Bülent Arınç'ı kızdıran soru

Güncelleme Tarihi:

Bülent Arınçı kızdıran soru
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 06, 2006 15:12

TBMM Başkanı Bülent Arınç, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın "Eşi türbanlı Cumhurbaşkanı adayını halka soralım" şeklindeki açıklamasını nasıl karşıladığı sorusuna, “Kimsenin kadrolu yorumcusu değilim” diye karşılık verdi.

Haberin Devamı

Arınç, basın toplantısında, gazetecilerin Cumhurbaşkanlığı seçimi ve bu konuda Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın açıklamalarıyla ilgili sorularını cevapladı.

TBMM'nin 1 Ekimde 5. yasama yılına başlayacağını hatırlatan Arınç, 1980'den sonra Türkiye'de 5. yasama yılının ilk defa yaşanacağına dikkati çekerek, şunları söyledi:

“Anayasamızın 77. maddesi seçimlerin 5 yılda bir yapılmasını öngörmektedir. Ama ne hikmetse 1983'den sonraki tüm seçimler erken seçim olarak gerçekleşmiştir. Bazen 4 yılda, bazen 3.5 yılda... Bu sene görüyoruz ki 5. yasama yılına başlayacağız ve bu yasama döneminin sonunun da başarı ile tamamlayacağız. Dolayısıyla Anayasaya uygun olarak, halk iradesinin de istediği doğrultuda 5 yıllık bir yasama dönemi ilk defa gerçekleşmiş olacaktır. Bu büyük bir memnuniyettir. Bu halkımızın, milletvekillerimizin ve parlamentomuzun başarısı olacaktır.

Haberin Devamı

5. yasama yılı yine olağan bir yasama yılı olacaktır diyebilirim. Yani yasama ve denetim faaliyetleri tekrar bütün hızıyla devam edecektir. Milletvekillerimiz çalışmalarını yapacaktır. Ancak bu dönem için de halkımızın dikkatle takip ettiği bir seçim gerçekleşecektir. O da sayın Cumhurbaşkanımızın görev süresinin bitmesiyle yeni Cumhurbaşkanının seçilmesi konusudur.”

"KADROLU YORUMCU DEĞİLİM"

Arınç, bir gazetecinin Başbakan Erdoğan'ın sözlerini nasıl yorumladığını sorması üzerine de “Ben televizyonların veya gazetecilerin kadrolu yorumcusu değilim. Birisi söyleyecek siz de bunun ne anlama geldiğini soracaksınız. Ne benim konuştuklarımı bir başkasına yorumlatın, ne başkasının söylediklerini bana sorup da yorumlamamı isteyin. Ben öyle bir konumda değilim” diye konuştu.

Cumhurbaşkanlığı seçimi konusunda Anayasaya dikkati çeken Arınç, Başbakan Erdoğan'ın da bu özellikleri dikkate alarak söyleyeceklerini söylediğini ifade etti. Konunun gündemde kalmasını doğru bulmadığını kaydeden Arınç, konuşmalara da engel olacak bir konumu bulunmadığını belirtti.

“İÇ POLİTİKAYA YÖNELİK”

Bu konunun uzun bir süredir Türkiye'nin gündemine sokulmak ve üzerinde tartışma yapılmak istendiğini anlatan Arınç, bu tartışmaların bir kısmının iç politikaya yönelik olduğunu ve siyaset yapılmak istendiğini söyledi. Arınç, konuşmasını şöyle sürdürdü:

Haberin Devamı

“Bir kısmı da Cumhurbaşkanlığı gibi yetkileri çok bol ve güçlü bir konumda bulunan bir mevkiye kimin seçileceğinin tartışmasının yapılmasıdır. Belki bir noktada doğal karşılanabilir. Ancak, 23 Nisanda Mecliste yaptığım konuşmada vurguladığım bir konu vardı. Hepimizin bir tek anayasası var. Başka saklı, gizli, derin, rengi şu veya bu başka bir anayasa yok. 1982 yılında kabul edilen ve şu anda milletvekili seçildiğimizde de bağlı kalacağımıza yemin ettiğimiz anayasa ve onun ilkeleridir. Bu anayasada bir Cumhurbaşkanlığı makamı boşaldığında nasıl seçim yapılacağı, hangi ölçütlerde hangi şartları taşıyacağı, ne zaman kaç turda hangi şekilde bu seçimin yapılacağı çok açıkça yazılmıştır. Dolayısıyla bir makamın boşalmasına daha bir yıl gibi bir süre varken, bunun üzerinden spekülasyonlar yapmanın, bunun üzerinde iç politikaya yönelik siyaset üretmenin, kişisel kanaatimi söylüyorum; doğru olmadığını biliyorum. Bunu, bu konu sorulduğunda da bunları cevaplamaya çalıştım. Anayasa gereğince herkes üzerine düşeni yapacaktır ve parlamentomuz yeni bir Cumhurbaşkanını başarıyla seçecektir. O Cumhurbaşkanı da anayasamızın 101 ve 104. maddelerindeki özelliklere uygun bir kişi olacaktır.”

ANAYASADA OLMAYAN HÜKÜMLER

Arınç, Türkiye'de cumhurbaşkanının yetkilerinin bir hayli geniş, çalışma süresinin uzun, buna rağmen sorumluluğunun sıfır olduğunu bildirerek, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in de Anayasa Mahkemesi Başkanlığı döneminde bu konulara vurgu yaptığını söyledi. Bütün bu konuların Türkiye'de konuşulup tartışılabileceğini, bilim adamları ve siyasetçilerin fikirlerini söyleyebileceklerini ifade eden Arınç, şöyle konuştu:

Haberin Devamı

“Anayasada olmayan bazı yazılı konuların, anayasa hükmüymüş gibi ortaya konulmasını yadırgadığımı ifade ediyorum. Yani eşinin giyimi böyle olursa ne olur veya böyle olmazsa ne olur? Şu partiden olursa, bu partiden olursa ne olur? Filan kişi olursa nasıl olur, olmazsa nasıl olur? Herkesin Cumhurbaşkanı adayı beğenmeye başladığı, isim telaffuz etmeye başladığı, hedef gösterdiği, 'bu olmaz ama şu olabilir' dediği bir ortamın Türkiye için sadece zihinleri meşgul etmeye yönelik bir siyaset çalışması olduğunu düşünüyorum. Ama bunun Türkiye'ye, Türk siyasetine, Türkiye'nin bütünlüğüne, Türkiye'nin huzuruna çok da katkı yapmadığına inanıyorum.”

ADAYLIK

Kendi adaylığı ile ilgili sorulara, “bu konu, bugünün konusu değildir. Bunu soracaksanız 2007 Nisanını bekleyeceksiniz. Kim öle kim kala... Daha bugünden o güne bir şey söylemek mümkün değil” cevabını
verdiğini hatırlatan Arınç, “Bu, 'evet' anlamına gelir, 'hayır' anlamına gelir niyet okumaya da gerek yok” diye konuştu.

Haberin Devamı

Cumhurbaşkanlığına 40 yaşını doldurmuş, Anayasada yazılı şartlara uygun olduğunu düşünen herkesin adaylığını koyabileceğini ve oy alabileceğini ifade eden Arınç, şöyle devam etti:

“Kim seçilir, nasıl seçilir, arkasındaki milletvekili desteği hangisinin daha çok olur? Bunlar, Mart, Nisan, Mayıs aylarında görülecek şeylerdir. Bir tecrübemi sizinle paylaşayım; Sayın Ahmet Necdet Sezer'in aday gösterilmesi konusunda o günlerde partimin grup başkanvekili olarak çalışmam olmuştu. Sanıyorum ki aday gösterenler arasında imzam var. Ama partimin grup başkanvekili olarak, grup başkanımla beraber Sayın Sezer'in aday gösterilmesi konusunda 5 partinin genel başkanının imza koyduğunu biliyorum. Bütün bunlara rağmen ilk iki turda çoğunluk çıkmamıştır. Bu ne anlama gelir. yazılı olarak imza koyarsanız ama gizli oy kullanırken destek vermeyebilirsiniz. Yani 5 parti genel başkanı altına imza koydu diye 450 oyla seçileceğini zannettiğimiz bir adayın sonunda 3 veya 4. turda daha az bir oyla seçilmesi mümkündür. Buradan şunu söylemek istiyorum; adaylar ortaya çıkar, partiler bir çalışma yapar, partilerin genel başkanları arasında görüşme olur, sivil toplum dinlenebilir, gazeteciler dinlenebilir, kamuoyu önderleri dinlenebilir. Nihayet seçilecek kişi Cumhurbaşkanıdır ama bütün bunların ötesinde seçecek olan da TBMM'dir. Sonunda milletvekilleri, adaylar arasından en yakışanını, en doğru bulduğunu oylarıyla göstermiş olacaktır.
Dolayısıyla bu dünyanın sonu olan bir hadise değil. Bu bir Kurtuluş Savaşı falan da değil. Bu, birbirimizin gözlerini faltaşı gibi açacak bir konu değil. Çok basit bir konu. Anayasa bu göstermiş, biz de bu basit olayı günü geldiğinde yerine getirmiş olacağız.”

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!