Güncelleme Tarihi:
Butik şarap üreten küçük işletmeler artıyor.
Cumhuriyetimiz'le yaşıt Melen Şarapçılık'ın üçüncü kuşak temsilcisi Cem Çetintaş, geleneksel yöntemlerle özgün, yöresel tatlara imza atan, böylece kültürümüzü yaşatan butik şarapçılığı savunuyor. Kolorko ve Papazkarası gibi yok olmak üzere olan üzümlerimizi şaraplarıyla yaşatan Melen Şarapçılık'a göre, kısacık, masal gibi yaşamda az, öz, kaliteli şarap içilmeli...
‘‘Her gün ekmek yapabilirsiniz, ama yılda sadece bir kez bağbozumu oluyor. Bizler için tek bir üzüm tanesi bile kutsal. Kimi zamanlar bağlarda yatıyorum. Gece yarısı uyanıp tadım yaptığım, not aldığım oluyor. Şarap 24 saat ilgi isteyen, gelişen bir bebek gibi. Sabırla, aşkla çalıştığınızda, bu işe yüreğinizi koyduğunuzda şarabınız hayatı parlatıyor, sizi onurlandırıyor’’ Bu sözlerin sahibi Trakya'nın en eski şarapçı ailelerinden Melen Şarapçılık'ın üçüncü kuşak temsilcisi, Ziraat Mühendisi Cem Çetintaş.
Çetintaş geçenlerde gazetemize uğradı, heyecanla, gururla şaraplarını tanıttı. Melen Şarapçılık 1923 doğumlu yani Cumhuriyetimizle yaşıt. Bağlarının olduğu köyden, Melen'den ismini alıyor. Trakya'nın ilk Türk köyü Melen'e daha sonra Güzelköy deniliyor. Hemen yakınlarındaki Hoşköy'de yılda 100-150 bin şişe şarap üretiliyor. Hoşköy bir zamanlar Ganohora diye anılırdı. Antik çağların dibi dar, çift kulplu, kulbunda mühürleri olan çömlekleri amforalar Hoşköy'de T mührü ile tanınırdı ve şarabın Trakya'da üretildiğini müjdelerdi. Bu nostaljik mühür şimdi Melen Şarapçılık'ın özel, Türkçe-İngilizce etiketlerinde yaşıyor. 1987'ye kadar dökme şarap ürettiler, bu tarihten sonra şişelemeye geçtiler. Geçen yıl da İstanbul piyasasına girdiler ve büyük ilgi gördüler. Şaraplarının 9'u beyaz, 7'si kırmızı ve ikisi mistel yani likör şarabı. Mayodram'daki Memo's, Bağdat Caddesi'ndeki Bordeaux Cafe gibi özel noktalarda satılıyor, ya da özel siparişle adresinize ulaştırılıyor.
ÖZEL, YÖRESEL TATLAR
Yabancıların ortaklık tekliflerini reddeden Çetintaş dünyanın artık özel, yöresel lezzetlerin peşine düştüğünü, küçük üreticilerin mutlaka teşvik edilmesi gerektiğini vurguluyor ve butik şarapçılık felsefesini şöyle açıyor: ‘‘Bizler geleneksel yöntemlerle, hobi gibi küçük çaplı şarap üretimi yapıyoruz. Fabrikasyon olmadığımız için standartı yakalama şansımız, damağa daha uygun tatlar yaratma olanağımız var. Küçük üreticinin ürünü büyüktür. Yüzlerce km taşınıp kupajlarla fabrikasyon üretilen şaraplarda her zaman aynı lezzet nüanslarını bulamayabilirsiniz. Butik şarapçılıkta o bölgenin karakteristik özellikleri ön plana çıkar. Tokat'ın Narince üzümleri Tekirdağ'da daha yumuşak ve uzun bir lezzet, daha canlı bir şarap verdi. Gamay üzümleri için bozulmamış bağları bulduk. Yüzlerce yıllık Kolorko, Papazkarası üzümleri ilgisizlikten neredeyse yok oluyordu. Hamburg misketi, Cinsault, Semillion ve Madam Jan Matias üzümleri de özel korumamız altında. Çok kıymetliler ve kupajlarına gönlüm razı olmadı. Diğer butik şarapçılara da destek veriyoruz.’’
DENETİM VE STANDART ŞART
Uluslararası bir dernekle Türkiye'de Kökeni Kontrollü Adlandırma (Appellation Origin d'Controle) sistemi için çalışmalar yaptıklarını anlatan Çetintaş, dünyada olduğu gibi belirli üzümü belirli bağ alanından belirli miktarda belirli fabrikada ve belirli yöntemlerle üretilmesi, kısacası şarapçılığımıza evrensel boyutta denetim ve standart getirilmesi için çaba harcıyor. Çetintaş'a göre, şarapta kalitenin sırrı aile boyu şarapçılık ve en az 10 yaşında bağlar gerekli.