Washington'daki gözlemciler, gelecek günleri, beş yıllık iktidarı boyunca 11 Eylül terörist saldırıları, Afganistan ve Irak savaşları ve 2004 başkanlık seçimi gibi çok güç dönemlerden geçen Bush'un görevindeki en zor haftası olarak değerlendirdiler.
2003 yılındaki skandalı araştıran özel savcı Patrick Fitzgerald'in, soruşturma çerçevesinde kurulan büyük jürinin görev suresinin 28 Ekim'de sona ermesinden önce, bazı Beyaz Saray yetkilileri hakkında dava açıp açmayacağına ilişkin kararını duyurması öngörülüyor. Fitzgerald'in, konuya ilişkin bilgilerin yer alacağı bir internet sitesini geçen hafta kurması, bazı yetkililer hakkında dava açılacağının belirtisi olarak görüldü.
Potansiyel olarak hedefte, bazılarınca “Bush'un beyni” ve Bush'un imajının ve stratejilerinin yaratıcısı olarak tanımlanan Karl Rove ile Washington yönetiminin en önemli isimlerinden sayılan Lewis Libby bulunuyor.
Soruşturma kapsamında Rove dört, Libby de iki defa büyük jüri önünde ifade vermişti.
Medya haberlerine göre Rove ile Libby veya iki yetkiliden biri hakkında gizli ajanın kimliğinin gazetecilere sızdırılması, yalan ifade verme veya adaleti engelleme suçlarından dava açılabilir.
Özel savcı tarafından resmen suçlanmaları durumunda da, Rove ve Libby'nin, yönetimden ayrılmaları öngörülüyor.
Washington'daki gözlemciler, Beyaz Saray açısından en kötü olarak tanımlanacak bu senaryonun gerçekleşmesi halinde, başta Bush ve Cheney olmak üzere bütün yönetimin de “töhmet altında kalacağı” yorumunda bulunuyor.
Hatta bazı gözlemciler, durumu, eski başkan Richard Nixon'in istifasıyla sonuçlanan 1970'lerdeki Watergate skandalıyla kıyaslıyor.
Medyaya göre Rove'un ayrılması durumunda, yerine Bush'a yakın isimlerden, kamu diplomasisinden sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısı Karen Hughes, iktidardaki Cumhuriyetçi Parti'nin şimdiki teşkilat başkanı Ken Mehlman veya eski teşkilat başkanı Ed Gillespie gelebilir.
Libby'nin görevden ayrılması durumunda da, yerine gelebilecekler arasında Savunma Bakan Yardımcısı ve ABD'nin eski Ankara büyükelçisi Eric Edelman ve Cheney'nin eski danışmanlarından Mary Matalin'in isimleri geçiyor.
OLAY NASIL GELİŞTİ?
Skandalın geçmişi, ABD'nin Irak savaşına hazırlandığı 2002 yılına dayanıyor. O dönemde Irak lideri Saddam Hüseyin'in Afrika ülkesi Nijer üzerinden nükleer silah elde etmeye çalıştığını düşünen ABD yönetimi, eski büyükelçi Joseph Wilson'ı, durumu soruşturmak üzere bu ülkeye gönderdi.
Bush yönetiminin Irak savaşının gerekçelerinden biri olarak kullandığı bu iddianın aslının olmadığını belirleyen Wilson, bu durumu ABD medyasına açıklayınca, Beyaz Saray çok zor durumda kaldı.
Medya haberlerine göre bunun üzerine bazı Beyaz Saray yetkilileri, Wilson'dan intikam almak için eski büyükelçinin Merkezi Haberalma Teşkilatı (CIA) bünyesinde gizli bir ajan olarak çalışan eşi Valerie Plame'in kimliğini, gazetelere sızdırdı.
ABD yasalarına göre, gizli casusların kimliğinin kamuya açıklanması suç oluşturuyor.
Plame'in gizli ajan olduğu bilgisi, “iki Beyaz Saray kaynağına” dayanılarak, ilk defa The Washington Post yazarı Robert Novak'in Temmuz 2003'te yayımladığı bir köşe yazısında ortaya atıldı. Diğer medya kuruluşları da olayın üstüne gitti.
Bunun üzerine Amerikan Adalet Bakanlığı, olayı soruşturmak üzere özel savcı Patrick Fitzgerald'i ve bir büyük jüriyi görevlendirdi ve skandalın araştırılması günümüze kadar sürdü.
SKANDALIN MEDYA YÖNÜ
Skandala ilişkin ifadeleri alınanlar arasında, üst düzey Beyaz Saray yetkililerinin yanı sıra bazı gazeteciler de bulunuyordu. The New York Times gazetesinin ünlü muhabiri Judith Miller ise ifade vermeyi ısrarla reddedince, geçen aylarda hapse atıldı ve medya tarafından “basın özgürlüğü kahramanı” ilan edildi.
Ancak yaklaşık üç ay cezaevinde kaldıktan sonra “
haber kaynağının izniyle” ifade vermeyi kabul eden Miller'in büyük jüriye açıklamaları işleri iyice karıştırdı.
Miller'in ifadesi, bu gazetecinin Cheney'nin başdanışmanı Libby ile yakın kişisel ilişkisi olduğunu ortaya çıkarmakla kalmayıp, basında etik sorunuyla ilgili ciddi soru işaretlerine de yol açtı.
Medyaya yansıyan bilgilere göre, Irak savaşına gerekçe oluşturan Saddam Hüseyin'in nükleer silahları iddiasıyla ilgili en çarpıcı haberlerin yazarı olan Miller'in, bunları yazması için Beyaz Saray tarafından kullanıldığı ortaya çıktı.
The New York Times, geçen ilkbaharda, Miller'in imzasını taşıyan ve Irak savasına gerekçe oluşturan beş haberin yanlış olduğunu itiraf etti.
En son dün de, gazetenin genel yayın yönetmeni Bill Keller, personeline gönderdiği yazıda, bazı Beyaz Saray yetkilileriyle “içli dışlı” olduğunu yeni öğrendiğini belirttiği Miller tarafından yanıltıldığını açıkladı.
Sadece birkaç hafta öncesine kadar “basın özgürlüğü kahramanı” olarak nitelendirilen Miller da, bu gelişmelerden sonra özellikle liberal çevrelerce mesleki ahlaksızlıkla suçlandı ve medyanın güvenilirliği bir defa daha sorgulanmaya başladı.