Çamura bulaşanlar

Güncelleme Tarihi:

Çamura bulaşanlar
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 30, 2000 00:00

Haberin Devamı

Bir zamanlar onbinlerle ifade edilen seramik atölyelerinin sayısı her geçen gün azalıyor. Ama seramik sanatının nefes alabildiği vahalar da var, bunlardan en önemlisi Vitra Seramik Sanat Atölyesi. Eczacıbaşı Yapı Gereçleri Kartal Tesisleri'nde yer alan bu mekan 40 yıllık geçmişiyle Türkiye'nin en eski atölyelerinden biri.

Biz ziyaret ettiğimizde ışıl ışıl ve ferah Vitra Sanat Atölyesi'ne her anlamda sıcak bir hava hákimdi. Çünkü herkesi 1 Eylül'de Bodrum Kalesi'nde açılacak ve 10 Eylül'e kadar sürecek ‘‘Tuvalden Toprağa'' adlı serginin heyacanı sarmıştı. Sergi vesile oldu, Eczacıbaşı-Vitra Seramik Grubu'nun murahhas üyesi Şadi Burat ve atölye sorumlusu seramik sanatçısı Reyhan Gürses ile atölye hakkında konuştuk.

Atölye'nin geçmişinden bahsedebilir misiniz biraz?

Vitra'nın sanat atölyesi denince öncelikle kurucumuz rahmetli Nejat Eczacıbaşı'nın kimliğine değinmek gerek. Çünkü sanatın önemine çok inanan biriydi ve Türkiye'de İstanbul Festivali gibi birçok önemli sanat etkinliğini başlattı, sanat atölyesi de aynı düşüncenin ürünü.

Seramik Sanat Atölyesi ilk kez 1957'de açıldı. Seramik için 1200 derecede çalışan bir fırın lazım, bu fırını çalıştırmak ve kurmak çok zor. Seramik çamurlarının reçetesi var, özel karışımlar, mühendislik teknolojisi ve alet edavat gibi teknik altyapı sorunları yüzünden fazlasıyla imkán isteyen bir iş.

Biz okuldan yeni mezun seramik sanatçısı adaylarının nerede çalışacaklarını düşündük ve bu nedenle sanatçılara çalışma imkánı sağlıyoruz. Burada çalışan sanatçıların eserlerini de yılda bir ya da iki kez düzenlenen ‘‘Kişisel İzler'' sergisiyle ortaya çıkarıyoruz. Eserler satılabilirse bir mali destek de elde ediyorlar.

Peki bu atölye neden 1997'ye kadar kapalı kaldı?

80'li yılların başına kadar bir süs eşyası bölümümüz vardı, Akademi'de hocalık yapan Sadi ve Belma Diren'in yöneticiliğini yaptığı bu bölümde sistematik olmasa da bir sanat ortamı bulunuyordu. 1960'dan sonra Türkiye'nin genel durumundan da etkilenerek kesintiye uğrayan atölye 1997'de tekrar açıldı. Atölyede ilk dönemde yetişen Alev Ebuzziya, Burhan Toprak, Füreya Koral, Nasip İyem, Melike Abasıyanık Kurtiç, Atilla Galatalı, Candeğer Furtun gibi isimler atölyenin Türk Seramik Sanatı'na katkılarını açıklamaya yetiyor.

Yani atölyenin bir gayriresmi okul olma özelliği de var değil mi?

Evet. Sanatçıların burada bir çıraklık dönemi geçirmesinin yanı sıra bizim de okullarla yakın ilişkilerimiz var. Burada belli zamanlarda workshop'lar yapılıyor, ustalarla öğrenciler buluşuyor.

Kapınız seramikle ilgilenen herkese açık mı?

Atölye ikinci kez açıldığında seramiğin duayeni sayılabilecek isimlerden bir danışma kurulu kurduk. Amacımız atölyeyi sanatçıların yönlendirmesiydi. Şu anda buraya isteyen herkes başvurabiliyor ama öncelik okullu olanlarda. Kendini geliştirmek isteyen seramiğe meraklı arkadaşlarımıza da yer veriyoruz. Tek koşulumuz üretilen eserlerin % 60'nın Eczacıbaşı Vitra Koleksiyonu'na bırakılması.

O zaman epey zengin bir seramik koleksiyonunuz var.

Doğru, gittikçe de zenginleşiyor, koyacak yer bulamıyoruz. Bu konuda bir projemiz var, bu eserleri Türkiye'nin her yerindeki satış ofislerimizde dönüşümlü olarak sergileyeceğiz.

‘‘Tuvalden Toprağa'' hakkında neler diyeceksiniz?

Sanatlar arasında iletişim ve bilgi akışı sağlayabilmek için atölyeye ressamları davet ettik. Ressamların seramik yapması çok farklı bir durum ve bizim için çok heyecan verici. Ayrıca farklı disiplinden sanatçıların eserlerinin seramikçiler için de ufuk açıcı olacağını düşünüyorum.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!