Güncelleme Tarihi:
TARİHİ Divriği Kalesi’ne 400 metre ek kale inşasını öngören proje tartışma konusu oldu. Sivas Koruma Bölge Kurulu’nun onayladığı projede, 800 yıllık kalede iç/dış sur yapımı yer alırken, eteğindeki iki tarihi kilise yer bulamadı. Divriği tarihi üzerine 50 yıldır çalışan, eserler veren Necdet Sakaoğlu, kalenin tarihinin Urartulara uzandığını belirterek, “Kalede görülen izlerin tümünü sur olarak inşa edelim derseniz, kalenin tarihsel imajını yapaylığa dönüştürürsünüz” diyor. Dünya Mirası Divriği Çalışma Grubu’nun da itiraz ettiği proje ihaleye çıkacak.
Divriği Kalesi restitüsyon, restorasyon/güçlendirme projesi Kültür ve Turizm Bakanlığı Kayseri Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü tarafından Asır Restorasyon İnş. Müh. Mimarlık Tic. ve San. Ltd.’ye hazırlatıldı. Proje Sivas Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nca onaylandı. Kaleyi kurtarma amaçlı projeye göre mevcut surlara ek olarak yaklaşık 400 metre uzunluğunda iç ve ilave dış kale inşa edilecek.
TAŞOCAĞI GİBİ KULLANILDI
Tarihçi Necdet Sakaoğlu projeyi eleştirirken şu bilgileri verdi:
“Yapı, Mengücek meliki Ahmet Şah tarafından bir Türk kalesi olarak inşa ettirilmiştir. Kalenin temeli Urartulara, hatta neolitik çağa uzanıyor. Altındaki tektonik mağara da eski çağlarda kullanılmış. Kalede görülen izlerin tümünü sur olarak restore edelim derseniz kalenin tarihsel imajını yapaylığa dönüştürürsünüz. Tarihsel geçmiş yanıltıcı olur. Hiçbir restorasyon, arkeolojik inceleme yapılmadan olmaz. Önce çağ uzmanları, arkeologlar çalışacak, raporlar hazırlanacak, ancak ondan sonra restoratörlere görev düşer. Kalenin bütününü, arkasını, önünü, içini, mağaralarını tümüyle kapsayan genel kale arkeolojisi çalışması olmalıdır. Kapıları çökmüş, duvarları yer yer yıkılmış, taş-
ocağı gibi kullanıldığı zamanlar olmuş. 50 yıl önce çalıştım, yer yer izleri var ama o izlere dayalı yeni bir iç kale inşa etmek çok zor. Çaltı Çayı’na bakan bir şikârhane kalıntısına bakıp burada da boydan boya bir sur varmış sonucuna varılamaz. Orası uçurum, kalede yaşayanları korumak için alçak koruma duvarları belki vardı. Projeyi gördüm. Bu projeye göre yapılırsa pek çok tenkit görebilir. Duvarlar, özellikle iç kale çok abartılı. Kale bir konak, bir saray değildir, her saldırı kalede iz bırakır. Kale restorasyonları yıkıntıları da koruyarak yapılmalıdır ki oranın geçmişte aldığı yaralar okunabilsin. İstanbul surlarını bütün olarak gediksiz, yıkıntısız yapalım derseniz, görece fethedilmediğini, bir saldırıya uğramadığını, Fatih’in kuşatmadığını anlatmış olursunuz. Oysa defalarca kuşatılmış, gedikler açılmış, gülleler saplanmış, tüm bunları nasıl okuyacağız? İzleri koruyarak. Divriği Kalesi’ndeki izleri de korumak lazım. Mevcut yapının gelecek kuşaklara doğru yansımalar vermesi önceliklidir.”