Güncelleme Tarihi:
Burada acı sanki öyle bir toz bulutu oldu; genzimizi, gözümüzü yakıyor... Soma'ya ilk haberi aldıktan sonra ulaştığımızda akşam daha çökmemişti. Önce Soma Devlet Hastanesi'ne gittik. Henüz birkaç saat geçmesine rağmen madenci yakınları hastane bahçesini ve önündeki caddeyi doldurmuştu.Binlerce insan acı ve merak içinde oradan oraya koşuşturuyor, ağlıyordu. Herkes küçücük bir haber için birilerinin gözünün içine bakıyordu.
Madenin yolu ise acı bir geçit töreniydi onlarca ambulans ve kurtarma aracı konvoy olmuş yolu tutmuştu. Soma'da siren sesleri durmuyordu. Maden girişi ve ocağın ağzı ise beklediğimizden daha ağır bir manzaraydı. Burada bekleyen yakınlar her çıkan sedyeye feryatlarla koşuyor kimileri kendilerini yere atıyor bazen çığlıklar yükseliyordu.
Zaman ilerledikçe yaşananların korkunçluğu ortaya çıkıyordu.Bakan Taner Yıldız dahil herkes acının büyüyeceği endişesini yaşıyordu.Kurtulan madenciler bir taraftan arkadaşlarına yardım için madene giriyor bir tarafan da çaresizlik içinde gözyaşı döküyordu.Simsiyah yüzleri, kan çanağı gözleri çaresiz bakıyordu.Sabaha kadar kimse uyumadan tek bir nefes için, bir can daha kurtarmak için koşuyordu.
Bakan Yıldız saat başı açıklamayla yaralı ve ölü sayısını açıklarken umutların tükendiğini zamanın aleyhte işlediğini söylüyordu. Madenden yayılan gaz bulutu geniz yakarken sabahın ilk ışıklarıyla bekleyenlerin yüzündeki umutsuzluk okunuyordu. Sabah daha acıydı saatlerce bir umutla bekleyenlerin sabırları tükenince çığlıklar sanki o ölüm sessizliğini bozuyordu. Tarif edilemez acıya tanıklık etmek tarif edilemez gibi geliyor.
Burada insan acıyı o toz bulutun içinde ta içinde hissediyor. Yine de umutlu şeyler yok değil. Acı bir çığlık gibi önce vincin zincir sesi etrafı kaplıyor, ufacık bir hayat belirtisi ve alkışla sedyeye bindirilenler herkesin umudu oluyor.