Güncelleme Tarihi:
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından 2011’de açıklanan ve kamuoyunda ‘çılgın proje’ olarak bilinen Kanal İstanbul projesine ilişkin detaylar hafta başında belli oldu. Beş farklı güzergah üzerinde yapılan çalışmalar sonucunda Küçükçekmece-Sazlıdere-Durusu koridoru Kanal İstanbul projesinin Karadeniz’den Marmara Denizi’ne bağlantısı olarak belirlendi. Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Ahmet Arslan’ın açıkladığı güzergah ve projeyle ilgili tartışmalar devam ederken Çevre Mühendisleri Odası Başkanı Baran Bozoğlu, projeyle ilgili ortada henüz ne ÇED raporu ne de fizibilite çalışması olduğuna dikkat çekerek “Mühendislik bilimi açısından faydalı veya zararlı diye yorum yapmak imkansız. Güzergah dışında hiçbir teknik bilgi açıklanmadı” dedi.
‘FİZİBİLİTESİNİN HENÜZ BİTMEDİĞİNİ GÖRÜYORUZ’
Bozoğlu, şunları söyledi: “Kanal İstanbul projesiyle ilgili yapılan son açıklamada sadece güzergaha dair bilgi veriliyor. Yapılması planlanan projenin detayları hakkında kamuoyuyla hâlâ bilgi paylaşılmadığını görüyoruz. Dolayısıyla kanalın etkisini değerlendirmek güç. Bakan ‘Yeraltı suları modelleme çalışmaları devam ediyor’ dedi. Bu ifadelerden projenin fizibilitesinin henüz bitmediğini görüyoruz. Sürece dair teknik raporlar kamuoyuyla paylaşılmamış durumda. ÇED raporunun bakanlığa sunulduğu haberlere yansıdı. Ancak kısa sürede kaldırıldı. ÇED sürecinin ne durumda olduğu konusunda da muğlaklık var. Çevre Mühendisleri Odası olarak Bilgi Edinme Kanunu kapsamında ÇED başvuru dosyasını istedik ama bu bilgi hâlâ paylaşılmadı.”
WWF’DEN KANAL İSTANBUL DEĞERLENDİRMESİ: EKOLOJİYİ BOZACAK
Doğal Hayatı Koruma Vakfı (WWF- Türkiye), Kanal İstanbul projesi ile ilgili açıklama yaparak, projenin Karadeniz ve Marmara üzerindeki etkilerini değerlendirdi. Projenin Karadeniz’in ekolojik yapısını bozacağı iddia edilen açıklamada özetle şu ifadelere yer verildi: “Kanal İstanbul Projesi, yalnız devasa bir yatırım değil aynı zamanda yüzyıllara dayanan geçmişinde bugüne kadar İstanbul doğasının karşı karşıya bulunduğu en büyük mühendislik operasyonu olacaktır. 12 bin yıl önce bir tatlı su gölü olan Karadeniz, zamanla suların yükselmesi sonucu taşarak, Boğaz üzerinden Marmara’ya akmaya başlamıştır. İstanbul Boğazı’nın Karadeniz çıkışı Marmara çıkışından 30 santimetre daha yüksektir ve her gün yaklaşık 600 milyon metreküp su üst akıntılarla Marmara’ya doğu akarken, ters yönde ilerleyen alt akıntılar bunu dengelemektedir. Uzmanların dev bir havuza benzettiği Karadeniz’in tuzluluk oranı düşüktür.
‘GERİ DÖNÜŞÜ OLMAZ’
İstanbul Boğazı’na paralel 25 metre derinliğinde yeni bir kanal açmak, havuza giren suyu arttırmadan ikinci bir musluk açmak anlamına gelir. Karadeniz’in kirli suları Marmara’ya dolacaktır. Marmara Denizi’nde bol besinli üst tabaka can çekişen alt tabakaya baskı yapacak ve oksijen hızla azalacaktır. Oksijen bitince, kanal kapatılsa bile bir daha geri dönüş olmayacak ve oksijensizlik kimyasal dengeleri alt üst ederek, alt tabakadaki hidrojen sülfür yoğunluğunu hızla arttıracak ve sonuç olarak İstanbul lodos estiğinde dayanılmaz bir şekilde çürük yumurta kokusuna maruz kalacaktır. Zamanla Karadeniz’in de ekolojik yapısı bozulacaktır. Tuna Nehri’nin Karadeniz’i kirlettiğinden şikâyetçi olan Türkiye kendi eliyle yaptığı ikinci bir boğaz ile bu kirliliği kendi evinin içerisine, yani Marmara’ya taşınmış olacaktır. Bu durum Marmara’nın ölü bir denize dönüşmesi ile sonuçlanabilecektir.”