OluÅŸturulma Tarihi: Eylül 02, 2001 00:00
Orhan Pamuk Ä°stanbul'un bir adasına kapanmış, yeni romanını bitirmeye çalışıyor. Ama aklı burada, New York'ta. Çünkü bugün, siz bu yazıyı okuduktan bir kaç saat sonra, Amerika'da da bir kaç milyon insan, New York Times'ın kalın pazar sayısını alacak, kitap ekindeki kapak konusunu okuyacak. Okurlar, kapağını Amerikalı olmayan bir yazara nadiren açan Book Review'da ‘‘Benim Adım Kırmızı/My Name Is Red’’ ile karşılaÅŸacak. Roman okurlarla da bir kaç gün önce buluÅŸtu. Edebiyat çevreleri yazarın bu son romanla ABD'deki satışlarını ikiye üçe katlayacağını düşünüyor.Orhan PamukABD’de eleÅŸtirmen filtresinden geçmek gerekiyorTürkiye'yle kıyaslayınca kitabınızın Amerika'da yayımlanmasından daha çok heyecan duyuyorsunuz sanki. Daha çok mu önemsiyorsunuz Amerika'yı?- Evet açıkçası çok heyecanlanıyorum. Henüz Amerika'da Türkiye'de olduÄŸu kadar çok okurum yok. Ama Ä°ngilizce yayımlanmak bütün dünyaya seslenmek olduÄŸu için heyecanlanıyorum biraz. Biraz da ÅŸundan; Frank Sinatra'nın ÅŸarkısındaki gibi: Ä°nsan New York'ta baÅŸarıya ulaşırsa bütün dünyada baÅŸarıya ulaşır. Edebiyatta baÅŸarı herÅŸey deÄŸil, ama hiç bir ÅŸey de deÄŸil elbette. Bir de tabii Amerika'da eleÅŸtirmenler kitabı daha iyi inceliyor, daha ayrıntılı yazıyor ve sizin ününüzle uÄŸraÅŸmıyorlar.Amerika'da eleÅŸtirmenleri Türkiye'deyse okurları daha çok önemsiyorsunuz diyebilir miyiz?- Olabilir. Ama her zaman hedef okura ulaÅŸmaktır. Amerika'da eleÅŸtirmenler okuru yönlendiriyor. Kitabımı popüler medyada ustalıkla tartışıyorlar. Bizde en parlak eleÅŸtirmenler bile medyada ve okur karşısında etkisiz. Türkiye'de medya aracılığıyla doÄŸrudan okurlara seslenebiliyorum. Amerika'da eleÅŸtirmen filtresinden geçmek gerekiyor.Nobel konusu açılınca kendinizi nasıl hissediyorsunuz?- Bu konuda yorum yapıp sonra mahcup olmaktan korkuyorum. Bazen bu ödül yalnızca birisinin çok iyi yazar olduÄŸunu söylemek için duygusallıkla kullanılıyor.Diyelim ki kitap Amerika'da çok baÅŸarılı oldu. Bu baÅŸarı sizi nasıl etkileyecek? Daha mı çok çalışacaksınız yoksa biraz gevÅŸeyecek misiniz?- Tabii ki durdurak bilmeyen hırsım yüzünden daha çok çalışacağım! Åžu anda Ä°stanbul'un bir adasında, bir köşeye kendimi kapatmış, aralıkta yayımlanacak kitabım için günde 12 saat çalışıyorum. Ama çalışıyor gibi hissetmiyorum kendimi. Roman yazarken oyuncaklarına dalıp gitmiÅŸ bir çocuk gibi hissediyorum kendimi.GEORGE ANDREOU / Pamuk'un Editörü, Random House Grubu Knopf Yayınevi Daha politik yazsaydı Nobel’i almıştıOrhan Pamuk'la nasıl tanıştınız?- Orhan'ın Amerika'daki ajanı tanıştırdı. Ä°ki kitabını yayımlamayı önerdim. ‘‘Benim Adım Kırmızı’’ bunların ilki. DiÄŸeri de ÅŸu anda yazmakta olduÄŸu. Tanışmamız bir buçuk yıl önceye dayanıyor.Orhan Pamuk'un Türkiye'de bir yayınevinden diÄŸerine geçiÅŸi edebiyat dünyasında küçük çapta bir sansasyon yaratmıştı. Size transfer oluÅŸunun hikayesi nasıl?- Buradaki transferi de yayın dünyasında kayda deÄŸer bir olaydı. Orhan'ın eski yayıncısı Farrar, Straus&Giroux iyi bir yayınevi. Biz Knopf Yayınevi olarak daha önce basılmış bir yazarı, ancak çok daha iyi yapacağımıza inanırsak transfer ederiz. Eski yayınevi Orhan Pamuk'a Amerikan kitap pazarında bir yer açtı. Ama ben onun daha fazla potansiyeli olduÄŸuna inanıyorum. Bana göre ‘‘Benim Adım Kırmızı’’ Pamuk'un en iddialı kitabı. Ticari anlamda da potansiyeli var. Farrar, Straus&Giroux en seçkin yazarlarından birini kaybetmekten hoÅŸlanmadı tabii.Orhan Pamuk size göre tipik bir yazar mı? Ama önce sizin 'tipik yazar' tarifiniz nedir?- Böyle bir tarifim yok, ama Amerikalı yazarlara pek benzemediÄŸini söyleyebilirim. Pamuk, tarih, felsefe, dil gibi konulara derin bir entelektüel ilgiyle yaklaÅŸtığı gibi ÅŸair özellikleri de taşıyor. Böyle çok fazla yazar yok. Zaman zaman onun zor bir yazar olduÄŸu söyleniyor. Borges'le Nabokov'la karşılaÅŸtırılıyor. Bu bir yanıyla onu yücelten, ama öte yandan da okurların gözünü korkutan bir karşılaÅŸtırma. Hep güzel ÅŸeyler söylediniz.- Peki kötü bir ÅŸey söyleyeyim o zaman. Aslında bu kötü mü bilmiyorum ama bir çok yazar gibi Orhan da çok fazla iÅŸinin içinde yaşıyor. Aklı hep iÅŸinde. Bu durum bazen gerçek hayatla iliÅŸkisini koparabiliyor. Böyle durumlarda yazarlarla iliÅŸki kurmak zor olabiliyor.New York Times Book Review'da kapak bir yazar için ne anlama geliyor?- Bir yazarın başına gelebilecek en heyecanlı ÅŸeylerden biri. Özellikle edebi bir yazar için. Yazarın önemli olduÄŸunun en üst düzeydeki göstergelerinden biri. NY Times kitap eki ABD'de kitap dünyasına yön veren en önemli medya. Editörleri kapaÄŸa çıkaracakları kitaba karar verirken bazı kriterlere bakarlar. Büyük tartışmalar yaratan bir konu hakkında yazılmış bir kitap kapak konusu olabilir. Ama eÄŸer edebi bir eseri kapak yapıyorlarsa bunun bir tek anlamı vardır: Bu kitap edebi anlamda baÅŸarılı, okumaya deÄŸer. Bu yüzden de çok önemli.Orhan Pamuk'un, Amerikan kitap dünyasında, diÄŸer yabancı yazarlar arasındaki yeri nedir?- Amerika'daki en baÅŸarılı yabancı yazarlar Ä°ngilizler. Çünkü Ä°ngilizce yazıyorlar. EÄŸer Ä°ngilizce yazmıyorsanız iÅŸiniz çok da kolay deÄŸil burada. Ama Orhan'ın en tepedeki yazarlardan biri olduÄŸunu söyleyebilirim. EleÅŸtirmenler onun önemini kabul etmiÅŸ durumda. Satış anlamında potansiyelinin tamamı kullanılmış deÄŸil. Ãœmidim bu kitabın ve sonrakinin daha öncekilere göre çok daha fazla satması. Amazon'da okuduÄŸum bir yazı Orhan Pamuk'un bu kitapla patlayacağını söylüyor. Siz ne düşünüyorsunuz? - Evet bu laflar edildi. Soru ÅŸu; çeviri bir yazarın ‘‘patlamış’’ sayılması için kaç satması gerekir? Bence 20 bin satsak bile bu çeviri bir yazar için patlamadır. Ama ben daha çok satacağına inanıyorum.Sizce Orhan Pamuk Nobel alacak mı?- Kim bilir? Son on yılda Nobel alanlara baktığımızda adı hiç duyulmamış yazarlar olduÄŸunu görürsünüz. Nobel komitesi ülkeler arasında bir denge gözetiyor. Orhan politik bir yazar deÄŸil. Daha politik yazsaydı belki ÅŸimdiye almıştı Nobel'i. Böyle açıklanmamış bazı kriterler var.KÄ°TABIN Ä°NGÄ°LÄ°ZCE ADI TARTIÅžILDIOrhan Pamuk, ABD'deki editörünün de söylediÄŸi gibi mükemmelliyetçi bir yazar. Romanları baÅŸka dillere çevrilirken de çok titiz davranıyor. ‘‘Benim Adım Kırmızı’’nın Ä°ngilizce çevirmeni, birkaç aday arasından seçildi. Kitabın adının ‘‘My Name is Red’’ olmasına karar verildi. Ancak Amerikalı Türk Dili ve Edebiyatı Profesörü Walter Andrews ‘‘Bence 'red' deÄŸil, kesinlikle 'crimson' olmalıydı’’ diyor. ‘‘Red deyince Amerikalıların aklına ilk gelen kızıl saçlı bir Ä°skoç olacaktır. Crimson ise tam da kitapta sözü edilen kırmızıdır.’’ Çevirmen ErdaÄŸ Göknar da aynı kanıda; ancak editör Andreou, yazarı ve çevirmeni 'red' konusunda ikna etmiÅŸ. Editör ‘‘Crimson daha edebi bir kelime gibi duruyor. Ama 'red' daha gizemli bir kelime. İçinde tehlike barındırıyor’’ diyor. ÇEVÄ°RMEN 4 ADAY ARASINDAN SEÇİLDÄ°Yaptığı çeviriyle Amerikalı eleÅŸtirmenlerden büyük övgüler alan ErdaÄŸ M. Göknar (35), ABD'ye göç etmiÅŸ bir anababanın oÄŸlu. ABD'de ingiliz-Amerikan Edebiyatı okuduktan sonra, Fullbright bursuyla bir süre BoÄŸaziçi Ãœniversitesi'nde Türk edebiyatı üzerine çalıştı. New York'ta çeÅŸitli dergilerde editörlük yaptı, Özbekçe'den hikayeler çevirdi. Benim Adım Kırmızı yayımlandığında, Orhan Pamuk aralarında ErdaÄŸ Göknar'ın da bulunduÄŸu dört kiÅŸiden örnek çeviri istedi. Sonunda Göknar seçildi. Part-time bir çalışmayla birbuçuk yılda çeviriyi tamamladı. ‘‘Türkçe metnin tarih dokusunu Ä°ngilizce'ye aktarmak için söz dizimiyle oynamak gibi çözümler üretmem gerekti. Bazı kavramların da kültürel karşılığı olmadığı için (nakkaÅŸ, bohçacı, eniÅŸte gibi) farklı farklı çözümler düşünmek zorundaydım. ÖrneÄŸin hem ‘‘Allah’’ hem ‘‘God’’, hem ‘‘eniÅŸte’’ hem ‘‘uncle’’ sözcüklerini kullandım. Yabancı okura yol göstermesi için harita ve kronoloji ekledim. Romanın dili, konunun iÅŸleniÅŸi ve cümle yapısı bir yandan çeviriyi zorlaÅŸtırırken diÄŸer yandan iÅŸi daha ilginç kılıyordu. Bir sonraki romanını da seve seve çeviririm.’’ ErdaÄŸ Göknar'ın kendisi de ÅŸu anda bir roman yazıyor. Romanda bir Türk profesör, bir Amerikalı yazar ve bir kadın sanatçı, deÄŸiÅŸik nedenlerle Türkiye'ye geliyorlar. AÅŸk, kimlik, kültürlerarası iliÅŸkiler, arada kalmışlık ve oryantalizm gibi temalar iÅŸleniyor romanda. Ve hiçbiri Amerika'ya geri dönmüyor.Minyatürde cinayetABD'nin yaÅŸayan en büyük romancılarından John Updike, aynı zamanda New Yorker Dergisi'nde de yazılar yazıyor. Benim Adım Kırmızı'yı derginin okurlarına tanıtan yazı da onun imzasını taşıyor. Updike yazısına ‘‘Murder in Miniature’’ (Minyatürde Cinayet) adını takmış. Bu baÅŸlık romanın konusunu (nakkaÅŸlar arasındaki bir cinayet olayı) özetliyor ama, bir yandan da romanın yazımındaki minyatür titizliÄŸini çaÄŸrıştırıyor. Updike, Orhan Pamuk'un diÄŸer beÅŸ romanını kısaca hatırlattıktan sonra ‘‘Benim Adım Kırmızı’’yla Thomas Mann'ın Dr. Faustus'u arasında bir paralellik kuruyor: Mann, Dr. Faustus'da Alman ulusunun ruhunu nasıl müzik aracılığıyla anlattıysa, Pamuk da Benim Adım Kırmızı'da, kendi ulusunun ruhunu minyatür aracılığıyla anlatıyor. Romanı enine boyuna tartışırken, Orhan Pamuk'un bellibaÅŸlı temalarından biri olan ikilik teması (özellikle DoÄŸu-Batı) üzerinde duruyor. Ancak karakterlere de eÄŸiliyor ve romanın baÅŸlıca kadın kahramanı olan Åžeküre'nin kitapta estirdiÄŸi farklı havadan söz ediyor: Åžeküre'nin sesinde kitap romantik bir özellik kazanıyor. Yazının sonunda ise, birçok okurun bugüne kadar açamadığı bir kilidi açmaya çalışıyor. Kitabın adı neden Kırmızı? Ä°ÅŸte Updike'ın çözümü:‘‘BaÅŸlığın neye iÅŸaret ettiÄŸini çözemedim. Kendi bağımsız araÅŸtırmalarım sonucu, III. Murad'ın ‘uzun kırmızı (kızıl) bir sakalı' olduÄŸunu öğrendim, ama galiba asıl kaynak romandaki kahvehane monologlarından birinde. Bu bölümde Kırmızı konuÅŸuyor, ikinci cinayette kullanılan tencerenin içindeki boyanın rengi. Kan rengi olduÄŸu için övünüyor: ‘‘Böylece ben renklendirdikçe sanki áleme 'ol' derim ve álem benim kan rengimden olur. Görmeyen inkár eder, ama her yerde ben varım.’’ BaÅŸka bir deyiÅŸle dünyanın adı, Kırmızı'dır.’’ Â
button