'nin 3 Ekim sürecini değerlendirdi. Erdoğan, bu sürece 17 Aralık'ta alıştıklarını, o dönemde iplerin kopma noktasına geldiği anlar olduğunu belirterek, bu süreçte de yine iplerin kopma noktasına geldiğini, ama oradan kazandıkları tecrübeyle umutlarını hiç yitirmediklerini söyledi. AB'nin 17 Aralık'ta, 3 Ekim'de müzakerelerin başlaması kararı aldığını anımsatan Erdoğan, “Çünkü 'Masanın üzerinde hiçbir şey kalmadı' demişlerdi. O zaman bunu onların yapması icap ediyordu. Biz de bekleme hakkına sahiptik. Bizim yapmamız gereken tek şey, milletimizin onuruna yakışır şekilde o dik duruşu sergilemekti, biz bunu yaptık. Avrupalı dostlarımız da üzerine düşeni yerine getirdi” diye konuştu. Müzakere Çerçeve Belgesi'nin, işin esasını değiştiren bir belge olmadığını söyleyen Erdoğan, belgenin, “işin esasına uygun olarak hazırlanmış dengeli bir yol haritası” olduğunu bildirdi. Türkiye'nin şimdi bu yol haritasını uygulamaya koyacağını ifade eden Erdoğan, “Belgede zaten dik durduğumuz, itiraz ettiğimiz konular, o yol haritasını sıkıntılı duruma düşürecek olan cümlelerdi. Bunun üzerinde ısrarla durduk” dedi. “FAZLA DİRENMEDİLER”Bu noktada, imtiyazlı ortaklık konusunun sık sık gündeme getirildiğini, Türkiye'nin 17 Aralık'ta bu konudaki kesin kararını verdiğini, böyle bir şeyin kabul edilmesinin mümkün olmadığını anlatan Erdoğan, şunları söyledi: “Bir-iki ülkenin rezervi vardı. Ama buna rağmen iktidar noktasında fazla direnmediler ve bizim arzumuz istikametinde neticelendi. Şimdi tekrar bunu gündeme getirmek ve çerçeve belgesi içine koymak istediler. Bunda da bizim ısrarlı tavrımız ve sağolsun Avusturya'nın da bundan son anda vazgeçmesi imtiyazlı ortaklık ifadesini de gündemden düşürdü. Bundan sonra böyle bir şey söz konusu değil.” Belge üzerinde yapılan eleştirileri de değerlendiren Erdoğan, belge üzerinde bu tür değerlendirme yapanların, hala “bardakta ne kadar boş kısım kalmış” gayreti içinde olduklarını söyledi. “BARDAĞIN DOLU TARAFI”Erdoğan, şunları kaydetti: “Bardağı böyle silme doldurmak, her zaman sıkıntılıdır. Niye, yürürken bile hemen döküverirsin. Muhakkak onun bir boş yanı olacaktır. İşin tekniği de bunu gerektirir. Biz burada bardağın dolu tarafıyla uğraşıyoruz. Müzakere Çerçeve Belgesi, bir esas değil, bir yol haritası. Bunun içinde usul var, esas yok. Esas zaten müktesebattır. Biz bu müktesebata uyacağımızın kararını bugün vermedik ki...” “MUHALEFET PARTİSİ LİDERİ DE DUYSUN”Diğer 10 aday ülke için de Türkiye için konuşulan konuların konuşulduğunu belirten Erdoğan, şöyle devam etti: “Burada bazı şeyler saptırılıyor. Hala gölgelemek istiyorlar. Bu ayıptır, doğru değil. Şurada Türkiye ne kazanıyor, bunu konuşun. Bunu konuşmuyorlar. Hala konuştukları; 'Türkiye ne kaybetti. Kimse sana hiçbir şeyi bedava vermez. Karşılıklı bir anlaşma yapıyorsun, sen de bir şeyler katacaksın, karşı taraf da bir şeyler katacak. Sen hiçbir şey vermeden, karşı taraf sana her şeyi verecek, yok ki böyle bir şey. Şu anda biz birlik içinde, birliğin oluşumu içinde rol alacaksak, bizim de parasal olarak katkılarımız olacak.” Türkiye'nin, özgürlüklerde, ekonomide ne kazanacağının konuşulmasını isteyen Erdoğan, şunları söyledi: “Basit bir örnek vereceğim, çok açık net. Bunu muhalefet partisinin lideri de duysun. Bunları galiba bilmiyor, hiç bunları okumamış, hiç bunların üzerinde yorulmamış. Bakın şu anda Türkiye'nin ihracatının yaklaşık yüzde 60'ı AB üyesi ülkeleredir. Tüm yatırımcılarımızın, girişimcilerimizin ana kaynağı orası ve dış ticaret hacminde lehimize olan da sadece Avrupa'dır. Onun dışındakiler sadece lehimizedir. Durum ortadadır. Biz şimdi onlarla böyle bir adım atıyoruz, atarken dün övdükleri, sevdikleri, muhakkak olması gerekir dedikleri bu yolda, onu savunanlar bile bugün bakıyorsunuz bir tavrın içerisine giriyorlar. Anlamak mümkün değil. Bazen diyorum, 'yalnız kaldık', ama aklıselim öyle demiyor, farklı konuşuyor. O ne diyor; 'kardeşim anlamam' diyor, şu anda borsa 36 bine dayandı.” “DÜNYAYA AÇILIYORUZ” Erdoğan, Türkiye'deki yatırımların hemen artmaya başladığını, özgürlüklerin aynı şekilde arttığını, insanın insana bakışının değiştiğini, insanın insana olan güveninin arttığını, artacağını anlattı. “Bizler daha geniş bir perspektiften dünyaya açılıyoruz” diyen Erdoğan, bunu görmemezlikten gelmenin hiçbir anlamı olmadığını kaydetti. Erdoğan, “Burada şüphesiz ki bazı şeylerden fedakarlık da yapacağız tabii, yapmamız da gerekir. Bunları yapmadığın sürece bu adımı atamazsın” dedi. AB'ye girildiği andan itibaren bütçenin Maaschrit Kriterleri'ne göre değerlendirileceğini, istediğin gibi, “şunu şöyle, bunu böyle yapayım” denemeyeceğini belirten Erdoğan, “Bunların lehte durumunu incelediğinizde yine insanların lehine. Yüzde 5 enflasyon istenmez mi? Bunu senden istiyor. Bunlar herhalde bizim aleyhimize şeyler değil, bunlar lehte olacak olan akımlardır” diye konuştu.AB KIBRIS'I CEZALANDIRIYORBaşbakan Recep Tayyip Erdoğan, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin Avrupa Birliği (AB) ne istediyse onu yaptığı halde halen cezalandırıldığını belirterek, “Biz de kalkacağız, Güney Kıbrıs'ın arzusu istikametinde hareket edeceğiz, olmaz böyle şey” dedi.Erdoğan, Türkiye'nin NATO'daki veto hakkını kimsenin kaldıramayacağını söyledi.Müzakere Çerçeve Belgesi'ndeki 7. maddeyle ilgili tartışmalara değinen Erdoğan şöyle konuştu:“Ben önce maddeyi okuyayım. Diyor ki 'katılıma kadar geçecek olan süre zarfında Türkiye'nin üçüncü ülkelere yönelik politikalarını ve uluslararası örgütlerdeki tutumlarını tüm AB üyesi ülkelerin bu örgütlere üyeliklerini ve düzenlemelere katılımlarını da içerecek şekilde AB ve üye devletler tarafından kabul edilen politikalar ve tutumlarla tedricen uyumlu hale getirmesi istenmektedir.' Biz tabii 'bu haliyle uygun olmaz' dedik. Niye? Burada bir bağlayıcılık var. Bu sadece bir ülkeye ait değil, tüm ülkelere ait. 'Bizim bunun halli için sizden bir isteğimiz var, bunu ister metne koyarsınız ister bir dipnot haline getirirsiniz. Veya buna başka bir çözüm bulmamız lazım' dedik. Peki o neydi? O da şuydu; 'Müzakere Çerçeve Belgesi'nin ilgili tüm uluslararası örgütleri kapsayan 7. paragrafı bu uluslararası örgütler ya da birliğinin ya da AB üye ülkelerinin karar verme özerkliğine ve haklarına halel getirecek şekilde yorumlanamaz.'Bu ne demektir? Yani Türkiye, 15 tane uluslararası kuruluş var, bunlarla ilgili veto hakkını her zaman kullanabilir. Bunlarda zaten veto gerektirmeyen yerler var, o ayrı mesele. En önemlisi NATO'da veto hakkına bu halel getirmez, gölge düşürmez. AB Konseyi'nin kendi başlıklı kağıdında ve Müzakere Çerçeve Belgesi'ne bir kapak olarak bu yazı girmiştir. Bu olmasa dahi NATO'daki veto hakkımızı kimse kaldıramaz.”“Bu süreçte askerlerle bir temasının olup olmadığı” sorusuna Erdoğan, “Arkadaşlarımın oldu, benim böyle bir görüşmem olmadı” yanıtını verdi.Gerek AB'nin hukukçuları ile gerekse Türk hukukçularla görüşmelerde bulunduklarını ifade eden Erdoğan, “Bunlar 48 saat içerisinde olmadı tabii. Biliyorsunuz 29 Haziran taslağı. O günden bugüne bunun üzerinde çok büyük emekler sarfedildi. Görüşülmesi gerekli yerlerle görüşmeler yaparak bu safhaya geldik” diye konuştu.RICE İLE GÖRÜŞMEABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice ile görüşmesi hakkında da bilgi veren Erdoğan “Bu görüşmede genel bir destek talebiniz mi oldu? Yoksa özellikle 7. madde için mi destek istediniz?” sorusu üzerine şunları kaydetti:“2. maddeyi de konuştuk, 7. maddeyi de konuştuk. Yaklaşık yarım saat telefon görüşmemiz oldu. Sağolsunlar beni kendileri aradılar. Benden önce Abdullah Bey ile görüşmeleri olmuş. Daha sonra beni aradı. Kendisiyle yarım saatlik görüşmemiz esnasında ben 'şu şu şu noktadayız, eğer bu şekle dönüşmezse bizim buna evet dememiz mümkün değil ve arkadaşlarımı da oraya göndermem mümkün olamayacak' dedim. 'Çünkü biz biliyorsunuz 24 Nisan'da Başkan Sayın Bush'un da Kıbrıs ile ilgili ricaları olmuştu ve biz Annan Planı ile ilgili tavrımızı koymuş ve bir garantör ülke olarak Kuzey Kıbrıs'taki kardeşlerimizi ikna etmiştik ve orada referandum neticesi yüzde 65 ile evet oyu çıkmıştı. Güney yüzde 75 ile hayır çıkarmıştı. Onlar tam üye oldu ama maalesef Kuzey Kıbrıs'a hala izolasyon uygulanıyor. Bu konudaki tavırlarımızı biliyorsunuz. Kimse bize o zaman verdiği sözü tutmadı. Şimdi biz artık sözlere inanmıyoruz. Bize yazılı olarak bunları fakslayacaklar, mutabık kalmamız halinde arkadaşlarımı oraya gönderirim ama mutabık kalmamamız halinde arkadaşlarımı göndermem mümkün değil' dedim, bunları açıkladım.Sayın Rice'dan sonra başka liderlerle de görüşmelerimiz başladı. Sayın Schröder ile Berlusconi ile Barosso ile... Artık en son 'Blair ile konuşursak bu iş olacak' dendi. Dostumuz Tony ile bu işi görüştük ve en sonunda bu cümleyi koyma kararı verdik. 'Bana bunları yazılı olarak geçecek misin?' dedim, 'geçeceğim' dedi. Hemen yazılı olarak bize geçtiler. Geçtikten sonra da ben Sayın Cumhurbaşkanı'na 'Artık şu noktaya vardık' dedim, sayın Gül de Baykal'a 'şu noktaya vardık' dedi. Ondan sonra da Gül ve Ali Babacan'ı uğurladık.”“HEPSİNİ ARAYACAĞIM”Erdoğan, “ABD'nin, gelinen noktadaki tavrı ne kadar belirleyici oldu?” sorusuna “Biz, bu işi samimiyetle takip ettiklerini gördük. Çünkü sürekli aradılar. Biz de aradık aynı şekilde. Bu neticelerde görülüyor ki böyle bir sonuca vardıysak burada hepsinin de emeği var. Onun için ben hepsini henüz tek tek telefonla arayamadım, arayacağım” yanıtını verdi.“Bu sefer Rice'ı mı arayacaksınız, yoksa Başkan Bush'u mu?” sorusu üzerine Erdoğan, “Başkan'ın haberi olmadan Rice hareket edebilir mi?” dedi.“KIBRIS, MÜZAKERELERİ TIKANIR MI?”“Müzakerelere başlanacak ama kısa bir sürede tıkanması kaçınılmaz. Çünkü 2006 yılında Kıbrıs Rum Kesimi uçak ve gemilerine Türk liman ve havaalanlarının açılması gündeme gelecek' deniliyor. Kıbrıs, müzakereleri tıkar mı?” sorusunu Erdoğan şöyle yanıtladı:“Bizim bu süreçte tavırlarımız belli. Şu anda gerek tarama, gerek müzakere ile ilgili adımlar atılacak. Bu yıl sonuna kadar takvim belli. Bu takvimde öncelikle bilim ve araştırma, eğitim ve kültür... Bizim hedefimiz hiç olmazsa bu üç taneyi bitirmek. Bunun için gayretimizi ortaya koyacağız. Onun için şu anda bütün ilgili bakanlıklarda çalışmalar başlatılmış vaziyette. Başmüzakerecimiz bu işi yakın takibe almış vaziyette. Bugün de Bakanlar Kurulu'nda arkadaşlarımız bilgilendirildiler. Tabii burada bir tanıtıcı tarama kısmı var, o komisyonda yapılıyor. Ondan sonra da ayrıntılı tarama kısmı var ki o da arkadaşlarımız bu bilgileri aldıktan sonra dönüyorlar. Döndükten sonra verilen takvim, ki bu 20-25 gün civarında bitiyor ve 'biz çalışmalarımızı yaptık pozisyonumuz budur, bunların hepsi yerine gelmiştir veya bu eksiğimiz var bunu da şu kadar zamanda yerine getireceğiz' diyecekler. Böylelikle bu süreci işleteceğiz. 2006'da bu tür engeller geldiğinde ise bu konunun ne olduğunu söyledik. Bunun Birleşmiş Milletler zemininde çözülmesinin gereğini ortaya koyduk. Bunu birbirine karıştırmamamızın gereğini ortaya koyduk. Biz Gümrük Birliği'nin bize yüklemiş olduğu görevi zaten 1996'dan beri yapıyoruz. 1996'dan bu yana Gümrük Birliği'nin gereği olarak ne yapılması gerekiyor, onu yapıyoruz. Biz şu andan itibaren atacağımız adımlarla, attığımız adımlarla Güney Kıbrıs ile ilgili tavrımızın BM zemininde ancak halli mümkündür diyoruz. Bizim yayınlamış olduğumuz ek protokole ilave deklarasyonda da bunu ifade ettik. Bizim tanıma noktasında tavrımız orada belli. Bunu karşı deklarasyonla birlik farklı bir şekilde değerlendirdi. O ayrı mesele. O nasıl bizimkini nasıl hukuki kılmıyorsa kendisininki de hukuki değildir, eğer olaya böyle bakarsak. Biz şu anda bu yoldaki mücadelemizi aynen vereceğiz. Kolay bir yol değil, çok zorlukları var ama bu zorlukları zaman içinde inanıyorum ki aşacağız. Ve bu konuyla ilgili olarak bütün duyarlı ve ilgili olan uluslararası kurumları bu konunun çözümü için davet edeceğiz.”“İZOLASYON KALDIRILMALI”Akgün'ün “Yani 2006 yılında bizim liman ve havaalanlarını açmamız söz konusu olmayacak mı?” sorusuna Erdoğan, “Bizim şu andaki pozisyonda böyle giderse bu mümkün değildir. Şu andaki pozisyonda biz böyle birşeye gidemeyiz” dedi.Erdoğan, Kuzey Kıbrıs ile ilgili izolasyonların kaldırılmasını istediklerini vurgulayarak “Kuzey Kıbrıs AB ne arzu ettiyse onu yaptı, AB ne arzu ettiyse onu yaptığı halde Kuzey Kıbrıs hala cezalandırılacak biz de kalkacağız Güney Kıbrıs'ın arzusu istikametinde hareket edeceğiz, olmaz böyle şey” diye konuştu.-“ANNAN İLE BİR ARAYA GELECEĞİZ”-“Kıbrıs konusunda yeni bir girişim olup olmayacağı” sorusu üzerine Erdoğan, şöyle konuştu:“Yakın bir süre içerisinde tekrar sayın Annan ile biraraya geliriz diye düşünüyorum. Ne zaman bir araya gelmemiz gerektiği konuşulur. Bu işlerin çözümü için en azından diplomasimiz olur. Bir araya gelmemiz gerektiği noktada biraraya geliriz. Kaldı ki medeniyetler ittifakı ile ilgili zaten atmakta olduğumuz adımlar var, attığımız adımlar var. Bu adımlar içinde de sayın Annan ile tekrar biraraya gelme durumu vardır.” -“UMUDUNUZ VAR MI?”-Murat Akgün'ün “2006 yılında müzakerelerin başlayacağı hususunda umudunuz var mı?” sorusu üzerine Erdoğan, “Şu anda birşey diyemiyorum” dedi.Müzakerelerin nasıl bir yapıda sürdürüleceği ve AB Genel Sekreterliği'ne bir atama yapılıp yapılmayacağı sorusunu Erdoğan şöyle yanıtladı:“Şu anda orada görevi yürüten bir arkadaşımız var, vekaleten de olsa yürütüyor. Fakat yapılanmada bazı yeniden organizasyon gerekebilir. Başmüzakerecimiz ilgili bakanlıkları zaten seferber etmiş durumda. Bazı bakanlıklarda müsteşar yardımcıları, bazılarında daire başkanları bu konularla ilgili devreye sokulmak suretiyle gruplar halinde çalışmaları yapacaklar. DPT'nin burada ciddi ve önemli desteği olacak. İlgili sivil toplum kuruluşları var, üniversitelerimizden istifade edeceğiz. Medya bizim için çok çok önemli. Toplumun psikolojisini değiştirmede çok önemli. Bu konuda medyamıza çok büyük görev düşüyor.”“ACELESİ YOK”“Ek protokol TBMM'ye onay için ne zaman gelecek. Bu konuda bir takvim var mı?” sorusuna Erdoğan şu yanıtı verdi:“Şu anda belirlenmiş bir takvim yok. Bu konuda farklı düşünceler var, 'gelsin' diyenler var, 'gerek yok' diyenler var. Ortada verilmiş kesin bir kararımız yok. Şu zaman mı olsun, bu zaman mı olsun diye bir takvim yok, acelesi de yok, gereği de yok. Olmadığı için de şu anda değerlendirmemizi yapıyoruz ondan sonra kesin kararımızı vereceğiz.”ENTEGRASYONA EVET DERİZBaşbakan Recep Tayyip Erdoğan, “Şunu dostlarımızın unutmaması lazım; bu bir entegrasyonsa biz buna 'evet' deriz. Ama bu bir asimilasyon mantığı, anlayışıysa bunu bizden beklemesinler” dedi. Erdoğan, “Zaten, anında gazetelerde yazıldı, çizildi, konuşuldu, tartışıldı. Kaldı ki netleşmiş bir şey yok. Ama bunlar netleşmiş şeyler değil. Taslağı alıyorlar, tasarıymış gibi veya kesinleşmiş bir müzakere çerçeve belgesiymiş gibi düşünüyorlar” diye konuştu. Şimdi buna müsaade etmeyeceklerini, fırsat vermeyeceklerini belirten Erdoğan, şunları söyledi: “Dış teknokratlarımızla, ilgili birimlerimizle enine boyuna konuşması yapıldı. Cumhurbaşkanı, bu konuyla ilgili bizden ne zaman neyi isterse, bunu Dışişleri'nden zaten alıyor. Üst düzeyde bir toplantı yapmak gerekiyorsa bu konu Cumhurbaşkanımızın tasarrufundadır. Emrettiği zaman hepimiz zaten oraya çıkar, orada bu toplantıyı da yapardık. Ama demek ki böyle bir şeye gerek yok. Biz ne zaman Cumhurbaşkanımızı aradık. Ne zaman ki bir mutabakat sağladık. O mutabakatı Sayın Cumhurbaşkanımıza aktardık. Dedik, 'şu noktaya ulaşabildik, geldiğimiz nokta bu.' Sağ olsun kendileri de 'hayırlı olsun' dediler.”BAYKAL'A YANITİşin bütün siyasi faturasının, bedelinin kendilerine ait olacağını söyleyen Erdoğan, enine boyuna bütün müzakereleri yaptıklarını, ondan sonra halkın karşısına çıktıklarını anlattı. Başbakan Erdoğan şunları kaydetti: “Yani biz bunu Meclis'te tekrar tartışmış olsaydık, neyi halledeceğiz? Varsa bir düşünceniz onu bize yine iletin. Yarın orada bunun tartışmasını yapıp da bunu gerçekleştirdiğimiz halde, seçim meydanlarına çıkıldığı zaman, 'iktidara teşekkür ederiz, bu işi hakikaten hakkıyla başardı' mı diyecek? Yoksa gene hedef mi değiştirecek, gene bildiğini mi okuyacak? Çünkü maalesef bugüne kadar atılan bütün adımlarda tavır bu. O kadar ilginç ki daha dün yaptığı konuşmada 'belgeyi bazı dolaylı yollarla bulduk' diyor. bu ifadeyi nasıl kullanırsın? Bir defa daha mutabakat sağlandığı anda AB'nin sitelerine girdi metin. Değişik dillerde hemen yerini almıştı. Haberi yok. Ben anlamıyorum nasıl bir ekibi var. AB sitelerinde yayınlandı, onaylandı ve yayınlandı, hemen anında girdi. Ama bundan haberleri yok. Diyelim ki haberleri yok, siteyi bir açsa oradan bulacak. Durum bu. Şimdi bu durumda nereye varacaksın? MHP'YE YANITBaşbakan Erdoğan, 3 Ekim ile ilgili başkalarının da başka yönde değerlendirmeler yaptığını, kiminin “peşkeş çekmektir”, kiminin ”satmaktır” dediğini belirterek, şöyle devam etti: “Bunlar çok çirkin yaklaşımlar. Bizden önceki o koalisyon hükümetinde bulunanlar o zamanlar neler diyordu, ama şimdi neler diyor. Yani o zamanlar AB müktesebatını öven, ulusal programı öven, dehşet derecede öven konuşmaları var. Şu anda grupta yapmış oldukları konuşmalar var. Bu konuşmaları burada okumaya kalkmayım. Ki bunların en önemli ateşleyicilerinin başında da MHP gelir. bunların hepsi arşivlerde var, gazete haberlerinde var. Şimdi kalkıp burada AB'ye gitmeyi 'ülkemizi peşkeş çekmek' olarak niteliyorlar, ayıptır. Dün bunu söyledin ve bunlar resmi kayıtlar. Siz iktidar olduğunuz zaman mı böyleydiniz? Muhalefete düştüğünüz anda bütün söylediklerinizi inkar ediyorsunuz. Olmaz böyle bir şey. Aynı yanlışı bunlar İmralı'daki terörist başıyla ilgili de yaptılar. Terörist başının idamıyla ilgili yürütmeyi durdurma kararını 3 tane lider verdi. Bu kararın metni çok açık net ortada.”“MYK ÜYELERİNİ BAŞBAKANLIĞA MI GÖTÜRECEĞİZ?”3 Ekim görüşmeleri sırasında Ankara'da yapılan toplantının neden parti genel merkezinde yapıldığı yönündeki eleştirileri de değerlendiren Erdoğan, “Ben bir bürokrat, teknokrat değilim. Ben Ak Parti'nin Genel Başkanıyım. Çalışmalarımı orada da orada da yürütürüm” dedi. AB sürecinin, hukuki ve siyesi bir süreç olduğunu, bu süreci, bakanlar ve partideki üst yönetimiyle birlikte de değerlendireceğini söyleyen Erdoğan, “Hep birlikte bir araya geldik, değerlendirmelerimizi yaptık. Çünkü yarın bunun siyasi bedelini hep birlikte ödeyeceğiz. MYK üyelerini alıp da Başbakanlığa mı götüreceğiz? O daha çirkin olmaz mı? Oraya onları getirsem, o zaman diyecekler ki, partinin elemanlarının orada ne işi var” diye konuştu.Erdoğan, parti genel merkezinde yapılan toplantı sonucunda bir ortak aklın ortaya çıktığını ve hemen bunu uygulamaya koyduklarını anlattı. “FIRSATÇILIK YAPALIM ENDİŞESİ TAŞIMADIK”“Olumlu geçen bu havayı bir erken seçim şekline dönüştürme niyeti olup olmadığı” sorusu üzerine Erdoğan, “Hiç merak etmeyin, biz öyle, 'fırsatçılık yapalım, bu fırsatı iyi değerlendirelim' endişesi taşımadık” dedi. Bu başarının milletin başarısı olduğunu söyleyen Erdoğan, “Biz bir defa halkımıza ihanet edemeyiz” diye konuştu.Erdoğan, planlarını yaptıklarını, bu yıl sonuna kadar belde, kongreleri, 2006 başından itibaren ilçe, il kongreleri, 2006'nın sonbaharında da büyük kongreyi yapacaklarını, 2007 seçimlerine yeni kadrolarla birlikte hazırlanacaklarını söyledi.Türkiye'ye gelecek yatırımcıların, “Türkiye'de siyasi istikrar olup olmadığını” sorduğunu belirten Erdoğan, “(2 yılımız daha var, bu hükümet 2. dönemini de halkına layık olarak tekrar üstlenecek, gelin Türkiye'ye yatırım yapın) diyoruz” dedi.“SAYIN CHİRAC, ENDİŞE ETMESİN, SAKİN OLSUN”Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac'ın, “Türkiye'nin AB için kültürel devrim geçirmesi gerektiğini söyledi. Siz kültürel devrimden ne anlıyorsunuz” sorusuna Erdoğan, şu yanıtı verdi:“Ben onu sayın Chirac ile konuşurum, nasıl bir kültürel devrim olduğunu kendisinden öğrenir, ona göre bir değişiklik yaparız. Chirac, bu noktadaki düşüncelerini biraz kendine saklasın. Türkiye yapılması gereken kültürel devrimlerini kendi içinde, gerektiğinde gerektiği şekilde en geniş açıdan izleyerek yapıyor. Ben ona şunu söylerim; lütfen 19. asrı incele. O günden bu güne Fransız devrimlerini Türk insanı nasıl incelemiş ve bunu kendi yapılanmasına, sistemine varıncaya kadar nasıl yansıtmış. Demek ki bundan da haberi yok. Olmaz böyle şey... Şunu dostlarımızın unutmaması lazım; bu bir entegrasyonsa bu tür devrim, biz buna 'evet' deriz. Ama bu bir asimilasyon mantığı, anlayışıysa bunu bizden beklemesinler. Bunu biz hiç bir zaman yapamayız. Çünkü bizim çok ciddi bir kültür dinamiğimiz, zenginliğimiz var. Biz bu zengin kültür yapımızı da koruyacağız, onunla beraber dostluğumuzu onlarla geliştireceğiz. Bundan Sayın Chirac'ın hiç endişe etmesine gerek yok. Onun için de sakin olsun, bu konuları bizimle dertleşerek bu açıklamaları yapsa çok daha isabetli olur.”
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!