İki hafta önce Ahmet Hakan Canıdemir kapkaççılar tarafından Adapazarı treninden atılarak öldürüldü. Sürpriz bir tanık vicdanının sesine dayanamayıp polise başvurdu, zanlılar yakalandı. Polis ismini saklasa da mahkemede deşifre olmaktan korkan tanık ‘korunmazsam vazgeçebilirim’ diyor. TBMM’deki tasarı yasalaşırsa tanığın kimliği mahkeme aşamasında gizli tutulacak, çözülemeyen olaylar aydınlanacak, suçlular cezasını bulacak.
Fenerbahçe’nin Şampiyonlar Ligi’nde Lyon’la yapacağı maçı seyretmek için Adapazarı İstanbul ekspresine her zamankinden bir saat erken binmişti. Tren Erenköy İstasyonu’na geldiğinde vagonda ondan başka üç kişi kalmıştı: Yolculuklar sırasında trende tanıştığı, adının Ahmet olduğunu öğrendiği genç ve yaşlı bir çift. Ahmet cep telefonunu çıkardı, ailesini aradı. ‘Haydarpaşa’ya yaklaşıyoruz’ dedi. Nokia 6100 model telefonu kapayacağı sırada iki kişi yaklaştı. Ahmet’i gösterip ‘Onunla önemli bir şey konuşacağız, diğer vagona geçer misin’ dediler. Şüphelenmeden diğer vagona geçti. Tren Söğütlüçeşme’ye yaklaşırken bazı gürültüler duydu. Ayrıldığı vagona geri dönüp, yaşlı çiftle konuşunca Ahmet’in trenden atıldığını öğrendi.
YAŞLI ÇİFT ORTADAN KAYBOLDU 19 yaşındaki tanık, olayın ayrıntılarını basından öğrendiğinde vicdanının sesini dinledi. Polise başvurup zanlıların robot resimlerinin çizilmesine yardımcı oldu. Gazetelere yansıyan resimler sayesinde kapkaççılar yakalandı. Polis bu kez önlem almış, tanığın ismini basına vermemişti. Yaşadıklarını öğrenmek için Hürriyet muhabiri çarşamba günü evine gitti. Yarım araladığı kapının arkasından konuşuyor, isminin açıklanmaması koşuluyla ne kadar korktuğunu şöyle anlatıyordu:
‘Onlar yakalandıktan sonra şubede teşhis odasında, aynalı camın arkasından Ümit Şeker’i teşhis ettim. Polis yetinmedi, onunla yüz yüze gelip teşhis etmemi istedi. Korkudan kabul etmedim.’
Vagondaki çiftin olayı baştan sona gördükleri halde ortaya çıkmamasına dikkat çekiyordu: ‘Sanırım can güvenliği nedeniyle susuyorlar...’
Aynı ekspreste daha önce de birçok kez kapkaça şahit olmuştu. ‘TCDD’nin 3 güvenlik görevlisi tren kalabalıkken vagonlarda sürekli dolaşıyor. Son durağa yaklaşırken tren boşalmaya başladığında, kendi vagonlarına çekilip, dinleniyorlar. Zaten kapkaç bu sırada oluyor. Her bölgenin bir kapkaç grubu var. Ahmet’in öldüğü bölgedekiler ‘Tavşancıl Çocukları’ olarak biliniyor.’
VİCDANIM RAHAT, SUSABİLİRİM
Zanlıları teşhis ederek görevini yerine getirmişti. Vicdanı rahattı. Can güvenliği olmadığı için mahkemeye çıkmaktan korkuyordu. Günlerce ‘Duruşmaya gidersem polis beni korur mu? Duruşmada maske takabilir miyim?’ sorularına yanıt aramıştı. ‘Dava dosyasında adımın ve adresimin yazılacağını öğrenince paniğe kapıldım’ diyordu. Dava açıldıktan sonra adresinin zanlı avukatları kanalıyla dosyadan alınması ihtimali uykularını kaçırıyordu. Kararını vermişti: ‘Beni korumazlarsa, duruşmaya çıkmayı düşünmüyorum.’ Zaten annesi ‘Oğlum duruşmaya gitmek istese bile biz onu göndermeyi düşünmüyoruz’ diyerek görüşmeyi noktaladı.
Hürriyet muhabirleri tanığın mahkeme safhasında korunup korunmayacağı sorusuna davanın görüleceği Kadıköy Adliyesi’nde yanıt aradı. Savcıların görüşü, Tanık’ın korkularını doğruluyordu. ‘Bir suç oluşmadan, tehdit gelmeden koruma yapılmaz.’
GİZLİLİK TAKDİRİ HAKİMİN
Yasalarda tanıkların korunmasıyla ilgili madde, 1999 tarihli 4422 sayılı ‘Çıkar Amaçlı Suç Örgütleriyle Mücadele Kanunu’nda bulunuyor. Yasanın 7. maddesi tanıkları sınırlı korumaya alıyor: ‘Tanığın kimliğinin bilinmesi, başkaları için ciddi bir tehlike ihtimalini ortaya çıkarırsa, tanık için yeni bir adres tespit edilebilir ve tanığın kimliği soruşturmanın her aşamasında gizli tutulabilir.’ Yasa ‘gizli tutulur’ demediği için takdir hakimin.
Şu anda TBMM komisyonunda görüşülen ‘Yolsuzlukla Mücadele Yasa Tasarısı’ ise 9. maddesinde tanıklara bu güvencelere ek olarak mahkeme sürecinde kimliğini gizleme hakkı veriyor: ‘Savunma hakkı engellenmeksizin, mahkemeye bilgi verenlerin tanınmasını engelleyecek görünüş, ses, kıyafet değişikliği yöntemleri kullanılarak veya video ve ses bağlantısı veya diğer uygun araçlar dahil, ileşitim teknolojisinden yararlanılarak dinlenilmelerine mahkemece karar verilebilir.’
Bu sistemde tanık mahkemeye çıkmıyor. Yandaki bir odaya yerleştirilen kameradan, duruşma salonundaki ekrana konuşuyor. Bu arada sesi ve görüntüsü deforme edilip, kimliği anlaşılmaz hale getiriliyor. Kimliğini sadece savcı ve yargıç biliyor. Eğer somut bilgi vermezse, anlattıkları birbiriyle çelişirse sanığın tanığı reddetme hakkı var. Tanık çok hastaysa, mahkeme başkanı veya hakim gidip tanığı dinliyor, soru soruyor ve tanık sanki mahkemede ifade vermiş gibi mütalaa ediliyor.
ESTETİK GARANTİSİ
Taslağı hazırlayan TBMM Komisyonu’nun başkanı Prof. Dr. Bahri Öztürk, geçmişte terörle mücadele kapsamında bazı tanıklara estetik ameliyat yaptırıldığını, farklı kimlikle yaşama imkanı verildiğini belirtiyor. ‘Ama herkes bıçak altına yatmak istemez, tanıklıktan çekilmeyi seçebilir’ diyor.
Tanığın kimliğini mahkemede gizli tutmak akılcı bir yöntem. Ancak bu tasarı yasalaşırsa ve yolsuzluk dışındaki olayların tanıklarına da uygulanırsa işe yarayacak. Yöntemin önce yolsuzlukla mücadelede denenmesi, hatasız işlediği tespit edildikten sonra yaygınlaştırılması planlanıyor.
Aslında bu sistem bile suiistimale açık. Prof. Dr. Bahri Öztürk’ün sözleriyle ifade etmek gerekirse: ‘Bizde bazı operasyonların basın ordusuyla yapıldığı dikkate alınırsa, sistemin istismar edilmeyeceğini söylemek saflık olur. Ama tanık koruma programı, neticede hukuka sunulan bir olanak. Tanık olacak kişi bu hakkı ister kullanır, ister kullanmaz.’
TANIK VE İTİRAFÇILARIN BAŞINA NELER GELDİ? Eski Hizbullah lideri Hüseyin Velioğlu’nun şoförü Şaban Elaltınterin, 1998’de itirafçı olmuştu. İfadesi doğrultusunda, Beykoz’daki hücre evine baskın yapılmış, Velioğlu öldürülmüştü. Elaltınterin’in devletten koruma sözü aldığı, itiraflarından sonra estetik ameliyat olduğu iddia edilmişti. Ancak Elaltınterin 2001’de oğluyla birlikte Esenler’de bir köprünün altında çapraz ateşe tutularak öldürüldü. Failler bulunamadı.
Yaşar Yeşim Kuzey, uzun yıllar Ömer Lütfü Topal’ın Antalya’daki kumarhanelerine bakan kişiydi. Kuzey, Topal’ın öldürülmesinden sonra polise ve Maliye Bakanlığı’na bilgi ve belgeler verdi. Bakanlık, bu sayede Topal’ın işletmeleri hakkında vergi soruşturması açtı ve trilyonluk ceza kesti. Fakat polis, Topal’ın çocukları Elif ve Murat’ın sorgusuna Yaşar Yeşim Kuzey’i de soktu ve kimliği deşifre oldu. Kuzey, o günden sonra kelle koltukta yaşadı.
Müteahhit M. Diyarbakır’da PKK’nın bir faaliyetine şahit oldu. Her şeyi Cumhuriyet Başsavcısı’na anlattı ama isminin açıklanmasını istemedi. Başsavcı dava açılana kadar, ihbarcının ismini saklı tuttu. Fakat kamu davası açılır açılmaz, müteahhide ait bir makine parkının tamamı yakıldı.
Bakırköy’de yaşayan kuaför F. de PKK’nın bir faaliyetine tanık oldu. Savcılığa gidip ifade verdi. Savcılıktan döndüğünde dükkanı yakılmıştı.
Sıfır tanık sıfır delil
Garanti Bankası Açık Şube Müdürü Ufuk Yılmaz (40), 11 Ekim’de, Yenikapı Tren İstasyonu’nda başına bir cisimle vurularak öldürüldü. Ailesi, sadece cep telefonu alınan, cüzdanına dokunulmayan Ufuk Yılmaz’ın kapkaç kurbanı olduğuna inanıyor. 19.30’da Zeytinburnu’ndan trene binen, deniz otobüsüyle Erenköy’deki evine gitmek için Yenikapı’da trenden inen Ufuk Yılmaz’ın ölümü, kriminoloji uzmanlarının ‘Nerede bir olay varsa mutlaka iz de vardır’ teorisini çürütecek cinsten. Yılmaz
’ın ölümünün üzerinden bir ay geçmesine rağmen ne bir tanığa ne de zanlıya ulaşıldı.
TANIK KORUMA PROGRAMI ABD’DE MAFYAYLA MÜCADELE İÇİN GELİŞTİRİLDİ
1967’de mafya kavgasının ülkeyi kasıp kavurduğu dönemde, ABD hükümeti çatışmaları önlemek için çok kafa yormuş, nihayet mafya içindeki ‘bülbülleri’ öttürecek bir formül bulmuştu. Fakat mafyadan olup ‘bülbül’ gibi ötmek o kadar kolay değildi. Omerta (suskunluk yasası) kuralına uymayanlar, yok ediliyordu. Tek çare muhbirlerin ve ailelerinin kimliklerinin değiştirilmesi, estetik ameliyatla tanınmayacak hale getirerek korunmaya alınmasıydı. ABD hükümeti, Federal Tanık Koruma Programı’nı kurdu. Başına da Gerald Shur’u getirdi. Tanığa mahkemeden sonra sahip çıkan dünyadaki bu ilk koruma programının benzeri bugün İtalya’da uygulanıyor. Mahkemede bilgi veren tanık, tüm kimlik bilgileri (ehliyeti, diploması dahil) yenilendikten sonra başka biri oluyor. Gerekirse estetik ameliyat geçiriyor. Ortadan kayboluyor.
Fakat bu yöntem maliyeti yükselttiği için programın koruma hükümleri akrabalara uygulanmıyor. Yakınlarının izini sürüp tanığı tespit etmek mümkün. ABD’de bazı tanıklar, istediği kişiler korunmazsa tanıklık yapmayacağını söylüyor. Sistem yeni bir hayat sunduğu için işsizlerin istismarına açık. Ayrıca devletin koruması altında yaşayanlar suça karışabiliyor.
EŞ YERİNE METRESE KİMLİK İSTİYORLAR
Gerald Shur 30 yıl görev yaptığı Tanık Koruma Programı’ndan emekliye ayrıldıktan sonra yazdığı kitapta sistemin zaaflarını şöyle anlatmıştı: ‘Banka soyguncusu Marion Albert Pruett, cinayet işleyen bir arkadaşı aleyhine ifade verip serbest kaldıktan sonra, seri soygunlara girişti ve sekiz kişiyi öldürdü. Ortadoğulu teröristlerin pazarlıklarından beziyorduk. Hükümet onların tanıklığı karşılığında hem onları koruyacak hem de her ay para gönderecekti. Hükümetin ayırdığı para her ay 600 dolardı. Fakat onlar pazarlığa 1800 dolardan başlıyordu. Hatta önemli bir davada, bir tanık 1 milyon dolar istedi, reddedildi. Ayrıca mafya bülbüllerinin çoğu, eşleri yerine metreslerine yeni kimlik verilmesini istiyordu. Geride kalan ailelerin öldürüleceği endişesiyle bu kabul edilmiyordu. Sansar lakaplı bir mafya üyesinin karısı tanık koruma programı sayesinde silikon göğüslere kavuştu.’
ABD’deki sistemin zaafları yeni tanık koruma programlarına ışık tuttu. Tanığın mahkeme aşamasında korunması yaklaşımı bu sayede geliştirildi.