Büyük yazar nasıl keşfedildi?

Güncelleme Tarihi:

Büyük yazar nasıl keşfedildi
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 03, 2003 01:47

Nahid Sırrı Örik, ölmeden üç yıl önce yayımlamıştı ‘Sultan Hamid Düşerken’ adlı romanını. Hayatını, çok iyi bildiği Fransızca'dan çeviri yaparak, dergi ve gazetelere kraliçeler, prensesler, sultanlar hakkında yazılar yazarak kazanmıştı.

1960'ta öldükten sonra unutuldu gitti. 1975'te ‘‘Sultan Hamid Düşerken’’ adlı romanı ‘‘Abdülhamid Düşerken’’ adıyla yeniden yayımladı. Sonra yine bir sessizlik. Edebiyat sevenlerin onun ne kadar büyük bir romancı olduğunu anlaması için aradan yine yıllar geçmesi gerekti. 1990'larda bütün romanları, dergi yazıları yeniden basıldı. Sonunda bu yıl ünlü romanından bir de film yapıldı. Böylece Türk edebiyatının büyük bir romancısı hak ettiği yere nihayet gelmiş oldu.

Nahid Sırrı Örik 1957'de yayımlamıştı Sultan Hamid Düşerken adlı romanını. O sıralarda II. Abdülhamid'le ilgili malum tartışma (Ulu Hakan mı? Kızıl Sultan mı?) bugüne göre çok daha büyük bir canlılıkla sürüyordu. Edebiyat çevreleri Abdülhamid'i fazla eleştirmediği, alttan alta sanki padişahtan yana bir tavır sergilediği için bu romanı eleştirmişti. Ama Nahid Sırrı Örik kaderin bir cilvesi olarak bu yıl Abdülhamid sayesinde tekrar gündeme geldi. Ziya Öztan'ın bu günlerde sinemalarda gösterilen filmi Abdülhamid Düşerken, Türk edebiyatının da büyük bir ustasının yeniden keşfedilmesini sağladı.

1895'te doğan Nahid Sırrı Örik'in babası II. Abdülhamid döneminin bürokratlarından biriydi. Nahid Sırrı, Cumhuriyet, Tan, Tanin, Milliyet, Hayat, Varlık, Tarihte Bu Ay gibi pek çok gazete ve dergide öykü ve roman tefrikaları, gezi yazıları, denemeler, sanat ve edebiyat eleştirileri, fıkralar yazdı. İyi bir gözlem yeteneği, ince bir mizah anlayışı vardı. Kadınları onun kadar iyi bilen bir yazar düşünmek mümkün değildi. Zaten takma adlarından biri de Ayşe Nesrin'di. İster Sultan Hamid'in haremindeki bir kadından bahsetsin, isterse Yunanistan Kraliçesi'yle ilgili bir magazin dedikodusu yazsın, aynı tatlı, sürükleyici dili kullanıyordu. Romanlarında ise çağının ötesinde, şaşırtıcıydı. Karamsardı, insanlardaki kötü yanı büyük bir ustalıkla yazıyordu ve kadınlar yine baş kahramanlarıydılar.

YİRMİ YIL SONRA HATIRLANDI

1960'ta öldükten sonra bir daha uzun yıllar kimse Nahid Sırrı'dan bahsetmedi. Kitapları yeniden yayımlanmadı ve unutuldu. Sonra 1975'te en ünlü romanı ‘‘Sultan Hamid Düşerken’’ yeniden ama ‘‘Abdülhamid Düşerken’’ adıyla yayımlandı. O dönemin genç okuyucuları bu kitap sayesinde büyük bir yazarı keşfettiler. Bunların arasında, bugün aynı romanı sinemaya uyarlayan yönetmen Ziya Öztan da bulunuyordu. Eleştirmen Fethi Naci, ‘‘Sultan Hamid Düşerken’’ adlı romanı en iyi Türk romanları arasında sayıyordu. Edebiyat çevrelerinde saygıyla anılmaya başlanmıştı. Ama okurlar Nahid Sırrı'nın romanlarını okuyabilmek için 1990'ların başını beklediler. Arma ve Oğlak Yayınları başta olmak üzere birçok yayınevi kitaplarını tekrar yayımlamaya, hatta tefrika halinde eski dergi ve gazetelerde kalmış yazılarını toplayıp kitap haline getirmeye başladı.

Nahid Sırrı Örik'in daha da geniş bir kitle tarafından tanınması için kitaplarının beyaz perdeye aktarılması gerekiyordu. Nihayet bu iş Ziya Öztan tarafından yapıldı. Artık o, edebiyat tarihimizde çoktandır alması gereken yeri almış oldu.

ROMANIN ADI NEDEN DEĞİŞTİ?

Nahid Sırrı Örik'in en ünlü romanı olan ‘‘Sultan Hamid Düşerken’’ 1957'de kaleme alınmıştı. Yazar öldükten (1960) yıllar sonra 1975'te kitabın adı değiştirilerek basıldığı için, roman çoğu insanın zihninde ‘‘Abdülhamid Düşerken’’ olarak kaldı. Bu basit bir isim değişikliği değildi. ‘‘Sultan Hamid’’ ifadesi, tartışmalı padişahı onaylar bir ifadeydi, Abdülhamid ise padişahın muhaliflerinin de kabullenebileceği bir isimdi... Bu ad değişikliği o kadar etkili oldu ki, şu anda gösterimde olan film bile, bu isimle çekildi. Filmi beyazperdeye uyarlayan ve yöneten Ziya Öztan, bunu siyasi bir nedenle yapmamıştı. Romanı 1975 baskısıyla keşfettiği için bu başlığı tercih etmişti.


OĞLAK YAYINLARI

Amacımız para kazanmak değil

Biz ticari kaygının dışında da değer verdiğimiz yazarların kitaplarını basıyoruz. Bu anlayış içinde Nahid Sırrı Örik kitaplarını da yeniden yayına hazırlayıp 1994'ten itibaren yayımlamaya başladık. Ancak pek çok yerde yazı çıkmasına rağmen kitaplar pek ilgi görmedi. Geniş okur kitlesi onu bir türlü keşfedemedi. Şimdi filmle yeniden gündeme gelmesiyle kitaplarında biraz kıpırdanma var. ‘‘Sultan Hamid Düşerken’’ de zaten en çok sattığımız kitabıydı.

Selim İleri onu roman kahramanı yaptı

Ünlü yazar Selim İleri, ‘‘Cemil Şevket Bey, Aynalı Dolaba İki El Revolver’’ romanında Cemil Şevket Bey tipini Örik'in kişiliğinden etkilenerek yarattı. Selim İleri, Örik'in bugün de hálá hak ettiği ilgiyi görmediğinden yakınıyor: ‘‘Bence onun edebi lezzeti bugünün popüler anlayışına göre biraz ağır geliyor. Daha üst bir edebiyat yapıyor çünkü. İkincisi ise siyasal bakış açısının belli kalıpların dışında olması. Kişiliğini eserinden yola çıkarak tanımlamak mümkün. Çok büyük bir edebiyat bilgisine sahip. İkilemli ve iki yaradılışlı biri gibi geliyor bana. Çok iyi eserler de vermiş ama yazmak zorunda kaldığı sıradan şeyler de olmuş.’’

FETHİ NACİ

Hem kralcı hem iyi yazar olunabilir

Nahid Sırrı Örik'in tutumu, İttihat ve Terakki'den, Sultan Hamid'den söz açan öteki romancıların tutumlarına hiç mi hiç benzemiyor (...) Nahid Sırrı Örik'in gönlü de, kafası da Sultan Hamid'den yana. Ne var ki Balzac'ın kralcı oluşu toplumsal gerçekliği vermesine nasıl engel olmamışsa Nahid Sırrı'nın Sultan Hamid'den yana olması da toplumumuzun belirli bir tarihsel kesitini bütün gerçekliğiyle yansıtmasına engel olmamış.

HİLMİ YAVUZ

Nimet adeta bir Balzac tipi

Nahid Sırrı Örik, statik, kuralları belirlenmiş somut bir tarihsel dönemden, dinamik ve sürekli olarak değişen somut bir tarihsel döneme geçişi, Nimet'in (somut) bireysel tarihiyle temellendirir. İki Meşrutiyet arası dönemde sıradan, alelade ve herhangi bir paşa kızı olan Nimet, bu devingen somut tarih içinde, akıl almaz ölçüde tutkulu ve hırslı bir Balzac ya da Dostoyevski tipine dönüşür.

AHMET OKTAY

Bir cihan kaynanasıdır o

Öne çıkmayan ya da öne çıkmasına olanak verilmeyen bir yazın adamı. Resmi ideolojinin çevresinde kalmış bir düşün adamı. Ama bir kimliği daha var Nahid Sırrı'nın. Tanpınar'ın İbnülemin için söylediğini, onun bu kimliği için de kesinleyebiliriz. Bir 'cihan kaynanası'dır Nahid Sırrı. Sarayın son kadınlarını ince, müstehzi ve kışkırtıcı sözlerle o kadar içeriden yazıyor ki, bir bakıyorsunuz, entrika ve anekdot, bir tarih metnine dönüşüvermiş.

Nahid Sırrı Örik'in yayınlanmış kitapları

Romanları

Colere de Sultan (Fransızca) 1932 Eve Düşen Yıldırım 1934 Kıskanmak 1946 Sultan Hamid Düşerken 1957

Öyküleri

Kırmızı ve Siyah 1929 Sanatkarlar 1932

Eski Resimler 1933

Oyunları

Sönmeyen Ateş Muharrir 1934 Alınyazısı 1952

İnceleme

Edebiyat ve Sanat Bahisleri 1933 Tarihi Çehreler Etrafında 1933 Roman ve Hikaye 1933 Hayat ile Kitaplar 1946

Gezi Notları-Anı

Anadolu'da 1939 Bir Edirne Seyahatnamesi 1941 Kayseri-Kırşehir-Kastamonu 1955

Eski Zaman Kadınları Arasında 1958
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!