Oluşturulma Tarihi: Ekim 14, 2001 00:00
HOPA'dan Dr. Selahattin Gül yazıyor: ‘‘1997'de Hopa Devlet Hastanesi'nde Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları uzmanı olarak çalışırken bir gün baktım beraber çalıştığım hemşirelerden birkaçı türbana bürünmüş. Kimin izin verdiğini sorunca, iznin başhekimliği vekáleten yürüten diş hekimi Saim Akgüney'den çıktığını öğrendim. Kendisine giderek hemşirelere ne zaman peçe taktıracaksın diye sordum ve kendileri istedikleri zaman yanıtını aldım. Ve devam etti: Zaten ameliyathanede maske takmıyorlar mı dedi. O zaman ben de bak dedim, Refahyol hükümetinden cesaret alıp bu kanunsuz eyleme izin veremezsin. Sen şu anda Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin bir kurumunun başındasın. Bu devletin yasalarına uymak zorundasın. Erbakan ağzıyla bana zaten maske takıyorlar diye takıyyeli konuşma, başına iş alırsın dedim. Sen misin bunu diyen, servisimdeki kuvöz bana sorulmadan alındı ve sudan gerekçelerle savunmam istendi. Özellikle idari mahkemede itiraz hakkım olmasın diye kınama cezası verildi. O cezaya dayanarak döner sermaye param kesildi. Arkasından 28 Şubat süreci başladı ve bir süre sonra Refahyol düştü. Bekledim ki bu başhekim vekili görevinden alınır, hayır alınmadı. Benim de artık bu amirle çalışmam olanaksız hale gelmişti. ANAP Artvin Milletvekili Süleyman Hatinoğlu'na (kendisi de İmam Hatip Lisesi ve Yüksek İslam Enstitüsü mezunudur ve milletvekili seçilmeden önce uzun yıllar Sağlık Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğü görevini yürütmüştü) durumu anlattım. Başhekim vekilinin çok yanlışları olduğunu, değiştirilmesi gerektiğini ifade ettim. Bana ANAP Hopa İlçe Örgütü'nün onu istediğini söyledi.Düşünebiliyor musunuz, bir diş hekimi hastaneye başhekim olarak atanamıyor ama vekáleten istedikleri gibi atayıp istediklerini yaptırabiliyorlar. O zaman ben de artık bu adamla amir-memur durumunda çalışamam, onun baskısıyla da emekli olmak istemiyorum. İstanbul'a tayin isteyeceğim, yardımcı olur musunuz diye sordum. İçimde bakalım bu soruma ne yanıt verecek merakı da vardı. Hemen olur dedi, yardımcı olurum...Ümraniye Ana Çocuk Sağlığı Merkezi'nde çalışmaya başladım. Başladım ama aaa, bir de ne göreyim! Orada da üç hekim türbanlı çalışıyor ve kimse bir şey demiyor. Hatta hekimlerden birinin eşi orduda aktif olarak pilotluk yapıyor. Bir süre sonra kılık kıyafet yönetmeliğinin harfiyen uygulanması yönünde emirler geldi ama subay eşine bu emirler de geçmedi. Diğer ikisi doğum izni, sonrası ücretsiz izin derken soruşturmadan uzak kaldılar. Türban yerine bone takan bir hemşire sıkışıp peruk takmaya başlayınca aramızda enteresan diyaloglar oldu. Ben, şimdi normal halinden daha cazip görünüyorsun, buna ne dersin deyince, ben onu şapka gibi kullanıyorum dedi. Ben de bu işin Müslümanlıkla ilgisi olmadığını boşuna anlatmaya çalıştım. O sırada türbanlı bir bayan doktor içeri girdi. Hemşireye aaaa ne kadar güzel olmuşsun, iyi yapmışsın peruk takmakla, günahını başkaları çeksin demez mi! Onun demek istediği, günahını sana peruk taktıranlar çeksindi!Gelelim bizim diş hekimi başhekimin sonraki serüvenlerine! 28 Şubat'ta düşen Refahyol'dan sonra kurulan hükümet onu görevden almadı. Başka çocuk hekimi olmamasına rağmen Hopa gibi mahrum bir yerden çocuk hekiminin gitmesine yeşil ışık yakıldı. Diş hekimi 1999 seçiminde ANAP belediye başkanı aday adayı oldu, seçilemedi. Seçimden sonra gelen hükümette Sağlık Bakanlığı MHP'de kaldı ve onu Artvin İl Sağlık Müdür Vekili yaptılar. Diş hekimi olduğu için asaleten ataması yapılamıyor. Bir ara türban meselesinden Başbakan Ecevit müfettiş gönderip yeniden soruşturma başlattı ve diş hekimi olarak Cizre'ye tayin edildi. O Artvin'den gidince ben de kendi memleketim olan Hopa'ya yeniden atanmamı istedim, bir türlü olmadı. Emeklilik dilekçemi verdim. (Sonunda dilekçesini geri alıyor ve ataması yapılıyor). O sırada diş hekimi de Cizre'ye atama kararnamesinin iptali için idari mahkemeye başvurmuştu. Ben Hopa'ya çıkan atama emrimi tebellüğ etmeden MHP Artvin İl ve Hopa İlçe başkanları devreye girerek işlemi durdurdular. Durdurmayı önlemek için eş dost araya girdi ama nafile. Durdurma gerekçeleri, atama isterken bize niye sormadı idi. Ben de yeniden dilekçe verip emekli oldum. Bu arada diş hekimi idari mahkemeyi kazandı ve Artvin Sağlık İl Müdürlüğü'ne (yine vekáleten) hemen iade edildi. Şu anda da görevinin başında!’’.Dr. Selahattin Gül, mektubunda çok ilginç bir atama olayı da anlatıyor. Bu bölümde geçen isimleri ve illerin adını vermiyorum:‘‘Bir başka Sağlık Bakanlığı öyküsünü de kısaca anlatayım: Bir Güneydoğu ilinden batıya atama isteyen doktor meslektaşımız, 3 milyar rüşvet vererek işini yaptırdı. Bakanlıktan ataman yapılıyor diye telefon eden kişiyi tanımıyordu bile. Ama parayı kendisinden alan kişi, bulunduğu ilde bir korucubaşı. Bu arkadaş da şimdi yeni görev yerinde çalışmakta. Anlattığım olay tamamen gerçektir. Sağlık Bakanlığı'nda işler böyle yürüyor.Türkiye'yi çürüttüler ve çürütenler hálá işbaşında. Ne yazık ki biz de acz içinde kıvranıyoruz.’’* * *Hangisini yazacağımı şaşırıyorum. İşte bir olay daha! Tekel, ürünlerini doğrudan pazarlamak için Almanya'da Tekel gmbh isimli bir firma kuruyor. İşin başına ANAP (Trabzon) eski milletvekili Avni Akkan, 10 bin mark maaşla getiriliyor. Birkaç gün önce ANAP'tan DYP'ye transfer olan Trabzon Milletvekili Eyüp Aşık, acaba bu konuyu biliyor mu!Aşık, geçmişte Tekel'den sorumlu Devlet Bakanı olarak görev yapmıştı. Tekel'in içini dışını iyi bilir, atamaları ‘‘dostça’’ yapar ve yaptırırdı!Siyasetçi, hastanelerden TEKEL'e, Hopa'dan Almanya'ya, bürokrasinin her yerinde, taa göbeğinde. Türkiye'yi işte bu kafalar yönetiyor. Al gülüm ver gülüm!
button