Güncelleme Tarihi:
Bizim Sütlaç, kabadayı bir Van Kedisi. Üst kattaki Rus Finosu'na bahçede rahat vermiyor. Duyduk ki mamasını yemeyince, 'Sütlaç geliyor' diye korkutuyorlarmış, o küçük, uslu köpeği. Sokak köpeklerine de kötü davranıyor. Onları görünce, ön patilerini ileri doğru uzatıyor. Sırtı ters 'U' haline geliyor. Tüyleri dikenleşiyor. Kabarık kuyruğunu, bir beyzbol sopası gibi dikip, tehdit edercesine sallıyor. Bir de tıslıyor. Sütlaç'ın kabadayı tavırlarına 'Hadi len' diyecek bir köpeğin hayali bile yüreğimizi ağzımıza getiriyor. Nitekim, Kedi Ressamı Sedef Yılmabaşar Ertugan'ın, Foxy'si, son köpek saldırısını savuşturamamış. Sedef Hanım, köpek maçoluğu diye yorumladığı, hayatını alt üst eden bu olayı, Foxy'i kaybetmiş olmanın duygularıyla kaleme almış. Köpek sahiplerini merhamete davet ediyor...
Bazı hayvan sahiplerinin kendi besledikleri cins dışındaki hayvancıklara karşı duydukları vahşet ve umarsızlık tüylerimi diken diken ediyor.
Sahibiyle rastlaştıkca selamlaştığımız, Boxer ve Rotweiller cinsi iki köpek, saldırılarıyla parçalanmış, sakat kalmış ve çoğu da maalesef kurtulamamış birçok kedinin akıbetini duyduğum için korkulu rüyam haline gelmişlerdi. Özellikle de Boxer cinsi olanın, kedilerin yerini tesbit edip Rotweiller cinsi olana hedef göstermesi ve onun da 'İşi bitirmesi' hikayelerini yaşıyanlardan dinlediğimden beri.
Daha önce de bu insaniyetten uzak bu tarz köpek maçoluğu hikayelerini başka insanlardan duymuşluğum vardı: Bizim köpek maaşallah bahçede kedi bırakmadı, kedi yavrularını kırt diye yiyor, gibi böbürlenmeleri dinlerken insanlığımdan utanmıştım.
Foxy'im yaz güneşinde, çimenlerin üzerinde koşturup durdu. Ara sıra eve gelip bana görünüyor, yere serilip göbeğini okşatıyor, sonra yine bahçeye, kelebek kovalamaca oyununa geri dönüyordu. Belki de hayatının en mutlu günüydü, son günü olduğunu kim bilebilirdi ki ?
Bahçeyi çeviren çitlerin ardınan köpek hırlamaları geldiğinde balkondan köpeklere hoşt demeye gittim. Oralarda köpek dolaştıranlar beni bilir, ben köpeklerine hoşt diyen kedici bir komşuyum onlar için. Sahipleri çağırıp köpekler çekildiğinde, bir his beni çitin öte yanına bakmaya zorladı. Foxy'min cansız bedeni çimenlerin arasında bir pamuk yığını gibi yatıyordu.
Canhıraş çığlığım yükseldiğinde köpeklerin sahibi geldi 'beni korkuttun, birşey oldu sandım' dedi. Onun için kedimin ölümü önemli birşey sayılmıyordu. Kedimi çitlerin ardından bana uzatmasını istedim. Bacağından tutup çöp parçası gibi uzattı. Foxy'imi kucaklayıp veterinere koşturdum: Belkemiği kırılmış. Köpeklerin öldürdüğü kesindi. Eve geldiğimde kedim kucağımda boğula haykıra ağladım. Bahçedeki mezarına bırakamadım bir türlü.
O akşam, aynı köpeklerin sahibi, yine bahçemin çitine geldiğinde ona edecek iki sözüm vardı: 'Daha kaç kedinin ölmesi gerekiyor senin katil köpeklerinin kedi öldürmekten vazgeçmesi için' dedim. Öylesine duyarsız ve odun yürekliydi ki: 'Köpeklerle kedilerin arasındaki düşmanlığı biliyorsun. Ne yapayım yani? Benim köpeklerimin deşarj olması için tasmasız dolaşmaları, koşmaları lazım, yoksa insanlara da saldırırlar. Sen kedilerini korumayı başaramıyorsan ben ne yapayım' dedi.
Peki, koşup oynama, deşarj olma hakkı sadece cüssesi büyük ve çenesi güçlü hayvanların mı hakkı? Zayıf olan hep saklanmalı, dört duvar arasına mı kapanmalı ? Neden bu insanlar vahşi köpeklerini eğitmek için hiçbirşey yapmazlar? Madem biliyorsun köpeğinin huyunu neden bir ağızlık takıp üç-beş canı korumak için kılını bile kıpırdatmazsın be adam ?
Biliyorum acımı hiçbirşey dindiremez. Kedimi gencecik yaşamında toprağa verdim, bir köpeğin onu plastik oyuncağı zannetmesi sonucunda. Ama bu adam her gün aynı katil köpeklerle bana cehennem azabı yaşatıyor. Benim kedilerim olmasa bile, yolu onun dişleri hizasından geçen mahallenin tüm kediciklerini aynı hazin son bekliyor.