Güncelleme Tarihi:
Tam 21 gün komada kaldı. Geçen hafta büyük bir mücadele sonucu hayata döndü. Oktay'la, tam da Soykırımı İnkar Yasası'nın Fransa Anayasa Mahkemesi'nde reddedildiği gün Ankara'daki evinde buluştuk
Doğma büyüme Ankaralıyım. Ankara'yı sevmeyen Ankaralılar’dan da değilim. Orayı bir okul kabul ediyor ve insanlarını da çok seviyorum. Bilkent Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi mezunuyum. Bilkent'te, 10 yıldır öğrenci konseyini yöneten ve 'devrilemez' denilen grubun başkanlığına sosyal demokrat görüşlü ‘İletişim Grubu’ olarak son verdik. Büyük bir kitlenin desteğini alarak öğrenci konseyi başkanı seçildim.
Üniversiteyi bitirdikten sonra, Avrupa Komisyonu'ndan Jean Monnet bursu aldım, Hollanda’da Avrupa Birliği hukuku yüksek lisansı yaptım. Şu anda bir düşünce kuruluşu olan Türkiye Ekonomi ve Politika Araştırmaları Vakfı’nda (TEPAV) analistim; aynı zamanda TOBB bünyesinde danışmanım. Bir yandan da Mülkiye’de siyaset bilimi doktorası yapıyorum. Uzmanlık alanım uluslararası hukuk, makro ekonomi politikaları ve Anadolu şehirlerinin ekonomik kalkınma süreçleri.
23 Ocak'ta Fransız Senatosu 'Ermeni Soykırımını İnkâr Yasası’nı oylayacaktı. Uzun süredir Türk iş dünyasının bu konuda nasıl bir inisiyatif üstlenebileceği üzerine çalışıyorduk. Gözlem amacıyla Paris'e bir gün önce gitmiştim. Yasanın oylanacağı gün TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu'yla beraber otomobildeyken aniden ateşim yükseldi. Tavana bir yumruk atıp bayılmışım. Dilim dönmüş; Rifat Bey orada boğulmamı önleyerek hayatımı kurtarmış. O müdahale etmese, belki şu an hayatta olmayacaktım. İki gün komada kaldıktan sonra 19 gün de uyutulmuş, yapay komada tutulmuşum. Eğer bu olay, gece yalnızken başıma gelseydi, ismim muhtemelen vefat ilanları bölümünde çıkacaktı. Allah’ın takdiri...
JEANNE D'ARC GİBİ DİRENMİŞİM
Yapay komanın 12. gününde beni kademeli olarak uyandırmayı denemiş ama başaramamışlar. Sonra yaşamam da, sağlıklı uyanmam da riske girmiş ve alternatif tedaviler denenmiş. Doktorlar, vücuduna litrelerce ilaç enjekte edilmiş herhangi birinin sağlıklı uyanmasının mucizevi olduğunu söylemiş. Ayrıca, 21 gün boyunca mekanik ventilasyonla nefes alan birisinin ölümcül yoğun bakım bakterilerine karşı direnmesi nadirmiş. Fransızcadaki "Türk gibi güçlü" deyimine ithafen kendi aralarında beni kendi ulusal kahramanlarına benzeterek "Jeanne d'Arc gibi direniyor" demişler. Normalde son derece mücadeleciyim. Kaybetmeyi hiç sevmem. Bugüne kadar oynadığım en büyük maçı kazandım diyebilirim.
Bana kesin bir teşhis konulamadı. 29 test yapıldı ve hepsi negatif. Rahatsızlığım şanssızlıkmış! Bir virüs ya da yoğun çalışma temposu sonucu bağışıklık sisteminin zayıflaması sebebiyle meydana gelmiş. Bu tür vakaların yüzde 40’ının tanımlanamadığını hem Fransa’daki hem de Türkiye’deki doktorlarım vurguladı.
Bu arada internette, Fransızlar tarafından bana virüs verilmiş olabileceği bile iddia edildi! Tedavinin detaylarına vakıf olmam imkânsız. Japonya’da iki üniversite hastanesinden örnek vaka desteği bile alındı. Ancak vücudum eczacılık ve kimya fakültesine dönmüş; verilebilecek her ilacı vermişler. Doktorlar, iki kez yazı tura attığımı söyledi. Birincisini ölümle yaşam için atmışım; ikincisini de sapasağlam kalkma konusunda.
Kendime gelince ilk gördüğüm, odamda asılı Türk bayrağıydı. Olayı anlatmışlar, ilk sorum “Peki tasarı ne oldu?” olmuş. Uyanıp görmeye, konuşmaya, sorulara cevap vermeye, kol ve bacaklarımı oynatmaya başladığımda, önce etrafımda ağlamalar, sevinç çığlıkları vardı. Annem ve nişanlım olayın ertesi gününde Paris'e gelmiş ve başucumdan hiç ayrılmamış.
Bu olaydan dört gün önce grip sebebiyle hastaneye gitmiştim. Testlerden sonra doktorum “Çok sağlıklısın, hatta fazla sağlıklısın. Bu kadar sağlıklı olma!” demişti. Normalde haftada dört gün spor yaparım, sağlığıma dikkat ederim. Fakat kendimi fazla yorduğumun da farkındayım. İş, siyaset ve doktora üçgeni beni yere serdi. İnançlı biriyim; "Kader" diyorum ve gerisini düşünmüyorum.
KUNDAKTA DEĞİL KURULTAYDA BÜYÜDÜM
Babam Nebil Oktay'ı 1995'te kaybettiğimde henüz 13 yaşındaydım. Rahmetli babam CHP’li bir siyasetçiydi. Ben de CHP kurultaylarında büyüdüm. Her kurultay döneminde, Anadolu’dan delegeler bizim eve gelirdi. Üniversite giriş sınavında, Türkçe sorularına parti programlarını okuyarak hazırlandım. Yurtdışındaki yüksek lisans ve askerlik dışında hep CHP’de çalıştım. İnternet sitesinin yenilenmesine, partimizin sosyal medyasının oluşturulmasına kadar pek çok görev üstlendim. Geçen seçimlerde Ankara ikinci bölge altıncı sıra milletvekili adayıydım. Seçim döneminde 12 bin kilometre yol yaptım ve yaklaşık 10 bin kişiyle temas kurdum.