Güncelleme Tarihi:
DIŞARIDAKİ LOBİLERLE İŞİ OLMAYAN TEK LİDER BAHÇELİ
- Devlet Bahçeli’nin MHP’deki fonksiyonu nedir? Pek çok kimsenin kafasındaki o soruyu dolandırmadan sorayım: Devlet Bahçeli devletin adamı mı?
Devlet Bahçeli milletin adamı. Türkiye’de hiçbir lobinin, hiçbir grubun, dışarıdaki hiçbir siyasal uzantının adamı olmayan ve bağımsız tek lider Devlet Bahçeli. Ortadoğu’da, Türkiye’deki siyasal iktidarlara yakınlık gösteren bir takım siyasi hareketler olduğunu biliyoruz. Avrupa’da da bazı çevreler ve lobiler, iktidarlarla diyalog kurmak isterler. Siyaseti o güçlerden güç alarak tanzim etmeyi reddeden Türkiye’deki tek lider Devlet Bahçeli.
- O bahsettiğiniz güç odakları MHP’ye de yakınlaşmaya çalışıyor mu?
Bazı davranışları hissediyoruz. Devlet Bahçeli’nin bağımsızlığına şahit olduğumuz konular var. Türkiye’de iktidarların dönem dönem bazı yerlere gebe bırakıldığını biliyoruz. Özellikle AKP’yle ilgili benim çok ciddi endişelerim var. Suudi Arabistan’la, Katar’la ilişkileri olsun... Bölücülerin dışarıyla ilişkileri malum. Şu anda gücünü milletten alan, dışarıya itibar etmeyen tek lider Devlet Bahçeli. İçinde MHP’ye haksızlık saklayan bir soru soruyorsunuz. MHP, darbe mağduru bir siyasi harekettir. Karşınızda oturan ben, 2 yıl Mamak Askeri Cezaevi’nde hapis yattım. Türkiye’de darbelerden en çok mağdur olan siyasi hareket bizimki. Demokrasinin dışında hiçbir alternatifi gündeme almayan tek siyasi gelenek MHP’dir.
‘NİYE SOKAĞA ÇIKMIYORSUNUZ’ DİYE ŞİKÂYET ETTİLER
- Türkiye’nin yakın tarihinde MHP’nin derin devletle, askerle, polisle ilişkilendirilmesine imkân sağlayan örnekler de yok mu?
Zaman zaman MHP liderine yönelik bir takım tanzimlerin olduğunu biliyoruz. Bu tanzimlerin nereden güç aldığını biraz araştırmayla görebiliyoruz. Bir dönem darbeci düşünen bazı askerlerin MHP liderine yönelik söyledikleri medyaya yansıdı. Efendim işte ‘MHP neden sokağa çıkmıyor’ diye şikâyet edenler var.
- AK Parti’nin iktidara geldiği ilk dönemi mi kastediyorsunuz?
Evet evet.
- ‘Şikâyet edenler vardı’ derken Şener Eruygur’u mu kastediyorsunuz?
İşte o kesim yani, tam isim olarak vermeyeyim. Bu tip suçlamalar yaptılar ve MHP’deki bazı adamları tanzim etmek istediler. MHP’nin lideri Türk siyasetini en iyi okuyan liderlerden bir tanesi. MHP lideri Bahçeli’yi tarih bu süreçte en yeni yerde tarif edecektir. Bir taraftan darbe heveslilerinin hevesini kursağında bırakmış, öbür taraftan da Türkiye’nin birlik ve beraberliğinin ancak demokrasi korunarak sağlanabileceğine öncülük yapmış tek siyasi liderdir.
- Burayı bir netleştirelim. “MHP lideri Bahçeli’ye darbe yapma niyetinde olan paşalardan ‘Neden sokakta AK Parti’ye karşı örgütlenmiyorsunuz’ şeklinde bir işaret geldi” diyorsunuz.
Tepkiler oluştu. Ama onlara tenezzül edilmedi.
DARBE HEVESİ OLDUĞU BELLİ
- Bunu derken Ergenekon ve Balyoz davalarının kumpas olduğunun tartışıldığı bir ortamda, o yargılananlardan bir kısmının darbeci olduğunu kabul etmiş olmuyor musunuz?
E yargılandılar. Bir şey var oralarda.
- Bize bir kendi perspektifinizden Ergenekon okuması yapar mısınız?
Efendim, Ergenekon ve Balyoz diye ifade edilen olayların tamamında bir hayal kurulduğu ve bir takım şeylerin yapıldığı belli. Bir takım hevesler olduğunu gördük, yakaladık. Ama beni ilgilendiren ve kamuoyunun bilmesi gereken şu; MHP darbelere karşı bir partidir. MHP, 367’ye itiraz ederken, sokağa itibar etmezken Türk demokrasisinin korunmasında millet iradesinden başka bir gücü kabullenmediğini görüyoruz.
- Madem darbe hevesini gördünüz, aynı davadan yargılanan isimlerden Engin Alan neden sizin partinizde?
Engin Alan’ın bizim partimizde olmasının sebebi başka. Engin Alan Paşa o bölgede teröre karşı mücadele vermiş bir askerimiz. Doğu’da ve Güneydoğu’da teröre karşı mücadele veren insanlar AKP iktidarı döneminde çok rencide edildiler. Bütün terörle mücadele edenler adına Engin Alan’a sahip çıkılmıştır. Engin Alan’ın darbecilikle de alakası yoktur.
MİLLETE KAPALI BİR SÜRÜ İŞBİRLİĞİ VAR
- Yanlışsam düzeltin, özetle şunu söylüyorsunuz: “AK Parti’yi yasadışı yollardan iktidardan indirmek için bir hayal kuruldu. Burada MHP’ye bir rol öngörenler oldu. Ama Devlet Bey bu tuzağa düşmedi.”
Kesinlikle. Devlet Bey’in bu tuzağa düşmemesinin temel sebebi Türk milletinin yaşam felsefesini Türkiye’de en iyi analiz eden lider olması. Eğer Türkiye’de bir darbe tehlikesi vardıysa bu o zaman hukuken net bir şekilde ortaya konulmalıydı. Bunu yapmak hükümetin elinde. Oysa biz hâlâ Erdoğan’ın Büyükanıt ile Dolmabahçe’de yaptığı konuşmanın içeriğini bilmiyoruz. Millete kapalı bir sürü işbirlikleriyle karşı karşıyayız. Türkiye’de iktidar olmadan önce Ortadoğu’da ve Avrupa’da işbirlikleri yapıldığıyla ilgili kanaatlerimiz var.
- Bu kadar kesin kanaatleriniz varsa o davaların bir kısmına dayanak teşkil eden bazı belgeleri yayınladığı için Mehmet Baransu’nun tutuklanmasını nasıl değerlendiriyorsunuz? AK Parti iktidarı bugün davaların tümüne ‘kumpas’ deme noktasında.
Askerler yakalanırken Türk Silahlı Kuvvetleri’ni rencide ederek ‘Türkiye bağırsaklarını temizliyor’ diyen bir siyasal iktidarın bir müddet sonra askerlerin yakalanmasına ‘kumpas’ demesi son derece riyakâr ve aşağılık bir ifade. Ben hukukçu değilim ve bu dosyaları incelemedim. Ama benim gördüğüm Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük adaletsizlerini yaşıyor. Adalet AKP’yi koruma alanı olarak gelişti. Türkiye’de her türlü haksızlık olabilir. Bu siyasal iktidar 17-25 Aralık’ta suçüstü yakalandı. O dinlemelerin hiçbirisinin montaj olmadığı ortaya çıktı. Sonra da AKP’nin yolsuzluklarını, hırsızlıklarını, arsızlıklarını örtbas edecek bir hukuk sistemi kurdular.
SAVAŞI DEVLET DEĞİL AKP KAYBETTİ
- Devletin PKK’yla savaşı kaybetmiş olduğunu düşünüyor musunuz?
Değil, AKP kaybetti. Bugün Türkiye’yi yöneten AKP aşağı yukarı bizim jenerasyonumuz. 1968 kuşağının şekillendirdiği bir hareket AKP. Abdullah Bey, Tayyip Bey... Biz bu ekibi iyi tanıyoruz. Bunlar Cumhuriyet ile kurulan devlete meşru bir gözle bakmadılar. Cumhuriyet konseptini her zaman dışladılar. Bu devletin Türk milletine ait bir proje olmadığını anlattılar halka hep. Bu geleneğin kafasında millilik yok. Türkiye’yi yönetenlerin milli müktesebattan uzaklaşmış olmaları Türkiye için bir felaket oldu. Tayyip Erdoğan, PKK üzerinden işte o hep dışladığı devleti tasfiye etmek için buldozer gibi çalışıyor. Bir taraftan Tayyip Bey, 16 büyük Türk devletinin simgeleriyle milletin karşısına çıkıyor. Ama “Türk milliyetçiliğini de Kürt milliyetçiliğini de ayaklar altına alıyorum” demek, Türk milliyetçiliğiyle Kürt milliyetçiliğini eşitlemek bir felaket olmuştur. AKP’nin devlete, Cumhuriyet’e bakışı PKK ile örtüşmektedir.
- Peki MHP’nin Kürt meselesi için çözüm önerisi nedir?
Bu devletin millet olarak birlikte yaşama iradesini tahrip etmemektir bizim çözüm önerimiz. Türkiye’de Kürt meselesi yoktur.
KAFALARINA GÖRE VERGİ TOPLAMALARINA SES ÇIKARMAZSANIZ TABİİ ÇATIŞMA OLMAZ
- Onlar da ‘Var’ dediler, ‘Varız’ dediler ve bu kadar mesafe kat ettiler. Şimdi nasıl ‘Yok’ deyip her şeyi geri çevireceksiniz iktidara gelirseniz?
Habur’la başlayan gaflet sürecine bir göz atalım. Habur’da adalet ayaklar altına alındı. PKK’nın gönderdiği militanların yargılamasını çadırlarda yaptılar, hatırlayın. Öcalan’ın silahların bırakılması çağrısından bahsediyorsunuz. 2013’te de benzer çağrılar yapılmadı mı? Hiçbir zaman bir ateşkes olmadı. Her fırsatta askere, vatandaşa karşı eylemlerini devam ettirdiler. Eğer eylemler durduysa silahı bırakan taraf devlet olduğu için durdu. Türkiye sınırları içinde bir vilayette kafalarına göre vergi toplarlar adam kaçırırlar da devlet buna ses çıkarmazsa elbette çatışma olmaz.
- Ama ben soruma hâlâ yanıt alamadım.
Sizin sorunuzun altındaki tuzağı anlatmak için bunları söylüyorum. PKK bakış açısıyla Kürtlerin mağduriyetini biz kabullenmeyiz, Kürtler mağdur değil.
- Siz 90’larda terörle mücadele için yoğun kampanya yürütmüş olan iktidardaki DYP’nin mensubuydunuz. O süreçte bu devlet ağır güvenlikçi ve demokratik olmayan bir politika izledi. Bu politikalar başarısız olmadı mı?
Başarılı oldu esasında.
- Olağanüstü haller, köy boşaltmalar, yakmalar, faili meçhuller... Bütün bunlar başarılı mıydı?
O dönem teröre karşı verilen mücadelede Türkiye başarılı olmuştur devlet olarak.
- Başarıyı neyle ölçüyorsunuz?
Eli silahlı bir insanın elinden devlet silahını alacaktır.
- 2015 yılında hâlâ karşı tarafın mensuplarını öldürerek bu iş çözebileceğinize inanıyor musunuz?
Öldürerek... Değil, değil. Türk devletini tehdit eden unsurlarla devletin baş etmesi zorunlu bir haldir.
- Bunun ötesinde bir önerisi yok mu MHP’nin?
Türk devletinin kuruluş felsefesinde Kürt ve Türk’ün kardeşlik hukuku en ön plandadır.
- Cumhuriyet dönemindeki uygulama da aynen böyle mi olmuş peki?
Dünyada Kürtlerin en onurlu yaşadığı ülke Türkiye’dir. Yozgat’ta vatandaş ne kadar mağdur olmuşsa Diyarbakır’daki Kürt vatandaşı da o kadar mağdur olmuştur. Devlet ayrıca bir kesimi cezalandırma kararı almamıştır. Eğer fakirlik varsa Yozgat’ta da var, Diyarbakır’da da var. Düşüncelerinizi Türkiye’nin birliği ekseninde taşıdığınız zaman bizim MHP olarak kapımız sonuna kadar açıktır. Bizim Kürtlerin anadiliyle problemimiz söz konusu değildir. Ama bu bireysel özgürlükleri kolektif özgürlüklere dönüştürdüğünüz zaman bölünme olur.
İKTİDARA GELİRSEK ASLA HDP’YLE KONUŞMAYIZ
- Pervin Buldan geçen gün şöyle dedi; “İktidarda MHP de olsa biz çözüm için beraber çalışırız”. Siz iktidara gelseniz HDP ile birlikte çözüm için çalışmaz mısınız?
Devletin memuruna, askerine, polisine kurşun sıkmış insanlarla adaletin önüne gelmeden konuşmayı aklımızdan geçirmemiz mümkün değil. Bölücülerin siyasi uzantısı olan milletvekillerinin TBMM çatısı altında kullandıkları ifadeler suç işleyen bir karakter sergiliyor. PKK’lılar Türk topraklarında üniformalarıyla milletvekilleri ile buluştu. Bunlar içinde Aysel Tuğluk, Ertuğrul Kürkçü vardı. Oradaki amaç şu; ‘Biz artık bu toprakların sahibiyiz, bizimle artık devlet uğraşamıyor’ tezini ön plana çıkarmaktı. O zamanın Başbakanı Erdoğan dedi ki; ‘Biz bunların dokunulmazlıklarını kaldıracağız, hesap verecekler’. Aynı Başbakan bunlara Kandil’e gitme izni verdi. Türkiye’de suç işleniyor. Bizim asla vazgeçmeyeceğimiz konu şu; Türkiye’de Türk-Kürt ayrımı yoktur. Ülkeyi bölenle meselemiz var bizim. Diğer konuları tartışırız, kendi içimizde çözeriz. Biz bölücü örgütün uzantısı bir partiyle değil, Doğu’daki bütün Kürt vatandaşlarla konuşuruz.
- HDP o bölgedeki vatandaşların oylarını alıp Meclis’e girdiğinde Kürtlerin büyük bölümünün iradesini temsil ediyor olmayacak mı?
O partinin samimi olduğuna inanmıyoruz. Apo’dan talimat alan bir siyasi hareketle MHP hiçbir zaman beraber olmaz. Bugün PKK silahlı örgütünü çekiniz, HDP’nin Doğu’da Güneydoğu’da oy alma şansı son derece zayıflayacaktır. Biz iktidara gelirsek bütün Kürtlerle konuşacağız, Öcalan’dan talimat alan bir siyasi partiyle asla görüşmeyeceğiz.
7 HAZİRAN’DA AKP TEK BAŞINA İKTİDAR KURAMAYACAK
- Selahattin Demirtaş AK Parti’nin seçimler öncesinde MHP ile HDP’yi çatıştırmaya dönük bir strateji izlediğini söylüyor. Sizde de böyle bir kanaat var mı?
MHP’nin temel stratejisini AKP değiştiremez. Ama bazı tuzakların kurulduğuna, bir takım eylemlere şahit oluyoruz. MHP çok duyarlı bir şekilde o olayların önüne geçiyor. Şu anda AKP’den kurtulmak isteyen vatandaşlarımızın çoğu MHP’ye yönelmiş durumda. MHP, Türkiye’nin her tarafında AKP’nin alternatifi durumunda. İşin doğrusu bugün Türkiye’deki siyasi kavga Devlet Bey ile Tayyip Bey arasında devam ediyor. Bize göre yıkım süreci olan çözüm sürecinde CHP ile AKP çok karşı karşıya değiller. Bizim gördüğümüz kadarıyla geçen yıl AKP’den bize gelen 2 milyon 300 bin kişi çok bilinçli bir seçim yaptı. 30 Mart’ta yüzde 18’e yakın oy aldık. Bir de talihsizlik yaşandı. AKP’den kurtulmak için Ankara ve İstanbul’da Sarıgül ile Mansur Yavaş ön plana çıkarıldı. 2011 genel seçimlerindeki dağılıma göre bir okuma yapıldığında biz aslında 30 Mart seçimlerinde ikinci partiyiz. Bunları toparladığımız zaman 7 Haziran’da alacağımız oy AKP’yi iktidardan alaşağı ediyor, tek başına iktidar kurma imkânını elinden alıyor. Ben bu müjdeyi vereyim.
. DEMİREL’İN KARARI İYİ BİR ŞEY DEĞİLDİ. 28 ŞUBAT’TA YAPILAN YANLIŞLAR AKP’NİN ÖNÜNÜ AÇTI
- Arşiv taraması yaparken bir gazetecinin kulis yazısında 28 Şubat’la ilgili şu eleştiriniz gözüme takıldı; “Demirel’in yönlendirmesiyle 20 kadar arkadaşımızı partiden uzaklaştırdılar. Cindoruk’a parti kurdurup oraya yönlendirdiler”.
Türkiye’de o zaman meşru olan Refah-Yol hükümetini alaşağı etmek için savcılar Adalet Bakanı’ndan habersiz toplatıldı, rektörler YÖK’ten habersiz toplatıldı. Bütün bu toplantılara öncülük yapan iradenin kimler olduğu belli. Daha sonra değişik çevreler DYP’yi böldüler ve yeni bir olayın altına imza attılar. 28 Şubat’ta yapılan yanlışlıklar ve uygulamalar AKP’nin önünü açtı.
- Bu söylediğiniz dokuzuncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’e yönelik ciddi bir eleştiri değil mi?
E tabii onu tarih değerlendiriyor. 281 milletvekili iradesini yanına alan Tansu Çiller’e görev vermedi. Parlamento aritmetiğine göre hükümet kuramayacak birisine (Mesut Yılmaz) hükümet kurma yetkisi vardı. Bu iyi bir şey değildi.
İSTANBUL’DA İKTİDARI 10 KERE YÜCE DİVAN’A GÖTÜRECEK İŞLER YAPILDI
İstanbul’da 4000 imar değişikliği var. İddia ediyorum bu 4000 imar değişikliğinin oluşturduğu rant 100 milyar doların üzerindedir. Bütün İstanbulluları aracılığınızla davet ediyorum, Haliç’teki Tekel binasına gidip baksınlar. Beşiktaş’taki eski DGM binasını sorsunlar, Kavacık’ta Karayollarını’nın bakım istasyonuna baksınlar. Sadece buralarda bile bu hükümeti 10 kere Yüce Divan’a götürecek suçların işlendiğini görüyoruz. Kimse onları 17-25 Aralık nedeniyle yargılanmaktan kurtaramaz. Cumhurbaşkanı’na giden iddialar bakanlara yönelik iddialardan çok daha ağır. Eğer Türkiye devlet olacaksa bu zorunlu. Bu yargılama olmadan ‘Türkiye’de adalet var’ diyemezsiniz.