Güncelleme Tarihi:
TERZİLİK YAPTIM
Sizi tanımakla başlayalım. Kimdir Dilek Durmuşoğlu?
1968 Kadirli doğumluyum. Çiftçi bir ailenin yedi çocuğundan biriyim. Çukurova Üniversitesi Meslek Yüksekokulu Pazarlama Bölümü mezunuyum. Çalışma hayatına yönelik ara ara denemelerim oldu ama şu an ev hanımıyım. Ticaretle uğraştım, dikiş hocalığı yaptım halk eğitimde, bayan terzisi dükkanım vardı.
Nasıl tanıştınız?
Mücahit Bey’in halasının kızıyla lisede sınıf arkadaşıydık. Liseden mezun olduk üniversite bitti. Mücahit, ‘Yok mu tavsiye edeceğin arkadaşın’ diye sorduğunda beni önermiş. Bir akşam çat kapı geldi. Ailemin bile haberi yoktu. Komşularımızla çıkıp gelmiş Mücahit Bey. Evin bütün odaları misafir doluydu, Mücahit Bey de geçti oturdu. Girdim içeri, ‘Hoşgeldiniz’ dedim. Görür görmez tahmin ettim aslında ne niyetle geldiklerini. Bir hafta sonra annesi ile halası geldiler. İlk niyet beyanı o gün oldu. Daha sonra ise ailenin büyükleri, babalar, amcalar istemeye geldiler. Görücü usulü tanıştık anlayacağınız. 33 yıldır aynı yastığa baş koyuyoruz. Ailelerimiz, 4 kanaat önderi aracı oldu.
TATLIYI ALDIM GİTTİM
Mücahit Durmuşoğlu: Kadirli Belediyesi’nde çalışıyordum; yıl 1987. Evlilik yaşımız geldi, arayışlarımız vardı, evde de baskılar olmaya başlıyor. ‘Çalışıyorsun işin var, eşin de olsun’ gibi konuşmalar artıyor. Dilek Hanım’ın abisi benim okul arkadaşımdı, Kadirli’nin Narlıkışla köyünden. İlk ziyaretimiz, halamın oğlu ve eşiyle oldu. Onlar, Dilek Hanım’lara komşuydular. Olumlu bir elektrik oldu, heyecan... Eve dönüp anneme bahsettim. İkinci ziyareti annemler yaptı. Yaklaşık bir ay sonra, son olarak durum babalara intikal etti. Babam, amcasıyla birlikte istemeye gitti Dilek Hanım’ı. Köyleri ilçeye 6 kilometre uzakta. Ben kendi evimizde haber bekliyorum. ‘Gelsinler buyursunlar’ diye haber gelir gelmez, tatlıyı aldım ben de gittim. Birkaç ay sonra nişan yaptık; 5 Temmuz 1987’de. Aynı yılın 20 Kasım’ında da düğün başladı. Cuma günü, cuma namazından sonra başlayan davullu zurnalı düğünümüz, pazar akşamı sona erdi. Bizim oralarda üç gün sürerdi düğünler.
40’ından sonra ehliyetle gelen özgürlük
Eşi milletvekili olunca Dilek Hanım’ın evdeki yükü biraz daha artmış. Market alışverişi, ziyaret edilmesi gereken yerler ertelendikçe “Bu böyle olmayacak. Ehliyet alıp kendi başımın çaresine bakmalıyım” demiş ve 40 yaşından sonra direksiyonun başına geçmiş. Manuel vitesle ilk girişte de almış ehliyeti.
KAYINVALİDEM ‘ENGEL OL’ DEDİ
Bürokrasiden siyasete...
Dilek Durmuşoğlu: Benim ailemin siyasetle ilişkisi yoktu. Mücahit Bey siyasete yönelik ufak tefek hareketlenmeye başlayınca kayınvalidem, ‘Kızım ben bu işten çok yoruldum. Babana engel olamadım, sen lütfen Mücahit’e engel ol’ dedi. Maalesef engel olamadım. Fikrimi sorduğunda, siyaseti sevmediğimi, sıradan bir hayata alıştığımızı söyledim. ‘Devlete hizmet etmek istiyorsan bürokraside görevlerin var. Orada devam et ama milletvekilliği bana biraz ağır gelir’ demiştim ancak çok kararlıydı. Mantığıyla hareket eden bir insanım. Benim bir çocukluk hayalim olsa ve Mücahit Bey bunun önüne ket vursa çok üzülürdüm. Milletvekilliği de Mücahit Bey’in çocukluk hayaliydi. Bu nedenle de istemiyor olsam bile arkasında durmaya karar verdim. Öyle de devam ediyoruz.
Mücahit Durmuşoğlu: Ailem siyasetin içindeydi. 94 yılında Osmaniye’den Ankara’ya geldik. Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu’nda göreve başladım. Başbakanlığa geçtim, Mehmet Ali Şahin Bey’le çalışırken 2007 yılında aday oldum, nasip değilmiş. 2011 yılında tekrar Osmaniye’den aday adayı oldum temayülden birinci çıktık ama yine nasip olmadı. 2011-2015 yılları arasında Cemil Çiçek’in özel kalem müdürlüğünü yaptım. 7 Haziran 2015’te AK Parti’den Osmaniye milletvekili oldum. Sonra 1 Kasım 2015, 24 Haziran 2018... 25. dönem kısa sürdü ama üç dönemdir devam ediyoruz.
VAZODAN ÇİÇEĞİM EKSİK OLMAZDI
Koşturmaca içinde eşinizin sizleri ihmal ettiği oldu mu?
Dilek Durmuşoğlu: Bürokrasiden geldiği için evde olmamasına, hafta sonlarımızın olmamasına, düzenli bir hayatımızın olmamasına çok alışıktık. Sadece bu süreler biraz daha uzadı. Çocuklarım babasız büyüdüler. Ufak tefek birkaç ameliyat geçirdim, Mücahit Bey yoktu yanımda. Ya sonradan geldi ya da sonradan haberi oldu. Şuna inandım, Mücahit Bey uygun olsa beni ihmal etmezdi. Dünya Kadınlar Günü’nde bile beni yemeğe götürürdü. Romantiktir, ince düşüncelidir. Çiçeğini eksik etmez. Bu ara herhalde torun torba olunca biraz ihmal edildik (Gülüyor). Vazomdan çiçeğim eksik olmazdı.
Birbirinizi anlatır mısınız?
Dilek Durmuşoğlu: Mücahit bey duygusaldır, onu zaten az önce hep birlikte gördük. Kalp ürpermezse göz yaşarmazmış. Kalpten geliyor ki gözler yaşarıyor. Bu merhametin, yufka yürekliliğin de bir sembolüdür. Tertipli, düzenlidir. Tek olumsuz yanı ev işlerinde hiç becerisi yoktur, sıfır.
MUTLULUĞUN MİMARI EŞİM
Mücahit Durmuşoğlu: İyi bir eş, saygılı, hoşgörülü. Her zaman en büyük destekçim oldu. Her başarılı erkeğin arkasında kadın var derler ya buna yürekten inanıyorum. Eşim bana destek olmasaydı siyasette böyle bir mücadelede muvaffak olamayabilirdim. Evden çıktıktan sonra gözüm hiç arkada kalmadı. Sahaya gittiğimde de hep yanımda oldu. Çocuklarla, torunlarla mutlu bir hayatımız var. Bu mutluluğun mimarı eşim.
Ev işlerindeki ‘sıfırlık’ başarınızı neye borçlusunuz?
Mücahit Durmuşoğlu: Kalabalık bir ailede yetiştim, 11 kardeştik. En büyük ablamız ile en küçük ikisi kız, sekiz erkek. Annemize yardım ettik, köyde yetiştik. Annem ekmek yapar yardım ederdik, hayvanlara bakardık hatta öyle ki misafir geldiğinde çay ikramını yapar sofrasını bile biz erkekler sererdik. Bunları yıllarca yaptım ama şimdilerde yapmamam hanımın maharetinden kaynaklı sanırım. O çok becerikli olduğu için bize fırsat vermiyor.
EVİ BABAM SÜPÜRÜRDÜ
Ahmet Selçuk Durmuşoğlu: Burada ufak bir müdahalede bulunmam gerekiyor. Ağır gördüğü için babam evi hiç anneme süpürtmedi. Vekillikten önce hafta sonları evleri hep babam süpürürdü. Sobalı evde oturduk, beşinci katta. Altı kat aşağıdaki kömürlükten soba kovalarını, kömürleri sırtında çıkarırdı.
İLK HEDİYE LADESTEN
Dilek Durmuşoğlu eşinden ilk hediyesini kendisi kazanmış. Nişanlı oldukları dönemde Mücahit Durmuşoğlu’nun annesi kendisini yemeğe davet etmiş. Yemekte tavuk olup lades kemiği de nişanlı çifte gelince oyun başlamış. “O kazanırsa ben istediği bir şeyi alacaktım. Ben kazanırsam da Mücahit bana, o yıllarda çok yaygın değildi, fotoğraf albümü istemiştim. Onu alacaktı” diyen Dilek Hanım, lades oyununu dakikalar içinde kazanmış. Mücahit Bey’in ilk hediyesi olma özelliği de taşıyan albüm şimdilerde ailenin en güzel anılarını saklıyor. “Unutkan mısınız” diye soruyorum Mücahit Durmuşoğlu’na, “Bilerek yenildik canım aklımdaydı oysa ki” diyor gülerek.
İKİ ÇOCUKTAN SONRA ASKERLİK
Mücahit Durmuşoğlu askere, evlendikten hatta iki çocuk olduktan sonra gitmiş. Dilek Hanım, “En zor zamanlarımızdandı Mücahit’in askere gidişi” dediği o günleri şöyle anlatıyor: “Ahmet Selçuk 3 yaşında, Şeyma 9 aylık. Kayınpederim kendi evinde bir oda verdi bana. O odayı kendi eşyalarımla döşedim, evimi hatırlatsın diye. Perdelerime kadar kendi evimden götürdüm. 6 ay iki çocuğumla orada kaldık. Güzel yanları da yok değildi. Mektuplar yazdık birbirimize.”