Güncelleme Tarihi:
KÜLTÜR ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’a önce Çanakkale Şehitliği’nin Kabatepe mevkiinde yapılan Simülasyon Merkezi’nin fotoğraflarını gösteriyoruz. Bu inşaatı da, bu fotoğrafları da daha önce hiç görmediğini ama manzaranın içler acısı olduğunu söylüyor Bakan Günay. Arkasından, Simülasyon Merkezi’nin Çevre Bakanlığı’na ait Özel Çevre Koruma alanında yapıldığını ama bu hale geldiğini bilmediğini vurguluyor: “Özel Çevre Koruma (ÖÇK) alanlarında adım atmakta fevkalede zorlanıyoruz biz. Kendi alanları olduğu için Çanakkale Savaşlarını canlandıracak bir Simülasyon Merkezi projesine giriştiler. Projenin sadece ön sunumunu gördüm ben ama inşaatın bu halde olduğunu hiç bilmiyordum doğrusu. Biz bu projenin Eceabat’ta, savaş alanlarının dışında, Boğaz’ı da görebilecek şekilde ama yeraltına gömülecek şekilde yapılmasını önermiştik. Bizim önerdiğimiz yerde eski bir Sahra Hastanesi de vardı ve proje çerçevesinde o sahra hastanesi de canlandırılacaktı. ÖÇK bunun için büyük engeller çıkarttı. Ayrıca neden Çevre Bakanlığı’nın bir simülasyon merkezi yapmaya kalkıştığını da anlamış değilim.”
Nobel Türkçe’ye verildi
Peki bakan olduktan sonra Nobel ödülü alan tek yazarımız olan Orhan Pamuk’la görüşmüş müydü hiç? “Tabii” dedi Günay, “Bir kez yemek yedik İstanbul’da, “2008’de Frankfurt Kitap Fuarı’nda Türkiye adına konuşmasını rica ettim. Biliyorsunuz devlet adına Cumhurbaşkanı Gül ve kültür dünyasını temsilen de Orhan Pamuk konuştu.”
Pamuk’un yurtdışında olmasının sebebinin can güvenliği olduğunu hatırlattık Günay’a. O da, “Pamuk’u tehdit edenlerin bir kısmı yargı önünde hesap veriyor. Hakikaten talihsiz bir dönem yaşadı Türkiye. Orhan Pamuk’un Nobel ödülü alması o zamanki Türkiye Cumhurbaşkanı dahil bir memnuniyetsizlik yaratmıştı. Halbuki, Orhan Pamuk’un siyasi olarak söylediklerinin hepsi zamanla unutulacak ve Türkçe’nin bir yazarının Nobel aldığı kalacak geriye. Evrensel düzeyde Türkçe’nin aldığı en önemli armağanlardan birisi bu ve onu ülkemize Orhan Pamuk getirdi. Siyasi görüşlerine tamamiyle karşı çıksam da bunun önemini nasıl inkâr edebilirim?”
Fatura bana ve Mehmet Aksoy’a çıkartılmaya çalışılıyor
? Heykel meselesini sormazsam olmaz herhalde. Ne olacak bu mesele?
Siyasi tartışma bir kenara, 2006’dan beri devam eden tartışmalı bir süreç olduğuna işaret etmiştim. Ama buradan kriz üretmeye çalıştı insanlar. Kimse sanatçıyı veya sanat eserini korumaya kalkmadı. İşin hukuki cephesi ise tamamen bizim dışımızda yürüyor. Ama maalesef faturayı bana ve sevgili Mehmet Aksoy’a çıkartmaya çalışıyorlar. 2011 yılında Türkiye’de böyle bir tartışmanın gündemde olmasından üzgünüm.
Evdeki mahalle baskısı yüzünden dizi izliyorum
? Dizi izlemeye vakit bulabiliyor musunuz?
Evdeki mahalle baskısı ile izliyorum bazen. Geçen yıllarda ‘Hatırla Sevgili’yi dikkatle izlemiştim. Onu devam ettirmek isteyenler oldu ama bence başaramadılar. ‘Muhteşem Yüzyıl’ı da yine kamuoyundaki tartışmalar nedeniyle izledim. Vasattı. Ne fazla övgüye, ne fazla yergiye gerek yok.
? Sinemaya gidebiliyor musunuz?
En son ‘Eyyvah Eyvah 2’ye gittim. Fena değildi. En azından belden aşağı kaba saba şakalar yoktu. ‘Green Zone (Yeşil Bölge)’ diye bir film izledim. Irak savaşını anlatıyor ve Amerika’yı kıyasıya eleştiriyordu. ‘Muhteşem Yüzyıl’ dizisiyle ilgili tartışmalarda da bu filmi örnek gösterdim. Biz tarihimizin en yakın dönemine de, en uzak dönemine de bu objektiflik içerisinde bakamıyoruz ne yazık ki. Atatürk’e de bakamıyoruz, Sultan Süleyman’a da bakamıyoruz, Bediüzzaman’a da bakamıyoruz.
? Konserlere gidebiliyor musunuz?
Açılışlar dolayısıyla hayli sık gidiyorum.
? Sıkılmıyor musunuz görev gereği bunları yapmaktan?
Sıkılıyorum ama zaman zaman keyifli de oluyor. Güzel eserler dinleme fırsatı buluyorum mesela. Birkaç saat müzik dinleyebilmek, ne olursa olsun bir kaçış ve dinlenme fırsatı.
Kürt rönesansına yol açıyoruz
? Ortalık biraz rahatlasa kültür alanında bir Kürt kültür rönesansından söz etmek mümkün olabilir mi?
Şimdi Kürtçe kanal var. Ne olursa olsun Kürçe’nin bilinirliliğini ve yaygınlaşmasını artıran bir olay. Kürtçe tiyatrolara sahnemizi açıyoruz, Kürtçe oyunlara destek veriyoruz. Kürtçe kitaplar basıyoruz. Bütün bunların mutlaka bir yansıması olacaktır. Bir zamanlar yoksayılan, inkâr edilen bir dil edebiyatıyla, müziğiyle, tiyatrosuyla, sinemasıyla tekrar kendini ortaya koyuyor. Bunun bir rönesansa vesile olması hepimizin dileği ve beklentisidir.
Ahmed Arif Nâzım’dan önce gelir
? En son hangi kitabı okudunuz?
Yatağımın başında bir sürü kitap duruyor. En son Bartın Valisi İsa Küçük’ün ‘Halet Abla Destanı’ isimli kitabını bitirdim. Halet Hanım’a ödül verirken de söyledim bunu. İskender Pala’nın ‘Şah ve Sultan’ı hâlâ elimde. Bakanlığın en keyifli tarafı, bol bol kitap gelmesi.
? Riskli bir soru sorayım: Kimleri seversiniz yazarlardan?
Hakikaten riskli bir soru bu. Onun için eskilerden örnek vereyim de yeniler alınmasın. Adalet Ağaoğlu, Yaşar Kemal ve Orhan Kemal’le birlikte bütün kitaplarını okuduğum birkaç yazardan birisidir. Şair olarak da Ahmed Arif çok severim ben. Nâzım Hikmet’ten önce gelir benim için. Akif’in, Fikret’in mısralarını gündelik hayatta çok kullanırım. Şimdi biraz da Necip Fazıl öğreniyorum.
? Mecburiyetten mi?
Hayır, mecburiyetten değil. Bilirdim ama ezberimde çok yoktu. Bilhassa İstanbul’la ilgili çok güzel mısraları vardır. Repertuarı gelişiyor insanın tabii ki.