Oluşturulma Tarihi: Mart 14, 2003 00:00
HER yıl 14 Mart tarihi Tıp Bayramı olarak kutlanmaktadır. Bu tarihin seçilmesindeki neden, ülkemizde Batılı anlamdaki ilk tıp okulu olan Tıbhane-i Amire ve Cerrahhane-i Amire'nin 14 Mart 1827'de İstanbul Şehzadebaşı'ndaki Tulumbacıbaşı konağında açılmış olmasıdır.Sultan III. Selim zamanında başlatılan ve II. Mahmud zamanında devam eden orduyu ve eğitim kuruluşlarını modernleştirme çabaları arasında modern tıp eğitim hastanesi ve ardından da bugünkü tıp fakültelerinin temelini oluşturan Tıbhane ve Cerrahhane kurulmuş. Bu tarih I. Dünya Savaşı yıllarında işgal altındaki İstanbul'da tıbbiyelilerin tepkisini dile getirme aracı olarak kullanılmış. 1976'dan bu yana da tabip odaları, bu günü içine alan haftayı ‘‘Sağlık Haftası’’ olarak sağlık alanındaki güncel sorunlar ve hekimlerin taleplerini toplum gündemine getirmek amacıyla değerlendirmektedir.GÜNÜMÜZDE TÜRK TIBBITıp bilimi, dünya üzerinde en hızlı gelişen bilim dalları arasında yer alıyor. Ülkemizde de bazı örneklere baktığımızda gurur verici gelişmeleri görüyoruz. Ama toplumun geneline bakıldığında karamsar olmamak mümkün değil. Genel sağlık sigortası, aile hekimliği uygulamaları ve yataklı tedavi kurumlarının işletmeler haline dönüştürülmesi gibi konuları paket halinde kapsayan ‘‘Sağlık Reformu’’ 1992 yılından beri bekletiliyor. IMF gibi kurumların dayatmaları ile sağlıktan tasarruf önlemleri giderek artıyor. Kamu sağlık kuruluşlarında hizmet kalitesi giderek düşüyor. ‘‘Ucuz ilaç’’, ‘‘ucuz sağlık malzemesi’’, ‘‘ucuz işgücü’’ politikaları herkesin sağlığını tehdit eder hale geldi.Özellikle kamu sağlık kurumlarındaki hastalar kadar buradaki hekimler de mutsuz.6 yıllık yüksekokul mezunu bir hekim 763 milyon lira maaşla işe başlarken, lise mezunu polis 741 milyon, 4 yıllık yüksekokul mezunu kaymakam 920 milyon, hákim ise 916 milyon lira aylıkla göreve başlıyor.TÜKENME SENDROMUYapılan araştırmalar, ülkemizdeki hekimler arasında ‘‘tükenme sendromu’’ olarak tanımlanan durumun yaygın olduğunu gösteriyor.Tükenmişliğin çok sayıdaki belirtilerinin arasından bazıları; sürekli yorgunluk, bitkinlik hissi, uyku bozuklukları, kalp hastalığı sıklığının artması, çabuk öfkelenme, hevesin kırılması, konsantrasyon güçlüğü, kolay sinirlenme, hastayla ilişkiyi erteleme, hastaları insandan çok nesne gibi görme, yaratıcılığın kaybı, içe kapanma, aile içi çatışmaların sıklığı şeklinde kendini gösteriyor.Uzman hekimler arasında yapılan araştırma, yüzde 88 gibi bir çoğunluğun, aldığı ücretin yaşam standardını karşılamadığı görüşünde olduğunu gösteriyor. Mesleki doyum açısından yüksek doyum oranı yüzde 4 gibi çok düşük bir düzeyde. Uzman hekimlerin yüzde 56.3'lük oranı en azından zaman zaman meslek seçimlerinin uygun olmadığını düşünüyor. Pratisyen hekimler arasında bu oran yüzde 80'lere varabiliyor. Oysa Danimarka'daki pratisyen hekimlerin yüzde 80'i tekrar meslek seçmek gerekse yine bu mesleği seçeceğini söylüyor.Sağlık hizmeti gibi ‘‘olmazsa olmaz’’ bir konuda, hem hizmeti alan hem de hizmeti veren mutsuzsa, bu ülkeyi yönetmeye talip olanların acilen bir şey yapmaları gerekmiyor mu?Diğer 14 Mart'larda daha mutlu konular yazabilme dileğiyle Tıp Bayramı'nı kutlarım.
button