Güncelleme Tarihi:
İnsanlığın kaderini etkileyen dev ülke ABD'nin can damarı: New York.
Yoksulun ‘‘pembe umutlar kenti’’. Zenginin ‘‘aradığım her şey orada’’ gözüyle baktığı, üstüne şarkı bestelenen, filmlere, romanlara konu olan New York, devlet içinde devlet. Bugün Dünya Başkenti diye adlandırılan New York'a, Kızılderililer dışında ilk kez 400 yıl önce Hollandalı tüccarlar ayak basmış. Ancak modern şehir haline geçişi 1898 yılında. İşte bu nedenle New York 100. yaşını kutluyor. Brooklyn, Queens ve Staten İsland'ın Manhattan ve Bronx'la birleşip New York şehri oluşunun 100. yıldönümününü...
Bu dizide onun hikayesini okuyacaksınız.
Akşam güneşi Connecticut tepelerinin üstüne çökmüş, az sonra kaybolacak. Bakır rengi ışınlar, oturduğumuz ‘‘Dünyanın Pencereleri’’nin barına süzülüyor. Karşımızda ufukla birleşen Atlantik Okyanusu, solda Hudson Nehri ötesinde New Jersey, karşı tarafta Brooklyn ve Queens, arkada gözalabildiğine uzanan Manhattan.
Yerkürenin en yüksek lokantasının görüş zaviyesi üç eyaleti kaplayan barında bir arkadaş grubuyla havadan sudan laflarken anılarımda burasını ilk ziyaretim canlanıyor. Beton zemin üstünde üç tekerlekli araçlar, boyası kurumamış duvarlar arasında mekik dokuyor. Kablo, elektrik malzemesi ve boya kutularını işçi gruplarına taşıyorlar. Deklanşöre basıp birkaç kare fotoğraf çekiyorum ama yeterli değil. Dünya Ticaret Merkezi'nin azametinin bu karelerde yansıması imkansız. Dışarda bir pervane sesi giderek büyüyor, cam takılmamış pencerenin ötesinde siyah bir helikopter. ‘‘İşte fotoğraf bu’’ diyerek ustabaşı Michael'a el işaretiyle pencereye yaklaşması sinyalini veriyorum. Michael'ı helikopterle aynı kadraja sokmam lazım. ‘‘Az geriye lütfen’’ diyorum. Gene olmuyor. ‘‘İki adım daha...’’ derken ustabaşının rüzgardan teni kararmış çehresinde yaygın bir tebessüm beliriyor: ‘‘Sen benimle aşağıda buluşmak istiyorsun galiba.’’
Makinayı indirdiğimde esprinin ciddiyetini anlıyorum. Yükseklere alışık inşaat ustasının yarı bedeni, pencere boşluğu dışında. Lafımı dinleyip bir adım daha atsa gözden kaybolacak. Aşağısı da az buz değil, caddeden 440 metre yüksekteyiz. Üstelik 110. kattan aşağısı da görünmüyor. Gri bir bulut kümesi ünlü gökdelenin çevresini sarmış.
1970'li yılların ortasında inşası tamamlanan Dünya Ticaret Merkezi'yle ilgili bir yazı hazırlarken gökdelenlerinin fotoğrafını çekme işinin kolay olmadığını idrak ettim. New York adı geçtiğinde ilk akla gelen gökdelenler uzaktan oyuncak yapılara benziyor. Oysa sokak seviyesinden tepesini görmek mümkün değil. Bu dev binaların içi karınca yuvası gibi kalabalık. Dünya Ticaret Merkezi veya The Empire State'te çalışanların sayısı, Monaco, San Marino ve Palau Cumhuriyeti'nin toplam nüfusundan fazla.
24 dolara satılan ada
Dillerden düşmeyen New York rüyası, her biri kent nüfuslu beş ilçeyi kapsamıyor. Yerli-yabancı ziyaretçiler gözünde New York yalnızca Manhattan'dan ibaret. 1600'lü yıllarda Avrupa'dan gelen Hollandalı göçmenlerin ayak bastığı ‘‘Nieuw Amsterdam’’ adlı minik adanın Kızılderililer dışındaki ilk sakinlerinin çoğu Protestan Fransızlar. Bu grubun lideri Peter Minuit, çalıştığı Dutch West İndia Company adına, Manhattan'da yüzlerce yıldır tarım ve hayvancılıkla geçinen kızılderililerdan bu adayı satın alıyor. 24 dolar değerinde incik-boncuk ve süs eşyaları karşılığında... Bu, şimdi iki kişilik yemekten sonra garsona verilen bahşiş, New York'ta.
Hudson ile East nehirleri arasında uzunluğu 22 km. en geniş yerinde eni 3.7 km. olan Manhattan Adası şimdi yalnızca Amerika'nın değil dünyanın nabzının attığı odak noktası. Peter Minuit'in satın aldığı, 1626 yılında 200 nüfuslu olan Manhattan, bugün nehir altı tünellerine ilaveten köprülerle bağlandığı dört ilçesiyle 10 milyonluk bir uluslar mozayiğine dönüştü.
Otomotiv sanayiinin devi Henry Ford'un 1900'lü yılların ilk yarısında ‘‘Şehirden ziyade memlekete benziyor. Bağımsız bir hükümeti olması lazım. Herkes ayrı düşünüp, ayrı hareket ediyor’’ dediği New York'un pek çok özelliği var. Başta insan mozayiği geliyor. New York tipik Amerikalı'ya rastlamayacağınız yegane Amerikan şehri! Burada beyaz, sarı, kahverengi, siyah ırktan yerküre insanlarının istisnasız tüm örneklerini görmek mümkün. Sokaklarda tüm Avrupa dilleri yanısıra İngiltere-İzlanda arası adaların lisanı Faroese'den Karayipler, Uzak Doğu ve Afrika dilleri Tagalog, Miao, Malayalam, Kru, Syriac, Guajarthi ve İlocano'nın kulağa çarpması kimse için şaşırtıcı değil. 115 lisanın konuşulduğu başka kent var mı dünyada?
New York kuruluşundan beri bir göçmen şehri. Başlangıçta Hollandalılar, İngiliz, Fransız, İskandinav göçmenleri, Afrika'dan getirilen siyahlar, yanıbaşındaki Kızılderililerle paylaşmışlar. Ardından 1800'lerde baskı ve esaretten kaçıp din ve özgürlük arayan Avrupalılar'ın göçü başlamış. Yeni Dünya-Amerika'ya kapağı atan göçmenlerin ilk giriş yeri New York limanı ağzındaki Ellis Adası.
Kentin uzun yıllar süren Anglo-Amerika toplum yapısı, daha sonraki yıllarda Alman, Fransız ve İtalyanlar'ın göçüyle Euro-America'ya (Avrupa-Amerika) dönüştü. Amerika, tarım ve inşaat sanayiinde çalıştırılacak Çinliler ve çeşitli Afrika ülkelerinden getirilen siyah esirlerle birlikte ‘‘çok kültürlü ülke’’ye dönüşürken bundan en fazla nasibini alan şehir gene New York oldu.
Şehir içinde şehirler
Şimdi şehir içinde mini şehirler var New York'ta: Manhattan'ın güney ucunda İtalyan ve Çinli göçmenlerin yaşadığı ‘‘Little İtaly’’ ile ‘‘Chinatown’’, alt kesiminde Hint Mahallesi ‘‘Little İndia’’, Alman, Macar ve Çekler'in yaşadığı ‘‘Yorkville’’, kuzeydoğuda Portorikolular'ın ‘‘Little Puerto Rico’’su, yanıbaşında siyahların mahallesi ‘‘Harlem’’, karşı ilçe Queens'in Astoria'sında mini Rum kenti ‘‘Little Athens’’, Jackson Heihts'da Colombialılar'ın iskan merkezi ‘‘Little Bogota’’, Brooklyn ilçesinin Crown Heights kesiminde Karayip Denizi'ndeki tüm adaların göçmenleri, Bedford Stuyvesant'da 600 bin Rus Yahudisinin yaşadığı ‘‘Little Odessa’’... Ayrıca Küba, Dominika, Kore, Pakistan, Nijerya, Lübnan, Vietnam gibi çeşitli ülkelerden göçmenler muhtelif bölgelerde modern gettolar kurmuşlar. Türk toplumunun büyük çoğunluğu ise Brooklyn'in doğu ucunda yaşıyor.
Siyahlar, İspanyol ve Asya kökenliler nüfusun yüzde 40'ını oluşturuyor. Şehrin Porto Rikolu nüfusu Puerto Rico adasından fazla. Rumların Astoria'sı sayı itibariyle Atina'dan sonra en kalabalık Yunan şehri oluyor. Dominikalılar da Santo Domingo'dan sonra en kalabalık nüfusa gene New York'ta sahip. New York göçmen şehri ama hiç kimse yabancı muamelesi görmüyor.
Rakamlarla New York
Altın çağını yaşayan New York astronomik rakamların cirit attığı bir kent. Havaalanlarına bir yılda gelen yolcu sayısı 80 milyon. Geçen yıl kenti ziyaret eden 32 milyon turistin harcadığı para 15 milyar dolar. İtalyan pizzasından Çin Chow Meine'ine, Türk döner kebabından Fransız Chateubriand'ına, Meksika taco'sundan, Brezilya bifteği, Lübnan Falafel'i, Japon Teriyaki'si, Yahudi gefilte'sine kadar değişik ülkelerin mutfak ürünlerini sunan lokantaların sayısı 134 bin.
Minik ada Manhattan ise yerkürenin iş-ticaret, finans-bankacılık, reklam, haberleşme, eğitim, moda, sanat, tiyatro, eğlence ve alışveriş merkezi. ‘‘Altın Sokak’’ lakaplı Wall Street'te tüccar ve işadamlarına bir yılda açılan kredilerin toplamı bir trilyon dolar. Bankacılık ve finans merkezi olan bu sokaktaki şirketlerin 154 bin
çalışanına yılda ödediği para 30 milyar dolar. Kentte 47 bin avukat, bir o kadar da doktor var. Dükkanlarında perakende satış toplamı 132 milyar dolar. Hudson ile East Nehri'nin birleştiği kesimde Amerika'nın Merkez Bankası (Federal Reserve) dünyanın en güvenilir altın kasası. Türkiye dahil 60 yabancı merkez bankasına ait 90 milyar dolar değerinde 700 bin altın külçe bankanın yeraltı kasalarında muhafaza ediliyor.
Turist uğrağı Fifth Avenue (Beşinci Cadde) ile 42'inci sokağın kesiştiği köşedeki Public Library'deki kitap sayısı ise 11.7 milyon. Uçakla ve gemiyle gelenlerin gözlerini kamaştıran Manhattan'ın dev binaları ise 150'yi aşkın. Şehirde tünel demiryollarının uzunluğu 1082 km. Su boru şebekesi 11 bin km., elektrik kabloları 145 bin km., gaz şebekesi 11 bin km. İki bin köprü, 104 bin yangın musluğu var.