Oluşturulma Tarihi: Mart 04, 2010 13:02
Cabaret.. Kültür ve sanat dünyasının en önemli eserlerinden birinden kaynaklanan bir müzikal.. My Fair Lady'nin Pygmalion'dan kaynaklandığı gibi.. Cabaret'nin temelinde, ülkemizin İngiliz Dili ve Edebiyatı fakültelerinde ders olarak okutulan Goodbye to Berlin var.. Christopher İsherwood'un eseri, Almanya'nın nasıl farkında olmadan, nasıl adım adım, nasıl hem de sandıklar ve demokrasi yoluyla faşizmin en ağır uçurumuna yuvarlandığını, yıllarca ayni evi, ekmeği paylaşan dost insanların nasıl bir öfke ve nefret çemberinde "Ötekiler" haline geldiğini anlatır.
Cabaret.. Müzikal âleminin başyapıtlarından biridir. Harika müziği adeta ezberlenmiş, klasikleşmiştir. Eseri bilmeyenler bile pek çok şarkısını mırıldanır, eşlik edebilirler..
Cabaret, danslarıyla harika bir görsel şovdur ayni zamanda..
Bu yüzden başta New York ve Londra, dünyanın pek çok tiyatro başkentinde yıllarca oynanmış, filme çekilmiş, Liza Minelli ve Joel Grey'le bir başyapıt da o
film olmuştur.
Filmi kaç defa seyrettim bilmem.. Londra ve New York temsillerini gördüm. Las Vegas'ta Joel Grey şovda bazı bölümlerini izledim. Yani bir Cabaret fanatiği ve çok fena halde meraklısıyım..
Cumartesi gecesi İstanbul Belediye Şehir Tiyatroları'nda izledim ve bayıldım..
Müthiş bir gösteriydi. İki yıl önce izlediğim Londra Cabaret'sinden hiç geri kalmayan, hele "Oyunculuk" bakımından yer yer öne bile geçen.. Beni şaşkınlıktan nerdeyse yere düşüren, utançtan yüzümü kızartan ise öğrendiklerim oldu.
Cabaret, tam bir yıl önce, mart ayında Şehir Tiyatroları'nda sahnelenmeye başlamıştı.
Benim gittiğim 50'nci temsildi ve benim gibi müzikal meraklısı, benim gibi bir müzikal için okyanus aşmayı göze alan, bir müzikal için cebindeki 250 İngiliz lirasının 175'ini karaborsa bilete veren birisinin bundan haberi yoktu.
Bunun günahı, hiç çekinmeden söylüyorum, medyadır. Cabaret, Londra'da oynarken, içinde Cabaret haberi, röportajı, bir şeysi olmayan tek Londra gazetesi göremezdiniz.. Onun için Londra'da biletler üç ay önce bitiyor zaten.. Bizde yok.. Satır yok..
Oysa dedim ya, Cabaret'de "
Haber" olmak için her şey var.. Dahası resim olmak için de her şey var. Hani o son sayfa güzelleri var ya.. Hani o mini etek giymek dışında hiçbir özellikleri olmayan ikoncanlar var ya.. Bacak gösteriyor, frikik veriyorlar diye her
magazin sayfasında, her magazin dergisinde çıkıyorlar. Resimleri bu ülkede yılda ortalama 1000 (Yazı ile bin) kez basılıyor, abartmıyorum. Yahu o ikoncanlara taş çıkartan güzel kadınlar.. Hem de en seksi kılıklarda.. İç çamaşırı ve jartiyer.. Şimdi, hem de müthiş bir müzikalden bu fotoğrafları kullanmaz da ne kullanır, ikoncan magazincileri söyleyin..
Ama kullanmadılar..
Cüneyt Gökçer'in bu ülkeye getirdiği o harika müzikaller, Kiss Me Kate, My Fair Lady, Fiddler on the Roof'tan bu yana, İstanbul Opera ve Balesi'ninkiler dahil, bu ülkede izlediğim en güzel müzikal Cabaret (Ben müzikalin tiyatrocuların işi olduğuna inanırım) ve medyada "Tık" yok..
Niye?..
Çünkü talihsiz.. Talihsizlik iki yanlı..
Bu müzikali Şehir Tiyatroları sahneliyor. Şehir Tiyatroları AKP Belediyesi'ne bağlı..
YAZININ DEVAMI İÇİN >>>