Burhan Kuzu'ya yan salon önlemi

Güncelleme Tarihi:

Burhan Kuzuya yan salon önlemi
Oluşturulma Tarihi: Aralık 11, 2010 12:34

TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu, 200'den fazla sivil itaatsizlik yöntemi olduğunu belirterek, “Ancak bir şey atmak en kaba, en kötü yöntemlerden birisidir. Bu zeka bakımından da çok gelişmediğini gösteriyor. Daha zeki olsalar, daha farklı yöntemler bulabilirler. O bakımdan bu yöntemden vazgeçmeleri gerektiğini söylüyorum” dedi.

Haberin Devamı

Kuzu, Kamu Hukukçuları Derneği ve İstanbul Üniversitesi tarafından rektörlük binası doktora salonunda düzenlenen “Kamu Denetçiliği (Ombudsmanlık) Sempozyumu”nun ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Bir gazetecinin “Ankara Üniversitesi'ndeki yumurtalı protestodan sonra bugün İstanbul Üniversitesi'nde konferans verdiniz. Öğrenciler başka bir salona alındı, herhangi bir sorun yoktu. Sizce nasıldı?” sorusu üzerine Kuzu, “Benim için iyi oldu ama sizlere pek haber çıkmadı. Şanssızlığınız o belki” dedi.
Burasının kendi yuvası olduğunu, burada daha farklı olduğunu ifade eden Kuzu, ancak başka yerlerde de farklı olmaması gerektiğini, “Benim üniversitem”, “Senin üniversiten” ayrımının doğru olmadığını söyledi.

Haberin Devamı

Kürsüye çıkan insanların kimine çiçek, kimine taş atarak doğrunun bulunamayacağını belirten Kuzu, “O zaman ortaya bir yandaş tablo çıkar. Ondan da doğrular bulunmaz” dedi.

Siyasal Bilgiler Fakültesinin tertip heyeti öğrencilerinin ziyarete geldiğini ve karşılıklı hediyeleştiklerini anımsatan Kuzu, bir nevi barış ortamı sağladıklarını kaydetti.
İfade özgürlüğünün özgürlüklerin temeli olduğunu belirten Kuzu, şöyle devam etti:
“Sadece benim ifade özgürlüğüm engellendiği için söylemiyorum. Evvelden beri söylediğim, kitaplarımda olan bir konu. Tablo şu; bir insanın bütün hak ve özgürlüklerini elinden alsanız, sadece yaşam hakkını bir kenarda bırakmak kaydıyla sadece ifade özgürlüğünü verseniz, bütün diğer özgürlükleri zaman içinde konuşa konuşa elde eder. Ancak ifade özgürlüğünü aldığınız zaman iletişim kopmuş demektir. Diyalog koptuğu zaman da çatışma başlar. Bunu üniversiteler, bu bina çok acı yaşadı. Olayların hep ortasında bulundum. Bu bina çok acı olaylara sahne oldu. 5 binden fazla gencimiz, karşılıklı kaba kuvvete başvurmak suretiyle öldürüldü. O günlere dönmeyi arzu etmeyiz, bunlardan bir sonuç da çıkmadı. Bu gençlik heba oldu. Bunlar hep de Anadolu'nun genç ve fakir çocukları. Bunun altını çizmek istiyorum. Zengin olan da fakir olan da bizim insanımız ama o dönem ölenler hep Anadolu'nun fakir çocukları. Benim yanımda arkadaşımı öldürdüler, cebinden 10 kuruş para çıktı. Dolayısıyla ekmek parası bulamayan insanların, bu gibi meselelerde kaba kuvvete başvurmasını doğru bulmuyoruz. Peki o gençler ne istiyorlardı? Türkiye'de kendilerine göre farklı bir model istiyorlardı. Onun ismini bilemiyorum. Onların istedikleri model, o istedikleri yollarla olamazdı, olmadı zaten. O bakımdan ifade özgürlüğünü önemseyelim.”

Haberin Devamı

Kuzu, 200'den fazla sivil itaatsizlik yöntemi olduğunu belirterek, “Tahtaya bir resim çizersin, altına Burhan Kuzu yazarsın, bu da ayrı bir tepkidir. Belki ötekine göre daha sağlıklı bir yöntemdir. Salona gelirsin, daha farklı bir yol bulursun. Ancak bir şey atmak en kaba, en kötü yöntemlerden birisidir. Bu zeka bakımından da çok gelişmediğini gösteriyor. Daha zeki olsalar, daha farklı yöntemler bulabilirler. O bakımdan bu yöntemden vazgeçmeleri gerektiğini söylüyorum” diye konuştu.

'MAŞALLAH ÇİFTLİKLERİ ÇOK KUVVETLİ'

Kuzu, bir gazetecinin “Ankara Üniversitesindeki yumurtalı protestodan sonra bugün İstanbul Üniversitesinde konferans verdiniz. Gayet sakin geçti, sizce nasıldı?” sorusu üzerine bir protestonun sınırının olması gerektiğini ifade ederek, şöyle konuştu:

Haberin Devamı

“Benim özgürlüğümün başladığı yerde seninki biter. Yani ne oluyor? Sen yumurta atmaya başlıyorsun, ben orada 15 dakika 'Yumurtaları biter mi' diye bekliyorum. Maşallah çiftlikleri çok kuvvetli, Ali Baba'nın çiftliğinden sürekli yumurta geliyor. Çift sarılı, tek sarılı yumurtalar sürekli önümüze düşüyor. Biteceği yok yumurtanın... Aslında o yumurta en çok 10 dakikada bitmeli. Ondan sonra da ben o halimle de olsa orada konuşabilmeliyim. Bir şey anlatma, bilgi verme yetkim gasp ediliyor, oraya gelen öğrencilerin yüzde 98'inin bir şey öğrenme, bilgi alma hakkı engellenmiş oluyor. Kim yapıyor bunu? 20-25 öğrenci yapıyor. Dekanın ifadesiyle öğrenci olmayan da var. Dolayısıyla yöntem doğru değil. Bundan bir şey de çıkmaz. Ben öğrencilere acıyorum.”

Haberin Devamı

Bir akademisyen olarak öğrencilere kapısının açık olduğunu, gelen öğrencilerin kimliğini bile sormadığını ifade eden Kuzu, haklı olan herkese yardımcı olduğunu söyledi.

Öğrencilerin burs, yurt, kredi, harç meselesi gibi sorunlarını kendisine anlatabileceklerini belirten Kuzu, “Buna rağmen 'Ben gelmem, yumurta atarım' dersen olmaz. Bu yumurta bir gün biter. O yöntem yöntem değil” diye konuştu.

Kuzu, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Bir şeye üzülüyorum. 68 kuşağı, Türkiye'de heba olmuş bir kuşak. 68 kuşağının iyi tarafı okuyan bir kuşaktı. Kötü tarafı, tek taraflı okuması. Sağcılar sağ kitapları okudu, solcular sol kitapları okudu. Dolayısıyla tek taraflı baktığı için de tahammülsüzlük başladı. Şimdiki nesil maalesef daha az okuyor. Ne sağ, ne sol kitap okuyor, daha çok internet başında vaktini geçiriyor. Gençlerin kendilerini sorgulaması gerekir. 68 kuşağı, erişemedikleri o hedefe, bunu onlara sorun, bugünkü öğrencilerin yaptıklarını, tahrik ve teşvik ederek, 'Ne var canım' diyerek, hafife alarak, el altından 'Devam edin çocuklar' dercesine ulaşmaya çalışıyor. Bunlar doğru yöntemler değil. Yani 'biz yapamadık, siz yapın.' 50 kuşak da gelse yine yapamaz çünkü yöntem yanlış.”

Haberin Devamı

“MAKSADIM DEKANLA UĞRAŞMAK DEĞİL”

Bilgi çağında en güçlü aracın bilgi olduğunu, bilenin her zaman üstün tutulduğunu belirten Kuzu, “Siyasal Bilgiler Fakültesine siyasetçi gelmeyecek de kim gelecek?” diye sordu.

Dekanı bir kez daha istifaya davet eden Kuzu, şöyle konuştu:

“Maksadım dekanla uğraşmak değil. Çünkü dekanı tanımam bile, ismen duyuyorum. Dolayısıyla bir alıp veremediğim yok. Oradaki ayrım şu olmuştur; aynı amfide CHP'yi temsilen Süheyl Batum konuşurken, 3 sıra öğretim üyesi varken, ben gelince bir tek öğretim üyesi yoktu. Oradaki 8-9 öğrenci protesto ediyor, hocalar susturmaya çalışıyor. Biz geldik, nasıl olsa yumurta şenliği başlayacak, piyasada yoklar. Bunu dekan da hocalar da biliyor. Dedik ki, 'Bu toplantıyı iptal edin.' İptal yok. 'Tedbir alın', tedbir yok. Aşağıya geliyorsun dekan yok. Bunu protokol anlamında söylemiyorum. Sonra kendisini arıyorum, diyor ki '4. kattayım' Yukarıdan aşağıya iyi görünüyor mu? Nasıl buradaki festival? Sen de eşlik edebiliyor musun? Yani bir iki tane siyasetçiyi çağıracaksın, iki tane anayasa profesörü, konu anayasa... 40 gün önceden belli olmuş bir programı iptal etmiyor, tedbir almıyorsun, tedbir alacak polisi de engelliyorsun. Yukarıdan da bakıyorsun, aşağıya inmiyorsun, aradığım zaman da 'Onların çoğu öğrenci bile değil' diyorsun. Ben seni istifaya tabii ki davet edeceğim, bundan daha doğal ne var? 'Senin yaptığın bu dekanlığı babam da yapar' dedim. Bugün bir daha söylüyorum; 'Bunu babam da yapar, dedem de yapar.' Dedeyi de katalım da biraz daha şenlensin. İdarecilik sorumluluk ister. O zaman oturmayacaksın o makamda.”

Bir gazetecinin “Öğrenciler, sizi canlı canlı dinlemek yerine salonun yanındaki mekanda ekrandan dinleyebildi. Tedbirler kapsamında da böyle yapıldı” dediği Kuzu, “Yan taraf denilen salonun kapısı açık, içeriden irtibat var. Salonda yer sorunu olmuştur. Başka türlü zannetmiyorum. Eskiden beri böyle yapılıyor” yanıtını verdi.

Kuzu, “Sempozyumdaki konuşmanız boyunca şemsiyeli korumalar vardı. Buraya gelirken de protesto olur endişeniz var mıydı?” sorusu üzerine “Benim haberim yok, şemsiye falan görmedim” dedi.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!