Bülent Arınç'tan önemli açıklamalar

Güncelleme Tarihi:

Bülent Arınçtan önemli açıklamalar
Oluşturulma Tarihi: Ekim 11, 2013 10:43

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Yargıtay'ın Balyoz kararını değerlendirirken, "İyi bir inceleme yaptıklarını düşünüyorum" dedi. ''Altındağ Belediye Başkanı Veysel Tiryaki’nin daha güzel güzel işler yapması lazım dedim'' diyen Arınç, ''Bu sözlere Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek üzülmüş'' ifadelerini de kullandı.

Haberin Devamı

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, CNN Türk'te gazeteci Taha Akyol'un sorularını yanıtladı.

Arınç, Yargıtay'ın Balyoz kararıyla ilgili şunları söyledi: ''Yargıtay'ın iyi bir inceleme yaptığını düşünüyorum. Özellikle son kararla birlikte esastan bozulan 40’a yakın. Demek ki daha alt noktada kalmış fikri ve fiili düşünceye katılmamış, ya da onların katkısı suçun işlenmesinde etkili olmamış diyebiliriz.

Benim Yargıtay ile ilgili iki tecrübem var. 1985’te Refah Gecesi diye bir gecede yaptığım konuşma nedeniyle ceza yedim, hem de ikinci celsede. Beş yıl verdiler, ben 4 yıl 2 ay ağır hapse mahkum oldum. DGM idi. Bir gecede bir buçuk saatlik konuşma yapıyorum, benim şeriatı istediğim kanaatiyle. Yargıtay 9. Ceza Dairesi de o zaman temyiz mahkemesiydi. Ertuğrul Günay geldi savunmamı yaptı. Aralarında Sabih Kanadoğlu’nun da bulunduğu üyeler kararı bozdular. Esastan bozma bu.

Haberin Devamı

Hayır mahkeme direndi. Mahkeme İzmir DGM’ydi. Ben üç sene sonunda beraat etmiş oldum. Ben 12 Eylül’den sonra ülkücü arkadaşların, başkalarının davalarını aldım. Sıkı yönetim mahkemelerinde işimiz çok zordu. Kısa sürede ve en ağır cezayı veriyordu. Atalay Çelikoğlu diye birisi sırf bu sağ-sol kavgası yüzünden iki kişiyi öldürmüştü. Bilerek savunmasını yaptım. Tahriki ortaya koymaya çalışsak da sıkı yönetim bizi dinlemedi. İki defa idam cezası verilen Atalay Çelikoğlu’nu ağır tahrik uygulayarak her birini 20 seneye düşürdüler.

ASKERİ YARGITAY'A 10 ÜZERİNDEN 10

İftiharla söylemeliyim. Sıkı yönetim mahkemelerinde adli hatalar daha fazla olmuştur. Ama Askeri Yargıtay’a on üzerinden on vermem gerekir. Ben Yargıtay incelemelerinin çok sudan olduğunu reddediyorum. Beklentileri karşılamıyor olabilirler. Askeri hakimlerin ayrı bir dikkati vardır. İktidarla işbirliği yapmışlar demek için biraz vicdan lazım.

ERGENEKON DAVASINA DA AYNI DAİRE BAKACAK

Gerekçelerinde dijital delillerinden tutunuz getirdikleri her şey makul şeylerdir. Birilerine bunları anlatmak çok zor olacak. Özellikle siyaset, tarafgirlik gözlerini kızarttığı zaman bunlar söylenecek. Zannediyorum ki arkadan daha büyük bir davanın da temyize gelecek. Ergenekon davasına da aynı daire bakacak. Bugün koparılan haksız gürültüler o davayı etkilemek için de olabilir. Hem sanık hem sanık yakınları, hukukçular düşüncelerini söylemeli.

Haberin Devamı

28 ŞUBAT DAVASI

28 Şubat’ın içinde bulunan mağdur olarak kabul ettiğim bir insan olarak olaya bakıyorum. Hukuki suç vasfı tayin edilmesi lazım. Burada sokaklarda yürüyen tanklar sadece Sincan’la sınırlı kaldı. Asker eline silah almadı, Meclis’i kapatmadı. Bildiğimiz klasik darbe dışında farklı yöntemlerle hükümeti devirmek için amaca ulaştı. Postmodern deniyor.

Burada yargı önemli bir iş yapıyor. Bazı kişilerle ilgili soruşturma yapmış. Buradaki hakimleri savcıları töhmet altında bırakmak yanlış bir şey. Çünkü adaletli olmamız lazım.

TUTUKLULUĞUN UZUN SÜRMEMESİ LAZIM

Ben iki şeyi savundum. Tutukluluğun istisna olması. Kim olursa olsun gözlerimizi kapatarak olaya bakmamız lazım. Biz bu şahıslar hakkında bir şeyler söyleyebiliriz. Biz burada adaleti bekliyoruz. Tutuklamaların istisnai olması, uzun sürmemesi lazım davaların. AİHM’e giden her dosya adli yargının uzunluğundan gidiyor.

Haberin Devamı

Şüphesiz şahitler dinlenecektir. Zarar görenler taleplerini ortaya koyacaktır. Sonunda da mahkeme karar verecektir. Bazı yayın organlarında, "Hakimler laubali davranıyor, o sigara içiyor, o telefonla konuşuyor" deniliyor. Bunlar çok çirkin. Biz hakimlerimize savcılarımıza güvenmeliyiz. Bu insanların tutuklu kalması hem söylediğim ilkeye, hem de sağlık sebepleriyle belki tutuklu kalmaları zararlarına olacaktır.

Davanın süratle sonuçlanmasını beklemememiz gerekir. Adli yargıyı etkilememek gerek. Ağzını açan grup toplantıların mahkemeleri o kadar baskı altına alıyor ki, TCK’daki adli mahkemeyi etkileme suçunu yerine getiriyorlar.

Geçen bir yerde bunları konuşurken kendi davamla ilgili bir konu aklıma geldi. Ben "İnşallah hakkın hakimiyetini göreceğiz" demişim. Hakim “Bunlar Refah Partililer. Hak dedikleri zaman şeriatı kast ederler” diye devam etti. "Siz benim nasıl söylediğimizi nereden biliyorsunuz, niyet okumayı bırakın" dedim. Ama bakmadılar cezayı verdiler.

Haberin Devamı

“Ben bunu yaptım” demek yetmiyor davalarda. Bazen bir televizyon ve gazetede çok saçma bir şeye rastlıyorum. Manisa Sulh Hukuk Mahkemesi'nde boşanma davasında diyorlar. Yazıyorlar çiziyorlar. Aynen onun gibi. Bir Yargıtay kararı nedir, ne değildir, bilenler yazsın, meseleyi bilenlere baksınlar.

ASKERLİĞİN KISALTILMASI

Askerliğin kısaltılması paketin dışında bir gelişme oldu. Bedelli askerlik, askerlik süresinin kısaltılması. Ama askerlik süresinin kısaltılması konusunda söz söyleyecek olan MGK ve Genelkurmay’dır. Bedelli askerlikte de bu oldu. Genelkurmay dedi ki "Şu kadar bedelli olur" dedi. Temel itibariyle sorumlusu olan kurumun düşüncesi bizim için önemli.12 aya inmesi konusunda Genelkurmay’ın uygun görüşü var. Zannediyorum bayramdan sonra biz bunu sırası gelenleri, askerliğe gelecek olanları da 12 aylığa inmiş oluyor.

Haberin Devamı

DEMOKRATİKLEŞME PAKETİ

Bu konuda şampiyon ben oldum. 30’unda açıkladık, Mor Gabriel toplantımız 7’sindeydi. Onlar Türkiye’ye çok bağlı insanlar. Ben Almanya’da ziyaret etmiştim. Bir din adamı dedi ki ben rüyalarımda bile Türkiye’yi görüyorum demişti.

Kamudaki kıyafet, andımız konusu yürürlüğe girdi. Yönetmelik ve genelgeyle. Yasama konusunda takvimimiz şöyle. Şahsi verilerin korunmasıyla ilgili kanun ve göç kanunu sırada var. Diğerlerinin de tasarı olarak ele alacak 21 Ekim’de Bakanlar Kurulu'muz. Ekim-Kasım’ı kullanacağız. Yıl sonuna kadar hayata geçecek.

En son Ramazan içinde Alevi Bektaşi Federasyonu'nun iftarına da katılmıştım. Net olarak şunu söyleyebilirim. Sayın Çelik’in devlet bakanlığı döneminde çalıştay yapıldı. Burada farklı düşünceler olsa dahi, ifrata giden bazı Alevi kuruluşları da var.

Cemevlerinin ibadethane kabul edilmesi konusunda bile çok farklı düşünenler var. Çok hassas bir konu. Siz bizden kopmayın biz de sizden kopmayalım. Ama talepleriniz demokratik anlamda yerine getirilmeli. Biz ne zaman bir paket açıklasak oyumuz iki puan beş puan yükseliyor. Başbakan, sayın Bozdağ’ı görevlendirdi. Ben haklı bazı taleplerin mutlaka karşılanacağını düşünüyorum.

Alevi yurttaşlarımızın hasbi olarak istediklerini yerine getirmemiz lazım.

TDK’NIN KÜRTÇE SÖZLÜK YAYINLAMASI

Bu iyi bir gelişme. Yıllardır ihmal edilmişti. 35 tane lügat hazırlamışız. Ama "Bizim bir Türkçe-Kürtçe Kürtçe-Türkçe sözlüğümüz yok" dedik. Bazıları eleştirdi, bazıları olumlu karşıladı. TDK’dan bir rapor aldım. Müjdeyi aldım. Dört tane uzman arkadaşımızın çalışması tamamlanmış. Ekim ayının sonunda baskıya verecek noktadayız. Bu lügatımız tek bir amacımız var. İlkokullardan liseye kadar okutulacak seçmeli Kürtçe dersinde yardımcı olabilecek bir lügattır. Zannediyorum 12 bin kelime. Bundan sonraki aşamamız da akademik lügatı hazırlamamız.

"ERDOĞAN CUMHURBAŞKANI OLACAKSA SORUN YAŞANMAZ"

Sayın Erdoğan cumhurbaşkanı olacaksa sonrasında sorun yaşanmaz. Cumhurbaşkanlığının süresi 7 yıldı. Yetkileri çoktu. Anayasa değişikliğine gidildi. nisan-mayısta biz cumhurbaşkanını Meclis içinde seçseydik böyle bir şeyle karşılaşmayacaktık.
367 engelini siyasi olarak önümüze çıkaranlara karşı yapacağımız şey, hem seçim süresini 4 yıla, cumhurbaşkanlığı süresini 5 yıla indirdik ve halk tarafından seçilsin denildi.

"HANESİNDE EKSİLER YOK"

Varsayım şöyle, cumhurbaşkanı sayın başbakanımız olacaksa, o zaman cumhurbaşkanımız olan sayın Gül tekrar adaylığını koymayacak ve siyasi hayattan ayrılacak. Peki bir yıl sonrasında ne yapacak?
Bahsettiğimiz kişi ilk başbakanımız, partimizin kurucusu, halkın sevgilisi, güzel uyumlu, yumuşak, milletin birliğini temsil eden bir insan. Hanesinde eksiler yok.

"O ANI TEKRAR İZLEYİN"

Böyle bir insanın tekrar siyaset yapma arzusunu ben taşımasını isterim bir. AK Parti'de siyaset yapmasını isterim iki. Kardeşimiz Abdullah Gül, cumhurbaşkanı adayımızdır denildiği anda tekrar izlemenizi tavsiye ederim.

"MUSTAFA SARIGÜL’ÜN HALİNE ACIYORUM"

Abdullah Gül şüphesiz partimize dönerse en iyi göreve gelir. Bunları söylemek için çok erken. Dün bir gazeteciye söyledim. "Bu Sarıgül değil, Abdullah Gül" dedim. Ben onun haline acıyorum aslında. Alıp getirmeleri gereken bir insanı elinin tersiyle itiyorlar. Yüzünü bile çevirmeden hareket bu kesinlikle bizde olmaz.

BELEDİYE BAŞKANLIĞI SEÇİMLERİ

Çok başarılı bir belediye başkanı. Veysel Tiryaki’nin daha güzel güzel işler yapması lazım dedim. Melih Bey sanırım üzülmüş. Ben onu işaret etmiyorum. Melih Bey de üç dönemdir dört dönemdir belediye başkanı. Ama başarılı bir belediye başkanını daha yükseklerde görmek istememin güzel bir tarafı var.

SARIGÜL’ÜN OYLARI ARTTIRACAĞI İDDİASI

Mustafa Sarıgül, Şişli’de şu kadar zamandan beri belediye başkanlığı yapıyor. Oy oranı belli. Başkalarını kıskandıracak kadar. Bir Türkiye Değişim Hareketi gibi bir değişim başladı. Kılıçdaroğlu gelince erteledi. CHP’de siyasetin uygun olacağını düşündü. Ama çağıran yok. Ona bu gözle bakan bir parti, oy oranı, ismi, halk arasındaki tanınırlığı, Kılıçdaroğlu’ndan daha üst noktalarda tanınırlığı anket çıkıyor. Kılıçdaroğlu 20’lerde, o 30’larda çıkıyor. Yoksa "adaylığımı açıklayacağım" diyenlere bakılırsa, Sarıgül onlara on fark atıyor. Aman bizimle hiçbir ilgisi yok. Biz İstanbul’u inşallah alacağız.

HABERAL İLE GÖRÜŞME

Gizlice Cuma günü gizlice görüşme yapmışız. Cumartesi günüydü. Milletvekili olduğu için de tebriklerimi sundum. Bir milletvekili siyasete katılıyor. Ben iki sene öncesinden beri tek AK Partiliyim. "Yemin etmeleri lazım" dedim. Geldi dört yıl yattıktan sonra yeminini etti. Ben Haberal’ı 1996’dan itibaren tanıyorum. Rektör olarak, toplantılarda, çok başarılı bir operatör, hastanesinde bizim vekillerimiz hastalarımız kalırdı. İnsani yönü çok güçlüdür. Ben mesela hasta ziyaretine sırf o gelmesin diye haber vermeden giderim. O haber alır, sabahın en erken ve gecenin sonunda merdivenlerden iner. Bu nezaketi kendisinden görmüş bir insanız. Yattığı zamanda üzüntülerimi ifade etmiştim. Bir geçmiş olsun denmez mi bir insana? Bize yakışan bizim geçmiş olsun dememizdir. Dört sene içerde kalmış bir insanın çektiklerini gördüklerini ondan dinledim. Ama buna gizli gözüyle bakılmasın. Suçlama konusu olan bazı olayları tam içime oturmuş değil. Ama hukuki anlamlarda bir şeyler olabilir temyiz safhasında göreceğiz.

BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ
Gazetecilik mesleği sebebiyle yazdıklarından söylediklerinden hiç kimsenin suçlama altına kalması yada siyasi baskıya maruz kalması düşünülemez. Reddediyorum. Herkes bizim düşüncemize uygun yazılar yazmak zorunda değil. Düpedüz yalansa da tekzip göndeririz ya da önemsemeyiz. Ben Meclis Başkanı ilk sürede, davalar açtım. Ne kadar gereksiz olduğunu gördüm. Ben son yıllarda hemen hemen hiçbir gazeteciye dava açmadım. Çünkü bazıları var ki bazı tanımlara uygun düşüyor. Majestelerinin gazetecisi olanlar var. Sizin gözünüzde bir yer kapmaya çalışıyorlar.

Bir kısmı alabildiğine yanlış yalan yazıyor. İkisiyle de karşı karşıya geldiğiniz zaman dürüst ilişki. Her şeye cevap vermek zorunda kaldığımızda bunlardan farklı anlamalar çıkarabiliyorlar. Bunların da ekmek parası bu. Çok kötü olanın birkaç tanesinin dışında, diğerlerinin düşünceleri elbette farklı olabilir. Desteklemiş de olabilir. Ama belli konular geldiğinde bu kadar da değil diyor olabilirler.

İsmini vermek istemiyorum. Bursa’da gazeteci topluluğunda konuşuyoruz. Eğitim sistemiyle ilgili birisi soru sordu. Cevap verdim. Tekrar üzerime geldi. Yine cevap verdim. Üçüncü defa haddini aşarak bir şeyler dedi. Ben de bir şey dedim “Ben 1997’de sekiz yıllık kesintisiz eğitimi yaşamış insanım. O sistem o kadar zarar verdi ki ben hükümet üyesi siyasetçi olarak 4+4+4 değil 4+14 gelse kabul edecek değilim” dedim.

Birkaç saat sonra gazetenin patronu aradı. Sizi üzmüş, ben onun işini bitireceğim dedi. Yalvardım, "Kesinlikle" dedim. Bu onun işine son verecek bir şey değil ki. "O zaman 10 gün 20 gün yazdırmayacağım" dedi. Ben böyle şeylerden uzağım. O insanın ekmeğinden mahrum kalmasını istemem dedim. Birileri yine başka birine telefon açarak, emriniz nedir diyorsa, ben buna karşılık ben başbakanımızın benim gibi düşündüğüne inanırım. Kızarız, üzülürüz, yersiz tepki gösteririz, ama bu adamı atın diyecek bizim içimizde yok.

BAKMADAN GEÇME!