Güncelleme Tarihi:
Ege'yi yeniden keşfeden sinemacılar, bozulmamış doğası, irili ufaklı masmavi koyları ve 235 kilometrelik sahil şeridi ile Türk turizminin gelecek vaat eden bölgesi Datça yarımadasına gözlerini çevirdi.
‘Dondurmam Gaymak’ filminin Post Prodüksiyon yönetmenliğini ve 38'inci Antalya Uluslararası Film Festivali'nde kısa film drama dalı birincisi olan ‘Gece Martıları’ filminin senarist ve yönetmenliğini yapan, Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sinema Televizyon Bölümü Mezunu Özün Süzen, filmin doğasever ve çevreci bir film olacağını söyledi.
‘DÜNYA BİZİ SIRTINDAN ATAR’
Senaryosu da kendisine ait olan filmin, turizm bölgelerindeki kontrolsüz yapılaşmaya dikkat çekeceğini belirten Süzen, “Neden Datça derseniz, Datça henüz kaybedilmiş değil. Kaybedilme olasılığı da çok düşük. Datça halkı çok bilinçli ve entelektüel. Neden Can Yücel'in Datça'sı burası, bunu anlamak mümkün. Datçalılar böyle bir şeye izin vermeyeceklerdir. Ama bu hızlı yapılaşma devam ederse ve dünyada sadece insanlar varmışçasına hareket edersek, sanıyorum ki bir süre sonra dünya bizi sırtından atacaktır. O yüzden bu konulara dikkat çekmek istedik. Belki başka yörelere de örnek olur” diye konuştu.
Özün Süzen, Datça'yı hep beraber örnek bir yer haline getirmek için projeye başladıklarını, Datçalıların sinerjisinin kendilerini motive ettiğini kaydetti. Süzen, “Bu nedenle projeden çok umutluyuz. Filmin, hem Datça için, hem Türkiye ve dünyanın kıyı şeritleri için yararlı olacağı inancındayım” dedi.
‘ARAZİLER HIZLA EL DEĞİŞTİRİYOR’
2008 yılında Kültür Bakanlığı'ndan bu proje için senaryo yazım desteği aldığını hatırlatan Özün Süzen, şunları söyledi:
“Senaryoyu bizzat Datça'da yaşayarak kaleme aldım. Çalışmalarım sırasında, yerel tarih araştırmacısı rahmetli Nihat Akkaraca ve yerli halkın büyük desteğini gördüm. Konusuna gelince, film burada bademcilik ve balıkçılıkla uğraşan bir ailenin etrafında geçiyor. Ailenin bir dedesi var, Şükrü Efe. Buralarda bir dönem gelenek haline gelmiş. Çok ucuza tarlalarını vermişler. Daha sonra bir takım yatırımcılar o tarlaları ellerinden almış. Bizim ailemizin başına da bunlar geliyor. Arazilerin el değiştirmesi o kadar önemli değil ama araziler yerlinin elinden gidince bir süre sonra kültür de elden gidiyor. Mutat bir kültür oluşuyor. Yani sıradanlaşıyor. Bütün dünya karaktersizleşiyor. Arazilerini kaybeden insanlar kendi toprakları üzerinde kurulmuş olan tesislerde işçilik yapmak durumunda kalıyorlar. Kendi topraklarının üzerinde kurulan bir tesiste çamaşırcılık, bulaşıkçılık yapmak zordur. Bunu hazmedemeyip büyük şehirlere göç ediyorlar. Film işte bunları konu alıyor.”
CAN YÜCEL'İN ŞİİRİ
Filmin yapımcılığını üstlenecek Ebru Karacan ise projenin henüz geliştirme aşamasında olduğunu belirterek, “Özün Süzen'in senaryosunu yazdığı film, Can Yücel'in bir şiirinden esinlenerek ismini aldı. Önümüzdeki yıl çekimlerin yapılması planlanıyor. Hazırlık aşamasında yerel halktan çok büyük destek alıyoruz. Bu proje zaten içeriği gereği başka türlü yapılacak bir proje değil” dedi.