Güncelleme Tarihi:
İlki 30 Mart 2014’teki yerel seçimler, ikincisi 10 Ağustos 2014 günü yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimiydi.
Bu iki seçimde de Gülen Cemaati’nin oy potansiyeli ve seçmeni etkileme konusundaki ‘özgül ağırlığı’ hakkında değişik yorumlar yapıldı.
Ancak iki seçim de Erdoğan’ın bariz üstünlüğü ile sonuçlanınca “Göründükleri kadar güçlü değillermiş” varsayımının ötesine geçen net bir yorum yapılamadı.
Gülen Cemaati’nin, en azından en güçlü oldukları büyük şehirlerdeki oy gücü konusunda tahminde bulunmaya daha çok izin veren rakamlar ise 7 Haziran 2015 Milletvekili Genel Seçimleri’nde destekledikleri bağımsız adaylar sayesinde ortaya çıktı.
Cemaatin desteklediği düşünülen adayların sandıkta aldıkları sonuçlar şöyle:
- Tutuklu eski polis şefi Yurt Atayün, Ankara 2. Bölge’den seçime girdi. Bölgedeki Ankaralı seçmenin yüzde 2.95’inin yani 41 bin 197’sinin oyunu aldı ve seçilemedi.
- Tutuklu eski polis şefi Nazmi Ardıç, Ankara 1. Bölge’den aday oldu ve 39 bin 527 oyun karşılığı olan yüzde 2.22’de kaldı.
- Tutuklu eski polis şefi Ali Fuat Yılmazer, İstanbul 1. Bölge’de oy kullanan seçmenlerin yüzde 2’sinin, yani 59 bin 843’ünün oyunu aldı ve hedefine ulaşamadı.
- Tutuklu eski polis şefi Yakup Saygılı, İstanbul 2. Bölge’de seçime girdi. 32 bin 989 oy aldı ve yüzde 1.34’te kaldı.
- Ünlü milli futbolcu, eski AK Parti Milletvekili Hakan Şükür, İstanbul 3. Bölgede oy kullanan seçmenlerden 48 bin 690’ının oyunu alabildi. Oy oranı yüzde 1.72’de kaldı ve milletvekili olamadı.
- AK Parti’den istifa ettikten sonra 7 Haziran seçimlerinde İzmir 1. Bölge’den bağımsız aday olan İlhan İşbilen’in oy oranı 2.01’de kaldı. Bu da 25 bin 970 oya denk geliyordu.
İKİ ÖNEMLİ SONUÇ
Sonuç, bağımsız adaylar ve onları destekleyen Gülen Cemaati açısından hayal kırıklığıydı. Ancak aynı zamanda da Erdoğan ve AK Parti’ye koz verecek iki önemli sonuç ortaya çıktı. Şöyle ki:
-AK Parti’nin ileri gelenleri ve Erdoğan, Gülen Cemaati ile yaşanan gerilimli yıllarda polis içinde öne çıkan bu isimleri devlet içinde ‘paralel yapı’ kurmakla, hükümete darbe girişiminde bulunmakla suçluyordu. Gülen Cemaati’nin önde gelen isimleri de “Kim suç işlemişse hesabı sorulsun, her şey cemaate mal edilmesin, kurunun yanında yaşı da yakıyorsunuz” yaklaşımını sergiliyordu. Polisler de başlarına gelenlerin yolsuzluk soruşturmasından kaynaklandığını ileri sürüp, cemaat bağlantısını reddediyordu. Seçimlerdeki açıktan maddi ve manevi destek, cemaat ile polis şefleri arasındaki organik bağı ortaya çıkardı. Artık Erdoğan’ın ve AK Parti’nin elinde bu bağa ilişkin çok somut bir delil var.
MUAZZAM BİR ORGANİZASYON
Diğer taraftan, tartıya çıkınca Gülen Cemaati’nin, Türkiye genelinde seçim sonuçlarını değiştirecek bir oy potansiyeli ve yönlendirici etkisi olduğu iddiası -en azından büyük kentler için- boşa çıktı. Büyük ekonomik destek, ev ev propaganda ve yoğun çabalara rağmen İstanbul, Ankara ve İzmir’de ancak toplam 248 bin oy toplanabildi. Bu sonuçlar, sayıca az olmasa da yine de hiçbir bölgede cemaat adayının seçilme eşiğini geçmesine yetmiyor. Ancak kendileri hapiste olan polis şefleri için dışarıda yürütülen aktif kampanyalar muazzam bir organizasyonel kapasiteyi de ortaya koyuyor.
Geçmişte eğitim ve hizmet alanında isminden söz ettiren büyük icraatlara imza atan cemaat şimdilerde seçim sürecinin ve bağımsız aday gösterme kararının analizini yapıyor. Bakalım bu analizden “Siyasete girmeyip o tartıya hiç çıkmayacaktık” sonucu çıkacak mı?
‘360 derece’den aralarına kara kedi girdi
- Tarih 28 Mayıs 2015. Yer Siirt. Şehir AK Parti’nin mitingi için hazırlık içinde. AK Parti temsilcilerinin yanı sıra Başbakan Ahmet Davutoğlu’nu dört gözle bekleyen bir isim daha var. Elindeki bütün medya gücüyle AK Parti’yi destekleyen medya patronu Ethem Sancak. Aynı saatlerde İstanbul’da Sancak’ın sahip olduğu Akşam gazetesinde de heyecanlı bir bekleyiş var. Bir gün önce Siirt’e giden Sancak’ın önemli bir talimatı söz konusu. Davutoğlu’nun Siirt mitingi manşet yapılacak. Davutoğlu ve Sancak’ın Siirt’te beraber çektirecekleri fotoğraf büyük bir şekilde birinci sayfada yer alacak. Ancak ortada bir gariplik var. Miting başlıyor, aradan saatler geçiyor İstanbul’a o fotoğraf bir türlü gelmiyor. Derken yazı işlerine bir haber ulaşıyor: “O fotoğraf çekilemedi, miting fotoğrafı girin.”
Peki ama Siirt’te neler yaşandı, o fotoğraf neden çekilemedi? Bu soruların yanıtlarını Başbakanlık labirentlerinde bulmak mümkün. Perde arkası şöyle:
“Başbakan Davutoğlu Siirt’e ayak bastığında danışmanlarına bir haber ulaşır. Sancak’ın ‘beraber fotoğraf’ talebi iletilir. Aradan biraz zaman geçer. Talep tekrar iletildiğinde Sancak tarafına şu cevap verilir: “Davutoğlu beraber fotoğraf çektirmeyi uygun görmedi.” Başbakanlığa yakın kaynaklardan alınan bilgiye göre, Davutoğlu, seçim öncesinde Ethem Sancak’ın sarf ettiği “Erdoğan’ın dürüstlüğünü, yiğitliğini gördüm, gördükçe aşık oldum. Doğrusu solculuk dönemimde Mevlana ile Şems’in arasındaki aşka anlam veremiyordum. Tanıdıktan sonra gördüm ki, böyle bir ilahi aşk iki erkek arasında olabiliyor” sözlerinin kendilerine zarar verdiği görüşünde. Davutoğlu’nun Sancak’tan uzak durmasının birinci nedeni bu.
İkinci neden daha az önemli değil. Sancak yine seçim öncesi oldukça tartışmalı bir konuşma daha yapmış, Rizeli Recep Tayyip Erdoğan’ı övmek için “Karadenizliler bir şeye inandılar mı sonuna kadar giderler. Kayserililer para yoksa gitmezler. Veya Konyalılar gibi 360 derece dönmezler” demişti. Sancak’ın Erdoğan’ın başkanlığına destek için yaptığı konuşmada sarf ettiği bu sözlerle, Kayserili Abdullah Gül ile Konyalı Ahmet Davutoğlu’nu hedef aldığı algısı oluşmuştu. Ankara kulislerine göre, Davutoğlu’nun Sancak’tan uzak durmasının bir başka nedeni, Siirtli işadamının “döneklik” anlamında Konyalılara atfettiği “360 derece döndükleri” şeklindeki sözleri. Çünkü Ankara’daki yaygın kanıya göre, Başbakan, Sancak’a kırgın.
Nereden nereye... Sancak, yerel seçimin yapıldığı 30 Mart 2014 akşamı Erdoğan AK Parti Genel Merkezi’nde balkondan halka hitap ettiğinde, kendisinin hemen arkasında hükümet ve parti önde gelenleriyle birlikte yer almıştı. Bu kez olmadı.
MHP’den geçen dönem Iğdır milletvekilliği yapan ancak bu seçimde aday gösterilmeyen Sinan Oğan, ihraç istemiyle Merkez Disiplin Kurulu’na sevk edildi. Oğan, seçimden sonra Twitter’dan partinin aldığı sonucu ve yönetimi eleştiren mesajlar atmıştı. MHP lideri Devlet Bahçeli, Oğan’ın ihracını istedi. Bu kararda Oğan’ın paylaştığı şu mesajlar etkili oldu: “MHP, Osmanlının başkenti, Türk Dünyasının göz bebeği İstanbul’da HDP’nin gerisinde kaldı. Başarı nerede? HDP oylarını Türkiye genelinde % 100’den fazla artırırken MHP oyları önceki seçime göre neredeyse 2 puan düşmüştür. Partimizin Iğdır’da HDP’ye karşı 2011’de kazandığı seçimi 2015’te 2:0 kaybetmesi çok ağır oldu. Bütün serhat illerinde HDP ilerlerken Türk milliyetçileri gerilemiş durumda. Bu sadece bir seçim kaybetmek değil... Iğdır’ı göz göre göre HDP’ye teslim etmenin acısı senin yüreğini dağlamıyor olabilir ama benim yüreğim dağlandı...”
Oğan, dün de Twitter’dan, Dadaloğlu’nun sözlerinin de yer aldığı “Ferman Padişahın Dağlar Bizimdir” türküsü ile şu mesajı paylaştı: “Hakkımızda Devlet vermiş fermanı, ferman padişahın Ülkücü gönüller bizimdir.”
AB’den Ankara’ya Alman Büyükelçi
-Türkiye-Avrupa Birliği ilişkileri 1999’dan beri en durağan günlerini yaşıyor. 2005’te başlayan müzakere süreci adeta tıkanmış durumda.
Öyle ki 2014 yılının şubat ayında göreve getirilen AB’nin Türkiye Temsilcisi Büyükelçi Stefano Manservisi’nin Ankara’ya geldikten altı ay sonra AB Komisyonu’ndaki prestijli bir görev için Brüksel’e geri döndüğünü, AB’nin 8 aydır Ankara’ya büyükelçi atamadığını fark etmedik bile...
Bu kadar uzun bir süre Ankara’daki bu önemli makamı boş bırakması AB açısından da sorunlu bir durumdu. Seçimlerden kısa bir süre önce AB’nin yeni Ankara Büyükelçisi’nin kim olacağıyla ilgili kararı netleşti.
AB öyle bir isim için Ankara’dan agreman istedi ki, bu isim aslında Türkiye’deki gelişmelerle büyük bir paralellik yansıtıyor.
Evet, AB Komisyonu’nu önümüzdeki dönemde Ankara’da Alman diplomat Büyükelçi Hansjörg Haber temsil edecek. Haber 2007-2009 yılları arasında Almanya’nın Beyrut Büyükelçisi olarak görev yapmış. Ankara’daki AB temsilciliğinin başına getirilmeden önce de Almanya’nın Kahire Büyükelçisi olarak görev yapıyordu. Arapça ve Farsça da bilen Ortadoğu uzmanı bir Alman diplomatın Ankara’daki AB Büyükelçisi olması kuşkusuz ilginç bir durum. Ama daha ilginç bir yönü var. Haber, 1992- 1996 yılları arasında Almanya’nın Ankara Büyükelçiliği’nde Siyasi Müsteşar olarak da görev yapmış ve bu dönemde Türkçe öğrenmiş bir diplomat.
Bu biyografik bilgi şu anlama geliyor: Haber Ankara’ya 1992 yılında ayak bastığında, kendisini Süleyman Demirel’in Başbakan, merhum Erdal İnönü’nün Başbakan Yardımcısı olduğu DYP-SHP ortaklığındaki 49. hükümet karşıladı. Haber, Turgut Özal’ın ölümünün ardından Demirel’in Çankaya’ya çıkmasıyla birlikte üçü Tansu Çiller, ikisi Mesut Yılmaz ve biri Necmettin Erbakan olmak üzere toplam 7 koalisyon hükümetine tanıklık etmişti.
Büyükelçi Haber’in Ankara’ya dönüşü yine tek parti iktidarı seçeneğinin çıkmadığı bir seçim sonrasına denk geldi. Bakalım Ankara’da kalacağı dönemde kaç hükümet ya da kaç seçim görecek?
-PARLAMENTO muhabirleri, seçimlerin ardından, mazbatasını alan milletvekillerinin TBMM’ye gelip kayıt yaptırmalarını beklerken, başka konuklar geldi. TBMM’nin bahçesinde yıllardır yaşayan ve siyasiler dahil herkesin benimsediği Meclis’in kadrolu kedisi, dört yavru doğurdu. Meclis’in bahçesinde salınan yavrular, milletvekillerinden önce yeni dönemi başlattılar. Parlamento Büro Şefimiz Nuray Babacan aktardı:
Bazı gazeteciler ve siyasetçiler parlamentoya 4 partinin girdiğine dikkat çekip ‘4 yavru doğuran anne kedinin siyasi öngörüsü’ yorumunu yapıyormuş. Her bir yavrunun bir partiyi temsil ettiği de söylenmiş.
TBMM’nin bir vahayı andıran ve Türkiye’nin dört bir tarafından getirilmiş ağaçları ve çiçekleriyle botanik bahçesi gibi olan kampusunda kuşlar, kediler ve zaman zaman ortaya çıkan yaşlı kaplumbağalar olağan görüntülerden sayılıyor.