OluÅŸturulma Tarihi: Åžubat 22, 2002 00:00
Hürriyet'in açtığı ‘‘Bak Başıma Ne Geldi’’ kampanyasına okuyucularımızın ilgisi büyük oldu. Hürriyet okurları ve siyasiler bugünden itibaren başlarından geçen ilginç olayları, kendi kalemlerinden diğer okurlarımızla paylaşacak.Vatandaş Şükrü Şengül(33 yaşında)O beni döverken herkes
film sandıBundan on sene kadar önce, yağışlı bir öğleden sonra, Bebek sahil yolunda hafif alkollü bir ÅŸekilde arabamla bir arkadaÅŸ ziyaretinden dönüyordum. GençliÄŸin de verdiÄŸi enerjiyle biraz da süratliydim. Ne olduÄŸunu anlamadan önündeki araçların ansızın durduÄŸunu farkettim. Ama geç kalmıştım. Büyük bir gürültüyle önümdeki araca çarptım. O da bir öndekine, ondan sonraki de bir öncekine...Kazanın ÅŸokuyla bir-iki dakika öylece kaldım. Derken birisi kapımı açtı ve ısrarla aÅŸağı inmemi istedi. Arabadan çıkınca önce bir tokat, sonra da bir yumruk yedim. Bana vuranı görmek için başımı kaldırdığımda bir de baktım ki bu kızgın adam Cüneyt Arkın'dan baÅŸkası deÄŸil. O an ne yapacağımı ÅŸaşırdım.O karambolde olayı izlemekte olan vatandaşın birinden, ‘‘film çeviriyorlar’’ diye bir ses duydum. Ä°mdat diye bağırıyordum ama herkes gülümseyerek olayı izliyor ve alkışlıyordu. Sonunda bütün gücümü toplayarak, ‘‘Film falan çevirmiyoruz, kurtarın, adam beni öldürecek’’ diye bağırdım. Kurtuldum... Tabii olay yasal prosedüre girdi ve tatlıya baÄŸlandı. AÄŸzım burnum ÇarÅŸamba Pazarı'na dönmüştü ama yine de Cüneyt Arkın abimizin gerçekten dövdüğü kiÅŸiler arasına girmek hoÅŸuma gitmiÅŸti...Oto boyacısı Mahir YavaÅŸ (45 yaşında) Saat 17’de kaza yaptım, tam 17 yerim kırıldı, 17 gün komada yattımAnkara Polatlı yolu tek ÅŸeritti ve çok can alıyordu. 1993 yılında imza kampanyası baÅŸlattım, 17 bin imza topladım. Sonunda baÅŸardım ve yol iki ÅŸeritli olarak geniÅŸletildi. 1994'de mücadelesini vermiÅŸ olduÄŸum E90 Karayolu'nda, karşı ÅŸeritten üzerime uçan otomobil ile çarpıştım. Karşı araçta 3 kiÅŸi öldü, ben ise 17 bin imzaya karşı saat 17.00'de, 17. Km.'de, 17 kırıkla kurtuldum. 17 gün komada kaldım. Åžu anda 17. ameliyatımı oldum. Yılbaşında 17 ile biten bir bilet aldım ama hiç bir ÅŸey çıkmadı. Halen Ankara ÇaÄŸ Hastanesi'nde tedavisi görüyorum. Eski TBMM BaÅŸkanı Hikmet ÇetinÄ°nönü, masada beni görünce ‘Bu çocuk ne arıyor?’ diye kızdı1956-60 yıllarında Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde öğrenciyken bir yandan da CHP Gençlik Kolları Genel SekreterliÄŸi görevini yapıyordum. Bu nedenle genel baÅŸkanımız Ä°smet Ä°nönü de beni tanıyor. Okul bittikten sonra, yeni kurulan DPT'nin açtığı sınavı kazanarak burada iÅŸe baÅŸladım ve CHP Gençlik Kollarındaki görevimden ayrıldım. 27 Mayıs darbesi sonrası Ä°smet Ä°nönü baÅŸbakan oldu. BaÅŸbakan olarak da DPT'ye çok önem veriyor ve Yüksek Planlama Kurulu toplantılarını kaçırmıyor.Katıldığım ilk YPK toplantısında arka sıralarda oturmuÅŸ toplantıyı takip ederken, BaÅŸbakan'ın arada bir gözlerini bana çevirip ters ters baktığını fark ettim. Bir baktı, iki baktı, üç baktı derken beni aldı bir huzursuzluk. Genç bir memursun ve BaÅŸbakan ikide bir gözlerini sana doÄŸru çevirip ters ters bakıyor. Acaba farkında olmadan bir yanlışlık mı yapıyorum diye bütün motivasyonum dağıldı. Ä°nönü, bana bakarken bir yandan da yanında oturan BaÅŸbakan Yardımcısı Turhan FeyzioÄŸlu ile birÅŸeyler konuÅŸuyor.Toplantıya ara verildiÄŸinde FeyzioÄŸlu gülerek beni çağırdı. ‘‘Tedirgin oldun ama endiÅŸelenme. PaÅŸa seni hala gençlik kollarında sanıyor. Bana 'Bu çocuk burada ne arıyor' diye sorup durdu. Kulağı da iÅŸitmediÄŸi için 'Gençlik kollarından ayrıldı, burada iÅŸe girdi' diyorum ama anlamıyor’’ diyerek beni rahatlattı. Sonra da Ä°smet PaÅŸa'ya durumu rahat rahat izah etti. Ben de gidip elini öptüm. Durumu öğrenince keyiflendi ve kendi kendine ünlü kahkahasını attı.Turizm Bakanı Mustafa TaÅŸarBir partili, ameliyat sedyesinde benden kartvizitimi istedi1986 yılında ANAP'ın Genel Sekreteri iken bir burun ameliyatı için hastaneye yatmıştım. Ameliyathaneye götürülmek üzere sedyenin üzerine uzandım. Tam içeri girecekken, bir partili beni tanıdı, elime sarıldı, ‘‘Efendim bizim falan bakanlıkta iÅŸimiz var, ne olur bize bir kartınızı verin’’ dedi. Åžaşırdım ama,‘‘Olur ameliyattan çıkınca vereyim’’ dedim. Fakat seçmen ısrarlıydı: ‘‘Efendim, bu ameliyattır, ne olur, ne olmaz. Siz kartınızı ÅŸimdi verin.’’Ne diyeceÄŸimi bilemedim, gülmeye baÅŸladım. Sedyeden kalktım, SaÄŸlamcı seçmenime kartı verdim ve geri yattım. Ameliyata gülerek girdim.AKP lideri Tayyip ErdoÄŸanOtobüsten attığım karanfil saksıda bana döndüCezaevinden çıktıktan bir kaç ay sonra, cezaevindeyken bizlerden engin misafirperverliklerini esirgemeyen halkına teÅŸekkür etmek üzere Pınarhisar'a gittik. Yanımda ailem ve yakın arkadaÅŸlarım vardı, epey sonra dönüş yoluna yönelmiÅŸken, bir grup Pınarhisar'lı dost yolumuzu kesti, bir çaylarını içmeye davet ettiler, davetlerini memnuniyetle kabul ettik.Çayı için arabalarımıza yönelmiÅŸken, kalabalıktan yaÅŸlı ve muhterem bir teyze yanıma geldi, bana küçük bir saksıda bir çiçek uzattı, ben, ‘‘Teyze nedir bu?’’ dedim. ‘‘Evladım, sen cezaevine girerken, bizi selamladığın otobüsten karanfil attın, ben o karanfillerden birini sakladım, bu saksıya ektim ve bu çiçek oldu. Sen bizi unutmazsın, nasılsa bir gün buralara gelirsin diye, sana vermek için sakladım bunu, kısmet bugüneymiş’’ dedi.Bu sözleri duyunca, bir baÅŸka aleme gittim sanki. O an, bu dünyanın tüm sıradan dertlerinden sıyrıldığımı ve yüceldiÄŸimi hissettim. Beni o gün oraya çeken duygunun sırrını çözdüm.Ä°ÅŸte, ne zaman yüreÄŸim daralsa, ne zaman zorluklardan bıkacak duruma gelsem, o teyzenin gözleri ve saksıdaki o çiçeÄŸin sıcaklığı bir ‘‘dua’’ gibi gelir aklıma ve yeniden güçlenerek baÅŸlarım iÅŸime. Doktor Sencer Ozan Toker (42 YAÅžINDA) Metro’da konuÅŸtuÄŸum adam Havel çıktı1999 yılının bir eylül sabahı, Çek Cumhuriyeti'nin baÅŸkenti Prag'daydım. Sokaklarını saatlerce gezdim. Yol kenarında açılmış bir kitap sergisinden YaÅŸar Kemal'in ‘‘Yer Demir Gök Bakır’’ isimli romanının Ä°ngilizce ve Çekçe basılmış nüshalarından birer tane aldım. AkÅŸam altı civarıydı. Artık otelime gidip dinlenmek istiyordum. Metroya bindim.Metro vagonunda otururken aldığım kitapları inceliyordum. O sırada yanımda oturmakta olan bir bey bana Çekçe bir ÅŸeyler söyledi, anlayamadım. Kendisine, Ä°ngilizce olarak yabancı olduÄŸumu, Türkiye'den geldiÄŸimi söyleyince, yüzünde tatlı bir tebessüm ve çok güzel bir Ä°ngilizce'yle bana, YaÅŸar Kemal'in çok önemli bir yazar olduÄŸu belirtti. Prag'da Türkleri görmekten çok memnun olduÄŸunu ifade etti. Kendisine adını sorduÄŸumda aldığım cevap karşısında ÅŸoke olmuÅŸtum. Evet, bu kibar beyefendi Çek Cumhuriyeti'nin Devlet BaÅŸkanı Vaclav Havel'di. Sonradan öğrendiÄŸime göre bu mütevazı devlet baÅŸkanı, sadece bir koruması ve sekreteriyle beraber metroyla ulaşımı tercih ediyormuÅŸ. Umarım bir gün böyle manzaralarla Ankara'da da karşılaşırım...Â
button