Cem Karaca'dan Akbayram'a herkes Mahzuni'yle beslendi

Güncelleme Tarihi:

Cem Karacadan Akbayrama herkes Mahzuniyle beslendi
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 19, 2002 01:32

Anadolu toprağında yüzlerce yıl önce ortaya çıkıp kök salan aşık geleneği, 20. yüzyılda dört büyük ustayla sürdü: Aşık Veysel, Muharrem Ertaş, Aşık Mahzuni ve Neşet Ertaş.

Aşık Veysel ve Muharrem Ertaş geriye yüzlerce eser bırakarak göçüp gittiklerinde sazlarını ve görkemli Anadolu müziğini iki büyük ustaya, Aşık Mahzuni ve Neşet Ertaş'a bıraktılar. Aşık Mahzuni Şerif, Neşet Ertaş'la birlikte yaşayan en üretken isimdi.

Sazı ve sözüyle, poptan rock'a, halk müziğinden arabeske bugünün müziğine yön veren ana damarlardan biriydi Aşık Mahzuni Şerif. Son elli yılda, bu topraklarda yapılan müzik Mahzuni Şerif'siz anlatılamaz.

Mahzuni, 1940 yılında, Kahramanmaraş'ın Afşin ilçesinin Perçenek köyünde dünyaya geldi. Ailesi, ‘‘Cırıklı’’ (Ceritli) boyuna mensup bir Bektaşi Türkmen aşiretinin devamıydı. Cırıklı kelimesi, göçmen kuşlar anlamına geliyordu ve 1780'de yerleşik hayata geçen bu aşiretin adı, geçmişe özlemi dile getiriyordu. Mahzuni, küçük yaşta cemlerden, muhabbetlerden ve ailesindeki aşıklardan etkilenerek bağlama çalmaya başladı. Doğduğu köyde ilkokul olmadığı için, Elbistan'ın Alembey köyünde, Lütfi Efendi Medresesi'nde Kuran eğitimi aldı, eski Türkçeyi öğrendi.

EŞİNİ KAÇIRDI

1956'da köyüne okul kurulduğunda ilkokul diplomasını alıp Mersin Astsubay Okulu'na kaydını yaptırdı. 1960'da Ankara Ordu Donatım Teknik Okulu'ndan mezun oldu. Aynı yıl, daha sonra eşi olan Suna Hanım'ı kaçırıp köyünde altı ay kaldığı için devamsızlıktan ve ‘‘sivri dilli’’ olmasından dolayı ordudan ihraç edildi.

Okul yıllarında Ankara Radyosu'na gidip gelmeye başlamıştı. Burada Muzaffer Sarısözen, Nida Tüfekçi ve Osman Özdenkçi gibi Türk müziğinin önemli isimleriyle tanıştı. Ankara'daki ozanların o yıllarda ‘‘misafirhanesi’’ olan Fikret Otyam'ın evinde Feyzullah Çınar, Nesimi Çimen, Aşık Daimi gibi pek çok ozanla bir araya geldi.

İŞÇİ PARTİSİ ÜYESİ

1963'te M. Ali Aybar tarafından Türkiye İşçi Partisi'ne davet edilmesiyle ‘‘zümrecilik ve mezhepçilik’’ anlayışını değiştirdi. Aşık İhsani'yle birlikte 68'li yılların en ateşli ozanlarından biri oldu. Nesimi Çimen, Aşık İhsani, Kul Hasan, Hüseyin Çırakman gibi ‘‘dava arkadaşları’’yla beraber defalarca yargılandı. Yazdığı türküler gittikçe sertleşti. Kavga türkülerinin yanında hem sazıyla, hem sözüyle yeni formlar aradı. Bu arada kendinden önceki kuşağın büyük ozanları Davut Sulari ve Aşık Veysel'in izini bırakmadı.

BÜYÜK OZAN GELENEĞİ

1980'ler pek çok müzik tarzında ve aşık edebiyatında tıkanma yılları olsa da , Mahzuni yeni türküler yapmaya devam etti. Musa Eroğlu'ndan Sabahat Akkiraz'a, Erdal Erzincan'dan Kardeş Türküler'e kadar pek çok müzisyen ve topluluk onun türkülerine başvurdu. Kendi kuşağından pek çok aşık köşesine çekilse de, ardındaki onlarca güçlü eserle Mahzuni Şerif hep ayakta kaldı...

Birkaç yıl önce geçirdiği ağır beyin ameliyatını zor atlattı. Damar tıkanıklığı yakasını bırakmıyordu. Aşık Mahzuni Şerif'i önceki gün, tedavi gördüğü Köln-Porz Hastanesi'nde kaybettik. 1963'ten bu yana 400'e yakın plak ve 50'nin üstünde kaset yapan Mahsuni tam 9 kitaba da imza attı. Söylediği türkülerden ve yazdığı şiirlerden ötürü defalarca yargılandı

Türk pop müziği onunla büyüdü

1970'ler, Mahzuni'nin kendi sesini bulduğu yıllar oldu. Bir yandan haksızlıklara, adaletsizliklere isyan eden şiirler yazıyor diğer yandan da sağ-sol çatışmalarında binlerce gencin toprağa düşmesine itiraz ediyordu:

Boşa döğüşmeyin bizim yiğitler / Sizi vurduranlar vurulmuyor ki / Kim bilir kim bilir hangi koltukta / Kömürde tarlada yorulmuyor ki / Yeni adı çıkmış sağ ile solun / tarihte borcu yoktur kullara kulun / İki yanı birdir yaptığın çulun / Bilirsin ölenler dirilmiyor ki.

70'li yıllarda, Anadolu pop ve rock'ının başvuru kaynağı olan Cem Karaca, Edip Akbayram, Selda ve nicesinin yorumladığı türküler üretti. Dom Dom Kurşunu, Dargın Mahkum, Oy Babo, Çeşmi Siyahım, Yuh Yuh gibi türküleri dillere dolandı. Plaklarının yanında yazılarını ve şiirlerini kitap haline getirdi.

Mustafa Kemal'e yollanan mektup

Yaşadığı çağa tanıklık eden, yanlış ve haksız gördüğü her duruma müdahale eden bir ozandı Mahzuni. 1996'da Türkiye'de gördüğü insan manzaraları onun yüreğini yaraladı. Çarşafın, peçenin kalkmasından 75 yıl sonra kadınların tekrar eski çağların karanlığına mahkum edilmesine içerledi ve Mustafa Kemal Atatürk'e bir mektup yazdı:

Kara peçe yakışmıyor kullara Kurban olam gitticeğin yollara Hele uyan bir bak bizim hallara Sarı saçlım, mavi gözlüm nerdesin.

Aşık Mahzuni Şerif imzalı unutulmazlar

Domdom Kurşunu

Dargın Mahkum

Oy Babo

Çeşmi Siyahım

Yuh Yuh

Dumanlı oy bizim eller

Kanadım değdi sevdaya
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!