Güncelleme Tarihi:
MAVİ TURDAN MUHTEŞEM FOTOĞRAFLAR
Yacht Türkiye Dergisi bu ay ki sayısında dört mavi yolculukta 50'den fazla koyu gezdi. Bu Mavi Yolculuğun hikayesini Ali Boratav anlattı:
Mavi yolculuğun anavatanı, Güney Ege'de Gümüşlük'te başlar, Akdeniz'de Ölüdeniz önlerinde biter. 2008 yazında bu coğrafyanın tamamını kapsayan dört mavi tatil yaptık. Bu yazı, mayısın ilk ışıklarından ekimin ilk bulutlarına uzanan bu yolculuklardan arta kalan anılar, rotalar ve balıklarla 2008'in küçük koylar bilânçosudur.
Bir yaşam gurusu olsaydım derdim ki "Her canlı bir gün yelkenli ile tatili tatmalıdır". İlk bakışta banal bir cümle gibi gelebilir, ama doğru. Ayrıca orijinalinden (Zincirlikuyu Kabristanı'nın kapısındaki "Her canlı bir gün ölümü tadacaktır" vecizesinden) çok daha sevimli olduğu da muhakkak! İşte bu cümleden hareketle bu yıl dört şahane yelkenli tatilini tamamladık. Ve sonunda... Trafiğe, kent gürültüsüne, yağmura ve çamura, kısacası kışa demir attık.
Mayısta Göçek, temmuzda Gökova, ağustosta Hisarönü ve eylülde yine Fethiye-Göçek... Yani geçtiğimiz beş ayda mavi yolculuk cennetlerinin tümünü ziyaret etme fırsatı bulduk.
2008'İN EN GÜZEL ANILARI |
GÖÇEK-GÖBÜN'DE MASAJ VE TIRAŞ İnsan seviniyor tabii. Ama inanın ki Göbün'ün sempatik idarecileri gerçekten de hak ediyorlar bu ilgiyi... Türkiye sahillerindeki en huzur veren bağlanma yeri. Fakat konuk sayısını biraz daha artırırlarsa ne su yetecek, ne de balık! EKİNCİK MY MARİNA'DA LÜKS SAATLER BOZBURUN-ORFOZ'DA İZDİHAM SİMİ'DE ÇÖPLENME VE KUVARS TABLALAR OSMAN'IN YERİNDE BALIKÇI KEBABI "DOĞU"DAKİ SON DURAK Soğuk Su'ya gelirken ya da dönerken Gemiler Adası'na uğramayı da ihmal etmeyin. Üstünde hâlâ büyük ölçüde sağlam duran beş kilise ve sayısız yapı vardır. Haçlı Seferleri sırasında Kudüs savaşçılarının son önemli toplanma merkezlerinden biriymiş. Bir parça restorasyon çalışmasıyla Efes çapında bir antik gezi merkezi olabilir, ama kimsenin farkında olduğunu sanmıyorum. (Ali'nin Restoranı 0533 811 05 59) |
EN İYİ ROTA (?)
Yelken, mavi yolculuk ve tatili ailenizle, arkadaşlarınızla birlikte yaşayabileceğiniz en klasik üç rota Gökova, Hisarönü ve Fethiye'dir. En iyi rota hangisi diye sorarsanız, diplomatik bir yanıt verip "Hepsi" diyebilirim. Ancak işin doğrusu, her rotanın kendine göre avantajları ve dezavantajları var. Yani mesela şöyle:
Gökova
Avantajları: Macera, doğa ve sükûnet arayanlara ideal çözüm. Issız, tek başınıza kalabileceğiniz konaklama mekânları... Her akşamüstü farklı koylara yelkenle gidebilme keyfi... Okluk ve Çökertme gibi salaş ama lezzetli restoran merkezleri... Tüm yangınlara rağmen körfezin dört yanını kaplayan söğüt, okaliptüs ve envai çeşit çam ağaçlarının yeşilliği...
Dezavantajları: Gerçek macera olması! Mesela iyi bir fırtınaya rastlayıp iki gün bir koyda tıkılıp kalabilme riski... Yoldaki sığlıkları, kayalıkları ve topukları iyi takip etme mecburiyeti... İkmal yapılabilecek merkezlerin seyrekliği ve uzaklığı, ekmeğe bile hasret kalabilme tehlikesi (sadece Karacasöğüt ve Okluk'ta market bulunabilir)... Bodrum'dan çıkış ve dönüşte uzun yol yapma zorunluluğu... Ve bilhassa akşam saatlerinde ıssız koylardaki teknelere tebelleş olan arı kolonileri... (Çözüm: Bir tablanın içine kahve döküp yakmak.)
Hisarönü
Avantajları: Datça kıyılarında orman ve yeşillik cümbüşü, Yeşilova'ya döndükçe sarp kayalıkların, lacivert denizlerin keyfini sürme imkânı. Selimiye, Bozburun ve Söğüt gibi mavi yolculuk lezzet imparatorlukları. Özellikle Söğüt-Bencik arasında birbirine yakın yelken yapılamasa bile, keyifle gezilebilecek küçük dinlenme koyları, adalar, girintiler... Dümeni kırıp bir-iki saat mesafede Simi'ye geçerek mastika (sakız likörü) ya da tsipuro (Yunan Grappa'sı) tatma imkânı...
Dezavantajları: Ne yazık ki marina niteliğindeki tek yer olan Orhaniye henüz tekne kiralamak açısından gelişkin değil. Mecburen Bodrum, Marmaris ya da Göçek'ten hareketle Hisarönü'ne geçmek zorundasınız ve yol oldukça uzun ve de hırpalayıcı olabiliyor. Hisarönü ve Yeşilova körfezlerinin en önemli ikinci dezavantajı, özellikle temmuz ve ağustos aylarında bu bölgede yelken yapacak iyi rüzgâr yakalamanın zor olmasıdır. Knidos'tan kopup gelen meltemle yelkene kalkışınca da kısa süre sonra dalgalar öyle bir yükseliyor ki "Tatil mi yaptık, dayak mı yedik?" birbirine karışıyor.
Fethiye
Avantajları: "Dar alanda kısa paslaşmalar" kıvamında bir rota. Çocuklu aileler için ideal. Enfes rüzgâr koridorları arasında Göçek'te kıpırtısız suda yelken yapmak, dünyada pek az coğrafyada yaşanabilecek bir nimet. Gemiler Adası bir ortaçağ tarih hazinesi. Göbün, Bedri Rahmi, Tershane, Hamam, Soğuksu gibi zeytinlikler ve çam ormanları içinde mükemmel konaklama koyları var. Turunçpınarı (Osman) ile Göbün'ün (KapiCreek Restoran) tandır fırınlarındaki lezzet; dört saat mesafedeki Ekincik My Marina'nın hizmet ve ürün kalitesi mavi yolculuk yapanların kolay bulamayacağı ayrıcalıklar. Kızıl Ada'daki Fener Restoran'ın -eski Ölüdeniz White Dolphine ekibi- methini çok işitiyorum. Hâlâ uğrama fırsatı bulamadım. Son olarak fenerin hemen güneydoğusundaki batı rüzgârlarına kapalı küçük koya sekiz teknenin tonozla bağlanabileceği bir rıhtım da yapmışlar.
Dezavantajları: Göçek Körfezi'nin içinde guletlerin, günlükçü teknelerin deniz trafiği anlayışları, panik atağa sebebiyet verecek seviyede! Hele ki yelken açık yakaladılar mı, insanın üstüne üstüne gelmeyi en büyük eğlenceleri olarak görenlerden illallah geldi. Biraz açılayım, uzun yol yapayım derseniz gidebileceğiniz üç rota var: Karacaören-Gemiler Adası, Fethiye Adaları-Kalemiye Koyu ya da Ekincik. Ekincik'e gitmek bir felaket, zira Rodos Boğazı'nın tüm ölü dalgalarını göğüslemek gerekiyor. Daha popüler olan diğer iki rota ise tam bir Bağdat Caddesi görünümünde! Özellikle hafta sonlarında yüzlerce teknenin bu iki rota üstünde yelken yaptığını görmek mümkün... Son Şeker Bayramı'nda sıcak olur diye biz de Fethiye'deydik. Meraktan, teknemizi kiraladığımız Budget Sailing'in sahibi Hasan Bey'e (0536.8180405) sordum "2 bin tekne körfezde dolaşıyordu" dedi.
EN İYİ YEMEK (?)
Yelken harika bir spor mudur yoksa en iyi deniz ürünlerine ulaşmak için mükemmel bir araç mıdır? Kanımca mavi yolculuğun en temel felsefi tartışması budur ve yanıt, ikinci soruda aranmalıdır!
Bu felsefi tartışmanın pek çok ayrıntısı bulunuyor. Örneğin motoryatların kocaman mutfakları ve büyük masalarla donatılmış kıç havuzlukları vardır. Yelkenciler ise bir lokma bir hırka misali yola çıkıp akşam yemeklerini, salaş-lüks, yanaştıkları koyun restoranında yemeyi tercih ederler. Bulaşık yıkayacak suları yoktur. Demirledikleri bir çam ağacının dibinde kendilerine hizmet edecek kaptan ve mürettebat pek çoğunda bulunmaz, vs vs...
Bu ayrıntıları tartışmaya bu derginin sayfaları yetmez, sadece şuna dikkat edin yeter: Mavi yolculuk rotalarının en güzel restoranlarının etrafı minik yelkenlilerle bordalanarak çevrilmiştir. Dolayısıyla diyebiliriz ki kendini aşmış ve bir tür üst bilgelik mertebesine ulaşmış yelkenci üstatlarımız vareste tutulmak kaydıyla, yelken sevdalıları için birincil mutluluk iyi bir yemektir.
Türk denizlerinde (yani mavi yolculuk körfezlerimizde) bu açıdan 2008 bilançosunda ön plana çıkabilecek durakları şöyle özetleyebilirim (Not: "En iyi hangisi?" sorusuna yanıtım yine diplomatik olarak "hepsi"dir; bu nedenle kendi kategorilerinde sıralamayı alfabetik olarak sunuyorum; test etmediğim ve merak ettiğim birkaç durak noktası var, onlardan da affımı rica ederim.)
Gökova
Sıralama yok. Tek mekân Okluk Kaptan (Efeler) Restoran (mezeler ve ızgara ahtapot-balık yeter ölçüde tatminkâr). Çok gitmek istememize karşın Löngöz ve Küfre'deki salaş balıkçı restoranları maalesef 2008'de kapalıydı. Gelecek yıl için de pek umudum yok.
Hisarönü
Selimiye-Sardunya (özellikle ızgara balık ve ara sıcaklar iyidir), Söğüt-Denizkızı (Muhammet Usta'nın restoranın arkasındaki bostanda yetiştirdiği mükemmel sebzelerle hazırlanan zeytinyağlılar, ara sıcaklar ve her tür balık).
Fethiye
Göçek-Göbün (özellikle buğulama ve folyo fırın balıklar, ayrıca böcek-karavida-ıstakoz), Göçek-Küçük Sarsala (özellikle tandır incik sormanızı öneririm), Fethiye Kalemiye Koyu-Osman'ın Yeri (özellikle tandır fırınında balıkçı kebabı; ayrıca Osman'ın Yeri'nin mavi yolcuların her zaman tekir ve barbun bulabildiği ender mekânlardan biri olduğunu da belirtmeliyim).
Klasman dışı yemek merkezleri
Bozburun-Orfoz (özellikle midye güveç ve ahtapot ızgara), Ekincik-My Marina (mezeler ve sirtaki eşliğinde yanar döner meyve pastası seremonisi kaçırılmaz!). Fethiye Kızıl Ada-Fener (güvenilir kaynaklardan kabuklu deniz ürünlerinin methi çok fazla, ben maalesef deneyemedim). Bu mekânlarda hem lüks bir İstanbul restoranı hizmet kalitesini, hem de Ege-Akdeniz denizlerinin ve mutfağının tüm lezzetlerini bulabilirsiniz. Fiyatlar da biraz yüksek olabilir.
EN İYİ TEKNE (?)
İşte olmayacak bir soru daha! Kötü tekne olur mu? Hepsi güzel... Ancak işin doğrusu farklar var. Bu bahar ve yaz aylarında dünyanın en çok kullanılan charter tekneleri olan Bavaria, Beneteau ve Jeanneau'ları test etme imkânını bulduk. Bir amatör denizci olarak kısaca birkaç gözlemimizi sizlerle paylaşmak isterim. Önce, genel izlenimler...
Birincisi iyi bir yelken ekibiniz yoksa ana yelkende furling'den şaşmayın. Hele ki üst güvertede bir elektrikli vinç varsa daha iyisi olamaz. Öte yandan iki üç yelken meraklısı ve "sportif" arkadaşınız varsa lazy jack ana yelkenin performans farkı inanılmaz keyif verici olabiliyor.
İkincisi artık 40 feet'lik teknelere bile bow thruster (öndeki manevra pervanesi) koymaya başladılar. Biz amatörler için en önemli sorun rıhtıma yanaşırken bir sıkıntı yaşamamak. O nedenle acenteniz size teknelerin özelliklerini sıralarken "bow thruster da var" derse hemen sıralamanıza artı üç puan ekleyin. Büyük kolaylık. İyi tanımadığınız sularda önünüzde duracak bir chart plotter kadar önemli bir özellik.
Markalara gelince...
Balina karınlı Beneteau tekneler muhakkak ki en mükemmel yolculuk konforunu sağlıyor. Genişlik ve ferahlık diğerlerine göre baş döndürücü seviyede. Fakat bir küçük pürüzden de bahsetmeliyim. Belki de gövde genişliği nedeniyle Beneteau, tornistan manevralarda problemli olabiliyor. Biraz rüzgâr ve akıntı varsa rıhtıma yanaşırken, tonoz alırken ekibi hep birlikte mahcup edebiliyor.
Alman disiplinini ve mekanizmini ruhunda taşıyan Bavaria'da her şey standart bir mükemmellikte; ama çok standart! 42 ve 50 feet'lik Bavaria'ların kıç havuzluk büyüklüğü bile standart! Halbuki insan biraz daha fazla bütçe ayırıp büyük bir tekne kiraladığında, akşamüstü demlenirken rahat ve geniş bir havuzlukta oturmak da istiyor. Ancak öyle bir konsept Alman disiplinine aykırı.
Fransız tarzının en iyi örneği olabilecek Jeanneau işte bunu başarmış. Özellikle son birkaç yıldır üretilen İ serisinde şahane bir kıç havuzluk var. Jeanneau'nun bir diğer hoşluğu da kabin üstünden bir ekstra halat geçirerek cenova furling'inin kokpit üstünden sarılabilmesinin sağlanmış olması. Buna karşılık Jeanneau'nun özellikle arka kabinlerinin basıklığı, kayda değer bir dezavantaj. Ayrıca 42 ve altındaki boyutlarda mutfak bölümü de biraz küçük, iki kişi çalışılmıyor.
2008'İ NOKTALARKEN
2008 marinaların altın yılı olarak tarihe geçiyor. Pek çoğunda doluluk oranı yüzde 100'ün üzerinde. Motoryat üretiminde Türkiye dünyanın en iyileri arasında gösterilmeye başlanıyor. Hepsinden önemlisi insanımız nihayet denizi keşfediyor; İstanbul'un deniz ulaşımında da, amatör denizcilik ya da yelken kurslarında da büyük bir patlama var.
Peki, kapasiteler bu yeniden keşfi kaldırabiliyor mu? Belki de 2008'in kritik sorusu bu olmalı.
Bayramın ikinci günü, normal koşullarda 25-30 teknenin gecelediği Göçek Göbün Koyu'nun iç kesimlerinin İstanbul Bebek Kahve'nin önündeki otoparka döndüğünü görmek bu açıdan iç karartıcıydı.
Küçük Sarsala'da komşumuz olan yelkenci, iki gün üst üste Osman'ın Yeri'ne gidip rıhtımda bağlanacak yer bulamadığı için Göçek'e geri döndüğünden yakınıyordu.
Fethiye ile Göçek'te parmak hesabı 20 küçük koy ve bayram tatilinde denize açılmış 2 bin tekne... Yabancı gezginler hariç! Matematiksel çözümü bulunmayan bu denklem, önümüzdeki yıllarda daha da sorun olacak gibi görünüyor.
Küçük koylar profesyonelleşecek, büyük yatırım rekabetine dayanamayan Yörük dostlarımız dağa geri dönecek... Şehirli girişimciler yelkencilerin kış aylarında rüyalarını süsleyen küçük koylarında gerçek SPA merkezleri kurmaya yeltenecek... Ve neticede mavi yolculuk-mavi tatil kültürümüzde önemli bir değişim yaşanacak.
Sanıyorum çözüm, Türklerin şimdi de açık denizi ve ıssız koyları keşfinde...