Bugün Kıbrıs’ı biraz daha kaybedeceğiz...

Güncelleme Tarihi:

Bugün Kıbrıs’ı biraz daha kaybedeceğiz...
Oluşturulma Tarihi: Nisan 16, 2003 00:00

Atina’da imzalanacak AB Genişleme Anlaşması ile Kuzey Kıbrıs’ı Rumlara bedavadan, ellerimizle hediye ediyoruz. Papadopulos, Ada’nın tamamını temsil ederek, Kıbrıs adına imza atacak. Biz ise, hala Adanın yarısı bizim sanıyoruz. Rüyada yaşıyoruz. Uyandığımız gün de, Annan planını mumla arayacağız.Bugün Atina’ da, Avrupa Birliğinin ( AB ) genişleme anlaşması imzalanacak.Eğer Türkiye ve KKTC, uzun vadeli düşünebilen, vizyon sahibi insanlar tarafından yönetiliyor olsaydı, bu tören ülkemize yeni ufuklar açabilecekti. Eğer çözümsüzlük tercih edilmeseydi, bugün KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ta Atina’da bulunacak, Türk toplumu adına imza atacak ve Kıbrıs’lı Türkler de Ada’nın Güneyindeki Rumlarla birlikte AB üyesi olacaklardı.Tam tersi gerçekleşti. Rumların lideri Papadopulos, AB’nin gözünde tüm Kıbrıs’ı temsil ederek Topluluktaki yerini alacak.Üstelik, karşılığında da hiçbir ödün vermeden bu işi başaracak .Daha da ilginci, başından beri istemediği Annan planından da yara almadan kurtuldu. Yani, Türk tarafının oyunu iyi oynayamamasından, sürekli direnmesinden dolayı, bedavadan Kıbrıs’ın tamamı üzerinde söz sahibi olma konumuna geldi.Kendimizi hiç aldatmayalım.Bugün gelinilen nokta, Yunan ve Kıbrıs Rum politikalarının bir başarısıdır.Biz istediğimiz kadar, Kuzey’in bize ait olduğunu söyleyelim, KKTC’nin bağımsız bir Türk toprağı olduğunu iddia edelim, Avrupa Birliği açısından Kıbrıs Rumlardan sorulacaktır. Türk halkı da, Ankara’dan gönderilecek ödeneği bekleyerek ve giderek fakirleşerek yaşamını sürdürecek. Büyük olasılıkla da birgün sabrı taşacak ve patlayacak. İçine düşürüldükleri bu durumun hesabını birilerinden soracak.ELİMİZDEKİ KARTLARI, ABARTILI OYNAMAYA KALKTIKGeçen yıl Annan planı ilk çıktığında, Türkiye’nin elinde son derece değerli kartlar vardı. Pazarlık gücü çok fazlaydı. Aradan geçen süre içinde, planda beğenmediği noktalarda da son derece önemli değişiklikler yaptırtmayı başarmış ve ideal çözümü bulamamış olsa dahi, kabul edilebilir bir aşamaya getirmişti.Ancak, “ herşey benim istediğim gibi olmalı” diyerek Uluslararası pazarlığa uymayacak bir yaklaşım sergilendi. Türkiye’yi yönetenler ellerindeki kartları değerlerinden daha fazlasına satmaya kalktılar. Hele Irak pazarlıkları da işin içine girince, Kıbrıs’taki tutumumuz daha da sertleşti.”ABD, biz olmadan Irak’ ta savaş çıkaramaz” sandık ve elimizin çok daha güçlü olduğu hayaline, Washington’un, Kıbrıs konusunda her istediğimizi yapacağı inancına kapıldık.Dünyaya meydan okuduk. “ Rumlar tek başlarına AB’ ye katılırlarsa, hayatı onlara zehir ederiz. Biz de Kuzey Kıbrıs ile bütünleşiriz” dedik.Bütün hesaplarımız yanlış çıktı.Bugün elimizde ağırlıklı hiçbir pazarlık kartı yok, ancak biz hala “ Kıbrıs Türktür, Türk kalacaktır” diye kendimizi avutuyoruz.BU SONUÇTA HERKESİN SORUMLULUĞU VARBu noktaya gelmemizin sorumluluğu hepimize aittir.Cumhurbaşkanı, olaya tamamen Uluslarararsı Hukuk açısından bakmış, işin politik yönünü görmezden gelmiş ve sert bir muhalefet yapmıştır.Genelkurmay karargahının büyük bölümü -özellikle Kıbrıs barış gücü komutanlığı- önceleri esnek bir hava verirken, ardından tutumunu sertleştirmiştir.Dışişleri Bakanlığındaki kilit yerleri tutan birkaç diplomatın çizdikleri felaket senaryoları, durumu daha da ağırlaştırmıştır.CHP sırf muhalefet yapmak uğruna, tam cepheden hücuma geçmiştir.AKP, TBMM’deki tüm gücüne rağmen , kararsız, sürekli zigzag’lar yapan, liderlik hatalarıyla dolu politikalar uygulamış, ağırlığını koyamamış, bu direniş karşısında kolaylıkla teslim olmuştur. Türkiye 2004 Aralığında ,AB’den tam üyelik müzakereleri için tarih almak istediğinde Kıbrıs yeniden gündeme gelecek ve Türkiye bu defa çok daha az kartla pazarlık etmek zorunda kalacaktır.Annan planı mumla aranacak, Alvaro Desoto’ ya ağıtlar yakılacaktır.Hepimiz buradayız ve kendi gözlerimizle göreceğiz.Bari başkalarını suçlu görmeyelim. Diğerleri iyi oynadı ve kazandı, biz ise kaybettik.Kendi düşen ağlamaz.* * *DÖNÜP DOLAŞIP, AYNI NOKTAYA GELDİKÖnce, Birleşmiş Milletler Güvenlik kararı çıktı. Hem Denktaş’ın, hem de Papadopulos’un kurtulmaya çalıştığı Annan planının hala masada durduğu anlaşıldı. Ne Rumlar, ne de Türkler BM’de kulis yapmalarına, tüm çabalarına rağmen Annan planını gömemediler. BM Güvenlik Konseyi bir adım daha attı ve Kıbrıs çözümünde başrolü Avrupa Birliğine bıraktı.Ardından dün Lüksemburg’da, AB-Türkiye Ortaklık Konseyi toplantısı yapıldı. Bir de baktık ki, Kıbrıs sorunu hala Türkiye-AB ilişkilerinin en önemli engellerinden biri olarak ortada duruyor.Toplantı sırasında, özel görüşmelerde ve kapanış basın açıklamalarında aynı kısır döngü ortaya çıktı.Türkiye, “önce siz katılma müzakereleri için tarih verin, ardından Kıbrıs’ta çözüm daha kolaylaşır” diyor.Avrupa Birliği ise, “2004 yılı sonuna kadar Kıbrıs’ta çözümü sağlayın ki, bizim müzakereleri açmamız kolaylaşsın” diyor.Son iki yıldır sürdürülen tartışmalar aynen ve yeniden masaya konuluyor.Bu çıkmazdan kurtulunması kaçınılmazdır. Kıbrıs, Türkiye’nin AB’ye giden yolunu engellememelidir.Bu sonuca varılmasının sorumluluğu da, sadece Türkiye’den beklenmemelidir.Ankara, artık Kıbrıs konusunda ne yapmak istediğine karar vermeli, Rumlar da aynı şekilde Kıbrıs konusunda Türk tarafının duyarlıklarını gözardı etmemeli ve çözüme yeşil ışık yakmalıdır.Eğer bunu başaramazsak, önümüzdeki yıllar hem Türkler, hem de Rumlar için olumsuzluklarla dolu geçecektir.Yazık değil mi? * * *(Bu yazı, Posta Gazetesinde ve aynı gün Hürriyet Gazetesinin tüm dış yayınlarında, Hürriyet internet sitesinde (www.hurriyetim.com.tr) Milliyet internet sitesinde (www.milliyet.com.tr) ve Daily News ekibi tarafından tercüme edildikten sonra hem ana gazetede, hem de Daily News internet sitesinde (www.turkishdailynews.com.) yayınlanmaktadır.)
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!