Bülent Ersoy’un kadınlık raporunu Mehmet Ağar’la birlikte hallettik

Güncelleme Tarihi:

Bülent Ersoy’un kadınlık raporunu Mehmet Ağar’la birlikte hallettik
Oluşturulma Tarihi: Şubat 03, 2002 02:03

Mustafa Kalemli, "Kalemli'nin Kaleminden" adlı anı kitabının sonunda yer verdiği istifa mektubunu kitap piyasaya çıkmadan gerçekten verdi.

Geçtiğimiz 31 Ocak günü Başbakan Yardımcısı ve ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz'a giden Kalemli, başbakanlıktaki makamında genel başkanına kitabını takdim ederken ANAP'tan istifasını içeren mektubunu da verdi. İstifasını ‘‘eski bir dost’’ diyerek imzaladı ve ‘‘Sanırım bu noktada iki iyi dostun yolları ayrıldı’’ vedasıyla bitirdi.

Son seçimlerde parlamento dışı kalan eski TBMM Başkanı Mustafa Kalemli, ‘‘Kalemli'nin Kaleminden’’ adlı anı kitabına ‘‘Bu kitap öncelikle bir ihtiyacın sonucu olarak yazıldı’’ diyerek başladı. Bu ihtiyacı ‘‘şahsımla ilgili olarak yapılan doğru veya yanlış pek çok değerlendirmenin gerçek zemine oturtulması gereği’’ olarak açıkladı.

Kalemli, 5 Şubat'ta piyasaya verilecek olan ve Doğan Kitapçılık'tan yayımlanan kitabında yakın tarihin siyasi olaylarının perde arkasını anlattı. Mesela TBMM Genel Kurulu'nun yenilenmesi sırasında usulsüzlükler yapıldığı iddialarının ortaya atılmasından sonra 5 Ocak 1998'de Başbakan Mesut Yılmaz ile arasında geçen bir konuşmaya yer verdi:

- Sayın Başbakan, önce size suallerim var. Benim böyle bir olayda anlatıldığı şekliyle herhangi bir suistimale veya kanunsuz bir işe veya bir yolsuzluğa, usulsüzlüğe bulaşabileceğime veya bulaştığıma inanıyor musunuz?

- Hayır, katiyen.

- O halde sizden bir istirhamım var. Şu anda güçlü bir başbakansınız ve de basınla aranız gayet iyi. Lütfen hakkımdaki bu yayınların durdurulması için yardımcı olun. Zira bu yayınları yapanlar beni diri diri gömmek istiyorlar.

Başbakan Yılmaz, o bilinen düşünce aralığını verip, konuşmaya başlıyor:

- Bu yayınlar herhalde bir iki gün içinde biter. Belki bir iki yayın organında ve tirajı az olan marjinal yayın vasıtalarında bir müddet daha devam eder.

Ben bir şok havası içinde soruyorum:

- Neden?

- Kamuoyunun tatmin edilmesi veya meşgul edilmesi için sen seçilmiş olabilirsin. Bir müddet sonra keserler, merak etme.

Bu konuşmadan sonra kendisine sahip çıkılmadığını savunan Kalemli, 1999 seçimlerinde Yılmaz ve çevresinin kendisini ‘‘delegelere parçalatmak istediğini’’ savundu. Kalemli, ‘‘politik faaliyetlerini sade bir vatandaş olarak yargılanabilmek için askıya aldığını’’ ve seçimlerde aday olmadığını vurguladı. Dava dosyasının af yasasıyla kapanmasından üzüntü duyduğunu dile getirerek, ‘‘Benim savunma ve beraat etme hakkım elimden alındı’’ dedi. Kalemli kitabında İçişleri ve Sağlık Bakanlıkları sırasında yaşadığı renkli olaylara da yer verdi.

Birinci İçişleri bakanlığım döneminde 1987 yılında gündeme damgasını vuran olaylardan birisi, sanatçı Bülent Ersoy hadisesidir. Bu sanatçımızın özel yaşamı her gün gazetelerdeydi.

İstanbul Valiliği de sanatçıya uymak zorunda olduğu kanuni prosedürler ve yönetmelikler nedeniyle sahne yasağı getirmişti. Bu yasak daha büyük bir münakaşa başlattı.

Başbakan Özal beni çağırıp, ‘‘Doktor, bu hadise çok değişik mecralara kaydı. Toplumun ahlaki ve moral değerleri açısından da gidişatı iyi görmüyorum. Hem kişiye hem topluma yazık oluyor. Gündemin bu kabil olaylarla tıkanmasına razı olamayız. Memleketin konuşmamız gereken daha önemli meseleleri var. Lütfen bu olayla ilgilen ve sonuçlandır’’ dedi.

İstanbul Valisi Nevzat Ayaz'ı arayıp, bilgi aldım ve İstanbul'a ilk geldiğimde konuyu bir kere de kendileriyle görüşeceğimi söyledim. Birkaç gün içinde de İstanbul'a gittim. İstanbul Emniyet Müdürü Ünal Erkan o sırada şehir dışında olduğundan, yardımcısı Mehmet Ağar'a telefon edip beni havaalanında beklemesini istedim.

Ketumiyetine ve becerisine son derece itimat ettiğim Mehmet Ağar'a Bülent Ersoy'un evine gitmesini ve evinden hastaneye gitmek dışında, çıkmamasının iyi olacağını anlatmasını, geçecek süre içinde de kendisine Haydarpaşa Numune Hastanesi'nden tıbbi durumunu tespit eden raporun alınacağını bildirmesini söyledim. Yapılması gerekli işler konusunda da yardımcı olmaları talimatını verdim.

Numune Hastanesi Başhekimliği'ne de telefonla ricacı oldum. Sonuçları alıncaya kadar da Vilayet'te oturup bekledim. Mehmet Ağar talimatımı yerine getirdi ve emniyete düşen bürokratik işlemleri bir günde halletti. Kişinin cinsiyeti kadın olarak tespit edildi ve tıbbi rapor verildi. Bu tespitin nüfus cüzdanına işlenmesi için evrak adliyeye intikal ettirildi. Adliyede ve makul süre içinde işlemler sonuçlandırıldı.

Sanatçı Bülent Ersoy da kendisine yapılan bu jeste ilk polis balosunda Ankara'da muhteşem bir konserle karşılık verdi.

LAF ATTIĞIM DEMİREL KÜRSÜDEN BANA SESLENİYOR

Bir birleşimde Başbakan Demirel kürsüde. O gün de bazı konularda rakamsal ağırlıklı bir konuşma yapıyor ve ben grup başkan vekili olarak en öndeyim. Söylediği bazı rakamlar benim kesin olarak bildiklerimle uyuşmuyor. Yerimden müdahale ettim ve ‘‘Yanlış söylüyorsunuz sayın başbakan’’ ifadesini kullandım.

Başbakan Demirel bana hiç aldırmadı, devam etti. Ben ikinci defa aynı itirazı yaptım, gruptan da destek görüyorum. Beni teşvik ediyorlar, onlara da bir şevk geldi. Öyle ya, yılların deneyimli politikacısına laf atıyorum ve haklı olduğumu vurguluyorum.

İkinci itirazımdan sonra Başbakan Demirel, beni biraz da grubun tahrik ettiğini düşünmüş olsa gerek, hemen bana döndü ve şöyle söyledi: ‘‘Doktor, sen oradan kalk, şöyle karşıma gel de bir konuşalım...’’ Tabii Genel Kurul'da kahkahalar patladı.

BERBERDEKİ ADİDAS KİTABI!

Sağlık bakanlığım sırasında bir görev gezisindeyim. Anadolu'da bir ilçedeyiz. O sene AIDS hastalığı Türkiye'de de görülmüş ve bütün dünyada çok konuşulan, korkulan bir afet olarak herkesin gündeminde.

Vatandaşlarımıza hastalığı kısaca açıklayan ve korunma yollarından bahseden küçük bir broşür hazırlayıp dağıttık. Ayrıca bulundurulması ve vatandaşın görebileceği yerde durması için de bütün valiliklere tamim yayımladık. Gittiğim ilçede kontrol amacıyla bir berber dükkanına girdim. Selamlaştıktan sonra etrafa bir göz attığımda bizim küçük broşürü gördüm. Aynanın yanında duruyor. Sordum berbere: ‘‘Hemşerim bu kitap neyin nesi?’’

Cevap: ‘‘Bakanım bu kitap ADIDAS kitabı. Yeni bir hastalıkmış mı neymiş, işte onun kitabı. Buraya koy dediler koyduk.’’

Bıyıklarımı jeste kurban ettim, partililer ‘‘biz seni adam bilurduk daa’’ diye azarladı

Alman Çalışma ve Sosyal Düzen Bakanı Norbert Blum benim çok iyi diyalog kurduğum bir partner ve devlet adamıydı. Almanya'daki Türk vatandaşlarının bir meselesini konuşuyoruz. Hayli de zor bir konu, bilhassa Alman mevzuatı açısından. Alman Parlamentosu'ndan yeni bir düzenlemenin geçmesi gerekiyor. Bu konuyu hallederse önemli bir jestle karşılık vereceğimi söyledim. ‘‘Sayın Blum, bizde bıyık önemli bir simgedir. Kişi çok zor olacağını bildiği bir iş hallolur ise ‘Bıyıklarımı keserim' ifadesini kullanır ve bunu yapar. Projemiz gerçekleşirse bıyıklarımı keseceğim ve vatandaşlarıma, ‘Sayın Blum sizin için meselemizi halletti' diyeceğim. İşte o zaman da ben bıyıksız olarak size daha çok benzeyeceğim’’.

Sonunda Alman Parlamentosu'ndan kararı geçirttik. Teşekkür etmek için Almanya'ya gittiğimde bıyıklarımı kesmiştim. Sayın Blum'un ne kadar hayret ettiğini ve ‘‘Sözünüzde durdunuz Sayın Kalemli’’ diye olayı çok önemsediğini bugün bile hatırlarım...

Tabii ki seçmenim bu davranışımı çok yadırgadı. Çünkü onlar beni bıyıklı halimle görmeye alışmışlardı. Karadeniz illerimizden birine görev gezisi yapıyordum. Tabii bıyıksız halimle. Kendisini çok sevdiğim ilçe başkanımız çok dikkatli bakıp duruyordu. ‘‘Niye bakıyorsun yüzüme?’’ diye yarı şaka, yarı ciddi bir ifadeyle sordum. Dedi ki: ‘‘Nettin o cüzelim bıyukları?’’ Olayı çok kısa anlattım. Biraz durakladı ve cevabı yapıştırdı: ‘‘Biz de seni adam bilurduk daa..’’

KİMİN İSTİHBARATI DAHA İYİ

Siyasi tarihimize ‘‘28 Şubat’’ olarak geçen ve Erbakan-Çiller koalisyonunun çöküşüne, nihayet arkasından gelen pek çok hadiseye de başlangıç teşkil eden olaylar zincirinden bahsetmek isterim. Zannediliyordu ki RP iktidar olamaz. DYP-RP koalisyonu kurulamaz. Yeni hükümetin ilan edileceği gün, 28 Haziran 1996 sabah saatleri, Çankaya Köşkü'nde bir törendeyiz. Bütün protokol orada. Akşama yeni koalisyonun ilan edileceğini hem başbakan Mesut Yılmaz'a hem de Genelkurmay Başkanı Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı Paşa'ya yan yana durduğumuz sırada söyledim. Bana inanmadılar. Böyle bir ihtimalin olmadığını Mesut Bey söyledi. Akşam üzeri yeni koalisyon ve yeni kabine ilan edildi. O gece yine Çankaya'da yabancı devlet başkanına verilen yemekte Mesut beyin şu sözünü hiç unutmuyorum: ‘‘Yahu başkan, senin istihbaratın benimkinden iyiymiş...’’ Özetlemek gerekirse Başbakan Mesut Yılmaz ve askerler, Refah-Yol'un sürpriz bir şekilde kuruluşuna hazırlıksız yakalanmışlardı. Mesele istihbarat meselesi değildi. Hadise geliyorum demişti. Ama nedense hafife alınmış, olamaz denmişti... Oldu!

SAYIN GARILAR

Programa, Keban kırsal alanında bir hayırseverin yaptırdığı ilkokulun açılış merasimini koymuşlar. Hayırsever vatandaşımız kürsüye davet edildi. Çok heyecanlı olduğu her halinden belli ve belki de hayatında ilk defa kalabalık karşısında konuşacak. Daha önce yapılan konuşmaları taklit ederek söze başladı. ‘‘Sayın bakan, sayın valiler, sayın komutanlarım, sayın davetliler ve sayın...’’ Burada sustu kaldı, arkası gelmiyor! Etrafa bakındı, yardım ister gibi sağa sola göz gezdirdi. Baktı ki yardım falan gelmiyor devam etti: ‘‘Sayın Garılar!’’ Herkeste önce bir şaşkınlık, sonra gülme krizi...

MESUT YILMAZ’I İLK TEBRİK HIRSI

Kongre salonunun kulisinde, Keçeciler, Şanlıurfa milletvekili Eyüp Cenap Gülpınar'ın bir kolundan tutmuş, öbür kolundan da Fahrettin Kurt tutmuş çekiştirip duruyorlar. Şanlıurfa delegelerinin oylarını istiyorlar. Tabii birisi Yıldırım bey, diğeri de Mesut bey için istiyor. Gülpınar da bunalmış, ‘‘Bırakın kolumu’’ diye feryat ediyor. İşte böyle bir havada ikinci tur ve Mesut bey, onbeş oy farkla genel başkan. Tribünlerde beraberiz, o anı hiç unutmuyorum. Netice ilan edilince tebrik etmek ve sarılıp öpmek için bir hamle yaptım. Yanyanayız ve bir sıra arkamızda kardeşi Turgut Yılmaz var. Beni öyle bir itti ki, şaşırıp kaldım. Hemen kardeşine döndü, ona sarıldı; ilk tebrik böylece gerçekleşti.

ANAYOL'UN KURULUŞUNUN GERÇEK ÖYKÜSÜ YARIN HÜRRİYET'TE
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!