Güncelleme Tarihi:
CEM VE BABASI ADLİYEYE BÖYLE GETİRİLDİ / WEB TV
CEM VE BABASI BÖYLE GÖRÜNTÜLENDİ
KAFASI testereyle kesilerek öldürüldükten sonra Etiler’de çöp konteynerine atılan 18 yaşındaki lise öğrencisi Münevver Karabulut’un katil şüphelileri Cem Garipoğlu ile babası Mehmet Nida Garipoğlu, ilk kez birlikte hakim karşısına çıktı. Cem Garipoğlu, 2. Çocuk Ağır Ceza Mahkemesi’nde verdiği ifadeyi tekrar etti. Cem Garipoğlu’nun babası Mehmet Nida Garipoğlu ise oğlu ifade verirken 2 kez bacaklarını ovaladı. Mehmet Nida Garipoğlu cinayet için "Takdiri ilahi" dedi. Mahkeme, Cem Garipoğlu, 3 haftadan fazla olmamak kaydıyla Adli Tıp Kurumu Gözlem İhtisas Dairesi'nde akli dengesinin yerinde olup olmadığına dair kontrol edilmesine karar verdi.
Bakırköy 4. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki bugün görülen duruşmaya Cem Garipoğlu ile Nida Garipoğlu, sabah saatlerinde ayrı ayrı tutuldukları Silivri Cezaevi’nden yola çıkarıldı. Baba-oğul, iki farklı cezaevi aracı ve geniş güvenlik önlemleri altında Bakırköy Adliyesi’ne getirildi. Cem ile babası adliyenin arka kapısına yanaştırılan cezaevi araçlarından indirildi.
AYNI GİYSİLERLE GELDİ
Önceki duruşmada olduğu gibi üzerinde beyaz gömlek ile siyah kazak bulunan Cem önde, üzerinde takım elbise bulunan babası Hayyam Garipoğlu arkada jandarmalar arasında adliyeye sokuldu. Polis ile jandarma gazetecilerin görüntü almasını engelledi. Ancak gazeteciler kısa bir süre Cem ile babası Hayyam Garipoğlu’nun fotoğraflarını çekti.
Münevver Karabulut’un babası Süreyya Karabulut ile annesi Nagehan Karabulut da adliyeye geldi. Duruşma sonunda konuşacağını söyleyen Süreyya Karabulut, adliyeye girerken önceki duruşmada Cem Garipoğlu’na şırınga ile saldıran Münevver’in kardeşi Enver Karabulut’u adliyeye getirmediklerini söyledi.
Geçen duruşmada Münevver Karabulut’un kardeşi İbrahim Enver Karabulut’un, Cem Garipoğlu’na şırınga ile saldırması yüzünden adliye içinde ve dışında geniş güvenlik önlemleri alındı. Duruşma salonuna girenler didik didik arandı.
Münevver Karabulut’un öldürülmesini protesto edenler de adliye önünde bir araya geldi. Münevver Karabulut’un fotoğraflarını taşıyan protestocular şüphelilerin en ağır şekilde cezalandırılmasını istedi.
YANYANA OTURDULAR
Cem Garipoğlu, duruşmada, babası Mehmet Nida Garipoğlu ile yanyana oturdu. Diğer tutuklu sanıklar Mehmet Nida Garipoğlu’nun şoförü Ahmet Batur, Garipoğlu Şirketleri’nin Satın Alma Müdürü Mehmet Karakayalı ve Burgaz Pazarlama Satış müdürü Habip Kurt da duruşmaya katıldı. Cem Garipoğlu’nun amcası Hayyam Garipoğlu ile hakkında yakalama kararı bulunan annesi Tülay Makbule Garipoğlu ise duruşmaya katılmadı.
İfadesinde 8 kere, "Hatırlamıyorum" diyen Cem Garipoğlu, "Savunma yapmayacağım. Bakırköy 2. Çocuk Mahkemesi’ndeki savunmam değişmedi. Ekleyeceğim bir şey yok. Yakalandığımda verdiğim ifademe de katılıyorum" dedi.
Cem Garipoğlu, mahkeme heyetinin, "Testereyi nasıl aldın" sorusuna, "Nalbura olaydan sonra gittim. Münevver’in öldüğünü anladıktan sonra. Testereyi almak için koşarak gittim. Koşarak geri geldim. Saatin kaç olduğunu da hatırlamıyorum" diye cevap verdi.
İşte Cem Garipoğlu’na sorulan sorular ve cevapları:
Mahkeme Heyeti: "27.02.2009 tarihli chat konuşmanızda bir sürprizden bahsediyorsun, nedir?
Cem Garipoğlu: "Özel bir şey değildi. Değişik yemekler yapacaktım. msn’de çok fazla konuşurduk zaten. Bu da o konuşmalardan biriydi".
Mahkeme Heyeti: "Nalburdan başka bir şey aldın mı".
Cem Garipoğlu: "Testereden başka bir şey almadım. Kaç para verdiğimi ve fiş alıp almadığımı hatırlamıyorum".
Mahkeme Heyeti: "Eve niye arka kapıdan girdiniz?".
Cem Garipoğlu: "Arkadan girmeyi Münevver istedi. Çoğu zaman arka kapıdan giriyorduk."
Mahkeme heyeti: "Kapı iki taraftan da açılıyor mu?"
Cem Garipoğlu: "Bilmiyorum. Arka taraftan, ters taraftan açılmıyor. Ben ön kapıdan girip içeriden kapıyı açtım."
Mahkeme Heyeti: "Cesedi bırakırken yanında kimse varmıydı?”.
Cem Garipoğlu: Yanımda kimse yoktu.
Avukat Rezzan Epözdemir: "Eve daha önceden kaç kere gittiniz?".
Cem Garipoğlu: "8 defa gittik. Ev hep boş olurdu."
HERHALDE PANİKLE KANI HER YERE BULAŞTIRDIM
Avukat Rezzan Epözdemir: "Geçen duruşmada cevap vermediği ve bu duruşmada cevap vereceğini söylediği soruyu soruyorum. Evin her yerinde kan izleri var. Münevver’i nerede öldürdün, cesedi taşıdın mı?"
Cem Garipoğlu: "Kavgayı mutfakta ettik. Bodrum katında bir şey olduğunu hatırlamıyorum. Öldükten sonra panik halinde ona dokunup, etrafa elimi sürmüş olabilirim. Başka odalara taşımış olmam mümkün değil. Herhalde çok panik yaptım. Her yere ben bulaştırdım. Kendimde değildim. Hatırlamıyorum."
Avukat Rezzan Epözdemir: "20 Kasım 2009’da basında yeralan ve Hayyam Garipoğlu’nun evinde bulunan, babanın mektubunda, ’Canım oğlum. Yakında af çıkacak. O yüzden şimdi yakalanman lazım. Gazetecilerin sorduğun sorulara cevap verme. Kafanı eğerek, üzgün olduğunu göster. Söyleyeceklerin benim kaderimi de belirleyecek. Avukatın ne derse onu dinle. Sakın itiraz etme. Söylediklerine tamamen uy’ diyor. Baban sana böyle bir mektup yolladı mı. Yolladıysa hangi koşullarda, kim tarafından ulaştırıldı."
Cem Garipoğlu: "Babamdan böyle bir mektup gelmedi. Bilmiyorum. Haberdar değilim."
AVUKAT BEY BASKI YAPIYOR
Avukat Altan Altınyurt: "Testereyi nasıl kullandın. İlk önce nereden başladın. Boyundan mı boğazdan mı enseden mi."
Cem Garipoğlu: "Bu olaydan önce hiç testere kullanmadım. Nasıl olduğunu anlamadım. Her şey bir anda oldu. Bu konu hakkında konuşmak istemiyorum. Çok kötü oluyorum."
Avukat Altan Altınyurt: "Daha önce herhangi bir yer temizledin mi."
Cem Garipoğlu: "Bu sorunun olayla bir ilgisi yok. Ama temizlemişimdir. Hatırlamıyorum."
Avukat Altan Altınyurt: "Bir insan vücudunda kaç litre kan var."
Cem Garipoğlu: "Bilmiyorum. Ben cinayeti hatırlamama rağmen, neden avukat bu kadar üzerime geliyor. Bu kadar baskı kurmaya çalışıyor. Anlamıyorum. Olayı tam hatırlamadığımı söylediğim halde yine de soruyor."
OĞLUM MÜNEVVER’İ KATLETTİ
Cem Garipoğlu’nun çapraz sorugusunun ardından hakim karşısında ilk defa ifade veren baba Mehmet Nida Garipoğlu şunları söyledi:
"Ben Almanya’da üniversite bitirmiş, 4 dil bilen, hukukçu bir babanın oğluyum. Herşeyden önce benim oğlum Karabulut ailesinin biricik kızını katletti. Allah’ın verdiği canı ancak Allah alır. Karabulut ailesi ne söylese, ne yapsa haklıdır. Ne yapsak da geri getiremeyiz. Benim oğlum çok büyük bir hata yaptı. Kendine ceza verdi. Cezasını da uzun yıllar cezaevinde yatarak çekecek. Karabulut ailesine Allah sabır versin. 10 ay boyunca hapis yattım. Bu süre içerisinde Münevver ile ailesini düşündüm ve bu olayın ’Takdiri İlahi’ olduğuna kanaat getirdim. Bir trajedi de bizim ailemizde yaşandı. Medya Garipoğlu ailesini linç etti. Ben medya baskısı ile tutuklandım. Hergün yargılandık. Sanki cinayeti tüm aile işlemiş gibi gösterildik. Münevver kızımızı hiç görmedim, sesini bile duymadım. Benim onu öldürmem için ortada hiçbir sebep yok. Bir insanın öldürülmesi için bir sebep olması gerekir. Bu gencecik kızı niçin öldüreyim?
CİNAYETİ İŞLESEM DELİL BIRAKMAZDIM
Mehmet Nida Garipoğlu, cinayete iştirak etmediğini belirterek, "Ben böyle bir cinayet işleyecek olsam 4 çocuğumla, mutlu bir şekilde yaşadığım Bahçeşehir’deki evde yapmazdım. Bizim daha tenha yerlerde evlerimiz var. Oralarda yapardım. Dağda, bayırda yapardım. Tamam yaptım, diyelim. Yarım saate sıkıştırmazdım. Kanlı testereyi oğlumun dolabına bırakmazdım. Cesedi taşıyacak bir bavul bulamazmıydım. Cesedi de Etiler'e değil, ormanlık bir alana atardım. Eğer Bahçeşehir’de işleseydim, bütün öğleden sonramı bu cinayete ayırırdım. İçeride delil bırakmazdım. Her yeri silerdim. Ama Cem’e ’Korsan taksi çağır da cesetten kurtul’ demezdim. Hatta Etiler’de dedesinin oturduğu sokağa bıraktırmazdım. Maktulün kimliğini üzerinde bırakmazdım. Bahçeşehir çevresindeki boşluk alanlara atardım. Bu tutarsızlıktır. Bana yöneltilen haksız suçlamaların kanıtıdır.
O gün 09.30 sıralarında tekerlekli bavulla evden çıktım. Belimden rahatsız olduğum için 10 yıldır bu bavulu kullanıyorum. Güvenlik kameralarına yansıyan bu görüntülerimde sanki ben cinayete hazırlık yapıyormuşum gibi bir hava oluşturuldu. Oysa benim işe gidiş saatimdi ve yıllardır bu bavulu kullanıyorum. Cinayete iştirak edip ortalığı temizlediğim iddia ediliyor. Oysa ki güvenlik kamera görüntülerinde benim eve giriş ve çıkışım gözükmüyor. Sanki ben içeri ışınlanmışım. Cinayet günü Avcılar'daki ofisime gittim, günlük işleri yaptım. Saat 12.00 gibi şirketten bir şoför istedim. Ahmet Batur geldi. Lüleburgaz'a doğru yola çıktık. Saat 15.00- 15.15 arası oradaydım. 500 çalışanım beni gördü. 15.20 gibi oradan çıktım. OGS kayıtlarına göre 15.45'de Saray'dan TEM'e girip 16.31'de Avcılar'dan çıktık. Ve tekrar Avcılar'daki ofise gittim. 22.10'a kadar oradaydım. Şirket çalışanlarım ve iş görüşmesine gelen kişiler de buna tanıktır. 22.30'da işim bitti. Eve gittim. Ahmet benimle birlikteydi. İddianamede ev ile ofisim arasındaki mesafenin 5 kilometre olduğu yazılmış. Oysa burası 20 kilometredir. 10 yıldır bu yolu kullanıyorum. Noter'e tespit ettirdik. 20 kilometre çıktı. Bu mesafe dakika olarak ise 20-30 dakika sürüyor.”
O GÖMLEK O GÜN ÜZERİMDE BİLE DEĞİLDİ
Nida Garipoğlu'nun cinayete iştirak etmesinin en büyük delillerinden bir de gömleğine sıçrayan kandı. Bilirkişiler kanın Münevver Karabulut hayattayten gömleğe sıçrama şeklinde bulaştığına kanaat getirmişti. Nida Garipoğlu da bu nedenle cinayete iştirakten suçlanmıştı. Nida Garipoğlu bu iddia ile ilgili olarak, “Ben o gün o gömleği giymedim. Eve de uğramadığım için üzerimi hiç değiştirmedim. Sabah üzerimde ne varsa akşam 22.30'da eve döndüğümde de aynı kıyafet vardı. Ayrıca iki gömleğe ve bir de pantolonun altına giyilen içliğe kan sıçradığı ileri sürülüyor. Pantalona bulaşmadan içliğe kan bulaşması tuhaf değil mi?” dedi.
POLİS LOJMANI BULUR DİYE CEM’İ GÖNDERDİM
Saat 22.30'da eve döndüğünde Cem'in garip davranışlar sergilediğini ve dışarı çıkmak istediğini belirtmesi üzerine bir aksilik olduğunu anladığını belirten Nida Garipoğlu, “Aldım onu şirketin lojmanına götürdüm. Oranın anahtarı olmadığı için Mehmet Karakayalı'nın kaldığı daireye bıraktım. Eve döndüm. Tekrar Cem'in yanına gelip onu aldım. O sıra bana cinayeti anlattı. Orada kalamazdı. Bilinen bir yerdi orası” dedi. Bunun üzerine hakim baba Nida Garipoğlu'na “Cem nerede saklandı?” sorusunu yöneltti. Baba Garipoğlu o konuda konuşmak istemediğini belirterek soruyu cevapsız bıraktı.
KARABULUT AİLESİNİN POLİSİ SUÇLAMASINI ELEŞTİRDİ
Cesedin bulunmasından üç saat sonra polislerin evlerine geldiğini belirten Nida Garipoğlu, polislerin bu olayda düzenli çalıştığını belirtti. Polislerin eve gelir gelmez kendisine Münevver'i sorduklarını ifade eden baba, “Tanımadığımı söyledim. Elime ayağıma ve vücudumun değişik yerlerine baktılar. Ama bir iz bulamadılar. Polis detaylı bir çalışma yaptı. Bir sürü delil buldular. Evde 13 adet parmak izi vardı. Bu kadar delilde bana ait bir şey bulamadılar. Bana oğlumu teslim etmemi söylediler. En ufak bir imada da bulunmadılar” diye konuştu.
İFADEMİ DEĞİŞTİRMEMİ İSTEDİLER
Garipoğlu Şirketler Gurubu'nda şoför olarak çalışan ve suçluyu kayırmaktan tutuklu bulunan Ahmet Batur, Hayyam Garipoğlu'nun ifadesini değiştirmesi için kendisine baskı yaptığını iddia etti. Ahmet Batur, “Olay günü biz Mehmet Nida Garipoğlu ile birlikteydik. Gece evdeydim. Mehmet Karakayalı beni aradı. 'Patron burada bir rakı al gel' dedi. Ben de rakı alıp Beylikdüzü'ndeki adrese gittim. Gittiğimde Cem ve Hayyam Garipoğlu oradaydı. Daha sonra ben oradan ayrıldım. Daha sonra Ferdi adında şirket avukatlarından biri beni arayarak ifademi değiştirmem istedi. Bana 'Hayyam Bey'i olay gecesi görmedin' diye ifade vermemi istedi. Ben de değiştirmedim. İfade değiştirmediğim için işten çıkartıldım. Tazminatımı da TMSF verdi” dedi.
Nagehan Karabulut'un avukatı Rezan Epözdemir, çamaşır sepetinde bulunan gömleklerin Adli Tıp yerine başka kurumlarda incelenmesini talep etti. Avukat Rezan Epözdemir, “Adli Tıp Kurumu gerek Hüseyin Üzmez davasında, gerekse bu cinayet davasındaki spermi karıştırmasıyla güvenini kaybetmiştir. Biz bu kanlı gömleklerin Adli Tıp Kurumu'nda değil de başka bir kurumda incelenmesini istiyoruz” dedi. Bunun üzerine mahkeme başkanı da “Teknolojik açıdan daha detaylı bir kurum yok” diye cevap verdi.
DEDE KARABULUT DURUŞMA SALONUNDAN ATILDI
Avukat Aytekin Kaya, Cem Garipoğlu’nun akli dengesinin yerinde olup olmadığına dair Adli Tıp Kurumu’na sevk edilmesini istediği sırada ayağa kalkan Münevver Karabulut’un dedesi Mehmet Karabulut, “Allah senin belanı versin. Arabalar altında kalasın. Allah senin çoluğunu, çocuğunu da böyle yapsın. Vicdanlı avukatlık yapın” deyince duruşma salonundan atıldı. Süreyya Karabulut da fenalaştığını söyleyerek duruşma salonundan dışarı çıktı.
SAVCI ÜÇ ÇALIŞANIN TAHLİYESİNİ İSTEDİ
Savcı verdiği mütalaada, şirketin satın alma müdürü Mehmet Karakayalı, şoför Ahmet Batur ve pazarlama müdürü Habib Kurt'un tahliyesini isteyen savcı amca Hayyam ve anne Makbule Tülay Garipoğlu ile 25 tanığın gelecek celse zorla getirilmelerini istedi. Savcı kanlı gömleğin Adli Tıp Kurumu dışında teknik olarak yeterli kurum olmadığı için başka bir kuruma gönderilmesi talebinin reddini talep etti. Duruşmaya verilen kısa bir aranın ardından mahkeme heyeti, savcının tahliye istemlerini reddetti. Mahkeme duruşmayı erteledi.
AĞIRLAŞTIRILMIŞ MÜEBBET İSTENMİŞTİ
İddianamede, Mehmet Nida Garipoğlu’nun, tasarlayarak, çocuğu veya beden veya ruh bakımından kendini savunamayacak kişiyi canavarca hisle veya eziyet çektirerek öldürme suçuna iştirak etmekten ağırlaştırılmış müebbet, Hayyam Garipoğlu, Habib Kurt, Mehmet Karakayalı ve Ahmet Batur’un suçluyu kayırmak, Cem’in annesi Tülay Makbule Garipoğlu’nun da suç delillerini yok etmek, gizlemek veya değiştirmek suçundan 6 aydan 5’er yıla kadar hapis cezaları isteniyor. Cem Garipoğlu için ayrı olarak hazırlanan iddianemede yaşı küçük olduğundan tasarlayarak, çocuğu veya beden veya ruh bakımından kendini savunamayacak kişiyi canavarca hisle veya eziyet çektirerek öldürmekten 18 ile 24 yıl arasında hapis cezası istendi. Cem Garipoğlu hakkında Bakırköy 2. Çocuk Ağır Ceza Mahkemesi’nde dava açılmıştı. Mahkeme, 11 Şubat’ta görülen ilk duruşmada Cem Garipoğlu’nun dosyasını, aralarında hukuki ve fiili bağlantı bulunduğu gerekçesiyle bu davayla birleştirdi.