Cameron, bilime ve denizaltına áşık

Güncelleme Tarihi:

Cameron, bilime ve denizaltına áşık
Oluşturulma Tarihi: Kasım 02, 2004 00:00

Yönetmen James Cameron, 11 Oscar’lı Titanic, Alien ve Terminator gibi giÅŸe rekorları kıran filmleri ile sinemanın en baÅŸarılı yönetmenlerinden biri. Ancak Cameron deniz araÅŸtırmalarıyla bilim dünyasında da göz ardı edilmeyecek bir yere sahip.Siz ünlü bir film yönetmeni olmakla birlikte pek çok deniz bilimcisinden daha fazla okyanus tabanı ile ilgili araÅŸtırmalar yaptınız. Niçin sadece bir bilim adamı olmadınız?- Kendimi bildim bileli bilime ilgi duydum. Çocukken ormanda yürüyüşlere çıktığımı, kurbaÄŸa ve yılanları avlayıp incelediÄŸimi hatırlıyorum. Bir teleskobum vardı ve astronomiye de ilgi duyuyordum. Ailem teleskop veya mikroskop gibi eÄŸitici donanımlarla bu ilgimi canlı tutmaya çabalıyorlardı. Sıradan bir 10 yaşındaki çocuÄŸa göre göl kıyısında daha uzun süre kalıyor ve suyun dibinde neler olduÄŸunu anlamaya çalışıyordum. Liseyi bitirdiÄŸim zaman edebiyat mı, yoksa fen mi okuyacağıma henüz karar verememiÅŸtim. Bu benim için çok zor bir karardı. Ä°ki tarafa da ilgim 50:50 idi. FiziÄŸi seviyordum, ama matematiÄŸim çok iyi deÄŸildi. Dolayısıyla sanatla ilgilenmeye karar verdim.Peki, niçin okyanus araÅŸtırmaları?- Bilim kurgu ilgimi çekiyordu. Aynı nedenlerle deniz dibi araÅŸtırmalarına da ilgi duyuyordum. Kısaca, sanal ya da gerçek, baÅŸka dünyaları keÅŸfetmek beni heyecanlandırmaya yetiyor. BaÅŸka bir gezegene ayak basma ÅŸansımın çok düşük olduÄŸunu bildiÄŸim için buna en yakın heyecanı denizaltı araÅŸtırmalarında yaÅŸayacağımı düşünerek dalış dersleri almaya baÅŸladım. Bana göre denizler, kendi özel kuralları olan çok farklı bir dünya. 1969 yılında skuba dalışlarına baÅŸladım ve bu yeni dünya beni büyüledi.Giderek okyanuslara aşık oldum. O zamandan bu yana suyun içinde binlerce saat geçirdim. Tüm yaÅŸantımı denizaltı araÅŸtırmalarına vakfettiÄŸimi iddia edemem. Bu iÅŸi yapıyorum çünkü beni mutlu ediyor. Ne var ki sualtı araÅŸtırmaları faturaları ödeyemiyor ve ayrıca büyük Hollywood filmleri için yeterli kaynağı yaratmıyor. Bu ikisi arasında gidip gelmek zorundayım.Sonuçta yine de ciddi miktarda bilimsel araÅŸtırma yapıyorsunuz?- Titanic’i çekerken, görüntü kalitesi ve gerçeÄŸe uyması açısından gerçek deniz araÅŸtırmaları yaptık. Bu arada filmi çekimi sırasında, derin denizlerin altında neler olup bittiÄŸi ile ilgili bulgularımızı sokaktaki adamla paylaÅŸmanın yarattığı mutluluk beni fazlasıyla tatmin etti. Ä°ÅŸte bu nedenle görüntü kalitesini en yüksek düzeye çıkartmak için elimizden geleni yaptık. Titanic ve Bismarck gibi gemi enkazları ile ilgili çalışmalarımızın yanı sıra hidrotermal delikler de ilgimi çekmeye baÅŸladı. Atlantik’te bu gibi menfezlerin olduÄŸu noktalara Äžorta Atlantik sırtı- seferler yaptık. Bundan sonra da DoÄŸu Pasifik tümseÄŸine gitmeyi planlıyoruz. Bu bölgelere gerçek bilim yapmak amacıyla deÄŸil de film yapmak için gitmek bence çok trajik.Bilim adamları da sizin çalışmalarınıza katıldı mı?- Bazı Amerikan enstitülerine haber vererek, bizim çalışmalarımıza katılıp katılmayacaklarını sorduk. Pek çoÄŸu, planlarını ve mali destek arayışlarını çok önceden yaptıkları için bu çaÄŸrımıza olumlu yanıt veremedi. Çok azı zamanlama doÄŸru olduÄŸu için katılabildi. Astrobiyoloji topluluÄŸundan, NASA’nın Ames AraÅŸtırma, Johnson Uzay Merkezi ve Jet Propulsion Laboratory gibi kurumlarında görevli bilim adamlarından çok olumlu tepkiler aldık Aynı zamanda maddi destek de gördük. Sonuçta hidrotermal delikler ile ilgili yüksek çözünürlüklü görüntüler elde ettik. Bu görüntüleri filmdeki senaryolar ile birleÅŸtirince ortaya çok inandırıcı öyküler çıkıyor.Bütün bu derin deniz film teknolojisinin kaynağı nedir?- 1995 yılında Titanic’in enkazının filmini çekmeye niyetlendik. Bu amaçla aralarında Rusların da bulunduÄŸu mürettebat ve iki adet denizaltı aracı ile yola çıktık. Bu arada filmde kullanacağımız bir sualtı aracı yapmayı düşündük. Bu tümüyle Hollywood mantığına uygun bir araç olacaktı. Bununla gerçekten Titanic’in içine girmeyi planlamıyorduk. Yalnızca enkazın çevresinde dolanmak bize yetecekti. Ne var ki sonuçta ortaya çıkan sualtı aracı aptal bir uzaktan kumandalı ÄžROV- nesne oldu. Zar zor kımıldıyordu, ancak içindeki kameralar çok güzel görüntüler alabildi. Dolayısıyla iÅŸe yaradı. Ancak bu beni tatmin etmedi, enkazın içine de girmek istiyordum. Bu araçlara daha sonra ne oldu?- Titanic gösterime girince çok büyük bir giÅŸe hasılatı yaptı. Bir gün dalış yaptığım bir grupla böyle bir ROV’u nasıl geliÅŸtirebileceÄŸimizi tartışıyorduk. Amacımız ROV’un bir gemi enkazının içine girmesiydi. ROV’un Titanic’in penceresinden içeriye girmesi bizi tatmin edecekti. Bu da 43 cm’den büyük olmayan bir araç olmalıydı. Üç yıl sonra ve 2 milyon dolarlık bir harcamadan sonra iki adet ROV geliÅŸtirdik. Sonuçta bunların yardımıyla Titanic’in içine girip ‘Ghosts of the Abyss’ filmini çekebildik.Denizin derinliklerine inmek nasıl bir duygu?- Her dalış yepyeni deneyimler kazanmanıza yol açıyor. Bazı dalışlarda kimsenin daha önce görmediÄŸi ÅŸeylerle karşılaşıyorsunuz. Bu inanılmaz bir haz veriyor. Sanki yaÅŸantınızın tek amacı buymuÅŸ gibi geliyor. Sözgelimi Mir denizatlısı ile daldığım zaman genellikle aracın penceresinden bakmak istemem; kameranın objektifinden bakmak daha doyurucu bir görüntü veriyor. Objektifin özelliklerinden yararlanarak sözgelimi 270 derecelik bir açıdan bakabiliyorsunuz. Oysa pilotun görüş açısı daha kısıtlıdır.Ãœzerinde çalıştığınız yeni bir proje var mı?- Åžu anda 11.000 metrelik bir araç üzerinde çalışıyoruz. Ayrıca üzerinde çalıştığımız baÅŸka derin deniz projeleri de var. Midway Savaşı ÄžPasifik’te yapılmış önemli bir savaÅŸ- üzerine yapmayı düşündüğümüz filmde, Japonların hızlı tankerlerinin izini bulmamız gerekiyor. Yorktown’ın konumu halihazırda biliniyor. Çok derinlerde. Bunlar denizin 6-7 kilometre altında.Bu enkazların özelliÄŸi ne?- Her enkazın bir öyküsü var. Burada yapmanız gereken yıllar sonra deniz tabanında gördüklerinizle o dönemde olanları birleÅŸtirmek. Gemideki insanların spesifik öyküleri ile geminin batmadan önceki son saatleri arasında bir paralellik kurabiliyorsunuz.Örnek verebilir misiniz?- Bismarck’ı ele alırsak, gemiden saÄŸ kurtulanların anlattığı öyküler ile enkaz üzerinde gördüklerimizi birbiriyle baÄŸdaÅŸtırabiliyoruz. Enkazlar üzerinde sürdürdüğümüz araÅŸtırmalar, eÄŸer gemi son yıllara ait ise -2.Dünya Savaşı veya daha sonrası gibi- çok heyecan verici sonuçlar doÄŸuruyor.Özel efektler ve yeni teknolojilerin kullanılmasının yanı sıra sizin filmleriniz öykü anlatımı açısından da çok baÅŸarılı bulunuyor. Bilimin bir öyküsü olabilir mi?- Bilim bir dedektiflik öyküsüdür ve bu açıdan heyecan vericidir. Bilimsel araÅŸtırmaların içinde bir canlı, duygusal, çarpıcı olaylar dizisi saklıdır. Bilimin itici gücü entelektüel meraktır.Ä°nsanlar bilim adamlarını anlayabilir mi?- Hayır. Ä°nsanlar bilim adamlarını stereotipler olarak algılar; bunlar beyaz gömlek giyer ve didaktik bir dille konuÅŸurlar. Bilim adamlarını aileleri olan, espri yapabilen insanlar olarak düşünmezler. Aslında bilim adamlarının çoÄŸu ilginç, dinamik insanlardır. Bilimi sizin için özel kılan nedir?- Ä°nsanların çoÄŸunun amacı para kazanmaktır. Ne yazık ki bizim toplumumuzda böyle bir amacınız yoksa, sizi tuhaf karşılarlar. Benim ilgimi, hayatta para kazanmaktan baÅŸka amaçları olan insanlar çekiyor. Bunlar sanatçı, káşif, yazar, bilim adamı veya daha anlamlı hedeflerin peÅŸinde olan insanlar olabilir. Fakat Batı toplumları yanlış insanları dikkate deÄŸer buluyor ve yüceltiyor. Benim bu insanlarla bir alıp veremediÄŸim yok. Yalnızca bunları yüceltmenin yanlış olduÄŸunu düşünüyorum.EÄŸer hayattaki amacınız keÅŸif yapmaksa, bunu geniÅŸ bir izleyici kitlesinin dikkatine sunmak niçin bu kadar önemli oluyor?- Ä°nsanlar teknoloji sayesinde oldukça iyi bir yaÅŸam sürüyor, çünkü teknolojiden olaÄŸanüstü ÅŸeyleri yapmak için yararlandık. Bu olaÄŸanüstü ÅŸeylere örnek olarak Ay’a gitmeyi, okyanusların derinliklerini keÅŸfetmeyi, insan genomunu ortaya çıkartmayı, süper bilgisayarlar tasarlamayı gösterebiliriz. Çevresini araÅŸtıran ve anlayan kültürler hayatta kalmayı baÅŸarır. Kendilerini çevrelerinden koparan ve ayrıştıran kültürler yok olmaya mahkümdur. Dolayısıyla kültür olarak bu keÅŸif ülküsünü nasıl canlı tutarız? Ä°ÅŸte bunu araÅŸtırmalıyız.Ãœzerinde çalıştığınız son filminiz ile ilgili bir ön bilgi verebilir misiniz?- Åžu anda bu filmin adının ‘Aliens of the Deep’ olacağını düşünüyoruz. Bence bu son derece uygun bir isim, çünkü bilimsel olmayan bir göz için dünyanın derinliklerinde gördüklerimiz baÅŸka bir gezegeni çaÄŸrıştırabilir. Dünya üzerinde öyle yerler var ki, bunların yeryüzünde olduÄŸuna inanmak zor. Ä°ÅŸte biz bu filmde bunu yapmak istiyoruz. Ayrıca bu gibi yerlerde dünya-dışı yaratıkların olabileceÄŸini söylüyoruz. Elimizdeki kısıtlı olanaklarla, güneÅŸ sistemimizde dünya dışı yaratıklar bulabilirsek, derin denizlerde yaÅŸayan hayvanlara benzeyen fosil kayıtlarında bunların izini sürebilme olasılığı da yüksektir. Dolayısıyla kayalardaki biyo-imzaların ne olduÄŸunu iyice anlamalıyız ki, bunları Mars’ta veya baÅŸka yerlerde gördüğümüz zaman tanıyabilelim.Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!