Güncelleme Tarihi:
ANAVATAN Partisi Genel Başkanı Erkan Mumcu, siyasete yeni bir kavram getirdi: "Çağdaş kızıl elma". Mumcu, Türkiye’nin ortak bir gelecek ülküsüne ihtiyacı olduğunu vurgularken, bu ortak ülküyü de "Çağdaş bir kızıl elma" olarak nitelendirdi.
Siyasette yeni bakışı, yeni yüzleri, özetle yenilikleri önemseyen Mumcu, AKP iktidarını değerlendirirken "Türkiye projesi"ni Hürriyet’e anlattı. Mumcu ile soru-yanıtlar aracılığıyla bir ufuk turu yaptık:
ÇATIŞMACI OLMAMALI
Türkiye nereye gidiyor? Bu yolda partinizin nasıl bir katkısı olacak?
Kim yapacak yerine nasıl yapılır diye sormalıyız. Bugüne kadar en büyük yanlışlarımızdan biri, sürekli bazı kahramanların peşinden gitmemizdir. Türkiye’nin geleceğe dönük bir siyasete ve birliğini bütünlüğünü sürdürebilmek adına bir ortak gelecek ülküsüne ihtiyacı var. Bu ortak gelecek ülküsü ’Çağdaş bir kızıl elma’ olmalı. Hiç şüphesiz bu çatışmacı bir ideal olmamalı.
Irki bir kavramdan söz etmiyorsunuz herhalde...
Tabii bu ırksal bir kavram değil. Milli bir ütopyadan söz ediyorum. Tarihimizde bu kızıl elma olarak söylendiği için böyle söylüyorum. Aslında söylediğim 21. yüzyıl Türkiye’nin yüzyılı olmalıdır idealini herkesin ortak ülküsü haline getirme isteği.
Türk ütopyası Kızıl Elma
Ünlü Türkçü Ziya Gökalp’in bir şiirinde, "Vatan ne Türkiye’dir Türklere ne Türkistan / Vatan geniş ve müebbed bir ülkedir: Turan" sözleriyle tanımladığı Kızıl Elma, Türk ütopyasıdır. Bütün Türklerin bir arada, özgür biçimde yaşadığı hayali ülke, giderek ’Kızıl Elma’ ismiyle sembol haline getirilmiştir.
Mumcu’ya göre çağdaş Kızıl Elma
ÇAĞDAŞ kızıl elma, kesinlikle ırkçı ve çatışmacı olmayan bir ütopyadır. Her şeyden önce ulusal ve küresel sistemde, güç ve çıkar kavramlarını hak kavramı ile değiştirme arzusunun şekillendirdiği bir ütopyadır. Öyle bir sistem kuralım ki, öyle bir sistemin kurulmasına katkı sağlayalım ki artık insanın insanla ilişkisi "gücü yeten yetene" anlayışınca belirlenmesin. İnsanın insanla ve doğayla ilişkisi tahakküm, güç ve egemenlik ilişkisi olmasın. Çünkü bu tür bir ilişki kaçınılmaz şekilde ötekilik ilişkisi olacaktır ki, çatışmanın, kutuplaşmanın, düşmanlığın ürediği zemin budur.
İNSAN ODAKLI
Bu kızıl elma, elbette, hukuk devletinin ve insanlığın ortak ahlaki değerlerinin yarattığı ve yaşattığı bir uygarlık talep etmektedir. O nedenle kalkınma, büyüme, modernleşme gibi kavramları tabulaştırmak yerine insana odaklanan, insani gelişim ve yaşam kalitesini artırmayı hedefleyen yeni bir sistemi hayata geçirme isteğinin adıdır. Taklitçi, tekrarcı olmayıp, kendi değerlerini ve tarihi-kültürel mirasını, insanlığın ortak değerleri ile harmanlayan, mazisi ile barışık yeni bir kültür ve düşünce evrenini kurma idealidir.
SÜREKLİLİK VE DEĞİŞİM
Bu nedenle çağdaş kızıl elma, Doğu ile Batı’nın sentezine, modernlik ve gelenek çatışması yerine süreklilik içinde değişime ve gelişmeye inanan, Mimar Sinan’ın, Mevláná’nın, Yunus Emre’nin, Hacı Bektaş-ı Veli’nin Da Vinci’den, Shakespeare’den daha az önemli olmadığının idrakinde olan bir milletin ortak ülküsü olarak görülmelidir. Türkiye’nin ve içinde yer aldığı kültür dünyasının tarihsel birikimini, insanlığa özgün bir katkı olarak sunma ve yeni bir insan medeniyetinin harcı kılma ideali olarak anlaşılmalıdır.
YENİ AMAÇLAR
Çağdaş kızıl elma ile "Az gelişmişlik, üçüncü dünya, gelişmekte olan pazarlar" gibi sınıflandırmalar içinde olmaktan ülkemizi kurtarmak ve bu amaca kilitlenmiş yeni bir haleti ruhiyeye ilham vermek istiyoruz.
Özet olarak bu kızıl elmanın; güç yerine hakka, kalkınma yerine insani gelişmeye, temsili ve çoğunlukçu demokrasi yerine çoğulcu ve müzakereci demokrasiye, sağ ve sol kutuplaşması yerine demokratik merkeze, korku ve önyargı yerine vicdan ve empatiye, yönetim yerine yönetişmeye dayandığını söyleyebiliriz.
Düzenin bekçisi oldular
Türkiye, AKP iktidarının 3 yılında sizce nereye geldi?
AK Parti, Türkiye’nin kendisinden beklediği dönüşümü gerçekleştiremedi. İktidar olmanın güç stoklama ve güç dağıtma mekanizması, bütün iktidarlar gibi AK Parti’yi de etkiledi. Halkın itiraz ettiği bozuk düzeni değiştireceği umuduyla iktidara gelen AK Parti düzenin bekçisi oldu. Ne yazık ki hükümet süratle yolsuzluk batağına saplandı.
Çok sayıda yolsuzluk yaşanıyor
Baykal, hükümetin doğalgaz nedeniyle Yüce Divan’a gideceğini söyledi. Katılıyor musunuz?
Önemli bir kısmı merkezden yönetilmek üzere belediyelerde çok büyük yolsuzluklar yaşanıyor. Mesela tütün stokları ayarlanmış bir mekanizma içinde eş dost, ilgili bakanların birinci ve ikinci dereceden yakınları marifetiyle usulsüz ve hukuksuz bir biçimde satılmıştır. Sınıflandırma oyunlarıyla yapılan bu satışlar TEKEL’in soyulması operasyonuna dönüşen Yüce Divanlık bir suçtur. Galataport, Yarımca limanı, Kuşadası limanı, TÜPRAŞ’ın yüzde 14.7’sinin satışı, Dubaiport’a arsa tahsis edilmesi, gübre fabrikaları ve daha birçok işte usulsüzlükler ve yolsuzluklar vardır.
AKP parti değildir
Temel misyonunu değişim olarak gösteren bir parti değil mi AKP?
AK Parti bir parti değil. Parti benzeri bir yapı. AK Parti’nin çekirdek halkası, Milli Görüşçü de değildir. AK Parti’nin çekirdek halkası büyükşehir belediyesi tecrübesinde oluşturulmuş bir menfaat halkasıdır. İkincisi eski MTTB’ciler çevresi, üçüncüsü Milli Görüşçüler, dördüncüsü de özel vasfı olmayanların halkasıdır.
Elbette iyi işler yapıldı
Hükümetin rakının kalitesini düzeltmek de dahil başarısı yok mu?
Elbette bu hükümetin yaptığı pek çok iş var. Çok takdir ettiğim başarılarından birisi, bilgi edinme kanununu çıkarmasıdır. Milli Eğitim’de başlattığımız işlerin de kısmen başarıyla yürütüldüğünü düşünüyorum. Ancak YÖK reformu ve üniversite sorunlarında başarısızlık söz konusu.
Eski yüzleri istemiyorum
DYP ile birleşme gibi bir projeniz olabilir mi?
Beni irkilten şey, yine karşıma geçmişin karanlık yüzlerinden oluşan bir fotoğrafın çıkmasıdır. Oltan Sungurlu, Hüsnü Doğan gibi yüzüne bakmaktan haz duyduğum insanlar da var. İsmi kafiyeleşmiş birtakım adamlar yeniden siyasete gelsin diye siyaset yapmıyorum ben...
Anavatan’a davet:
Milli misyonda partinize biçtiğiniz rol nedir?
Tamamen yeni bir siyaset, yeni bir akletme biçimi. Bizim siyaset kültürümüzü tümüyle değiştirmemiz gerekiyor. Bu da siyasetçi kuşağını da değiştirmemizden geçiyor. Bir kurtarıcı olarak Süleyman Demirel’den söz ediliyor ama hiç kimse bir M.Ali Bayar’dan söz etmiyor. Oysa Bayar, hem köklü bir siyaset geçmişinin, birikiminin sahibi bir insan, hem de bugünün, bu çağın insanı. Bugün en çok yanımda görmeyi istediğim insanların başında geliyor. Anavatan’dan istifa ettiğimde Sayın Bayar, DTP Genel Başkanı’ydı. Ne yazık ki birlikte siyaset teklif etmek için geç kalmışım. Ben gittiğimde bir angajmana girmişti. Ama Türkiye’yi eskiye mahkum etmemek için bugün yeni bir fırsatımız var. Kimin pozisyonunun ne olacağı da önemli değil.
Partinizde görmek istediğiniz, çağrıda bulunmak istediğiniz başka isimler var mı?
Sayın İlhan Kesici, Türkiye’nin geleceğine odaklı olduğuna inandığım, değerli bir siyaset adamıdır. Beraber olmaktan onur duyarım. Cem Kozlu’yu artık profesyonel meşgalelerinden izin alıp siyasete girmeye çağırıyorum. Yeni kuşakların önünü açacak, eski siyaseti yüzleriyle, isimleriyle, kavramlarıyla tarihe emanet edecek yeni bir dönemi başlatmaya mecburuz.
Kuklalar onun
Mumcu ailesinin evinin bir köşesini Işın Mumcu’nun hazırladığı masklar ve kuklalar süslüyor. Bu köşeyi çok sevdiğini söyleyen Erkan Mumcu, sinema ile de çok yakından ilgili. "Modern Zamanlar" ve "Şehir Işıkları" filmleri, Mumcu’nun unutamadıkları arasında.
Hediye etmişler
Erkan Mumcu’nun çalışma odasının duvarını, Einstein’ın altında "Bütün büyük zihinler, daima sıradanlığın şiddetine maruz kalmışlardır" sözleri yazan bir portresi süslüyor. Mumcu, "Hiçbir şey zamanı gelmiş bir düşünceden daha güçlü değildir, der Einstein. Atom bombasını icat etmiş bir bilim adamının bunu söylemesi benim için çok önemli" sözleriyle açıkladı Ali Saydam’ın hediye ettiği o portrenin kendisi için değerini.