Güncelleme Tarihi:
Açılış töreninde konuşan Arınç, caminin ihtişamlı günlerine tekrar döndüğünü ve kurallarına uygun bir restorasyon geçirdiğini belirterek, "Vakıflar Genel Müdürlüğü olarak, hamdolsun ki, 11 yıllık hükümetimiz döneminde alnı açık başı dik kurumlardan birisiyiz. Ecdadımızın yüzlerce, binlerce vakfıyesini, camiler, medreseler, külliyeler, imaretler okullar ve insanlara faydalı olsun diye, hatta onu da aşarak bütün mahlukata yararlı olsun diye yaptığı vakıf eserlerini tekrar ayağa kaldırıyoruz. Bugüne kadar harcadığımız para 3 katrilyondur. 11 yıl içinde kendi özel bütçesiyle hizmet veren bir kuruluşuz. İstanbulumuz vakıf zengini bir şehir. Vakıf medeniyetinin en güzel örneklerini yaşayan İstanbul’da yüzlerce eseri tekrar ayağa kaldırdık. Yüzyıllar sonrasına insanlığa ortak bir hediye olarak takdim ettik. İtiraf etmeliyiz ki, bizim imkanlarımızla bunların hepsine ulaşmak, yapmak mümkün değil. Bizim takriben 500 milyondur yıllık bütçemiz. Gelirimiz ne kadarsa o kadar da harcama yapabiliyoruz ama vakıf olduğu için işin içinde bereket var. Bir ondan yararlanıyoruz, ikincisi de son yıllarda çıkardığımız kanunlarla vakıf eserlerini ayağa kaldırmak amacıyla hayırseverlerimizden de sponsorluk kabul ediyoruz" dedi.
Arınç, İstanbul’da Erdoğan Demirören, Mehmet Ali Aydınlar ve Hüsnü Özyeğin, Kuveyt Türk Finans firması tarafından vakıf eserlerinin restorasyonlarının yapıldığını aktararak, "Bunun gibi pek çok değerli hayırsever iş adamlarımız vakıfları ayağa kaldırmak üzere bizim bütçemizi etkilemeden kendi kaynaklarıyla bu hizmeti yapıyorlar. Buna müteşekkiriz. Çünkü bunlar hepimizin ortak malıdır. Geçmişte
değerli insanlar bunları bize vermişlerdi, biz de bunları geleceğimize taşımak zorundayız. Takriben 2.5 milyonluk bir katkıyla Hüseyin
Ağa Camisi’ni, 600 yıla yaklaşan bir emaneti fevkalade güzel bir restorasyonla İstiklal Caddemiz’e, Beyoğlumuz’a, İstanbulumuz’a, Türkiyemiz’e ama insanlığa, insanlığa diyorum çünkü İstiklal Caddesi, Beyoğlu hemen hemen bütün milletlerin bir araya gelip, huzur içinde, barış içinde, umarım ki öyledir, sözün gelimi söylemiyorum, burada bu eseri görmeleri ve burada ibadet edilecekse bu ihtiyaçlarını gidermeleri için çok güzel bir örnektir. Şadırvanı, iç mimarisi ve çevresiyle çok güzel bir eser ortaya çıktı" diye konuştu
ESKİ ARKADAŞLAR CAMİDE BULUŞTU
11 yılda 3 bin 600 vakıf eserini ihya edip ayağa kaldırdıklarını anlatan Arınç, "Vakıflarla övünebilirsiniz. İftihar edebilirsiniz. Biz de sizden aldığımız destekle Sayın Başbakanımızın talimatlarıyla vakıflara, bu eserlere sahip çıkmaya çalışıyoruz" dedi. Arınç, Hüseyin Ağa Camii’ne ilişkin hatıralarını da paylaştı. Tuzla Piyade Okulu’nda 1971 yılında yedek subay öğrencisiyken, bölüklerinde Hüseyin Ağa Camisi’nin iki imamının da bulunduğunu ifade eden Arınç, o dönemde hafta sonları çıktıklarında bu camide ibadet ettiklerini aktardı. Arınç, bu kişilerden Hüseyin Tunç’un da törene katıldığını öğrendi. Necip Fazıl Kısakürek’in de "O ve ben" isimli eserinde bu camide
yaşadığı hatıralarını aktardığını kaydeden Arınç, "Üzerimizde çok emeği bulunan, bizim gençliğimizin bizim neslimizin çok sevdiği ve itibar ettiği rahmetli Necip Fazıl Kısakürek’in ’O ve ben’ isimli eserinde buraya ait çok güzel hatıraları var. Takriben 1934 yılında Şeyh Abdülhakim Arvasi Hazretleri burada cuma sohbetleri veya cumanın dışında sohbet yaptığı rivayet ediliyor. Abdülhakim Arvasi hazretleri Bağlum’da yatıyor. Cenabı Hak, şefaatlerine nail etsin. Onun sohbetleriyle, onun gösterdiği yolla hidayetine vesile olduğunu söylüyor. Demek ki, biraz sonra cuma namazını kılacağımız bu Ağa Camisi’nin içinde, kürsüsünde, Abdülhakim Arvasi efendi hazretleri de sohbetlerde bulunmuş. Böyle bereketli bir şey" dedi.
"GERÇEKTEN BU ŞİİRİN YAZARI O KİŞİ MİDİR?"
Arınç, Nazım Hikmet’in, Ağa Camii için yazdığı şiirin bir bölümünü de okuyarak, şiirin yazarının Nazım Hikmet olduğunu öğrendiğinde kulaklarına inanamadığını belirtti. Arınç, "Emin olmak istedim. Arkadaşlarımdan da rica ettim, ’Ciddi bir şey söylüyorsunuz, bana böyle bir şiir verdiniz. Gerçekten bu şiirin yazarı o kişi midir?’ diye sordum. Araştırdılar, aradılar, taradılar, bana bu şiirin o şahsa ait olduğunu söylediler. Tam cuma vaktinde bir şiirin bir bölümünü okumak istiyorum" dedikten sonra Nazım Hikmet’in "Havsalam almıyordu bu hazin hali önce/Ah, ey zavallı cami, seni böyle görünce/Dertli bir çocuk gibi imanıma bağlandım; Allah’ımın ismini daha çok candan andım/Ne kadar yabancısın böyle sokaklarda sen/Böyle sokaklarda ki, anası can verirken/Işıklı kahvelerde kendi öz evladı var/Böyle sokaklarda ki, çamurlu kaldırımlar" dizelerini okudu.
ŞİİRDEKİ "GALİZ" KELİME
Şiiri okumayı bırakarak, bir beyitini atlayacağını belirten Arınç, bunu da, o beyitte "galiz bir kelime" olduğu için yaptığını kaydetti. Arınç, şiirin, "En kirlenmiş bayrağın taşıyor gölgesini/Üstünde aşüfteler yükseltiyor sesini" şeklindeki bölümü atlayarak, şiire "Burda bütün gözleri bir siyah el bağlıyor,/Yalnız senin göğsünde büyük ruhun ağlıyor/Kendi elemim gibi anlıyorum ben bunu,/Anlıyorum bu yerde azap çeken ruhunu" diyerek devam etti. Tekrar ara veren Arınç, "Beyoğlu için bir tabiri var ona atfederek okuyayım" dedikten sonra şiiri "Bu imansız muhitte öyle yalnızsın ki sen/Bir teselli bulurdun ruhumu görebilsen/Ey bu caminin ruhu: bize mucize göster/Mukaddes huzurunda el bağlamayan bu yer" dizeleriyle tamamladı.
20 YAŞININ BAHARINDAKİ NAZIM HİKMET
Arınç, Nazım Hikmet’in bu şiiri 1921’de yazdığını ve Hikmet’in 1902 doğumlu olduğunu ifade ederek, "20 yaşındayken bu şiiri içinden, gönlünden ne geçiyorsa öyle yazmış. Nazım Hikmet’in macerasını biliyorsunuz. Yıllarca Türkiye’de cezaevinde kaldı, sonra kaçtı Rusya’ya sığındı. Orada hayatını kaybetti. Ben Meclis başkanıyken Moskova’da mezarlığı ziyaret ettiğimde, kabri başında, o muhteşem şiirlerinden bir demet okumuştum. Türk vatandaşlığından da çıkarılmıştı ama hükümetimiz 2009 yılında Nazım Hikmet’i tekrar Türk vatandaşlığına aldı. Ben burayı görmeseydim ya da önceden görseydim, ’Bu şiir Nazım Hikmet’in mi?’ diye sorardım ama şimdi sormam. Neden biliyor musunuz ? Burada Ağa Camisi var, burada Nazım Hikmet var. İkisi bir araya geldiğine göre demek ki, bu şiir onundur. Ona da Tanrı’dan rahmet dileyelim. Değerli dostlar hayat böyle. Kimin nerede ne duygular düşünceler içinde kalacağını hiç kimse bilemez. Rabbimiz ’Her çocuk, İslam fıtratı üzerine doğar sonradan başka şeyler olur’ diyor. Hepimizin gençliğimizde taşıdığımız o güzel duyguları zaman zaman şiirlere aksettiren, çok güzel insanlar gördük. Bu insanlardan birisinin de daha 20 yaşının baharında Ağa Camisi için gönlünden geçenleri yazdığı bu şiirini burada okumak da kısmet oldu" diye konuştu.
KURTULUŞ SAVAŞI’NDA YAZILAN ŞİİRLE AÇILIŞ
Bu arada Nazım Hikmet’in söz konusu şiiri, Kurtuluş Savaşı döneminde Beyoğlu’nun Yunan bayraklarıyla donatıldığını görmesi üzerine Ağa Camii’nin avlusuna girerek, yazdığı biliniyor.
RESTORASYONUN UZAMA SEBEBİ
Vakıflar Genel Müdürü Adnan Ertem de, restorasyonun uzadığı yönündeki eleştirileri hatırlatarak, restorasyonu yapılacak eserler hakkında tam olarak ne yapılacağını ve bunun ne kadar süreceğini ancak öngörebildiklerini ve başlangıçta bu konuda tam bir öngörüde bulunamadıklarını kaydetti. Caminin restorasyonunda da aynı durumun söz konusu olduğunu belirten Ertem, "Hangi tarihi eserin restorasyonu işine girsek, önceden tahmin edemediğimiz durumlarla karşılaşabiliyoruz. Bu, bir proje değişikliğini gerektiriyor, maliyet artışı ve zaman değişikliğine neden oluyor. Demirören ailesiye ilk görüştüğümüzde maliyet olarak 1 milyonun üzerinden anlaşma
sağlanmıştı. Çünkü öngördüğümüz şey 1 milyon liralık bir keşifti. Ancak sıva altına girince gördük ki, 1900’lü yılların başında yapılan uygulamayı kaldırıp, orjinaline dönmek gerektiğini kestirdik ve bu da maliyet artışına sebep oldu. Tekrar kendileriyle görüştük ve sağolsun kendileri bunu karşılayabileceklerini söylediler. Restorasyon da bu sebeple uzadı" dedi.
Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı Yıldırım Demirören ise, aile olarak sosyal yardımlara çok önem verdiklerini belirterek, "Bizim için kazandıklarımız değil, göçtüğümüz vakit bu ülkeye bıraktıklarımız çok daha önemli. Onun için bu proje bugüne kadar yaptıklarımızın manevi olarak en önemlisi. Beyoğlulular’ın rahat bir şekilde ibadet edeceği camimizin herkese hayırlı olmasını diliyorum" diye konuştu.
Galatasaray Ağası Şeyhülharem Hüseyin Ağa tarafından 1594 yılında yaptırılan Hüseyin Ağa Camisi’nde restorasyon çalışmaları Demirören Holding sponsorluğunda, İstanbul Vakıflar 1. Bölge Müdürlüğü kontrolünde, 20 Nisan 2012 tarihinde başlamıştı.
AĞA CAMİ
Havsalam almıyordu bu hazin hali önce
Ah, ey zavallı cami, seni böyle görünce
Dertli bir çocuk gibi imanıma bağlandım;
Allah'ımın ismini daha çok candan andım.
Ne kadar yabancısın böyle sokaklarda sen!
Böyle sokaklarda ki, anası can verirken,
Işıklı kahvelerde kendi öz evladı var...
Böyle sokaklarda ki, çamurlu kaldırımlar,
En kirlenmiş bayrağın taşıyor gölgesini,
Üstünde orospular yükseltiyor sesini.
Burada bütün gözleri bir siyah el bağlıyor,
Yalnız senin göğsünde büyük ruhun ağlıyor.
Kendi elemim gibi anlıyorum ben bunu,
Anlıyorum bu yerde azap çeken ruhunu
Bu imansız muhitte öyle yalnızsın ki sen
Bir teselli bulurdun ruhumu görebilsen!
Ey bu caminin ruhu: Bize mucize göster
Mukaddes huzurunda el bağlamayan bu yer
Bir gün harap olmazsa Türkün kılıç kınıyla,
Baştan başa tutuşsun göklerin yangınıyla
NAZIM HİKMET