Güncelleme Tarihi:
Moğol dilinde asker kelimesinin karşılığı yoktur. Çünkü tüm Moğol toplumu çatışma esasına göre kurulmuştur. Kabilenin her üyesi savaşta bir görev üstlenir ve seferberlik sırasında devasa bir mekanizmanın dişlileri gibi uyumlu bir şekilde hareket ederlerdi. Komutanlar tüm askerlerin hazırlığından sorumlu tutulur ve gerekirse gece gündüz askerlerini kontrol eder ve savaşta kullanılacak iğne ve ipliğe kadar tüm malzemelerinin tamam olmasını sağlarlardı. Ordularında ordu askerlere maaş vermez, tam aksine askerler üstlerine yağmadan pay verirdi.
Moğollar çok verimli ve korkutucu savaş taktisyenlerdi ve bu yeteneklerini çok savaşarak geliştirmişlerdi. Genelde şok taktiklerini kullanıyorlardı. Sahte geri çekilmeler, sürpriz saldırılar, psikolojik savaş ve hatta rehine alma ve insan kalkanlar kullanmak Moğolların klasik manevraları arasındaydı. Önce düşmana zırh delici oklar atarak savaşı başlatırlar, ardından da ölümcül atlı saldırısıyla onları yok ederlerdi. Bazen de düşman, yalandan kaçmakta olan zayıf Moğol güçleri tarafından gizli okçuların olduğu bölgeye çekilir ve burada imha edilirdi. Büyük hedeflere saldırırken (büyük şehirler gibi), çok uzun mesafeye yayılırlar ve iletişim için mesaj sistemlerinin gücünü kullanırlardı. Ayrıca kuşatma teknolojisinde uzman ve kendilerine boyun eğmeyenlere karşıysa çok acımasızdılar. Bu taktiksel özellikler kendilerini o dönemin bir numaralı savaşçı gücü yapmıştır. Tarih boyunca Rusya’yı kışın işgal edebilen tek ordu Moğol ordusudur.
Askeri başarısında, casusları ve istihbarat sistemlerini sistematik bir şekilde kullanması yatıyordu. İhaneti asla kabul etmezdi. Kendi düşmanına dahi ihanet edenleri idam etmiştir. Camoka’nın adamları kendisine ihanet ederek onu Cengiz Han’a teslim ettiler. Camoka’nın adamları Cengiz Han’dan ödül beklerken Cengiz Han onları idam ettirmiştir. Mezarının yeri bilinmesin diye, cenaze törenine katılan herkesin öldürüldüğü söylenir. Halen bile gömüldüğü yer hakkında en ufak bir ipucu yoktur. Moğolistan’da kutsal bir öge olarak görülen Cengiz Han’ın mezarı, “lanet getirecek” gibi hurafeler sebebiyle araştırılamamaktadır. Hayatı boyunca 20 milyon insanı öldürdüğü söylenir. Fethettiği topraklar bugüne kadar fethedilmiş en büyük topraklardı. Cengiz Han ölürken sahip olduğu topraklar Büyük İskender’in dört, Roma’nın iki katıdır. O öldükten sonra oğulları toprakları iki katına kadar genişletmişlerdir.
Cengiz Han'ın ismi ne anlama geliyor?
Moğol İmparatoru Cengiz Han, 1162 yılında Moğolistan’da doğdu. Çocukluk adı olan Timuçin, Çince ‘’Mükemmel Savaşçı’’ anlamına gelen ‘’Çeng-sze’’ kelimesinden gelmektedir. Rivayete göre Timuçin, bir eli yumruk şeklinde doğdu ve avcu açıldığında içinin kan pıhtısıyla dolu olduğu görüldü. Babası Yesügey Bahadır bunu öğrenince oğlunun büyük bir savaşçı olacağını ve yeryüzünde çok kan dökülmesine yol açacağını söyledi. Babası Yesügüy Bahadır, 12. ve 13. yüzyılda Moğolistan’da büyük ün ve güç kazanmış Kıyat Tatar boyunun önderiydi. Annesi aynı boydan gelen Ulun Hatun, Timuçin’i ve diğer çocuklarını eski Türk geleneklerine göre yetiştirmeye çalışan fedakâr bir kadındı. Yesügüy Bahadır, büyük bir savaşçı olacağını söylediği oğlu Timuçin henüz on yaşındayken öldü. Yönetimi altındaki halkın birliği dağıldı; Ulun Hatun ve çocukları kimsesiz, yardıma muhtaç hale geldiler. Bu zorlu yaşam koşullarında büyüyen Timuçin, uzun boylu güçlü kuvvetli atılgan bir genç adam olmuştu. Bütün gün at üstünde kalabiliyor, okunu ustalıkla kullanabiliyordu. Timuçin ve kardeşleri babalarının ulusunu kendi çevrelerinde toplamaya ve bütün haklı bir araya getirmeye karar verdiler.
Bu çağda birçok derebeyliğe bölünmüş olan Moğolistan’da iki güçlü han vardı: Kereyit Hanı Tuğrul ve Nayman Hanı Buyruk.
Merkitler denen üçüncü bir soy vardı ki, bu soy Yesügüy Bahadır soyunun en eski düşmanıydı. Yesügüy’ün oğullarının güçlenmesi karşısında telaşa kapılan Merkitler, bir gece Timuçin ve kardeşlerinin karargâhına bir baskın düzenlediler. Timuçin’in annesini ve karısını kaçırdılar. Bütün malı mülkü yağmalanan Timuçin canını zor kurtararak Haldun Dağı’na sığındı. Merkitlere karşı koyabilmek ve ailesini kurtarabilmek için babası Yesügüy Bahadır’ın dostu Kereyit Hanı Tuğrul’dan yardım istedi. Tuğrul Han, Timuçin’in emrine büyük bir ordu gönderdi. Timuçin böylece ailesini Merkitlerin elinden kurtarabildi.
Timuçin’in giderek güçlenmesiyle diğer boylarda ayaklanmalar başladı. Savaş sırasında dostu Tuğrul Han da ölünce Kereyit boyu Timuçin’in tebaasına katıldı. Birçok beyliği kendi himayesi altında toplayan Timuçin’in, Moğolistan’ın tek hükümdarı olabilmesi için en güçlü düşmanı olan Nayman Hanlığını da ele geçirmesi gerekiyordu. 1204’te başlayan zorlu savaş bir yıl sürdü. Timuçin bu savaşı da kazanmış, artık gücünü kabul ettirmişti. 1206 yılında Onon Nehri kıyısında toplanan büyük kurultayca ‘’Cengiz’’ unvanıyla hakan ilan edildi. Bu törende geleneklere göre dokuz sancak dikildi. Cengiz Han elli yaşına kadar Moğolistan’ın çeşitli boylarıyla savaştı, ara sıra yenilgiye de uğrasa başarısızlıktan hiçbir zaman yılmadı. Ama Cengiz Han’ın asıl büyük başarıları bu yıllardan sonra başladı.
Cengiz Han önce Çin Devleti’yle savaştı. 1211 yılında Pekin’i kuşattı, uzun süren kanlı çarpışmalardan sonra Çin hükümdarıyla bir antlaşma imzalandı ve bir Çin prensesiyle evlendi. Bu ikinci evliliğiydi. Ancak savaş birkaç ay sonra yine başladı ve 1215’e, Pekin’in alınmasına kadar sürdü. Bu tarihte Çin hükümdarı Cengiz Han’ın kesin egemenliğini kabul etti ve haraç vermeye razı oldu. Batıdaki en güçlü İslam devleti Harzemşahlardı. Hükümdarları Sultan Mahmut, kısa süre önce Karahıtay Devleti’ni yenilgiye uğratmıştı ve Çin’e saldırıya hazırlanmaktaydı. Cengiz’in başarısından sonra telaşa kapıldı ve ona Seyyid Bahaiddin Razi başkanlığında bir elçiler kurulu gönderdi. Cengiz Han da Harzemşahlarla dostluğun ve ticaretin yararlı olacağını düşündüğünden, bu harekete karşılık olarak, Harzem’e Mahmut Yalavaç başkanlığında bir kurul gönderdi. Böylece Moğollarla Harzemşahlar arasında dostluk başlamış ve bir ticaret antlaşması yapılmış oluyordu.
Bu antlaşma üzerine, 1218’de 450 kişilik Moğol ticaret kervanı, o çağın en pahalı mallarını İslam ülkelerine götürmek üzere yola çıktı. Ne var ki Harzem ülkesindeki Otrar şehrinde Otrar Valisi Kayır Han Inaçık bu kervanı durdurttu; mallarını yağmalattı ve bütün adamlarını öldürttü. Kurtulabilen tek kişi durumu Cengiz Han’a bildirdi. Bunun üzerine Cengiz, Sultan Mahmut’tan Kayır Han’ın kendisine teslimini istedi. Ama Cengiz’in bu isteğini belirtmek için gelen elçileri de öldürüldü. Tarihe ‘’Otrar Faciası’’ adıyla geçen bu olay İslam ülkelerine Moğol akınlarının başlamasının sebebi oldu. Cengiz Han Harzem Devleti’nden öç almaya karar vererek büyük bir sefer düzenledi. Yolu üzerindeki Karahıtay ve Nayman Beyliklerini ele geçirdi. Kervanının yağmalandığı ve adamlarının öldürüldüğü Otrar şehrine geldiğinde 70 bin askerle karşı koyan Otrar Valisi Kayır Han’la bir süre çarpıştıktan sonra, oğulları Çağatay ile Ögedey’i orada bırakıp yoluna devam etti. Yolu üzerindeki kendiliğinden teslim olan Zernuk Kalesi’nin bulunduğu şehre ‘’Kutlu Şehir’’ adını verdi. Maverahünnehir denilen İslam bölgesi de Cengiz Han’ın ordularınca kıskaca alındı. Ardında Semerkant’ı geçen Cengiz Han Buhara’yı kuşattı. Üç gün üç gece süren saldırılar sonunda Buhara’yı savunan 50 bin kişilik ordu, kana bulanan şehri Cengiz Han’a teslim etti.
Semerkant’ı kuşattığında da yine halkı kılıçtan geçirdi. Horasan’ı da ele geçiren Cengiz Han oğullarına Harzem’in merkezi
Ülgenç şehrini kuşatma emrini verdi. Altı ay süren kuşatma sonunda Ülgenç de yerle bir edildi. İntikamı Cengiz Han’ın tarih sayfalarına kanlı hükümdar olarak geçmesine neden olmuştu. Bütün bu savaşlar, doğudaki İslam devletlerinin hemen hepsinin Moğol egemenliğine geçmesini sağladı. Cengiz Han 1225’de Moğolistan’a döndü. Dönüşte imparatorluğunu dört oğlu arasında paylaştırdı. 1227’de Tangut seferinde hastalanarak öldü. Cenaze töreni eski Türk hakanlarınınki gibi yapıldığından mezarının nerede olduğu bilinmemektedir. Bu büyük savaşçı yalnız askeri başarılarla yetinmemiş, Moğol İmparatorluğu’nun hukuk ve askeri işlerini düzenleyen bir kanun da yapmıştı. Cengiz Yasası diye bilinen bu yasa eski Türklerden Moğollara kadar gelen sözlü geleneğin otuz üç defterde toplanmasıydı. Cengiz Han’ın askeri becerisi ve uyguladığı stratejileri tarihe büyük bir kumandan olarak geçmesini sağladı.