Yeşim ÇOBANKENT
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 11, 2001 23:01
Gezegende politik ve üstelik iyi müziğe hasret kalmış tam üç milyon insan var. İspanyol kökenli Fransız şarkıcı Manu Chao, işte bu insanlar sayesinde bir fenomene dönüşmek üzere. Manu Chao hem gayet keyif verici ve esaslı bir müzik yapıyor, hem de politik olmanın pek trendy sayılmadığı müzik aleminde gitar çalan bir kır gerillası gibi takılıyor.
Manu Chao hem gayet keyif verici ve esaslı bir müzik yapıyor, hem de politik olmanın pek trendy sayılmadığı müzik aleminde gitar çalan bir kır gerillası gibi takılıyor. Bu yazının varlık sebebiyse Manu Bey'in yenilerde çıkan ikinci albümü ‘‘...Proxima Estacion... Esperenza.’’ Türkçesi: Sıradaki İstasyon: Umut.
Manu Chao'yu ilk kez iki yıl önce 1998 tarihli ‘‘Clandestino’’ (Kaçak) albümüyle keşfettik. Albümü bir arkadaşımız bizde unutmuştu ve tabii derhal üzerine yattık. O günden sonra setimizde en çok dönen albümlerden biri oldu Clandestino.
Her koşulda ve her durumda bıkmadan dans ettiren bu albümün sözlerinin de gayet sıkı olduğunu tahmin ediyorduk. Anladığımız yegane sözler ‘‘marihuana illegal’’ olsa da albüm insanda fena halde İspanyolca öğrenme isteği uyandırıyordu.
‘‘Dünya vatandaşı ve çokkültürlü bir Bob Marley’’ olarak nitelendirilen Manu Chao, şarkılarını İspanyolca ve Fransızca'nın yanı sıra Portekizce, Arapça, İngilizce ve Portunol (İspanyolca-Portekizce karışımı bir dil) gibi lisanlarda söylüyor.
CENOVA'DA EYLEM YAPTI
İlk albümden çıkan ‘‘Mama Call’’ ve ‘‘Bongo Bong’’ gibi hitler uzun süre marş niyetine söylendi. Hatta ‘‘Bongo Bong’’ şarkısı Madonna'nın başrolünü oynadığı ‘‘Next Best Thing’’ filminin soundtrack'inde kullanıldı ama Manu Chao bu duruma özel bir önem atfetmediğini söylüyor.
Globalizm karşıtı gösterilerin şahikası olan Cenova olayları sırasında eylemcilere yiyecek içecek dağıtan bir stand kuran Manu Chao, zapatistaların lideri Marcos'un da arkadaşı. Chao'nun geçen ay Atina'da verdiği konserin bilet parasının bir kısmının Meksika'daki Chiapas gerillalarına gittiğini belirtelim.
Eylemci şarkıcının İstanbul'da konser verme ihtimali de birkaç yıldır konuşulup duruyor, kendisini İstanbul semalarında görme umudumuzu hálá yitirmedik.
Bundan kırk yıl önce Paris'te Galicia'lı bir baba ve Basklı bir anneden doğan Manu Chao'nun babası solcu ve entelektüel bir yazar.
KARA EL EFSANESİ
Müzik yaşamına doğup büyüdüğü Paris'te başlayan Chao, yaklaşık iki yıldır Barcelona ve Rio de Janeiro'da yaşıyor. Kendini Güney Amerika'ya ait hissettiğini söylüyor ama Zanzibar senin Hindistan benim diyerek dünyanın dört bir yanını da dolaşıyor. Zaten kendisinde en beğendiği şeylerden biri ‘‘serseri ruhlu ve gezgin bir sokak şarkıcısı’’ hissiyatına sahip olmak.
Manu Chao ikinci solo albümü ‘‘...Proxima Estacion... Esperenza’’yı ‘‘sihirbaz’’ müzisyen Renaud Letong ile kotardı.
İspanya ve İtalya'da bir numara olan bu albüm, Güney Amerika listelerinde de üst sıralarda yer alıyor. Her dilden isyankar şarkılar söyleyen, marihuana'nın yasallaşmasını isteyen, enternasyonalizmi savunan Manu Chao, alternatif müzik dünyasının kralı. 1980'lerin başında daha sonra adı ‘‘Hot Pants’’ olarak değişecek punk, latin ve R&B etkili rock müzik yapan Joint de Cullasse Grubu'nu kurdu.
Asıl çıkışını 1985'de Fransa'nın en popüler alternatif gruplarından Mano Negra'yı (Kara El) kurarak yaptı. Manu Chao gruptan 1993'de ayrıldı ve Mano Negra da 1995'te dağıldı ama arkalarında mücevher kadar değerli iki albüm bıraktılar: Puta's Fever ve Casa Babylon.
İsmini Endülüslü bir anarşist gruptan alan Mano Negra, punk, flamenko, rap, ska ve rai karışımı bir müzik yapıyordu. Kimileri bu müziğe ‘‘patchanka’’ adı vermişti.
PARİS’İN VAROŞLARINDA
Brezilya milli futbol takımının formasını giymeye bayılan Manu Chao gençliğinde Paris'in varoşlarındaki çetelerle de takılmış ama kırma dökme hadiselerine pek girmemiş. ‘‘Pek bir şey yapmazdım, sadece onları seyrederdim. Ama şanslıydım, adı Manu olan bu küçük adamı seviyorlardı ve birtakım dokunulmazlıklarım vardı’’ diyor.
MANU'NUN BAŞUCU ALBÜMLERİ
Bob Marley'in bütün albümleri: Bob Marley'in albümlerini dinlediğinizde korkunç bir şekilde basit olduklarını görürsünüz. Ama aynı zamanda yepyenidirler.
The Clash-London Calling: Bu albümde hem caz hem de ska vardır, içinde saatlerce kaybolabilirsiniz.
The Rolling Stone-Exile on Main Street: London Calling albümünün amcası. Bence bu iki albüm birbirine çok benziyor.
Cameron de la Isla'nın albümleri: Ona İspanya'nın Bob Marley'yi diyebiliriz. Öyle kibar kibar değil, harbiden çingene müziği ve flamenko yapar.
The Heartbreakers-L.A.M.F. Revisited: Zor ve karmaşık bir albümdür. Fakat hiç eskimeyecek ve inanılmaz iyi şarkılar vardır içinde.