Toygun ATİLLA-Ömer ÇAĞLAK/İSTANBUL
Oluşturulma Tarihi: Ocak 12, 2004 01:56
İstanbul'da son zamanlarda peş peşe yaşanan uyuşturucu ölümlerinden en çarpıcısı Burçin Bircan'ın ölümüydü. Burçin, Zeytinburnu Kozlu Mezarlığı'nda bir kış sabahı cesedi bulunmadan sadece bir hafta önce, 1 kilometre ötedeki Balıklı Rum Hastanesi'nde tedavi gördü. Günlüğüne de hastaneye nasıl uyuşturucu sokulduğunu yazdı.
Burçin Bircan'ın ‘‘Güneşin içindeki karanlığı özledim... Kurtulamayacağımı biliyorum. Bir eroinmandım, bitti...’’ gibi düşündürücü ifadelerinin yer aldığı günlüğünün bazı bölümleri şöyle:
HASTANEDE İLK GÜN: Evet! Şu anda Balıklı Rum Hastanesi'nin sadece bana ayrılmış ufak odasında yazıyorum bu satırları. Biliyorum, yine yazdıklarımı kaybedicem ama yazıcam, en azından belki kaybettiklerimi bulan birileri olur ve bu sayfalarla onları birleştirip beni bir kez daha anlamaya çalışırlar. Gerçi artık birilerinin beni anlayıp anlamaması peşinde olacak halim de kalmadı. Hemşirelerin verdiği diazemlerden satırları yazarken bile kalemi zor tuttuğumu yazabilirim...
ÖNDER DİYE BİRİ: Önder isimli dünya iyisi bir adam yatırdı beni buraya. Çok zengin, ama bir o kadar da gönlü cıvıl cıvıl bir insan, yani tanıdığım kadarıyla. Kanım eroinden çok pislenmişti. Burada ilk 5 gün üzerimde damar bulamasalar da kılcaldan girip bir şekilde o damarı patlatıncaya kadar serum yedim diyebiliriz. Öyle haplar, ilaçlar, diazemler veriyorlar ki aptal bir ruh gibi dolaşıyorum ortalıkta. Zaten bir de tek hatun ben olunca haliyle tüm ilgiler bende toplandı...
DELİ DİYORLAR BANA: Vay be! Yılbaşı bile geldi! Yeni yıla kanım tertemiz girmiş olucam böylece. Odamı 2 günde yaşanacak hale getirdim. Madonna ve NIRVANA delisi olduğumu söylememe gerek yok herhalde. Beni bende saklayan, bendeki beni bulan tek müzik tek grup bunlar. Ne yapayım? Bazıları deli diyor. Bu tarz müzikleri dinlediğim için. Ama hiç benim umurumda bile değil.
KAPIYA ATILAN ÇİFTLİ: Balıklı'da Fatih'le bizden önce taburcu olan Yusuf, öyle kapıya bir çiftli (esrar) attırdık. Olay bir cigaraydı. Hemşire koluma serumu takmış benim haberim bile yok Ayyyyy. Fatih'le nasıl gülüyoruz! Hastanenin merdivenleri sanki bir şatonun tümseğine akan sayısız adımlı merdivenler gibi geldi. Kafam üç dumanda nasıl öyle oldu bilmiyorum! Koridorda yürürken, kimi görsem, suratına bir kez bakıp sırıtıyorum!!
EROİNE AŞIK OLMAK: ...insan burda hep kapalı, uçmuş insanlarla durunca iyice deliriyor. Kimisi taştan, kimi kokainden, kimi peynirden, kimi esrardan, kimi de bali yani gazdan gelmiş yatmış. Adamlar taa Türkiye dışından gelmiş. Sırf tedavi olmak iyileşmek için. Kiminin gelme amacı çok komik. Adam buraya gelip kanını temizletip çıktığında daha iyi kafa yaşasın diye gelmiş! Süper ya! Böyle adamlar hálá yaşıyor demek ki! Hele bir tanesi var, oğlu için yaşadığını söylüyor ama çıkınca hiçbir şeyin değişmeyeceğini, eroini bir kez yapanın ona aşık olacağını ve bir daha bir daha...
HASTANEDE DÖNENLER: Neler dönüyor burada, eroin getirenler mi dersin, taş getirenler mi dersin, esrar getirenler mi!!! O kadar yasak varken nasıl becerdiklerini ben bile hiç anlamıyorum...
YATMA VAKTİMİZ: ...Duvarlara Madonna ve Nirvana posterlerimi yapıştırdım. Evden müzik setimi getirttim. Önder'in özel şoförüne istediğim CD'leri aldırttım. Gece ve saat 22.15, evet biliyorum bu saat dışarıdaki biri için çok erken ama bizim yatma vaktimiz. Şu anda koridorda hiç kimse yok. Büyük bir sessizlik bürümüş durumda koridoru.
SÖZÜNÜ TUTAN EROİNMAN: ...Heee bu arada Yusuf bir çiftli sabah atmış olabilir. Bakalım atarsa büyük bir iyilik yapmış olucak. Sabah saat 07.45 ayaktayız hepimiz. Dışarı bahçeye çıkıp baktım ama hiçbir bok yok! Ben zaten atamayacağını söylemiştim. Hangi eroinman şimdiye kadar sözünü tutmuş ki o tutsun? Neyse işte gene sabah oldu...
HERKESE KIRILDIM: ..7 gün oluyor. Sanki bir şeyler kullanmadan, o karamsarlığı ve içimdeki deliliği yok edecekmişim gibi kendimi kandırmak istemiyorum. Kırıldım. Herkese kırıldım. Herkesi çok seviyorum ama kırıldım...
KURTULAMAYACAĞIM: ...Şu nalet ama bir o kadar da bana mutluluk veren şeyden kurtulamayacağımı biliyorum. Ama en azından azaltabilirim diye düşünüyor da olabilirim. Ama gerçeği ben de bilmiyorum. Ne yaparım? Ne yapıcam?..
AŞK BANA ÇOOK UZAK: ...Zaten aşk bana çook uzak. Aile denen şeye nefretle bakıyorum. Umarım bu korkuluklu yerden çıkınca herşey daha farklı olur. Tek hayalim ufak bir evim, küçük bir arabam, işim, gerisi zaten çok kolay. Tanrıma hep inanmışımdır. Ben bunu kullanmamam için sadece Tanrımdan gelen duygularla hareket edicem.
GÜNEŞTEKİ KARANLIK: ...Dışarıyı özledim. Güneşin içindeki karanlığı görmeyi, yüzüme onun çarpmasını özledim... İstanbul'u özledim. Mutluluğun nerelerde olduğunu biliyorum şimdi. Meğersem ben farkında değilmişim güzel olan şeylerin. Benimki güneşin içindeki karanlık, karanlığın içindeki ışık.
ÖNDER'İ BEKLERKEN: Kaç saat oldu. Hálá Önder aramadı. Sadece bekliyorum. Umarım erken gelir. Bu hapishaneden usandım çünkü! Önder beni alır almaz hemen kuaföre gidip kendimi şöyle bir toparlatıcam. Eroini bir daha asla kullanmak istemiyorum. Onsuz bir hayat çok daha güzel. Bunu biliyorum...Şu anda sadece vaktim beklemekle geçiyor. Önder gelse de beni çıkarsa! Herkes çıktı neredeyse! Tek ben kaldım... Hayatta beklemek kadar korkunç bişey olamaz. Çok iğrenç ya! Bakalım ne olacak çıkınca? Beni neler bekliyor? Çok merak ediyorum. Sonunda geldi... Yeni bir hayat, yeni tüm güzel şeylerle beraber...
DÜN YENİ YILDI: Balıklı Rum'da geçen 20 günün sonunda Önder beni çıkardı. Dün yeni yıldı. Karşıda M.'lerin evine bıraktı beni Önder. Bana artık kendi başımın çaresine bakmamı söyledi...
Burçin Bircan, Zeytinburnu Balıklı Rum Hastanesi'nde geçen 20 gününü, yanında getirdiği 3 deftere, defterler bitince de vizite kağıtlarına yazdı. Burçin için, onu tedavi amacıyla hastaneye yatıran, 31 Aralık günü hastaneden çıkarmaya gelen Önder'in ayrı yeri vardı.