Güncelleme Tarihi:
Şanlıurfa'nın Akçakale ilçesinde Suriye tarafından düşen havan topu nedeniyle beş kişinin hayatını kaybetmesinden bu yana durum sükunetini koruyor. Olaydan bu yana Suriye tarafında da ciddi bir sessizlik hakim. Ordunun bu bölgedeki operasyonlara ara verdiği söylense de isyancılar büyük bir operasyon düzenlenebileceğini ifade ediyor.
Akçakale'de hayat yavaş yavaş normale dönerken, biz de sınırın diğer tarafındaki durumu görmek için sınır kapısının yanındaki geçiş yolunu kullanarak Suriye'ye geçtik. Eylül ortasında isyancıların eline geçen sınır kapısına ulaştığımızda, ilk olarak dikkatimizi canlı yayında bombalanan gümrük binası çekiyor. Bir zamanlar günde binlerce aracın ve insanın geçtiği, şimdi ise terk edilmiş durumda bulunan sınır kapısından Suriye'ye giriş yaptığıktan kısa bir süre sonra bir minibüsün bize doğru geldiğini fark ediyoruz. Kendilerini Özgür Suriye Ordusu askerleri olarak tanıtıyorlar. Biz de gazeteci olduğumuzu söylüyoruz.
HÜRRİYET SINIRIN ÖBÜR TARAFINDA - WEBTV
Minibüstekiler istersek içeri girebileceğimizi ve Telabyad'ı gezdirebileceklerini belirtiyorlar. Ve böylece birkaç saat süren Suriye maceramız da başlıyor. Kısa bir beklemenin ardından siyah bir arabayla bizi gezdirecek mihmandarımız geldi. Arabanın üzerinde sprey boyayla Arapça "özel tim" yazıyor. Adının Ahmed olduğunu öğrendiğimiz mihmandarımız da bir özel tim komutanıymış ve isyancıların deyimiyle "çok sayıda başarılı operasyona" imza atmış.
İlk durağımız ÖSO'nun Telabyad'daki karargahı. Sınırdan bir kilometre mesafedeki karargahta, arabamıza Türkçe bilen, Türkmen bir ÖSO mensubunu da alıp, terk edilmiş kentin sokaklarında gezmeye başlıyoruz. Telabyad halkının büyük bölümü, yaşanan savaş ve çatışmalar nedeniyle kenti çoktan terk etmiş durumda. Bir zamanlar ne kadar canlı olduğu üzerindeki Türkçe tabelalardan belli olan mağazaların neredeyse tamamının kepenkleri kapalı. Açık olan birkaç dükkan da hırdavatçı ve elektrik aparatları gibi malzemeler satan yerler.
Kentin meydanına ulaştığımız sırada ÖSO askerleri de yol kesip, bir kamyonette arama yaptığını görüyoruz. Bize arkası eşya dolu kamyonette "şüpheli" birisi olduğu için arama yapıldığı bilgisi veriliyor. Görüntü almamıza ise izin verilmiyor. Eşyaların üzerine oturmuş olan 12-13 yaşlarındaki küçük bir kızsa korkudan gözyaşlarını tutamadığını fark ediyoruz. Aramadan sonra ailenin geçişine izin veriliyor ve kamyonet yoluna devam ediyor. Çatışmalar sırasında Telabyad'dan kaçan, şimdi geri dönen bir aile olduğu söylneiyor. Arama tamamlandıktan sonra o bölgenin komutanı Ebu Halil'le tanıştırılıyoruz.
Türkiye'den geldiğimizi söyleyince Ebu Halil'in yüzünde kocaman bir gülümseme beliriyor: "Türkiye bizim baştacımız. İlaç, yemek, ihtiyaçlarımız oradan geliyor. İyi ki, Türkiye var." Bunun üzerine silah gelip gelmediğini sorduğumuzda ise Ebu Halil kırık Türkçesi'yle itiraz etmeye başlıyor: "Silah yok, silah yok, sadece insani yardım."
Sonra mihmandarımız Ahmed ve tercümanımız Türkmen savaşçı Abdülmelik Dede ile bir turistik geziymiş gibi Telabyad'ın bugün isyancıların elinde olan eski kamu kurumlarını gezmeye başlıyoruz. Gerçekten de bizi gezdirenler, bir tur operatörü kadar profesyonel davranıyorlar. Esad rejiminin farklı istihbarat birimlerine ait binalara götürüyorlar bizi. Buraların ele geçirilme hikayelerini anlatıyorlar. Tabii, Beşar Esad'ın posterinin üzerine basarak fotoğraf vermeyi de ihmal etmiyorlar.
Turumuzu tamamladıktan sonra Abdülmelik'i aldığımız yere, yani ÖHO karargahına geri dönüyoruz. Bizi komutanın odasında ağırlamak istiyorlar, ancak haber geçeceğimiz için dönmemiz gerektiğini söylüyoruz. Komutanın odasına televizyon açık. Hangi kanalı izlediklerini soruyoruz. Suudi Arabistan'dan yayın yapan El Arabiya olduğunu söylüyorlar. El Cezire yok mu sorumuza ise, "Var, olmaz mı? İkisi arasında zapping yapıyoruz" yanıtını veriyorlar.
Binadan çıkıyoruz. Mihmandarımız, yoldan çevirdiği bir arabaya bizi bindirip uğurluyor. Arabayla sınır kapısına kadar geliyoruz. Sonra aynen geldiğimiz gibi, elimizi kolumuzu sallayarak Türkiye'ye geri dönüyoruz.
YABANCI BASINA ÇOK ALIŞIKLAR
ÖSO askerleriyle geçirdiğimiz birkaç saatte dikkatimizi en çok, kameralar karşısındaki rahatlıkları çekiyor. Nasıl poz vermeleri gerektiğini iyi biliyorlar ve poz vermeye de oldukça hevesliler. Ayrılmadan kısa bir süre önce isyancılarla fotoğraf çektirmek istiyoruz. Bir anda kent merkezindeki boş çeşmenin üzerindeki bayrağın yanına tırmanmaya başlıyorlar. Pozun iyi olduğuna kanaat getirdikten sonra bize ise deklanşöre basmak kalıyor.
BÜYÜK OPERASYON BEKLENİYOR
İsyancıların iddiasına göre, Akçakale'nin 30 kilometre doğusu ve 30 kilometre batısını oluşturan 60 kilometrelik sınır şeridi ÖSO'nun kontrolünde bulunuyor. Esad askerlerinin Suriye içinde Telabyad'dan 13 kilometre mesafede olduğu belirtiliyor. Son birkaç gündür, durum sakin. Esad ordusu, Telabyad'a yönelik operasyonlarına ara vermiş durumda. İsyancılara göre, büyük bir operasyon hazırlığı var. Zira bu stratejik noktayı, Esad'ın bu kadar kolay bırakmayacağına inanıyorlar. Türkiye'nin havan topu düşmesine askeri yanıt vermesinden dolayı Esad ordusu geri mi çekildi, yoksa fırtına öncesi sessizlik mi yaşanıyor sorusunun yanıtını ise zaman gösterecek.
ŞİKAYETLERİNİZ İÇİN 187'Yİ ARAYIN
ÖSO askerleri nezdinde Telabyad'ı gezerken, tur rehberi eşliğinde bir turistik gezi yapıyormuş gibi hissediyoruz. Aramızda bunun esprisini yaparken, cep telefonumuza bir mesaj geliyor. Artık Suriye'nin GSM şebekesine geçtiğimiz için Suriye Turizm Bakanlığı da "hoşgeldiniz" mesajı atıyor. Mesajda bir de Suriye'ye ilişkin turistik bilgi almak ya da şikayetlerimizi iletmek için "187 numaralı telefonu" arayabileceğimiz bilgisi veriliyor.
İSYANCILARIN KIRMIZI ÇİZGİLERİ
Telabyad'ı gezerken, ÖSO askerleriyle konuştuğumuzda bazı kırmızı çizgileri olduğunu fark ediyoruz:
1. Sohbet sırasında "isyancı" kelimesini kullandığımız için uyarı alıyoruz. Kendilerine isyancı değil, direnişçi denmesini istiyorlar. Hatta isyancı kelimesini kullandığımız bir video çekimini tekrarlamamızı rica ediyorlar.
2. Silahların kaynağı da bir diğer kırmızı çizgi. "Türkiye'den silah geliyor mu" yönündeki sorularımıza kesin bir dille "hayır" yanıtını veriyorlar. Silahların, düşen karargahlarda Suriye ordusundan ele geçirildiğini söylüyorlar.
3. Belki de en önemli kırmızı çizgileri sivil halka yaklaşımları konusunda. Sivil halka asla zarar vermediklerinin ısrarla altını çiziyorlar. Esad rejiminin düşen kalelelerinden ele geçirdikleri malzemelerden silahları kendilerine tutup, "halkın rejimi kurulduğunda" halka dağıtacaklarını söylüyorlar.