Güncelleme Tarihi:
Almanya gezisine depremzede diye polis çocuklarını göndermişler
TÜRKİYE'de meydana gelen deprem sonrası, bölgedeki depremzede çocuklara moral vermek amacıyla Uluslararası Polis Teşkilatı (IPA) tarafından Almanya'ya davet edilen 23 çocuğun tümünün polis çocukları olduğu ve depremi yaşamadıkları ortaya çıktı. 22 Ocak'ta Almanya'ya getirilen çocukların pasaport işlemleri yapılırken, büyük çoğunluğunun yeşil pasaportlu olduğunun ortaya çıkması, kafileyi getiren Almanlar'ın dikkatini çekti. Uluslararası Polis Teşkilatı'nın Wesel Temsilciği, depremi yaşamış çocukları seçmek ve getirmek amacıyla Türkiye'ye gitti. Almanya'ya getirilen çocuklar, burada çeşitli gönüllü Alman ve Türk ailelerinin yanına gönderildi. Çocuklarla Türk komşuları ve Türk çocukları aracılığıyla anlaşan Alman aileler, bir çoğunun depremi yaşamadığını ve polis çocukları olduğunu öğrenince, şok geçirdi. Ayrıca, çocukların bazılarının, ‘‘Bizim Türkiye'deki evimiz sizinkilerden daha iyi, çok daha lüks’’ demeleri aileler arasındaki şaşkınlığı daha da arttırdı.
ORGANİZATÖR POLİS MÜDÜRÜ
23 çocuğu getirmek üzere harekete geçen IPA'nın Wesel Temsilciliği, bu amaçla Ankara'daki Uluslararası Polis Teşkilatı'nın birimiyle irtibata geçti. Türk dostu Karl Heinz Litscke ve IPA, depremzede çocuk aramaya başladı. Ankara'da Cem Karakaya isimli polis müdürünün bu işi organize ettiği belirtildi. Wesel'deki temsilcilik, geçtiğimiz yılın sonuna doğru Ankara'daki temsilcilik ile yazışmaya başladı. İlk etapta Litscke, çocukları ücretsiz getirebilecek bir uçak şirketi aradı ve Aero Lloyd'la bunu buldu. Daha sonra Alman ve Türk basını aracığıyla bakıcı aileler bulundu. Ankara'daki polis teşkilatı, ‘‘Sözde depremzede çocukların’’ ilk listesini Kasım ayı sonuna doğru, Almanya'daki polis teşkilatına gönderdi. Buradaki listede, çocukların kimlikleri anlatılırken, annesini kaybetti, babasını kaybetti, evini kaybetti gibi açıklamalar vardı.
LİSTE NASIL DEĞİŞTİ?
İlk başta çocukların Aralık ayında getirilmesi düşünüldü, ancak sömestr tatiline denk getirilmesi için gezi Ocak sonuna alındı. Ancak, İstanbul'dan Ocak ayı başında Wesel'e yeni bir liste gönderildi. Gelen listede, yeni isimler vardı ve bunun dikkate alınması isteniyordu. Eski listeye göre çok sayıda isim değişmişti. Örneğin, anne ve babasını kaybeden 22 yaşındaki Seda Karagöz listeden çıkarılmıştı. Wesel polisi ise bu ikinci listeye göre bakıcı aileleri toplayıp, yaş durumlarına göre herkese çocukları dağıttı. 21 Ocak'ta yardımsever Litschke ve Wesel'deki IPA teşkilatının temsilcisi İstanbul'a uçtu. Olaya Alman basını da ilgi duydu. Alman kanalı PRO 7, bir televizyon ekibiyle Türkiye'ye, çocukları getirecek ekiple gitmek istedi. Bu durum, Ankara'daki IPA'ya bildirildi. Ancak, gelen cevap çok ilginçti: ‘‘Kesinlikle basın istemiyoruz.’’
Deprem sırasında yazlıkta kalıyorduk
Depremzede çocuklara değişik bir ortamda moral verme amacıyla düzenlenen geziyle ilgili bir haber yayınlayan NRZ (Neue Ruhr zeitung) Gazetesi, 10 yaşındaki Alperen ile kendisinden iki yaş küçük kardeşi Çağatay'ın şu sözlerine yer verdi: ‘‘Deprem sırasında ailemizle birlikte Kuşadası'ndaki yazlığımızdaydık. Olaydan hiç haberimiz olmadı. Daha sonra annemiz, oturduğumuz yer olan İzmit'te 7.4 şiddetinde deprem olduğunu ve 17 bin kişinin yaşamını yitirdiğini söyledi. Babamız görevi dolayısıyla yaşamını İzmit'te bir çadırda sürdürürken, bizler Ankara'da annemle birlikte dedemizin yanında okula gittik. Çünkü İzmit'teki okulumuz yıkılmıştı.’’
Cep telefonlu depremzede çocuklar
Daha sonra uçağa bindirilen çocuklar Almanya'nın Düsseldorf kentine, oradan da Wesel'e götürüldü. Bu çocuklar, Almanya'daki bakıcı ailelerine dağıtıldı. Bazı çocukların da Alman aileler yanında sürekli huzursuzluk yarattığı ve Türk aile istediği de belirtildi. Bu arada, gelen tüm çocukların Türkiye'deki aileleriyle cep telefonları ve ev telefonları aracılığıyla konuşması Alman bakıcıların dikkatini çekti. Çocukların çadırlardan toplanıp getirildiğini düşünen bir çok bakıcı aile, ‘‘Bu iş nasıl oluyor?’’ diye sordu.
Geziye giden polis çocukları
Kocaeli, Yalova, Sakarya ve Bolu'dan getirilenler polis çocuklarının isimleri şöyle: Serhat Çatak (8), Barış Bayraktar (14), Saadet Yılmaz (10), Serap Yılmaz (13), Merve Zengi (7), Egemen Artun (8), Mustafa Yıldız (11), Murat Çavdar (13), Canan Çavdar (14), Büşra Karademir (9), Çağlar Zengi (11), Uğur Durdu (11), Çağatay Sonat (9), Hüseyin Sonat (10), Uğur Özcan (14), Kübra Peker (11), Büşra Peker (14), Bilal Oğuz (15), Uğur Aksu (14), İlker Aydoğan (12), Mustafa Kıdıklıoğlu (12), Ahmet Özer (14), Gülcan Önder (13), Ceren Demir (10), Yasemin Bugan (13) ve Kemal Özhan (29).
Tuvalete kaçan polisler...
Gezinin düzenlenmesinde emeği geçen Türk dostu Karl Heinz Litschke, skandalla ilgili, ‘‘Depremzedelere yardım için kendimi adamıştım. Ancak, çocukların hepsinin polis ailelerinden seçilmesi beni çok zor duruma soktu. Bu çocuklar bunun sorumlusu olarak gösterilemezler. Sonuçta onlar çocuk ve artık buradalar’’ dedi. Çocukların Türkiye'den getirilmesi için Aero Lloyd uçak şirketinin geliş-gidiş uçak biletlerini üstlenmesini sağlayan Litschke, sözlerine şöyle devam etti:
BASINI İSTEMEDİLER ‘‘Çocukları almak için Türkiye'ye gittiğimizde durum açıkça ortaya çıktı. Kontrol için pasaportları topladığımda gözlerime inanamadım. Pasaportların yarısından çoğu, yeşil pasaporttu. Bu arada, hava alanında olayı görüntülemek isteyen gazetecilere ve televizyonculara engel olunmak istenmesi de garibime gitti. Yanımda gelen gazetecilerin çocuklarla görüştürülmesine engel olunduğunu görünce olaya el koyarak, ‘Ya bu görüşme yapılır, ya da biz çocuklar olmadan Almanya'ya döneriz' dedim. Bunun üzerine yetkililer aralarında görüşme yaptıktan sonra muhabirin birkaç çocukla görüşmesine izin verdiler.
İNSANLIK DERSİ Ben de diğer televizyon kanalları ile röportajlar yaptım. Ancak, bizimle birlikte gelen IPA görevlisi ile Türkiye'deki görevli bir anda ortadan kayboldular. Bu kişilerin, daha sonra basına ve televizyonlara çıkmamak için tuvalete saklandıklarını öğrendik. Uçak kalkarken kendilerini tekrar gördüm. Tüm bunlara rağmen iyi duygular içerisinde, yardım olsun diye getirilen çocukların Almanya'da mutlu günler geçirmeleri için uğraş verdim. Sponsorlar bularak bu çocuklar için otobüs tutup gezdirdim. İşsiz olmama rağmen kendi cebimden telefon ve faks paraları verdim ve hala da veriyorum. Ben bunlara pek aldırmıyorum. Ancak, sonradan duyduğum olaylar beni gerçekten üzüyor.
ÇOK ÜZÜLDÜK Ben getirilen çocukların en azından polis çocukları dahi olsa depremi yaşamış olan çocuklar olarak bilirken, Alman gazetelerinde yer aldığı gibi, çocukların bazılarının deprem sırasında Kuşadası'daki yazlıklarında bulunduklarını duymak beni ve bu iş için gönül veren ailemi gerçekten çok üzdü.’’
Onların hakkı yenir mi?
Onlar küçücük yüreklerdi... 17 Ağustos depremine dek iyi kötü yaşayıp gidiyorlardı. Bazı sıkıntıları olsa da alabildiğine mutluydular belki... Ana babalarına sarılıp yatıyorlardı geceleri, sıcaklıklarını çekiyorlardı içlerine doyasıya... O meşum gece, herşey değişiverdi birden. Bir çoğu yaşamıyordu o gecenin sabahında. Bir çoğu sakat kalmıştı, ağır yaralanmıştı. Bir çoğu, henüz yaşamının başında yapayalnız kalmıştı; kalpleri kırık, gönülleri buz gibi olmuş... İlerleyen günlerde ise herkes onlar için seferber olmuştu. Sivil kuruluşlar, gönüllü kuruluşlar, devlet kuruluşları... Bir bölümünün de Almanya'ya götürülmesi kararlaştırıldı tatil için. Sayıları 23 de olsa... Ancak, bir büyük ayıba imza atıldı böylece. Gönderilenlerin tümü de polis çocuğu çıktı. Oysa çocuklardan hiçbiri depremi yaşamamıştı. Yanlarına gittikleri ailelere, ‘‘Bizim evler sizinkinden lüks’’ türünden sözler söylüyorlardı. Kiminin Kuşadası'nda yazlıkları vardı. Peki ya gerçekten depremin tüm acısını çeken çocuklar... Onlara sadece, DHA muhabiri Mesut Çatak'ın bu ödüllü fotoğrafında olduğu gibi, dünyaya polis amcalarının bacakları arasından bakmak mı kalacaktı?..