Güncelleme Tarihi:
Ada sevdası, yılların özlemiydi. 36 yıl öncesiydi. Baba Yakavos, ailesine ‘‘Valizlerinizi toplayın, Burgazada'yı terk edip Yunanistan'a yerleşeceğiz’’ deyince Yakavu ailesinin gözyaşları, sel olup Marmara'ya akmıştı. Çok zor alınmış bir karardı bu. Üstelik Burgazada'nın 72 ferdi ile en kalabalık Rum ailesiydi Yakavu'lar. 16 yaşında Burgazada'da 3 çocukluk aşkını yaşlı gözlerle bırakıp Yunanistan'a göç eden Hristo Yakavu, 36 yıl sonra Yunanistan Halter Milli Takımı'nın teknik patronu olarak eşi Elena ile döndüğü babaocağında evini aradı, buldu. Hristo Yakavu'nun Burgazada'da duygu dolu iki gününü, sadece Hürriyet ve Yunanistan'ın devlet televizyonu ET izledi.
Ada vapuru halatını henüz bağlamış, iskele verilmemişti. Ada toprağına bir çekirge gibi sıçrayıverdi Hristo. Kahvenin önünden geçerken kendisini ilk tanıyan, faytoncu Abdullah oldu. ‘‘Aaaa!.. Bu Hristo’’ dedi ve ‘‘Kalosorisate Hristo’’ (Hoşgeldin Hristo) deyip boynuna sarıldı. Öpüşmeler, sevinç gözyaşları... Hristo, eşi Elena'yı elinden tuttu, bir süre sahilde yürüdükten sonra evinin sokağına girdi ve 6 numaralı kapının önünde durup ‘‘İşte benim ev burası’’ dedi. Karşı kaldırımdan evini beş dakika seyrederken, dondu kaldı.
EŞİKTE GÖZYAŞLARI
Zilini bastı. Bir süre bekledi, ‘‘tık’’ yoktu. ‘‘Açın kapıyı be...’’ dedi, bir daha bastı. Pencereden bakacak bir çift gözü bekledi. ‘‘Kimse açmıyor...’’ dedikten sonra o yıllarda ayakkabılarını çıkarttığı kapı eşiğine iki damla gözyaşı düştü. Çünkü evini bugün yazlıkçılar kullanıyordu. Yanında tek katlı şimdi sağlık ocağı olan bir evi daha vardı. Görevli doktordan ‘‘Dedem burada otururdu, içeri girebilir miyim’’ dedi. Odanın kokusunu çiğerlerine çekti, evinin duvarlarına ‘‘Teyemmüm’’ yaptı.
Adanın sokaklarında geziyorduk. Arkadaşlarını buldu. Yine öpüşmeler, sarılmalar... Aşure Lambo'nun meyhanesinde ‘‘kuru, pilav, yoğurt’’ mönüsünün tadını anlata anlata bitiremedi. Asırlık çınarın önünde durdu. Eşi Elena'ya kovuğunu göstererek ‘‘Gir içeri, dilek tut’’ dedi. Elena sığamadı, kendisi göbeğini içeri çekip girdi ve ‘‘Çocukken çok yaramazdım. Bir gün bu ağacın tepesine çıktım, aşağıya inemeyince itfaiyeciler beni merdivenle aşağı indirmişti’’ dedi.
Bir evin önünde durdu. ‘‘Bu evde oturan kaptan Mustafa'nın kızı İlknur ile çok iyi arkadaştık. El ele dolaşırdık’’ dedi. Adaya tırmanırken bir bahçeyi gösterdi. ‘‘İşte buradan kuşlara sapan atardım. Adanın arkasındaki kayalıklarda da pişirir yerdik’’ dedi.
Kalpazankaya'da yemek yerken, çalan Rumca kaseti istemeyip, garsona ‘‘Ben Rumca şarkılardan bıktım. Sen Zeki Müren'den bir kaset koy da yüreğim açılsın’’ dedi. Zeytinyağlı dolmayı, kuru fasulyeyi, pastırmalı böreği, patlıcan salatasını yerken Yunan ET televizyonunun personeline bu yemekleri anlata anlata bitiremedi. Lokantanın bahçesinde Türk edebiyatının usta kalemi Burgazadalı Sait Faik'in heykelinin yanına oturdu. Tesadüf bu ya, heykeli yapan heykeltıraş Recep Tezcan da o sırada lokantadaydı. Kulak misafiri olduğu bu sohbetten o da çok duygulanmış olacak ki, bizim masaya gelip Hristo ile tanıştı ve ‘‘Bu heykelin yanına sizin haykelinizi de yapabilirim miyim?’’ diye izin istedi. Hristo bu beklemediği teklife çok mutlu olmuştu.
YİNE GELECEĞİM
Hristo, ilk madalyasını Adalar Susporları Kulübü'nde yüzme yarışlarından kazandığını, halterdeki ilk Türkiye ikinciliği madalyasını da Sıvas'da aldığını söyledi. Hristo bir dükkanın önünde durdu ve ‘‘Bu dükkan babamındı. Burada tatlı ve sakız dondurması satardık’’ dedi. Hristo ve eşi Elena bu çekim için iki günlerini geçirdiği Burgazada'dan yaşlı gözlerle ayrılırken ‘‘Çok kısa bir süre sonra yeniden geleceğim ve Burgaz'da bir ev alıp, yaşayacağım. Atina'da da mutluyum, ama 36 yıldır hep Burgaz'ın özlemi ile yaşıyorum’’ dedi. Yakavu'lar adadan ayrılırken iskeleden bir kez daha yaşlı gözlerle adayı seyretti. Eşi Elena, Hristo'ya ‘‘Efharisimani İma Andigoni’’ (Burgazada'da çok mutlu oldum) dedi.