Güncelleme Tarihi:
Çankaya’da adı sokaktan silinen Osmanlı dönemi son aydınlarından Abdullah Cevdet.
Türklüğe hakaretle ilgisi olmayan bir görüşü, dinci basının kaşımasıyla saptırılan gazeteci-yazar Abdullah Cevdet, “Avrupa’dan damızlık erkek getirelim” lafının kurbanı seçildi ve adı sokaktan silindi.
Hayatta olsaydı, CHP’nin ittifakı ve AKP’nin önerisiyle adının sildirildiğini öğrenseydi sanırım “İsabetli bir karar almışsınız. Böyle kafadaşlığın ayıbı CHP’ye yeter” derdi.
Araştırılıp soruşturulmadan, ortaya atılan iddiaların yanlış ve saptırılmış olması karşısında CHP’den en ufak bir “özür” yok.
Şu CHP’nin çelişkili tutum ve davranışı bir kaç tane olsa neyse. Ama sayılamayacak kadar çok olunca diyecek fazla şey kalmıyor.
…
Peki, Türk Tarih ve Dil Kurumu Başkanı Halaçoğlu’na ne demeli?
Abdullah Cevdet adının silindikten sonra aynı sokağa adı verilmesi kararlaştırılan kişi Halaçoğlu.
Oysa anlıyoruz ve biliyoruz ki, Prof. Halaçoğlu’nun doktora tezi Abdullah Cevdet’le ilgili. Bu tezde hocamız Abdullah Cevdet’le ilgili ne varsa ortaya koymuş. Herşey belgeli. Abdullah Cevdet meğer dini bütün yayın organlarının ortaya attığı gibi damızlık insan ithali falan istememiş, tam aksine Avrupa görmüş, orada yaşamış ve hâlâ da yaşayan bilgili-görgülü Türkler’in ülkeye davet edilmesini ve onların tarımda istihdam edilmelerini istemiş.
Halaçoğlu kendi tezine aykırı düşen iddialarla ilgili tartışmalar sürerken kel kelime açıklama yapmadı.
Yani “Ne oluyor, Abdullah Cevdet öyle bir aydın kişi değildir.”demedi.
Diyelim ki unuttu.
Ya haksızlık edilip adı silinmesi istenen aynı sokağa kendi adının verilmesine neden tepki göstermedi?
Bu bir çelişki değil de nedir? Biri anlatsa da aydınlansak.
...
Yedinci Cumhurbaşkanı Ahmet Kenan Evren 89 yaşına basmış. Malum yılda bir kere gazeteci arkadaşımız Yavuz Donat Bodrum’da mukim Evren’le muhakkak bir sohbet yapar.
Paşamız da “dobra dobra” sözler söyler.
Okuyan ve bilen de sanır ki, ressamlığa soyunan Evren hayatta hiç hata yapmamış, hiç çelişkiye düşmemiş.
Hafızamı şöyle bir zorladım.
12 Eylül 1980 İhtilali oldu. Evren ve beraberindekiler devlet yönetimine el koydular.
İlk işleri devlette yapıldığı iddia edilen bir yolsuzlukla ilgili işlemdi. Demirel’in başbakanlığı döneminde temeli atılan, Ankara-Istanbul tren yolunu kısaltacak projenin en önemli ayağı olan Ayaş Tüneli ihalesi için suçlu aranmış, hemen Nurettin Çarmıklı sorgusuz sualsiz hapse atılmıştı.
Nurettin Çarmıklı, Nurol Holding’in sahiplerinden. Erol ve Oğuz Çarmıklı’nın ağabeyleri. Yaş-baş demeden içeri atılan Nurettin bey sesini çıkarmadı ama o günlerde neden hapsolduğunu dahi bilmiyordu. Ayaş Tüneli ihalesini aldığına alacağına pişman olmuştu. Tünel için devletten alacakları dizboyuydu, tam aksine devletin hesap vermesi gerekirken kendisini hapse atmışlardı. Neyse yanlış ihbar edildiği kısa sürede anlaşıldı da özgürlüğüne kavuştu.
Bu madalyonun arka yüzü.
Ön yüzüne gelince...
Evren’in üç kızından biri olan Miray, ihtilalden sonra Maksut Göksu ile evlendi. Maksut Evren’in damadı oldu ama iyi bir eğitim görmüştü. Fen Fakültesinin başarılı öğrencilerindendi ve fizik mühendisi olmuştu.
Göksu’nun evlendilkten sonra nerde, kaç yıl çalıştığını kimse bilmez. Ya da bilenler varsa yazılmamış olabilir.
Hemen söyleyelim. Maksut uzun yıllar, hatta 15 yıl kadar Çarmıklı’ların holdinginde önemli bir polizyonda görev yaptı.
Yanı kayınpederinin sorgusuz sualsiz hapse attırdığı söylenen Çarmıklıların yanında çalıştı.
Bence garipsenecek bir durum yok orta yerde.
Peki ya çelişki?
Var mı dersiniz?
Dahası Sayın Evren ne bu konuda der acaba?
Sevgiler,
Sezai