OluÅŸturulma Tarihi: Temmuz 08, 2001 00:00
YaÅŸadığımız krizden kurtulmak için kimi ekonomistler bir an önce üretimi artırmanın gerekliliÄŸini, kimileri ise bugün olduÄŸu gibi piyasaların para politikalarıyla düzenlenmesi gerektiÄŸini, sonucunda da bunun zaten reel ekonomiyi canlandıracağını söylüyorlar.Ben ise diyorum ki satamadıktan sonra, hatta dünyaya mal satamadıktan sonra, dünya markaları oluÅŸturamadıktan sonra istediÄŸimiz kadar üretelim biz bu krizden kurtulamayız.Anımsayanlar olacaktır, haftalar önce Çay-Kur'un deposundaki binlerce ton çay stoÄŸundan söz etmiÅŸ ve Çay-Kur'un dünya piyasalarındaki oluÅŸan kilo başına 2 dolar fiyata karşılık 45 cente malına alıcı bulamadığını yazmıştım.Geçen hafta Obaçay'ın davetlisi olarak Amsterdam'daki RAI Uluslararası Fuar Merkezi'ndeki ‘‘Kahve ve Çay’’ fuarına gittim. Satacak ÅŸeyi olanlar fuarda stand açıp ürünlerini tanıtıyorlar. Uganda'dan Kenya'ya, Hindistan'dan Çin'e deÄŸiÅŸik ülkeler, firmalar siyah ve bitkisel çaylarını dünyaya pazarlamaya çalışıyorlar. Bu arada Alman, Ä°talyan firmalar da her yıl geliÅŸtirdikleri çay poÅŸetleme makinalarına yeni alıcılar arıyorlar.Benim de gözlerim fuarda ‘‘Güzel Türkiye'nin Güzel Çayı'nı’’ üreten ve pazarın yüzde 70'ini elinde bulunduran Çay-Kur standını aradı. Normal deÄŸil mi? PoÅŸetleme makinalarına 1 milyon dolara, 2 milyon marka alıcı arayan firmalar arasında Türk firmaların olmamasını hadi normal sayalım. Ama beklenen dünyanın çay üretimi ve tüketimi açısından ilk beÅŸ ülkesi arasında olan Türkiye'nin, çay satmak üzere bu fuarda olmasıdır. Çay-Kur yoktu.Fuar'da satılmak üzere üretilen ‘‘Çay Diyarlarından Ezgiler’’ CD'sinde yer alan sekiz ülke arasında Türkiye de bir türkü ile yer alıyordu ama Türkiye'den kimse çay adına bir ÅŸey satmaya gelmemiÅŸti.Daha sonra gözlerim hiç olmazsa dünyada çay konusunda ne olup bittiÄŸini merak eden bir Çay-Kur temsilcisini aradı. Lipton, Obaçay, Selençay, Karçay, Ofçaysan, DoÄŸa ve DoÄŸadan gibi özel çay firmalarının temsilcileri oradaydı. Hatta çay sektörüne girmeye hazırlanan Sabancı'nın Marsa'dan bir temsilcisi bile oradaydı ama Çay-Kur'dan kimse yoktu.Özel çay firmalarının temsilcileri de mal satmaya deÄŸil de dış ticaret açığımızı arttırmaya gelmiÅŸlerdi, ama olsun en azından dünyada çay konusunda neler olup bittiÄŸini merak ediyorlardı. Türkiye'de poÅŸetleme makinası üretiliyordu da onlar da almıyorlar mıydı yani..Gördüğünüz gibi kimse bize çay üretmiyorsunuz diyemez. Ama ürettiÄŸimiz çayı bırakın satmayı, görücüye bile çıkaramıyoruz. Bu nedenle ben diyorum ki sorunumuz üretmek deÄŸil, pazarlamayı öğrenmek... Sorunumuz kafayı kaliteye, pazarlamaya, dünyaya mal satmaya takmış insan kaynağı... Unutmadan söyleyeyim Amsterdam'da da taksi ÅŸoföründen, bekçisine, köşebaşında yol sorduÄŸumuz sıradan birinden, garsonuna Ä°ngilizce konuÅŸtuk. Åžimdi bu da nereden çıktı diyorsunuz deÄŸil mi? Heeç, Amsterdam'da da Oxford yok da...Çay niye demiri azaltsın ki?AMSTERDAM'daki Unilever SaÄŸlık Enstitüsü'nde proje yöneticisi olarak çalışan Dr. Sheila Wiseman, ‘‘Çay ve Kahve’’ fuarında düzenlenen ‘‘Çay Konferansı’’nda yaptığı konuÅŸmada çayla ilgili bazı mitleri, hem kendi yaptıkları, hem de diÄŸer araÅŸtırmalara dayanarak sorguladı.Tüm dünyada yeÅŸil çay siyah çaya göre daha saÄŸlıklı algılanıyormuÅŸ. Yapılan araÅŸtırmalarda hem yeÅŸil çayın hem de siyah çayın antioksidan etkisinin bulunduÄŸu belirlenmiÅŸ.Hayvanlar üzerinde yapılan araÅŸtırmalarda çayın bazı kanser türlerini önleme özelliÄŸi görülmüş ama bu etki hem yeÅŸil çay siyah çay için eÅŸitmiÅŸ. (Henüz insanlar üzerinde bir araÅŸtırma yok!) Çayın genel olarak kroner kalp hastalıklarını önleyici rolü bugüne kadar yapılan 11 deneysel araÅŸtırmadan 9'unda olumlu, ikisinde olumsuz görülmüş. Ancak kesin bir önlemeden deÄŸil, orta düzeyde bir önlemeden söz edilebilirmiÅŸ. Bu konuda yeÅŸil çayın siyah çaya az da olsa bir miktar üstünlüğü söz konusuymuÅŸ.Unilever laboratuvarlarında yapılan araÅŸtırmaya göre deneklere, kontrollü ortamda normal günlük dozda yeÅŸil çay ve siyah çay verilmiÅŸ, dört hafta sonra yeÅŸil çay içenlerde yüzde 8, siyah çay içenlerde ise yüzde 5 kolestrol azalması görülmüş.Yine dünyadaki çayın vücuttaki demiri azalttığı yaygın bir mitmiÅŸ. Oysa yapılan araÅŸtırmalar çayın demiri azalmadığını göstermekteymiÅŸ. Çayın demiri azalttığı tek limonlu olarak içildiÄŸi durummuÅŸ. Yani çay, limonla etkileÅŸtiÄŸi zaman vücuttaki demiri azaltıyormuÅŸ.YeÅŸil çayın siyah çaya göre en önemli üstünlüğü florid içermesi nedeniyle diÅŸ saÄŸlığına olan katkısı imiÅŸ. Çayı sütle içmek ise çayın varolan yararlarını azaltmıyormuÅŸ.BildiÄŸiniz gibi tüm dünyada Türkiye'de olduÄŸu gibi bir yeÅŸil çay salgını aldı başını gidiyor. Belki bazı mitlerinizi siz de sorgulamak istersiniz diye Wiseman'ın konuÅŸmasını sizinle paylaÅŸtım. Çay paketlerinin üzerinde yazan herÅŸeye inanmayın, yazılmayanları da yok saymayın diye... Umarım Tarım Bakanlığı da ‘‘yoÄŸurt’’tan fırsat buldukça çayla ilgili bu araÅŸtırmaları yakında takip ediyordur.Aaa.. Dove valladeodorantmış!DOVE'un halkla iliÅŸkiler ÅŸirketinden aldığım mesaja göre Dove Cream Bar baÅŸka bir ürün, Dove Deodorant baÅŸka bir ürünmüş. ‘‘Rubaba Rubaba’’lı reklam da Dove Deodorant için yapılan bir reklammış. Ben ‘‘reklamı yapılan Dove Cream Bar’’ deyip sizi yanılgıya düşürebilirmiÅŸim.Ne dersiniz?Yanılgıya düşüren kim? Defalarca izlememe raÄŸmen reklamın sabun mu deodorant mı olduÄŸunu anlayamayan ben mi yoksa defalarca reklamı izletmelerine raÄŸmen bu ayrımı gösteremeyen onlar mı? Ben karar veremedim. En iyi hakem sizsiniz siz karar verin.. Bu arada ‘‘Rubaba Rubaba’’ yazımla ilgili oldukça fazla mesaj aldım. Bir tanesini sizinle paylaÅŸmak istiyorum: ‘‘Dove reklamlarında çıkan o ‘sinir kadın' (gerçekten ben de sinir oluyorum ona), aslında Sultans of the Dance'ın baÅŸ dansçılarından biriymiÅŸ. Geçen hafta gösterilerine gittim, broşürde gördüm. Bilmenizi istedim. Adı Mehtap Fidan ve gösteride ‘iyi kız' rolünde (Zeynep Balaban).’’TRT hava sıcaklığınıbarometreyle mi ölçüyor?Ä°NSANLARA anket yöntemiyle ‘‘en sık hangi kanalı izliyorsunuz’’ diye sorarak izlenme oranı bulmanın güvenilir bir ölçüm olmadığı neredeyse 1980'lerde ABD'de de kanıtlandı.Bugün anket yöntemiyle hangi kanalların izlendiÄŸini bulmaya çalışan araÅŸtırmalara, (eÄŸer ÅŸifa niyetine bir tane bulunursa) bilimsel ortamlarda hava sıcaklığını barometreyle ölçmeye çalışan araÅŸtırmalar gibi bakılıyor. Çünkü insan belleÄŸinin, eÄŸer televizyon karşısında kronometreyle ölçüm yapılmamışsa, hangi kanalı kaç dakika izlediÄŸini doÄŸru ve kesin bilmesi ya da anımsaması mümkün deÄŸil! Aynı kamyon ÅŸoförünün eÄŸer aracında takometre yoksa dakika dakika kaç kilometreyle gittiÄŸini bilememesi gibi bir ÅŸey bu.Bu nedenle günümüzde televizyonlara ‘‘peoplemeter’’ denilen bir cihaz baÄŸlanarak bu ölçümler yapılıyor. Bugüne kadar geliÅŸtirilen en geçerli ve güvenilir ölçüm bu.Niye bunları yazıyorsun diyorsunuz deÄŸil mi?Yazıyorum çünkü hálá TRT anket yönetimiyle, yani insanlara ‘‘En sık hangi kanalı izlersiniz?’’ gibi güvenilmezliÄŸi kanıtlanmış bir soruyla izlenme oranı ölçmeye çalışıyor. Hele TRT'nin tüm kanallarını bu soruya alınan yanıtlara dayanarak üst üste eklemesi ve toplam bir izlenme oranı elde etmesi, yanlışın karesini almak gibi bir ÅŸey. Ve TRT kendini bu yöntemlerle en çok izlenen ikinci kanal olarak bulup, sonuçla da öğünüyor.Ä°sterseniz en iyi temsili örneÄŸi seçin, isterseniz tam sayım yapın, insanlara soru sorarak hangi kanalı, ne kadar izlediklerini ölçmeye çalışıyorsanız herÅŸeyden önce güvenilir bir ölçüm yapmıyorsunuz demektir. Böyle bir ölçümü güvenilir bir devlet kanalının desteklemesi ise savunulacak bir durum deÄŸildir.TRT milyonlarca dolar verip logosunu deÄŸiÅŸtirdiÄŸinde onu bu köşede sadece ben savundum. Bu konuda da, yaptığı seviyeli, ilkeli yayıncılık konusunda da yine de savunurum. Ancak böyle bilimsel anlamda güvenilirliÄŸi olmayan bir araÅŸtırmaya para harcamasının, elektrik ücretlerimizden kesilen fonları har vurup harman savurmasının savunulacak bir tarafını bulamıyorum.ÇekirgelikHerkes dünyayı deÄŸiÅŸtirmeyi düşünüyor, ama kimse kendini deÄŸiÅŸtirmeye yanaÅŸmıyor. (Leo Tolstoy)Â
button