Güncelleme Tarihi:
Denizer ailesine göre, katilin ifadesi cinayet nedenini açıklamaktan uzak
Şennur Denizer. Yüzbinlerce işçinin önderliğini yapan, onları günlerce yürüten, meydanlarda toplayan, hükümetlere baskı gücüne dönüştüren bir sendikacının eşi. Şennur Denizer, matem giysileri içinde. Zonguldak'ın lüks semti Bahçelievler'de, denize nazır, dubleks bir evde oturuyor. Yan balkonun hemen altında, eşinin kan izleri duruyor. Evin alt tarafında da Zonguldak Emniyet Müdürlüğü bulunuyor. Cinayet nedeninin katilin söylediklerinin çok dışında ve üstünde olduğuna inanıyor ve bu da üzüntüsünü daha da artırıyor. Son zamanlarda tehdit edildiğine dair bir şey anlattı mı, sorusuna karşılık ‘‘Yakındı, sevecendi. Şakalaşmayı çok severdi. Dışarıda görüldüğü gibi sert değildi. İş konularını hiç konuşmazdı.’’ diye cevaplıyor ve gözleri bulutlanıyor. ‘‘Benim eşim 40 milyon lira için öldürülmedi. Benim eşim, sendikal harekette başarılı olduğu için, işçinin ufkunu açtığı için öldürüldü.’’ Denizer'in kardeşi ve Genel Maden İş Sendikası (GMİS) Genel Eğitim Sekreteri Ramazan Sarıbaş ağabeyini anlatıyor. ‘‘Benim ağabeyim, şeker gibiydi. Kimsenin kalbini kırmazdı. Kimseye kötülük düşünmezdi.’’
Ağabeyinin soyadını değiştirme nedenini de söylüyor. ‘‘İlk eşi, amcasının kızıydı. Lisede okurken evlendirmeye kalktılar. İstemedi. Zorla evlendirdiler. İki yıl evli kaldı. Hem boşanma hem de soyadını değiştirme davasını aynı zamanda açtı. Sarıbaş'ı bırakıp Denizer soyadını aldı.’’ Denizer'in ilk evliliğinden bir kızı var.
ÇAPKINLIK, NEDEN OLMASIN?
Şennur Denizer, eşinin inceliklerini anlatırken, 17. evlilik yıldönümünü kutlayacakları günü, 21 Kasım'ı anımsıyor. Görücü usulü evlenmişler. ‘‘Ama, severek. Anne ve baba tavsiyesiyle oldu.’’ Son yıldönümünü anlatıyor. Gönderdiği kırmızı gülleri, ender de olsa başbaşa yedikleri yemeği... ‘‘Yoğun olduğu için teferruatlı şeyler yapmaya vakit bulamıyordu. Evi daha çok severdik.’’ Başbaşa yaptıkları tatiller de çok az. En çok beş gün. Yazlığa gittikleri nadir zamanlarda bahçeyle uğraşırmış. Emeklilik günlerinde Akçay'a yerleşmeyi hayal ederlermiş. Ama yine de ‘‘Birkaç ay’’ demeyi ihmal etmezmiş. Zonguldak'tan, işçilerden uzun süre ayrı kalmayı düşünmezmiş.
Denizer, sendikal hareketteki başarısının yanında, çapkınlığı ile de zaman zaman basında yer alırdı. Şennur Denizer'in yanıtı kesin. ‘‘Bunu çok abarttılar. Her erkek yapıyor. Yapmayan erkek hiç duymadım. Olabilir, yapmıştır, yapar. Niye olmasın? Ama benim gönlümü almayı bilmiştir. Önemli olan bu. Sanki sadece Şemsi Denizer yapıyormuş gibi gösterdiler.’’
JAGUAR'A HİÇ BİNMEDİ
Peki Jaguarlı bir sendika başkanı olmasının izahı? Jaguar marka makam otomobilinin eşinden habersiz alındığını ve bir kez olsun binmediğini söylüyor. ‘‘Ankara'da, garajda durdu.’’ Otomobili alanlar ise Genel Maden-İş Sendikası (GMİS) Genel Başkan Yardımcıları Selahattin Ataman ve Şenol Yazıcıoğlu. İstanbul'a makam otomobili bir Mercedes almaya giderler. Denizer, bu arada Jaguar'ı görüp oturur içine. İstediği model Mercedes'i bulamayıp döner. ‘‘Güya başkana sürpriz yaptıklarını söylediler. Sonraki genel kurulda da ağabeyime karşı aday oldular.’’ İşçiler, çok güvendikleri genel başkanlarına yönelik eleştirilere karşılık, ‘‘Başkanımız, sana helikopter yakışır’’ demişler. Denizer ise bu konuda ne tek söz etmiş ne de Jaguar'a binmiş.
‘‘Ağabeyimin en belirgin özelliği, cesaretli ve kararlı olmasıydı. Vermiş olduğu karardan ölümüne dönmezdi. Gençlik yıllarında da kitleleri peşinden sürüklerdi. Hiçbir zaman kavgaya müsaade etmedi. Ölümü de cesareti yüzünden oldu. Doğru bildiğinden şaşmazdı. Hep yapıcı yaşadı. Tek amacı vardı, sendikal harekete girmek. 25 yıllık sendikacı. İşçisine zarar gelmesini istemezdi. Hep kendisi göğüslerdi.’’
Genel Maden-İş Sendikası (GMİS) Genel Başkanı ve TÜRK-İŞ Genel Sekreteri Şemsi Denizer, 6 Ağustos Cuma gecesi öldürüldü. Kardeşi Ramazan Sarıbaş, ‘‘Ağabeyimin olayını Zonguldak'a hapsetmek istediler’’ diyor. Katil Cengiz Balık'ın istediği para miktarını dört kez değiştirdiği ifadesini gülünç buluyor. ‘‘Cengiz Balık'ı, karanlık güçler kullandı.’’ diyor. Sarıbaş, ağabeyinin gündemde olan Sosyal Güvenlik Yasa Tasarısı, SSK ve Tahkim Yasası'na karşı olduğunu, sendikal çerçevede kilit isim olduğu için öldürüldüğünü vurguluyor. ‘‘Emek Platformu'nda birleştirici olmuştu. Birileri hazmedemedi. Emek Platformu sırasında sağcısı, solcusu hepsi ağabeyimin yanında birleştiler.’’ Sarıbaş, TÜRK-İŞ'in çekilme kararı aldığı halde, ağabeyinin İstanbul'a giderek sendikacılarla toplantı yaptığını, Emek Platformu'nu birleştirdiğini anlatıyor. ‘‘Bundan hemen sonra öldürüldü.’’ Hürriyet gazetesinde Mümtaz Soysal'ın Rödövans (Özel kömür işletmeleri) mafyasına dikkat çektiğini, cinayetin kendilerine verdiği acı nedeniyle rödövansçılara fazla yüklendiklerini anlatıyor. ‘‘Vardır, yoktur. Bunu emniyet ve savcılık bulacak. Adaletin çözmesi lazım.’’ Duruşma gününü soruyoruz. ‘‘Haberimiz yok’’ diyor.
EMNİYETİN MİSAFİRİ
Peki hazırlık soruşturması nasıl gidiyordu? Ramazan Sarıbaş, ‘‘Emniyete kesinlikle güvenmiyoruz’’ cevabını veriyor. ‘‘Sorgulama yapılmadı. Hiçbir şekilde.’’ Sarıbaş, kendilerine gelen ihbarlardan, caninin Emniyet'te geçirdiği geceyi ayrıntılarıyla anlatıyor. ‘‘Sabaha kadar yattı. Yemeği, televizyonu, gazeteleri ayağına geldi. Televizyon nezarette olmayacağına göre, bir beyefendinin odasındaydı herhalde.’’ Zonguldak Emniyet Müdürü, Başbakan Bülent Ecevit'in eski koruma müdürü Mümtaz Karaduman. Sarıbaş, Karaduman'ın ağabeyini çok sevdiğini, sürekli diyalog halinde olduklarını söylüyor. Öyleyse neden Cengiz Balık'ın korunduğunu, ayrıcalıklı davranıldığını idda ediyor? ‘‘Emniyet Müdürü iyi insan olabilir. Ama yanında kadrosu, ekibi yok. Yalnız geldi. Bunu bana bizzat Vali İsmet Metin söyledi.’’
SORGULAMA YAPILMADI
Sarıbaş, ‘‘Bazı parti genel başkanlarının’’ kendisine vaadde bulundukları müfettiş ve beş özel sorgucunun nedense gönderilmediğini de söylüyor. Emniyet Müdürü Karaduman'ın kendisine, ‘‘Ne müfettişi kardeşim? Ben varken gelemez. Bana güvenmiyor musunuz?’’ dediğini anlatıyor. Caninin korunmasının, ağabeyiyle Karaduman'ın samimiyetini de aştığını ifade ediyor.
Cinayeti izleyen saatlerde Zonguldak Valisi İsmet Metin, en büyük mülki amir olarak basına açıklamalar yapıyor. Daha ilk açıklamasında cinayetin 40 milyon alacak meselesinden kaynaklandığını söylüyor. İkinci açıklamasında, Cengiz Balık'ın istediği 1 milyar lirayı vermediği için Denizer'i öldürdüğünü söylüyor. ‘‘Daha ortada sorgulama yok, bunlar söyleniyor. Hasan Gemici de aynı şeyleri söyledi. Sanki kurulmuş bir tezgah var. Bu işte karanlık güçler var’’
ŞENNUR DENİZER ANLATIYOR
Öldürüldüğünü anladığım an
Evdeydim. Silah sesi duydum. Önemsemedim. Çünkü Türkiye'de sevinen de ateş ediyor, üzülen de. Ama ses çok yakından gelince korktum. Pencereye, balkona yaklaşmaya korktum. Evde akrabalar vardı. 155 polis İmdat'ı aradılar ama cevap vermedi. Üst kata çıktık. Yatak odasının balkonundan baktım. Adamın biri aşağı yukarı dolaşıyor, bağırıyor. O an Şemsi aklıma geldi. Cep telefonuna sarıldım. Çalıyor ama cevap vermiyor. Tekrar tekrar aradım. O akşam yemekte olduğunu bildiğim için, herhalde gürültüden duymuyor diye düşündüm. Aklıma kötü şeyler geldi. Titremeye başladım. Tekrar balkona çıktık. Misafirlerim, 'Şemsi!' diye bağırdı. Şemsi'yi gördüm. Yerde yatıyordu. Aşağıya nasıl indim, hatırlamıyorum. Gittiğimde kalabalıktı. Polis arabaları gördüm. Ben bağırıyorum, neden bekletiyorsunuz, diye. Kanlar içindeydi. Başı yerdeydi. Onlar da 'Bağırma, şoka girer' diyorlar. Beni yanına yaklaştırmadılar. Zar zor elini tutabildim. Biri nabzını tutuyordu. Ambülans beklediklerini söylüyorlardı. Dayımın oğlu kucakladı, arabasıyla hastaneye götürmek isteyince polis arabasına koydular Şemsi'yi.